> Forum > ๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ > Dini Konular > Dini makale ve yazılar  > Kalplerin katılaşması ve başörtüsü düşmanlığı
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Kalplerin katılaşması ve başörtüsü düşmanlığı  (Okunma Sayısı 620 defa)
25 Kasım 2010, 15:18:45
Sümeyye

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 29.261



Site
« : 25 Kasım 2010, 15:18:45 »



Kalplerin Katılaşması Ve Başörtüsü Düşmanlığı


Toplumlar yozlaşıp bozulduğu zaman rabbani değerleri yitirdiği gibi, insani değerleri de yitirirler. Bu değerleri yitirince kalpleri katılaşır, sağduyuları körleşir ve semtlerinden neredeyse hoşgörü geçmez olur. Örneğin, İsrailoğulları, Allahın vahyi ışığında ve Hz.Musa’nın önderliğinde hidayete erdikten ve üstünlük sahibi olduktan sonra sapmalarla yozlaşmış ve Kur’anın deyişiyle kalpleri taş gibi, hatta ondan daha da katı olmuştır. “Sonra kalpleriniz yine katılaştı, taş gibi, hatta daha da katı oldu. Nitekim taşlar arasında kendisinden ırmaklar fışkıran vardır; yarılıp su çıkan vardır; Allah korkusundan yuvarlananlar vardır. Allah yaptıklarınızı bilmez değildir”(2 Bakara/74).

İslam öncesi cahiliyye Arap toplumu da önceki peygamberlerin getirdikleri vahye inanmış ve yaşamlarını ona göre sürdürmüş insanlardır. Aradan uzun zaman geçince bozulmuş ve zamanla kalpleri katılaşmıştır. Bu katılaşma neticesinde geçindirmekten korktuğu veya düşmanının eline geçerek kendisi için utanç vesilesi olmasından çekindiği için masum küçük kız çocuğunu diri diri toprağa gömecek kadar merhamet duyguları ölmüştür.

“Beğendikleri erkek çocukları kendilerine, kızları da Allah'a isnad ederler. O ise bundan münezzehtir. Aralarından birine bir kızı olduğu müjdelendiği zaman içi gamla dolarak yüzü simsiyah kesilir. Kendisine verilen kötü müjde yüzünden, halktan gizlenmeye çalışır; onu utana utana tutsun mu, yoksa toprağa mı gömsün? Ne kötü hükmediyorlar!”(16 Nahl/57-59, yine bkz.Zuhruf/17-19).

Nitekim yüce Allah, öğretileri karşısında kalplerinin yumuşaması gereken sözde inanmış ikiyüzlü/münafıkları veya inandığı  halde Allaha ve ayetlerine boyun eğmeyi henüz içlerine sindirememiş müslümanları uyararak kalplerinin Allaha ve ayetlerine boyun eğmesi zamanı gelmedi mi diye soruyor:

 “İnananların gönüllerinin Allah'ı anması ve ondan inen gerçeğe boyun eğmesi zamanı daha gelmedi mi? Onlar, daha önce kendilerine kitap verilenler gibi olmasınlar; onların üzerinden uzun zaman geçti de kalpleri katılaştı; çoğu, yoldan çıkmış kimselerdir”(57 Hadid/16).

Yaşadığımız  topluma bakınca insan anlamakta zorlanıyor. Acaba gerek içten inandığını söyleyen, gerek sözde inanmış görünen insanların  aynı şekilde kalpleri katılaştığı için mi bu kadar hoşgörüsüzlük, merhametizlik, adaletsizlik, haksızlık ve duyarsızlık göstermekteler? Bu manzara  inkar edenler veya imanlarına zulüm karıştıranlar açısından ürkütücü olduğu gibi, islamın öğretilerini bir şekilde yerine getirmeye çalışanlar için de ne yazık ki pek farklı değil. Konumuz inandım diyenlerin bağnazlıkları ve değişime kapalılıkları  olmadığı için, bugün İslamın öğretilerine ve onları yaşayanlara karşı hoşgörüsüz davranan ve neredeyse “gün yüzüne çıkarmayın veya yasaklarla kuşatın başkalarına ibret olsunlar” psikolojisiyle hareket eden insanlardan sözedeceğiz. Örnek olarak da başörtüsüne veya başını örten bayanlara karşı gösterdikleri hoşgörüsüzlük ve şiddetli tepkilerini değerlendireceğiz.

Bu insanların büyük bir kısmı daha düne kadar ninesi, annesi, ablası, halası, teyzesi  islamın bir öğretisi veya örfü olarak başörtüsü bağlar ve öylece yaşardı. Başörtüsüne ve onu bağlayanlara karşı şiddetli tepkileri veya hoşgörüsüzlükleri eleştirildiğinde  hemen “büyük annem de başını bağlardı, annem veya teyzem de örtünürdü, ben kimsenin inancına ve yaşantısına karşı değilim” dedikten sonra ama ile devam eder ve başörtüsüne de, başını örtenlere de yapmadığı suçlama, yüklemediği kötü niyet ve söylemediği söz bırakmaz. Düne kadar büyükannesi veya annesi başı örtülü olduğu için zararlı veya ilkel mi olduğunu söylediğinizde şiddetle tepki gösterirken, aynı şeyleri bugün laik düzenin okullarında okuyan bilgili ve kültürlü genç bayanlar için kullanmaktan kaçınmaz ve sıkılmaz. Dinin emri olmadığı halde, siyasi amaçlar için siyasi simge olarak kulanıldığını, ranta dönüştürüldüğünü, başörtüsü üzerinden  birilerinin siyasi iktidar devşirdiğini, mazlumluk edebiyatına malzeme yapıldığını,vd   söyler  ve  vatanın bir yerlerinde isteyenin istediği gibi örtünebileceğini, ama bir yerlerinde yasaklanması gerektiğini savunur. Dinleyenler de sanırlar ki vatanın bir bölümünü emperyalist işgalcilerin elinden kurtarmak için dişini tırnağına takarak meydan savaşı yapıyor. Yeri geldiğinde toplantılar ve mitingler düzenliyor, kahramanlık marşları söylüyor, tehditler savuruyor, suçlamalarda bulunuyor. Başörtüsü takanları yahut savunanları suçlamak veya yıldırmak için provakatif bir olayda birilerine bir zarar gelse  yahut protesto  gösterilerinde kalp spazmı geçirip ölecek olsa sanırsınız ki Allah yolunda şehid düşen bir kahraman gibi şehid ilan eder ve faturasını başörtüsüne çıkarmaya çalışır.

Oysa insan bu hoşgörüsüzlük, bu vatan kurtarma muharebesi (!) karşısında, rahmetli Mehmet Akif’in dediği gibi, “ne bu şiddet bu celal”, demekten kendini alamıyor. Bir bayanın başına örttüğü bir örtüden bu kadar korkacak, bu kadar ürkecek, bu kadar tiksinecek, yazılı ve görsel medyada bu kadar veryansın edecek, resmi ve gayri resmi ağızlardan bu kadar boy hedefi yapılacak  ne var, diye sormaktan insan kendini alamıyor.

Hani çağdaşlık, modernizm, hümanizm, insan haklarına saygı, özgürlük vd. başkalarına saldırı ve haksızlık olmadığı sürece insanların  düşünce ve inançlarına, yaşayış ve davranışlarına karşı hoşgörüyü öğretiyordu?! Hani başörtüsüne ve bağlayanlara karşı şu mezheplisinden bu akademisyen ve sendikacısına, şu görevliden  o yetkilisine kadar meydan muharebesi verir gibi açıklamalarda bulunanların, meydanlarda protesto mitingleri düzenleyenlerin iddialarına göre laiklik her çeşit din, inanç ve felsefi düşüncelere, yaşam tarzlarına karşı eşit ve tarafsız olmayı gerektiriyordu?! Hani laiklik sayesinde insanlar bağnazlıktan, hoşgörüsüzlükten, din ve mezhep taassubundan kurtulacak ve herkes öz vatanında dini, inancı ve felsefi düşüncesiyle başkasına zarar vermeden özgür bir şekilde yaşayacaktı? Hani kamu yönetiminin bütün ilkeleri dinlerin veya mezheplerin kurallarından  arındırıldığı için toplumda kurtla kuzu beraber yaşayacak ve kanun önünde eşit olacaktı? Bu kadar devrim, bu kadar batılılaşma, bu kadar çağdaşlık, bu kadar hümanizm, bu kadar modernizm, hangi motivasyonla bağlarsa bağlasın, başkasına zarar vermediği veya haklarına saldırı oluşturmadığı sürece, başına örtü bağlayan insanlara, hem de Reşid Rıza’nın nitelediği gibi latif, zarif, nahif, alıngan ve kırılgan bayanlara karşı bu kadar hiddet, şiddet ve celal göstermek için midir?  Üstelik bunlar kendileri gibi giyinmeyenlere kötü olarak, düşman olarak, ahlaksız olarak, vd. gözüyle bakmış veya muamele etmiş de değil.

Bu insanlar hepimizin annesi, kızı, kız kardeşi, ablası, halası, teyzesi, yengesi, torunu, komşusu, hemşehrisi ve vatandaşıdır. Bu insanlar kimsenin tavuğuna kış dememiş, kapkaç, yankesicilik, hırsızlık, soygun, vurgun, hortumculuk, vd kötü işler de yapmamış. Birçoğu sayın A.Turan Alkan’ın üst bürokratlardan kimilerinin eşleri başını örttüğü için vatanına ve milletine küsüp ülkeyi terkedeceğini söyleyen piyanocu Fazıl Say’a seslenirken,“Senin dünyadan haberin yok Fâzıl aabi; bizim hanımlar, evet, başını örtüyor, bu hususta titizler ama içlerinden bir teki bile kara çarşafa girmek istemez; şimdi biraz umur gördüler ya, biz erkeklere "siz neredeyseniz biz de orada olacağız" diye kafa tutuyorlar; çalışıp iş-güç sahibi olmak, -hatta inanmayacaksın bak yeminle söylüyorum- okumak bile istiyorlar. "Biz mütedeyyin insanlarız, özel otomobil bize yakışmaz; adam gibi tedavi olmak, tatil yapmak, ev-bark sahibi olmak, hele köşklerde oturmak bize iki numara fazla gelir" diyenimizi hiç duydun mu Fâzıl aabi? Çağdaşlıksa çağdaşlık kardeşim; demokratlıksa demokratlık, hürriyetse hürriyet; sen neyi istiyorsan, % 70 de onu istiyor; bundan emin ol ve şu "çekip gitme" kararını aceleye getirme. Şöyle çok değil, iki kuşak daha geçsin, kimin daha modernist, kimin daha bu dünyacı olduğunu daha iyi göreceksin; kafayı piyanoya taktığın için bazı şeyleri görmüyorsun; öyleyse bu kardeşinin sözüne kulak ver, dinle ve inan”(Zaman, 15 Aralık 2007) dediği gibi ise de, hangi dinden ve inançtan olursa olsun kimselere zarar vermek bir yana, tanımadıkları  ve güvenmedikleri kişilerle diyalog kurup iki kelam etmeye bile çoğu zaman utanırlar.

Nitekim bütün karalama ve kışkırtmalara karşın, figüran olarak ekranlarda başörtüsüyle gözyaşı döken Fadime Şahin ve benzerleri dışında, bugüne kadar bunlardan güvenlik ve  zabıta güçlerinin suçüstü yaptığı veya tespit ettiği yetmiş milyonun içinden yetmiş kişi bile çıkmaz. Terör örgütlerine üyelikten bombalama ve suikastler işlemeye, mafya ve çete üyeliklerine, uyuşturucu ve alkol bağımlılığından  ve ticaretini yapmaktan, aile yuvalarının dağılmasına sebep olan acımasız kadınlara kadar, suç işleyenler ekranlarda ve basında çarşaf çarşaf sergilenirken,  başörtüsü bağlayanlardan suç işleyenlerin sayısı  anılmaya bile değmez. Bunu ben iddia ettiğim gibi,  başörtüsü sevmezler de aksini iddia edemezler. Böyleyken, sırf başörtüsü bağladığı için en yakınlarımız  olan bu  edep, ahlak ve iyilik sembolü  insanlara karşı nedir bu hoşgörüsüzlük, nedir bu şiddet bu celal!

Başıörtülü bayanlardan vatana, millete, devlete, topluma, ahlaka, edebe, insaf ve adalete, eşitlik, hürriyet, kardeşlik ve insan haklarına  bir zarar gelmeyeceğinden dinim imanım kadar eminim. Bunun böyle olduğunu, başörtüsüne geçit vermemek için her platformda  savaş verenlerin de vicdanlarında kabul ettiğinden eminim.

 Dayatmalar, gelenekler veya etki-tepki kültürü değil, Kur’anın öğrettiği İslam onlara ve başkalarına öğretildiği zaman kendileri gibi giyinmeyen veya başını örtmeyenlere semt veya mahalle baskısı yapmaları da sözkonusu ...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Kalplerin katılaşması ve başörtüsü düşmanlığı
« Posted on: 19 Nisan 2024, 23:05:15 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Kalplerin katılaşması ve başörtüsü düşmanlığı rüya tabiri,Kalplerin katılaşması ve başörtüsü düşmanlığı mekke canlı, Kalplerin katılaşması ve başörtüsü düşmanlığı kabe canlı yayın, Kalplerin katılaşması ve başörtüsü düşmanlığı Üç boyutlu kuran oku Kalplerin katılaşması ve başörtüsü düşmanlığı kuran ı kerim, Kalplerin katılaşması ve başörtüsü düşmanlığı peygamber kıssaları,Kalplerin katılaşması ve başörtüsü düşmanlığı ilitam ders soruları, Kalplerin katılaşması ve başörtüsü düşmanlığıönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes