๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ => Dini makale ve yazılar => Konuyu başlatan: Sefil üzerinde 01 Temmuz 2010, 03:15:56



Konu Başlığı: Kardeşliğimizi zedeleyecek duygu ve düşüncelerden kaçınmak
Gönderen: Sefil üzerinde 01 Temmuz 2010, 03:15:56
  Kardeşliğimizi zedeleyecek duygu ve düşüncelerden kaçınmak
   
Gönül birliğimizi korumadaki zaaflarımıza dikkatimizi çeken Hocaefendi, sürdürdüğü ikaz ve irşat yüklü sohbetinde şunları da ifade ediyordu:

- Uhuvvet Risalesi'nde Üstad Hazretleri, Hâfız-ı Şirazî'den "Dünya öyle bir metâ değil ki bir nizâa değsin." ifadesini naklediyor. Zannediyorum hiçbirimiz "Bu zat, bu sözüyle mübalağa yapıyor." diye içimizden geçirmemişizdir. Demek doğru konuşuyor, hakikati ifade ediyor. Pekâlâ biz, o gerçeği, o doğruyu hayatımıza ne kadar yansıtıyoruz?

İşte bunları düşününce "O hâlde ne güne okuyoruz bu kitapları, ne diye Kur'ân ve sünnetle meşgul oluyor, ne diye Nurlarla iştigal ediyoruz ki?" diye sormadan edemiyorum kendi kendime. Bize bir şeyler ifade etmeyecekse, kemalat-ı insaniye adına elimizden tutup bizi Ruh-u Seyyidi'l-Enâm'a ulaştırmayacaksa, niçin zamanımızı israf ediyoruz ki? Doğrusu, bîzarım birbirini affetmeyen kardeşlerden... Demek bir yerde bizim de ciddi bir rehabilitasyona, kendi davranışlarımızı yeniden gözden geçirmemize ihtiyacımız var. Kanaatimce hepimiz için geçerli bir husus bu. Zira çok küçük şeyleri büyütüyor, dil ucuyla dahi olsa hemen gıybetlere giriveriyoruz. Böylece zihinler gıybet mülâhazasıyla kirletiliyor; gönüllerin aydınlık çehresine gıybet ziftleri akıtılıyor.

Bilindiği üzere gıybet, büyük bir günahtır. Bir hadis-i şerifte geçtiği üzere, Peygamber Efendimiz (sas), "Gıybet zinadan daha şiddetlidir." buyuruyor. "Bu, nasıl olur?" diye sorulduğunda ise şu cevabı veriyor: "Kişi zina edip tevbe eder de (bir daha yapmazsa), Allah Teâlâ onun tevbesini kabul buyurur. Fakat gıybet eden, gıybet edilen tarafından affedilmedikçe o günahı bağışlanmaz!" (Beyhakî, Şuabu'l-iman, 14/255)

Demek ki gıybetin öyle çeşidi vardır ki; zinadan daha şiddetlidir. Mesela insanların hüsnüzan besleyip arkasından gittiği büyük bir zat hakkında bu şekilde gıybetle konuşmak büyük bir günahtır. Çünkü böyle bir zatın gıybeti, arkasında olan bütün insanların hakkına girme gibi altından kalkılamayacak azim bir günahı netice verebilir. Evet, mesele işte bu ölçüde naziktir. Eğer temelde biz, Allah Teala'nın büyük gördüklerini büyük görüp büyük kabul etmiyorsak, neticede nice küçük mevzular gelip bu büyük meselelerin yerini alacaktır/almaktadır.? Demek iman noktasında ciddi bir kıvam problemimiz var bizim. Sosyal alanda olduğu gibi ferdî planda da iman esaslarına dair boşluklarımız söz konusu...

Demek ki Allah'ın hâzır ve nâzır olduğuna, O'nun hatırının her hatıra tercih edilmesi gerektiğine ve her şeyin hesabının öbür âlemde görüleceğine kâmil mânâda inanamıyoruz!..

Hâsılı, dertliyim, üzgünüm, bîzarım bu mevzuda bize yakışmayan tavır ve davranışlardan, ortaya konulan zaaf ve boşluklardan!..

Evet, bîzarım birbirini affetmeyen kardeşlerden, bîzarım kusur gören, kusur araştıran arkadaşlardan, bîzarım "Kiramen Katibîn" gibi günahları yazanlardan, bîzarım kardeşinin hata ve kusurlarını kaydedip durduğu hâlde, sevaplarını görmezden gelenlerden...

Şunu da ifade edeyim ki; bütün bunları, kendi heva-ü hevesime göre değil, sizin de saygı duyduğunuz kaynaklara bağlı olarak dile getirmeye çalıştım. Bu sebeple diyebilirim ki; eğer bu söylenenlere gerçekten inanıyorsak, o zaman gelin, kardeşliği zedeleyecek her türlü duygu ve düşüncenin rüyalarımıza dahi girmesine fırsat vermeyelim. Bize sırtını dönenleri dahi kucaklama yollarını araştıralım, Mevlânâ gibi hareket ederek, "Dövene elsiz, sövene dilsiz" olma düsturunu hayatımıza hayat kılma azmimizden geri kalmayalım...