> Forum > ๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ > Dini Konular > Dini makale ve yazılar  > Kazanmaya giderken kaybedenler
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Kazanmaya giderken kaybedenler  (Okunma Sayısı 666 defa)
17 Mayıs 2010, 14:19:50
Sümeyye

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 29.261



Site
« : 17 Mayıs 2010, 14:19:50 »



Kazanmaya giderken kaybedenler

   
 
Minareye kilif hazirdi!
    



“Ey iman edenler! Allah’tan nasil korkmak lâzimsa öylece korkun. Sakin siz Müslüman olmaktan baska bir sifatla can vermeyin.” (Âl-i Imran; 102)
Bir eksiklik var bir yerlerde, bir kopusun hikâyesi bu. Simsiki tutunmamiz gereken bir ipin, bilerek ve isteyerek birakilisi gibi. Uçurumlarin esigine gelmek ve oradan düsecegini bile bile geriye dönmemek gibi. Hep uyumak ve hiç uyanmamak gibi…

Iki yol vardi önümüzde
iyi ve kötü...

Bir gün, üçüncü bir yol daha eklendi hayatimiza. Nasil oldugunu anlamadan beliriverdi yani basimizda; bizim sandigimiz fakat bizden olmayan, olmamasi gereken hayatlar.

Sorgusuzca kabullendik, sanki bize uyar gibi, düsünmeden, telaslanmadan kabullendik ve basladik o yeni hayatlari yasamaya…
Öyle hayatlar ki; ne çok iyi nede kötü.
Iyilikle kötülügün çarpistigi, iradenin sastigi, aklin karistigi bir yol uzandi önümüzde. Ne garip, degisti her sey aniden. Küçük sandigimiz dünyamiz büyüdü birden bire. Yeni simalar, yeni dimaglar ve yeni kazançlar.

Yavas yavas özünü kaybetti, dünümüzde yasanan ne varsa. Dünyaya ait yeni seyler eklendikçe heybemize, daha çok kabarir oldu istahimiz.

Istahimiz kabardikça biz küçüldük. Yeni seyler kazanma derdine düserken, tahrip ettigimiz manevi degerlerimiz, dinimiz, diyanetimiz, yeni yaralar açti durdu gönül âlemimiz de…

Gören gözler görmüyor artik, yapilan nasihatler faydasiz.
Biz “Her seyin en dogrusunu yapiyoruz ya!” öyle diyor nefsimiz. Oysa gözlerimizde devlesen isteklerimiz, Hak katinda degeri olmayan küçücük seyler.
Biz küçük seylere takildik kaldik yok yere.

Çeliskiler aldi gitti basini hayatimizda, iç baska dis baska. Dilimiz baska halimiz baska.
Her seyi yiktik, yeniden insa etmeye kalktik, sabit ve degismez olan dinimizin kurallarini…

Nefsimiz can atiyor diye, dünyalik esyaya, kendimizce fetva bulmaya basladik. Minareyi çalan kilifini hazirlar ya, o misal. Biz de çoktan çaldik minareyi. Kilif mi? O hazirdi bile!

Nefsimiz ne derse yaptik

Birilerinin basi örtülü ama etekleri kisa veya pantolonlu. Örtü ayetine tepeden tirnaga ters düsen, Yaradan’in emriyle alakasiz bir sekilcilik zuhur etti. Rengârenk giysiler donatti sokaklari, fetva hazirdi; “Olsun, moda bu, ne yapalim simdi devir böyle” dedi, içini rahatlatmak isteyenler…

Birilerinin komsusu aç ama kendisi tok, komsusunun fukaraligindan haberi bile yok. “Benim daha çok ihtiyacim var. Hele su evi, su arabayi bir yenileyeyim, daha sonra” dedi vicdanini susturmak isteyenler…

Birileri faizin haram oldugunu çoktan unutmus, “Ne çikar, artik kazanmanin usulü böyle. Ticaret bu, olmazlar da olmali bazen” dedi gözü doymak bilmeyenler…

Yaniyor sokaklar, yaniyor evler, yaniyor yürekler!...
Yok mu gören? Yok mu bu yanginlari söndürmek isteyen?

Biz kendi isteklerimize göre hareket eder olduk. Hakka karsi vefasizlik bas gösterdi, baskalarinin dogrudan sapmasi bizi kendimize getirmesi gerekirken, biz de onlarin pesinden gittik. Izlerini takip ettikçe izimizi kaybettik. Yol sapti, akil sasti.

Karisti her sey, hal diliyle örnek olmasi gereken biz Müslümanlar; hal dilini unuttuk, bir Müslüman’i andirmaktan bile uzagiz simdi. Disimiz yikilmaya yüz tutmus, harabe evleri animsatir hale geldik.

Haram dedigimiz seylere el uzatirken yanmiyor elimiz, dil uzatirken yanmiyor dilimiz, meylederken gönlümüz yasaklara; istirap duymuyor yüregimiz. Bizi dünyaya baglayan metalar çogaldikça hayatimiz da irademiz de üçüncü yola takildi kaldi, gönlümüz o yola kapildi.

Akillica olani yaptik, karli olani tercih ediyoruz, sandik.
Oysa yanildik çok yanildik.


 


Uyanmali artik…

Haramlar mubahlasti, helaller rafa kaldirildi. Çünkü helal olan, nefsin sinir tanimaz arzularina yetmedi. Yetmeyince de “Bu da olsun, su da olsun, ne olacak ki, kime ne zarari var ki…” tarzinda cümleler kol gezdi dört bir yanda. Hakkin hosuna gitmeyen hayatlar sekillendi yavas yavas…

Maddi bosluklar doldu dolmasina ya, manevi bosluklar ne olacak? Umursamaz tavirlarimiz nereye kadar, nereye kadar dinimizden bir haber yasayislarimiz?

Kurallar, çignenmek içinmis öyle mi?
Hayir, öyle degildir. Allah’in ayetleri kural degil mi? Kanunlar ve yasalar hayati düzenlemek içindir. Kurani Kerim, Allah’in kanun ve hükümleridir.
Dogrular bunlarken, neden sirt çevirdik bunlara?
Basimiza gelen dertlerin, yasadigimiz problemlerin sebebi, özümüzden kopusumuz, dinimizi unutusumuz degil mi?

Islam’in anlami teslim olmak degil midir, biz nasil bir teslimiyet noktasindayiz ki disimizi kendi istedigimize göre sekillendiriyoruz?

Biz Müslümanligin neresindeyiz ki cebimiz para görünce Allah’i unutuyoruz?

Biz nasil Müslümaniz ki gösterisli evlerde, saraylarda O’nu ariyoruz. Saray dedigimiz, ha yikildi ha yikilacak dört duvar degil midir? O’nsuzken...

Galiba teslimiyetimizi yanlis yerlere yaptik.
Allah bizim yaraticimiz, halimiz ne olursa olsun, kazancimiz ne olursa olsun, O hep bizim Rabbimiz degil mi? Öyleyse neden zaman, mekân ve hayatlarimiz degisince unutuyoruz O’nu?
Ya da neden, O’nu unutturan seylere bu kadar meylediyoruz?

O’nun verdikleriyle idame ettirmiyor muyuz hayatimizi?
O’na muhtaç degil miyiz, her an her saniye?
Kazandiklarimiz O’nun emanetleri degil mi?
Ve O’nun istemesi halinde, bir ömür harcayarak elde ettigimiz kazançlarimiz bir anda çikip gidemez mi ellerimizden?

“Benim” demeye hakkimiz yok, hep “O’nun” dememiz lazim. Nankörlügün lüzumu yok, olmamali. Nankörlük çikmaz sokak gibi degil midir?

Kazandigimiz dünyaliklar bize vazifelerimizi unutturmamali, lakin unutunca, kendimizi soyutlayinca, Allah’in koydugu kanunlardan ve kurallardan manevi kayiplarimiz çogaliyor.

Cennete senedimiz varmis gibi rahatça gülebiliyor, rahatça uyuyabiliyoruz. Yarin geç kalabiliriz, telafi etmek için hatalarimizi ve ayiplarimizi.

Simdi uyanmali ve hatalardan dönmenin yollarini aramaliyiz. Ve bir köseye oturmali tepeden tirnaga, içten disa süzmeliyiz kendimizi.

Allah’in isteklerine uymayan görüntümüzü, halimizi, tavirlarimizi bir bir elemeliyiz.

Biz, Allah’in sevgisinden elenmeden…


ZEYNEP YETER ASLAN
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Kazanmaya giderken kaybedenler
« Posted on: 20 Nisan 2024, 00:06:06 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Kazanmaya giderken kaybedenler rüya tabiri,Kazanmaya giderken kaybedenler mekke canlı, Kazanmaya giderken kaybedenler kabe canlı yayın, Kazanmaya giderken kaybedenler Üç boyutlu kuran oku Kazanmaya giderken kaybedenler kuran ı kerim, Kazanmaya giderken kaybedenler peygamber kıssaları,Kazanmaya giderken kaybedenler ilitam ders soruları, Kazanmaya giderken kaybedenlerönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes