> Forum > ๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ > Dini Konular > Dini makale ve yazılar  > Kan damladı kalemimden
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Kan damladı kalemimden  (Okunma Sayısı 1973 defa)
02 Ocak 2011, 16:16:44
Sümeyye

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 29.261



Site
« : 02 Ocak 2011, 16:16:44 »



Kan Damladı Kalemimden


Seneler bitti an geldi, eski şehirden Kan geldi.
Cancağızım gitti derken, damarıma nevcan geldi.
Gel, ey al Kan! Uykuyu bölüp oturalım da konuşalım seninle bu seher… Sen ki bana, hasreti olduğum uyanıklığı getirensin. Sen ki, nicedir dinlemediğim seher sadâsını, aşk ile dinletensin. Madem ki böyle, gel, seninle bölüşelim derdi. Ve gel, seninle paylaşalım, duâ etmedeki zevki…
 Bilir misin ey Kan! Hiçbir şey eskisi gibi kalmıyor. Ne hüzün eski hüzün, ne sevinç eskisi gibi… Tenin tazeliği de gidiyor. Hani, bir goncanın açılıp da solmaya yüz tutması gibi, açıldıkça deryaya, soluyor rengi de “ben”in… Kimi bir inci tanesi uğruna deryada, kimi bir balığın karnına düşüvermek için… Hani, niyetimiz amelimizden hayırlı ve bazen, inci ararken balığın karnına düşmek de var ya, işte bu sebepten belli değil hiç, ne olacağımız. O hâlde gel, önce şu duâyı edelim:
 “-Allah”, diyelim, “Allah başımızı, ortamızı sonumuzu hayrede…”
 Ey damarlarımın canı! De ki, hiç sensiz atar mı kalp? De ki, hiç yüzüme renk gelir mi sensiz? Gerçi, öyle veya böyle geçer zaman. Üstelik artık biliyorum, kansız da yaşanır. Hattâ cancağızı bile gider de, yine de ölmez insan… Allah, dilediğinin ömrüne öyle bir bereket verir ki, bedensiz dolaşır sağda solda... Ve yaşayan bir ruhtan mahrum, nice “bedenden ibâret insan” vardır ki, yaşarmış gibi dolanır durur bir orada bir burada. Allah dedim, Allah bizi, “hakikî hayata, kendinden ölmekle kavuşmuş” bahtiyarlardan ede…
 Öğrendim! Aklımın almadığı bir işle karşılaşınca, anlamaya değil, ağlamaya çalışmalıymışım. Zira gözlerinden yaş gelmek, âşıkların şânıymış. Aklıyla çözemediğini, aşkıyla çözermiş insan… “Allah!..”, dedim işte o zaman, “Allah bizi, gözyaşları sebebiyle rahmetinin coştuğu, duygulu kullardan ede…”
 Nice sofraya oturdum ben, Kan! De ki, bir sofrada kaç kişi doyar, üç mü, beş mi? Meğer yok, sayıyla değilmiş bu işler… Kimi sofra var, kanaatkâr kırk adamı doyurur. Kimi adam da var, kırk kişinin doyduğu o sofrayı siler süpürür de, yine “Ben doymadım, açım aç!” diye tutturur… “Allah!..”, dedim, “Allah her helâl sofraya; «Bismillah» diyerek oturacak, «Elhamdülillâh» diyerek kalkacak, îmanlı ve doyumlu adamlar lûtfede…”
 Baktım. Kimileri hep, eskileri yenileme derdine düşmüş. Hâlbuki işte, “eskimeyen eskiler” var ki, yeniye hâcet bırakmaz. Öyle yeniler de var ki, adamda rağbet bırakmaz. Dedim; “Allâh’ım, kavlimize ve kabrimize îmân kandilinin aydınlığını lûtfet. Lûtfet de o nûru gören, tekrar tekrar îmân ede…”
 Sen daha gelmemiştin, Kan. Şerli kimselerle karşılaştım. Bazen, dertlerinden kurtulmak için “keşke ölseler” diye baktım. Hâlbuki hiç yakışır mıydı bize böylesi? Öldürmek, ölmesini dilemek hiç yakışır mıydı bize? Öyleyse dedim, ölem de kurtulam. Sonra hatırladım ki, ölmeyi istemek de hata ki, pek yaman! Zaten âh, âh ve eyvâh ki, taze mezarları açıp ölüyü bile soyan kefen hırsızları var, zaman öyle bir zaman! “Allah!” dedim, bunu duyunca, “Allah ölümüze de, dirimize de iyilerle karşılaşmayı nasip ede…”
 Ey Kan! Baktım ki bir gün, her yanımdan oluk oluk akmadasın. Canım yanmada, içim daralmada… Öyle sandım ki, cehenneme girdim de yanmadayım. Bir gün de baktım ki, cennet bahçelerinde, hûrilerden daha güzel, şarkılar söyleyerek salınmadayım. Ben sanırdım ki, cennet ile cehennem âhirette... Meğer yalnız âhirette değilmiş, içimdeymiş ikisi de… Hangisine selâm versem, o ses vermedeymiş bana. Gülzâr da içimdeymiş, cehennem odunu da. “Allah!..”, dedim o vakit, “Allah selâm alıp verdiklerimizi hayrede…”
 Tam da gönlümü bu duâya açmıştım ki “aşk” diye bir şey çıktı karşıma... Herkesin kendince yaşadığı bir muammâ… Bir de baktım, aşkın kuralları sayılmış; ama heyhât, o da ne, şu âlemde en kuralsız kimseler âşıklarmış. Çünkü aşk, ne şekle girermiş, ne kaba sığarmış, ne de kalıba konarmış… Gülerken ağlar, severken kaş çatar, içine işlerken kaçarmış. Sen de bil ki ey Kan, damarlarıma dolmaktasın. Bu demek oluyor ki, bende dolaşmadasın. İçime dolan neyse, kâğıda düşen odur. Bu sefer işte böyle, sen damladın kalemimden... Dikkat et! Seni bana bir iğnenin ucu ile yavaş yavaş zerkeden, aslında beni sana ev ve yurt yapmadadır. “Allah, seni benim hayatıma renk, beni senin akışına şevk ede…”
 İstisnâsı yok. Özetle söylemek gerekirse, her insanın, yanağını okşayarak “Ne kadar da güzelsin!” diyecek bir sevene ihtiyacı var. Şefkat, herkesin açlığı… Yaşı yedi ya da yetmiş, ne fark ede? Mâdem ki böyle, “Allah her bir kimseye, başkasındaki güzellikleri seyredeceği ve kendisindeki güzellikleri seyredecek, gören gözler ikrâm ede…”
 Yaşlıların niçin, uzak geçmişi bütün teferruatlarıyla hatırladıkları hâlde, yakın geçmişi unuttuklarını anladım. Yakın geçmiş, senelerin bir nevî tekrarıdır ve unutulsa da olabilir; fakat uzak geçmişin, kendisinden ders ve ibret alması gereken gençler için, sık sık tekrarlanmaya ihtiyacı vardır. Bir ihtiyara, aynı şeyi kırk kere söyletenin adı “bunaklık” değil, “rahmet”tir. İş ki, o kırk tekrarı bir kerecik duyacak, nasipli bir kulak çıka. Duya da bile ki tarih, tekerrürden ibâret…
 Fark ettim ki, ey Kan, virgülde bile Allâh’ın kudretinden bir tecellî var. Bir cümlede hele de kullanmayayım, gör ki mânâ nasıl kayar. Meşhur örnektir derler ki: “Eşek olma baban gibi, adam ol”… Sonra bir daha derler: “Eşek olma, baban gibi adam ol”… Baktım meğer virgül söze, hem ayakmış, hem de kol. Madem, dedim, bir de kendi üzerindeki kudret tecellîlerini düşün de, kıymetini fark et artık. O gün bu gündür, mes’ûliyetim sanki ondu da, oldu kırk. “Allah!”, dedim, “Allah bize ne de çok ihsan etmiş! O ihsâna yaraşır şükrânı dahî lûtfede…”
 Tam ettim bu duâyı, sanki sınandım tekrar. İstanbul’un dar sokaklarında unutulmuş, köhne evlere benzedi hâlim… O evler, ne bir işe yarar, ne yıkılırlar. Yanından geçerken “acaba” derim, acaba bu kez başıma düşecek mi ki? Öylesi harap dururlar ve o kadar eğreti… O evlerin ilacı, bir koca balyozla yıkılıp, yeniden inşâ edilmektir. Gerçi manzara ilkin:
 “-Eyvaahh! Yıkıyorlar cânım evi!..” dedirtir; ama hakikatte daha güzel, kullanışlı ve sağlam olması içindir. Zaten biraz bekleyenler, son hâlini görünce hayranlıkla bakar da:
 “-Vay bee, o köhneden bu saray mı oldu?!” der, hayret ederler.
 Bunları hatırlayınca, unutma, dedim kendime, unutma ki, seni de zaman zaman yıkacaklar. Canını ateşten beter yakan, kâh başına, kâh gönlüne öldürürcesine vuran balyozların olacak… Bu balyozlar bazen insan, bazen hâdiseler… Eğer sen onların, seni yeniden inşa etmek dileyen Allâh’ın bir lûtfu olduğunu bilirsen, sabretmen de kolay. Hattâ vurula yıkıla şekle giren gönlünü, en sonunda bir saraya çevirdiğinde, dönüp o balyozlara teşekkür bile edersin. Seni tükettiğini, yıktığını düşündüğün hâdiselere ve insanlara, bir de bu gözlerle bak… “Allah!”, dedim işte böyle bakınca, “Allah bize şerlerdeki hayrı seçecek kuvveti bahşede…”
 Çünkü bakış pek önemli… Zira adını “ehl-i tarîk” koymuş olan kimileri, sığ bakışının kurbanı olup, mürşidini beğenmiyor. İhtişamlı bir koltuğa oturuverdiğinde:
 “-Aman, diyor, hiç oldu mu be şeyhim! Hani ya dünyaya meyletmek yoktu?!”
 Bilmiyor ki, dünya koltukta değil! Dünya onun, koltuğunu kabartan, dilini bilir bilmez uzatan egosunda… “Allah!..”, dedim işte o an hüzünlenen kalbimin buğusunda, “Allah, bize haddini bilmek nasip ede…”
 Maâzallah, insanoğlu, her şeye alışıyor. Açlığa, tokluğa, hem şerre, hem de hayra… Üstelik, meselâ bir günahın, tazeyken şiddetli de sancısı, işledikçe ne garip, azalıyor. İnsan haddini bilmeye muhtaç. Zira haddi aştıkça dağ olup nefsi, yükseklerden bakıyor. Bilmiyor ki, ola ola yanardağ oldu! Bilmiyor ki, etrafa saçtığı, yakıcı bir lâvdan başkası değil… Bir de baktım ki, ateşi saçan, hevâda; ateşten kaçan, duâda… Baktım ki, tevbeye sımsıkı sarılmak, işte o lâvın acısını en derinden duyanda. “Allah!..”, dedim, “Allah bize kabul edeceği tevbe söylete…”
 Ey Kan! Görüyorsun ki, sana bunları anlatırken hiç yorulmuyorum. Şu duyduklarını duyurdum diye senden, bir ücret de istemiyorum. Hiç âşık, mâşuğunu anlatmak için ücret ister mi? O her an sevdiğinin adını anmaktadır ve ömrünün bereketi, gönlünün sevinci, sevdiğinin adını tekrarlamaktadır. Mâşuk; karşısına çıkan herkeste ve her şeyde gizli, kendisini göreceğin ânı hazırlamaktadır. O zaman, her ne varsa anlatılan, aslında O’nun bir kere daha yâdıdır. Öyleyse, dedim kendime, “Aşk, zora göğüs germektir.” unutma! Eğer sıkıntıya gelemiyorsan, âşıklık numarası yapmaya kalkma. Ücretini al, çekil de, edeceğin âh ile kendine de, gayrıya da mihnet olma!
 İnsanlara takılacaksın elbet. Zira insan, Allâh’ın eseridir. O eseri seyretmeden, ona hayran olmadan, dönüp dolaşıp ona varmadan, Allâh’a da varılmaz. Yaratılmış ne varsa, O’nu bulalım diye var. O hâlde insana takıl, eşyaya takıl, kuşa, çiçeğe, böceğe takıl… Zira her biri, seni Hakk’a götüren bir dal. Takılmasına takıl; ama hiçbirinde mahpus kalma! Zira bir sebeple Hakk’ı görmek var, bir de sebepten ötürü Hakk’ı kaçırmak… Sen ikincisi olma. Eğer onlardan biri, yakıcı bir ok gibi gelip göğsüne saplanır, hâlsiz, bitkin ve çâresiz düşürürse, namaz kıl. Hazret-i Ali’nin baldırına saplanan oku, namazdayken çıkardılar, unutma. “Allah!..”, dedim işte tam da burada, “Allah, bize hastalıklarımıza şifâ olacak secdeler ikrâm ede…”
Nuh -aleyhisselâm-’a, “Gemiyi yap!” diye emredildiği vakit, öyle bir yerde kalıyormuş ki, ne su varmış, ne deniz… Dememiş ki:
“-Rabbim, bu ne biçim iş, beni niye boş işlerle yorarsın?!”
 Emir tutmuş, gemiyi yapmış. Gemi bitince tûfan gelmiş de her yan deryâ olmuş. Allah, hiçbir şeyi boşa yaptırmaz. Eğer olmuş bir iş, sana saçma geliyorsa, bu senin, burnunun ucunu bile görmekten âciz olmandan dolayıdır. Bâri yorum yapma da, otur sessizce bekle. Bekle de gör bakalım, işin ucu hangi derin ...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Kan damladı kalemimden
« Posted on: 29 Mart 2024, 13:28:07 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Kan damladı kalemimden rüya tabiri,Kan damladı kalemimden mekke canlı, Kan damladı kalemimden kabe canlı yayın, Kan damladı kalemimden Üç boyutlu kuran oku Kan damladı kalemimden kuran ı kerim, Kan damladı kalemimden peygamber kıssaları,Kan damladı kalemimden ilitam ders soruları, Kan damladı kalemimdenönlisans arapça,
Logged
05 Şubat 2011, 17:13:05
Ekvan
Varlıklar, alemler, dünyalar. (Evren).
Tecrübeli Üyeler
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bayan
Mesaj Sayısı: 19.233


« Yanıtla #1 : 05 Şubat 2011, 17:13:05 »



    Neslihan Nur Türk..Nasıl bir yüreksin sen..Beni duymazsın biliyorum..Ben dünyanın bir ucunda sen başka bir ucunda ..Ama öyle değil işte..Başımın üstündesin..Gönlümün tahtında..Allah şahidim olsun..Birgün bir yerlerde buluşmak nasib olursa dile gelsin bu satırlar..Ben seni Allah için çok seviyorum..Rabbim sevgimi sana duyursun..Cennet hatunu olasın inşaallah..Gönlün söylesin..Sen vesile ol bize duyur..Maşaallah.. Barekallah..
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

05 Şubat 2011, 17:58:58
Sueda

Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bayan
Mesaj Sayısı: 243


Site
« Yanıtla #2 : 05 Şubat 2011, 17:58:58 »

   Unutma, dedim kendime, unutma ki, seni de zaman zaman yıkacaklar. Canını ateşten beter yakan, kâh başına, kâh gönlüne öldürürcesine vuran balyozların olacak… Bu balyozlar bazen insan, bazen hâdiseler… Eğer sen onların, seni yeniden inşa etmek dileyen Allâh’ın bir lûtfu olduğunu bilirsen, sabretmen de kolay. Hattâ vurula yıkıla şekle giren gönlünü, en sonunda bir saraya çevirdiğinde, dönüp o balyozlara teşekkür bile edersin. Seni tükettiğini, yıktığını düşündüğün hâdiselere ve insanlara, bir de bu gözlerle bak… "ALLAH!", dedim işte böyle bakınca, "ALLAH bize şerlerdeki hayrı seçecek kuvveti bahşede…"

   Evet, insan içinde bulunduğu resimden çıkıp bir de resme dışarıdan bakabilse keşke... O zaman içindeyken göremediği figürleri, olayları görebiliyormuş meğer... Ne demişler, "öldürmeyen acı güçlendirir"... Zor zamanlarımda bir dostumun söylediği şu sözleri hiç unutmam;"Yaşadığımız her bir an bizi biz yapıyor. Yaşadığımız her ne olursa olsun nefret etsek de o âna lanet etsek dahi herşey bizi bir adım daha yukarı taşımak için var. Level atlıyoruz biz yaşadıklarımızla. Geriye dönmek istemek değer kaybetmek demek... Şimdi içinde bulunduğumuz level zor gelebilir ama you win istiyorsan tahammül etmelisin..." Ne doğru söz... Eğer gerçekten kazanmak istiyorsak yaşadıklarımızın bizi olgunlaştırmak için gerekli olduğunu unutmamamız ve bu fırsatı hakkıyla değerlendirmemiz lazım...

  Neslihan Nur Türk gerçekten yüreği güzel bir insan ve yüreğindekileri de mükemmel bir şekilde kağıda dökebilen bir insan... Şu sözü çok hoşuma gitmiştir;

Kiminin "ilâh"ı "ben", kiminin "ben" i "Allah! "
Bilmem kimler "fenâ" dır, kimlerdir "fenâfillah"

Bu yazısını ilk defa okudum... Allah razı olsun çok güzel konulara değinmiş... Paylaşım için de teşekkürler...Selam ve dua ile...

[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Lütfen Namazlarımızı Kılalım Namazlarınızı Sanal & Real Yaşam için Terketmeyiniz !!!
13 Nisan 2016, 18:12:16
Pelinay
Bölüm Görevlisi
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bayan
Mesaj Sayısı: 8.696


« Yanıtla #3 : 13 Nisan 2016, 18:12:16 »

Hakkaten nasil bir yurek bu.nasil genis,derin,manali bir yurek oyle.sactigi tohumlar her gonulde yeseriyor.
Allah razi olsun yazan Neslinur ablamizdan ve guzel paylasimin icin de senden abla:)
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
« Son Düzenleme: 13 Nisan 2016, 18:38:01 Gönderen: Lal-i Hal »
Kayıtlı

13 Nisan 2016, 19:34:47
Büşra 8
Öğrenci Grubu
***
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 543


« Yanıtla #4 : 13 Nisan 2016, 19:34:47 »

Cok guzrl bir paylasim olmus allah. C.c razi olsn ablacim .
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes