> Forum > ๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ > Dini Konular > Dini makale ve yazılar  > Kayıp zamanın telafisi mümkün mü?
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Kayıp zamanın telafisi mümkün mü?  (Okunma Sayısı 1315 defa)
16 Kasım 2010, 16:10:21
Sümeyye

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 29.261



Site
« : 16 Kasım 2010, 16:10:21 »



Kayıp Zamanın Telafisi Mümkün mü?


An'ın zihnimize düşüreceği anlamı kaybedenler, neyi kaybettiklerinin farkına varmadan zaman'la ilgili sorunlarını sürdürmüş olurlar. Sorun; fark etmenin yetersiz kalmasından mütevellit olarak kalamasa da önem arz eden bir durum sergilemektedir. Zaman ve telafi sözcüklerini yan yana getirerek neler ifade edebileceğinin imkânlarını yoklamak önem kazanmaktadır. Zaman telafi edebilecek bir durum olarak kendini izhar ediyor mu?   Sorulması gereken temel sorun olarak önemli hale gelmektedir. Telafi etmek nedir? Bir şeyin yerine bir başka şey koyma imkânı var mıdır?

 

Zaman üzerine yeterli bir düşünüş gerçekleştirilmiş midir? Zaman ile ilgili kitap ve makaleler okunuyor mu? Hâlbuki zaman meselesi gerçekten çok önem kazanan bir felsefi sorun olarak da önemini muhafaza ediyor. Bu meseleyi can evinden vuran bir fıkra aktarabilirim size; sufi felsefesinde zaman sorununu da ifade eden bir mükâleme: insan için zamanı nasıl değerlendiriyorsunuz? Zamanı şöyle değerlendiriyoruz: dün geçmiştir, yarın meçhuldür, bugün sizin tercihlerinizle biçimlenecektir. Daha özlü olarak: aldığınız nefes geçmiştir, bir sonraki nefesinizin alınması (gaybi bir durum) sizin elinizde/bilginizde değildir, ama siz şu an ki nefesten sorumlusunuz, diyerek muhteşem bir zaman idraki veriyorlar. Bu zaman anlayışı gerçek anlamda sadece Müslüman zihin dünyasında ve özellikle de sufi düşüncesinde yerini bulan bir anlama kavuşuyor. Böyle bir zaman idrakine sahip Müslüman nesillerin bugünkü hallerine bakıldığında nasıl bir durumla karşı karşıya kaldıklarının yorumunu yapmak kolaylaşacaktır.

 

Nereden nereye? Hangi idrak dünyasından bugünkü idrak seviyesine gelindiğinin altı çizilmelidir. Her meselede olduğu gibi bu meselede de gerçekler, sınıfta kaldığımızın kanıtı olarak orta yerde durmaktadır. Modern sorunların giriftliği içinde kendimize ait çözüm arayışlarına yönelik bir atak gerçekleştiremiyor, kendi geçmişimizle bir hesaplaşma gerçekleştirmeden modern sorunların ağırlığı altında ezilmeye razı bir durum sergilemek insanın zoruna gidiyor. Fakat bu durumun tersine dönmesi için gereken reflekslerin gösterilmesi de geciktikçe gecikiyor…

 

Telafi kelimesi kendi başına bir sorun olarak ortaya konmalıdır. Telafi; bir şeyin yerine konulması için devreye giren şey olarak isimlendirilir. Buradaki temel ölçü; hiçbir şey aslının yerine oturtulamaz. Siz ne yaparsanız yapın; o, ne ise; yerine bir başka şey koymanız asla o'nun yerini tutmaz. O yüzden sıkı bir markajla vakti gelen şeyi yapmanız sorunu aşmanız bağlamında önem kazanacaktır.

 

Eğer siz hayatın sürekli bir devinim olduğunu düşünüyorsanız veya Allah'ın sürekli bir “oluş üzere” olduğuna inanıyorsanız telafi sorununu nasıl yorumlayacaksınız? Telafi gerçek anlamda kaybettiğiniz şey her ne ise onun yerine bir başka şey koyma olarak değerlendiriliyorsa bu mümkün görünmemektedir. Kaybolan yıllar bir deyim olarak kayıtlara geçiyorsa eğer telafisi konusunda ki sorunlar doğası gereğidir. Yapılması gereken şeylerin vakti zamanında yapılması, ertelenmemesi ve bunun bir bilinç olarak yaşama katılması gerekiyor. Bir nebevi hadiste belirtildiği gibi: “keşke demeyin” niye yapmadım diye yakınmayın, ne yapmanız gerekiyorsa onu yapın.

 

Bir şey vaktinde yapıldığında bir anlam kazanır. Kayıp zamanın telafisi mümkün görünmemektedir. Kayıp giden zaman ise; telafisi konusunda yapılacak bütün imkânlar kendiliğinden kaybolur gider. Adı üzerinde kayıp giden zaman, geri getirmek mümkün olmasa da bu durumdan ders alıp içinde bulunduğun zamanı doğru kullanma konusunda kendini hazır hissetmelisin. Varlığını kuşatan zamanı an be-an gerçekleştirmeli ve bu idrak ile hayatını süslemelisin ki; zamanın kayıp olmasını engelleyebilesin. Keşke sözcüğünü böylece lügatten silme imkânı elde edesin.

 

Fakat meseleyi İslam düşüncesi bağlamında değerlendirmeye başladığımızda sorun farklılaşır. Yaptığınız yanlışların üzerini çizmeniz için gerek şart; sahih bir tövbe gereksinimidir. Gerçek bir pişmanlık ve bir daha aynı hatayı (yanlışı) yapmamaktır. Yani; düştüğünüz hatalara bir daha düşmeme konusundaki samimiyetinizi belirtmeniz yeterlidir. Bu yaptığınız yanlışı ortadan kaldırmasa da, bir ahlak olarak sizi temize çıkarır. Bir değer olarak o yanlışı yapmamış olursunuz. Bu durum/duruş ancak İslam düşüncesinin, yani; Allah (cc)'nün insana bir lütfüdür. Çünkü insan her an tercihlerini değiştirme imkânına sahip olarak sürekli bir devingenlik üzeredir. Buradaki temel sorun; insanın yaptığı hatadan samimiyetle ve katiyetle vazgeçtiğinde, hayatına ilahi buyruklara uygun bir ahlakla devam ettiğinde yeni doğmuş gibi kabul görür…

 

Sorunu kökünden kavramak için; insan hata yapma imkânına sahiptir. Hatayı terk etmekle yükümlü olduğu gibi... Bu paradoksal durum insanın diğer varlıklar karşısındaki ayrıcalığıdır. Bu ayrıcalığın farkında olan insan; hem bu dünyada ve hem öbür dünyada kurtuluşu sağlayacak eylemler gerçekleştirebilecek psikolojik zemine sahip olacaktır.

 

Evet! Zaman telafi edilmezse de insan yeni zamanları oluşturma imkânına sahip bir varlık olarak varoluşa katılmaktadır. Bu bilinç ile varoluşun kesintisizliğine teslim olan insan; insan olma haysiyetine sahip bir varlık olarak sahnedeki yerini alacaktır. O yüzden dikkat edilmesi gereken şey, yapılan hataların farkına vararak bir daha aynı hatalara düşmeme becerisini gösterebilme inadı olmalıdır. Varlık hiyerarşisinde biricik konumuna sahip olmanın yüklediği sorumluluğun kazandıracağı şuur seviyesi ile 'hakka' yönelmeyi ilke haline getirip bir Müslüman olarak canı teslim etmenin yollarını bulmalıyız… Sarsılmaz bir iman, parçalanmayan bir teslimiyet, yolun doğruluğundan eminlik, sürekli bir 'yakaza' halini yaşamın anlamı ve ruhu haline getirip yürümeliyiz ve kiminle yürüdüğümüzün farkına vararak…

 

Başlıkta ifadeye kavuşan sorunun mahiyeti böylece bir anlama kavuşmuştur. Ama her insanın kendisi bu soruyu kendisine sorarak bir tecrübe sahibi olması gerektiğini unutmadan…




Abdulaziz Tantik
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Kayıp zamanın telafisi mümkün mü?
« Posted on: 28 Mart 2024, 12:22:49 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Kayıp zamanın telafisi mümkün mü? rüya tabiri,Kayıp zamanın telafisi mümkün mü? mekke canlı, Kayıp zamanın telafisi mümkün mü? kabe canlı yayın, Kayıp zamanın telafisi mümkün mü? Üç boyutlu kuran oku Kayıp zamanın telafisi mümkün mü? kuran ı kerim, Kayıp zamanın telafisi mümkün mü? peygamber kıssaları,Kayıp zamanın telafisi mümkün mü? ilitam ders soruları, Kayıp zamanın telafisi mümkün mü?önlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes