> Forum > ๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ > Dini Konular > Dini makale ve yazılar  > Kâinat ibadet etmemiz için var edildi
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Kâinat ibadet etmemiz için var edildi  (Okunma Sayısı 580 defa)
15 Eylül 2010, 18:07:10
Sümeyye

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 29.261



Site
« : 15 Eylül 2010, 18:07:10 »



“Kâinat ibadet etmemiz için var edildi”

Sizin kavram dünyanızda ibadetin tanımı nedir?Benim için ibadet bir kavram değil, bir kavramın çok ötesinde bir hakikatin adıdır. Kavramın kucaklamaktan aciz kaldığı bir hakikat... İbadet varlıkların en şereflisi olan insan için hakikatin idrakine giden yoldur. Zira Cenab-ı Hak “Kâinatı insan için, insanı da kendim için yarattım” buyuruyor. Cenab-ı Hakk’ın kâinatı yaratmasının sırrı insanın ibadetinde yatmaktadır. Hilkatin sırrı ibadettedir. Kâinatın tamamı insan için, insan ise ibadet için var edilmiştir. Gerçi her varlık kendi halince ibadet ve zikir halindedir. Ama kâinatın en şuurlu varlığı olarak asıl ibadet, bize Cenab-ı Hakk ’ın Hz. Peygamber vasıtası ile rükünlerini öğretmiş olduğu, insani ibadettir. Allah, kâinatı biz ibadet edelim diye halk etti. Dolayısıyla sözlüklerdeki binlerce kavramdan ya da kelimeden biri gibi ibadet kelimesini kullanmak bana ibadetin manevi şahsiyetine saygısızlıkmış gibi geliyor.

“Duanız olmasa ne ehemmiyetiniz var” denir ayet-i kerimede. “Bir bebeğin göbek bağıyla olan hayati ilişkisi gibi” sizin de dua ile aranızda böyle hayati bir ilişki olduğu söylenir. Dua hakkında neler söylemek istersiniz?

Dua, Cenab-ı Hak ile muhabbettir. Cenab-ı Hak ’la bir manada yüz yüze, göz göze olmadan ama O’nun huzurunda olarak muhavere etmektir. Ben, duanın Cenab-ı Hakk’a sessiz ve savtsız bir şekilde anında intikal ettiği kanaatindeyim. Dolayısıyla fani bir kulun ulaşabileceği en büyük şereftir dua. Dua bir zevktir, çünkü Allah’la birlikte olmaktır. Allah’a mülaki olmaktır. Allah’a dost olmaya -en azından- niyet etmektir ve Allah’ın iradesinin kendi irademize yansıması için yapılan bir gayrettir. Bir insanın yaşarken ulaşabileceği en yüksek şereftir dua etmek. İnsanın daima Allah’ın huzurunda, hilkatin bütününü temsil eden bir varlık olarak bulunmak ve hilkatin bütünü adına dua etmek mecburiyetinde olduğuna inanıyorum. İnsan kâinatın sorumluluğunu sırtında taşıyarak dua etmelidir. Ahmet Hamdi Tanpınar’ın çok tekrarladığım bir cümlesi var: “Bir insan bütün kâinattan mesuldür.” Bunu unutmadan, bu şuurla Cenab-ı Hak’ın huzurunda olmalıdır insan. Dua, bütün kâinattan kendini mesul hissederek Allah’ın huzuruna vasıl olmaktır. Benim en sık tekrarladığım iki duam vardır. Birincisi: “Ya Rabbi beni İslam’la müşerref eyledin, beni İslam’a gerçekten layık kıl!” İkinci duam ise: “Ya Rabbi bütün beşeriyeti İslam’la müşerref eyle!” İslamiyet’e layık olmak için her aldığımız nefeste biraz daha gayret etmemiz, her verdiğimiz nefeste ondan daha da çok gayret etmemiz gerek. Bütün dünyanın İslam’la müşerref olması için de evvela lisan-ı kal ile sonra da lisan-ı hal ile dua etmeliyiz. İslamiyet’i bütün Müslümanların en mükemmel şekilde temsil etmek mecburiyetinde olduklarını, bütün Müslüman kardeşlerime haddim olmayarak hatırlatmak istiyorum.

Bir Müslüman olarak hac ibadetini yerine getirdiniz. Sizin hac ibadetini yerine getirdiğiniz zaman yaşadıklarınızı bize anlatır mısınız?
Benim hacdan önce umrem var. Hac ile umre birbirinden çok farklı psikolojik boyutlarda yaşanan iki farklı ibadettir. Umrede iken Hz. Peygambere olan aşkım zirvede idi ve Allah’tan utanıyordum. “Ya Rabbi!” diyordum, “Hz. Peygamber’in aşkının içinde o kadar yok olmuşum ki, oradan kendimi ayırıp sanki senin huzuruna gelemiyorum.” Böyle bir duygu seli içinde idim. Hacda ise bunun tam tersini yaşadım. Orada ise Allah’ın huzurundan bir türlü ayrılıp Hz. Peygamber’in huzuruna gidemedim. Yani adeta umreyi Hz. Peygamber’in aşkının içinde, “fena fil-resul” olarak yaptım. Haccı ise “fena fil hak” psikolojisi içerisinde kaybolarak yaptım. Dolayısıyla umre ile haccın birbirinden çok farklı psikolojik boyutları olduğunu düşünüyorum.

Yaşanan küresel ekonomik krizin ardından zekâtla ilgili düşüncelerinizi alabilir miyiz?

Zekât belli bir şekilde tanımlanmıştır. Hoca efendi buna, “Kırkta biri cimri zekâtı” diyor. Ben öyle inanıyorum ki; gerçek zekâtı veren Müslümanların biraz da azaldığı çağımızda -inşallah bunu söylerken zekât veren kardeşlerime karşı hata etmiyorumdur- sadece bir yıllık gelirinin şu kadarını veren, şundan bundan muaf olanlar değil; kendisinde ihtiyacından fazlası olan herkes vermekle mükelleftir. Þunu söylemek istiyorum. “Üç esvaptan fazlası suale tabi olacak” deniyor. Allah affetsin, hepimizin gardırobunda kaç üç esvap var? Bu, en azından şöyle yapılabilir; bir yıl boyunca kullanılmayan eşyalar muhakkak verilmelidir. Çünkü kullanmadığımız, sakladığımız nice eşyalar var; hâlbuki onu sırtına giymek kullanmak ihtiyacında olan insanlar var. Bu kullanmadıklarımız muhakkak verilmeli, bu birincisi. İkincisi, zekâtı sadece kırkta bir olarak düşünmemeli. Bu farz olan zekat. Namazın, orucun nafilesi olduğu gibi zekâtın da niye nafilesi olmasın! Unutulmasın ki kulu Allah’a en çok yakınlaştıran ameller, nafile ibadetlerdir. İhtiyacımız yoksa niye verilen miktar mesela otuzda bir olmasın, niye yirmide bir veya onda bir olmasın? Ve zekâtı verirken de ehliyeti çok aramalı. İslam olma şartını aramalı; samimi Müslüman, idrakli Müslüman, irfanlı Müslüman, Allah’a yakın olan Müslüman, Allah için çalışan Müslüman olma şartını aramalı. Þahsen ben zekât vermekle yeni mükellef oldum. Allah’a hamd ediyorum, farz olan bu ibadeti yerine getirme şansına yeni sahip oldum. Fakat şu hususa çok dikkat ediyorum, ettiğimi zannediyorum, inşallah hata etmiyorumdur. Bire bir gördüğüm insana veriyorum zekâtı, yani mutlaka ihtiyacı olduğunu, liyakat sahibi olduğunu bilmem lazım. Tanımadığım insanlara da yolladığım oluyor, mesela kurbanları ülke dışına ya da Anadolu’ya gönderiyorum. O ayrı, hatta onu zekâtımdan saymıyorum. O, benim bir hediyem gibi oluyor. Zekâtım kabul ettiğim paramın, servetimin bir kısmını bire bir tanıdığım insanlara vermeyi ve bire bir bunların onlardan istifade ettiğini görmek beni mü’mine olarak mutlu ediyor. Zekâtı sadece insanlara verilen bir yardım olarak da anlamıyorum. Mesela; geçen gün balık alıyordum Beylerbeyi İskelesi’nden. Yerler kar, buz tutmuş, ağaçların gövdelerinin kuzey tarafları karla kaplanmış. Sahilde martılar ve karabataklar çığlıklar atarak uçuyorlar, dönüp tekrar yaklaşıyorlar. Tabi hayvanlar çok aç kalıyor karlı havada. Normalde bir yerden çöp buluyor, yiyorlar. Ama her yer karla kaplandığı için onu da bulamıyorlar ve dolayısıyla aç kalıyorlar. Baktım ki; ben balıkçının oraya gidince, birinin balık almaya geldiğini, dolayısıyla satın alınan balığın solungaçlarının ve bağırsaklarının biraz sonra balıkçı tarafından denize atılacağını biliyorlar. Birden yoğunlaştı orada martılar ve karabataklar. Balıkçı benim aldığım balığın başını ve bağırsaklarını attı; tabi bir kısmı yakaladı, bir kısmı yakalayamadı. Çok azıcık bir şey, belki orada yirmi tane martı ve karabatak var; neyine yeter iki tane levreğin içi onlara? Ben, balıkçıya sordum “Acaba” dedim; “buradan hamsi alıp versem hayvanlara?” Balıkçı, “Yiyorlar abla, havada kapıyorlar” dedi. “Tamam” dedim. Bir miktar da kuşlar için aldım ve balıkçı benim aldığım hamsileri havaya doğru avuç avuç attı. Martılar bol gıda geldi diye uçuşları hızlandırdı ve hamsileri havada kapıp aldılar. Tabi hamsiler aşağıya doğru düşünce bu sefer karabataklar denize dalıp denize düşen balıkları yediler. Dedim ki “Rabbim; şu deniz seviyesinin üstündeki rızkı martılara, altındakileri ise karabataklara ayırmışsın.” Çünkü martılar dalamıyorlar, karabataklar da havada yakalayamıyorlar. O gün ben aldığım levreğin zekâtını oradaki martılar ve karabataklara hamsi olarak verdiğimi hissettim. Hayvanların dili yok, bana teşekkür edemezler. Fakat onları bir miktar hamsi ile doyurmuş olmaktan dolayı ruhumda aynen bir ihtiyaç sahibine vermiş olduğum zekat ya da sadakanın bende yaratmış olduğu itminan duygusuna benzer bir mutluluk hissettim. “Ağalık vermekle“ denir. Bence de asıl ruh ağalığı sadece insanlara değil kâinata mutluluk vermekle olur. Allah hepimizin bu idrake ulaşmasını nasip etsin.

Oruç için “melekleşme provası” diyorsunuz. Oruç nasıl insanı melekleştirir bunu bize izah eder misiniz?

Melekleri nasıl tanımlıyoruz? Yemezler, içmezler, cinsel ilişkide bulunmazlar değil mi? Yani ruhani varlıklardır. Bizim iradi olarak Allah’ın emriyle, bedenimizle ilgili ihtiyaçlardan kesilmiş olmamız; bunları yapabilme imkânına sahip olduğumuz halde bunlardan Allah’ın rızası için vazgeçmemiz; bizi meleklerden daha üst bir konuma getiriyor. Çünkü biz bunları yapabiliriz; ama Allah’ın rızası için bundan vazgeçiyoruz. Dolayısıyla oruç sadece melekleşme provası değil, meleklerin de üstüne çıkma provasıdır. Allah hepimize böyle oruçlar tutmayı nasip etsin.

İbadet-ahlak ilişkisi için neler söylemek istersiniz?İbadet esas olarak Allah’la birebir irtibat kurmak demektir. Her an huzur-u Hak’ta olduğunu bilmek demektir. Her an huzur-u Hak’ta olduğunu bilen insanın da Allah’ın çizmiş olduğu ahlak kurallarının dışına çıkması mümkün değildir. Dolayısıyla âbid olan insan ahlaklıdır. Ahlakı olmayan insan, ibadeti olmayan insandır. Bunun dışında da bir takım laik ahlak sistemleri öneriliyor. Ben bunların bir yere kadar faydalı ve geçerli olabileceğini düşünüyorum. Fakat gerçek ahlak sahibi olan insan, “Ben güzel ahlakı tamamlamak için geldim” diyen peygamberin ümmeti olan insan, âbid olan- zâhid olan insandır. Mü’minlik beraberinde ahlaklılığı getirir. Ahlaklı değilse o insan, onun imanından şüphe etmek lazım. Mü’min olmayan bir insan belki ahlaklı olabilir; ama mü’min olan bir insan asla ahlaksız olamaz.

Namaz gibi ibadetlerin sosyal yönü için neler söyleyebilirsiniz?


Top...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Kâinat ibadet etmemiz için var edildi
« Posted on: 25 Nisan 2024, 17:50:56 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Kâinat ibadet etmemiz için var edildi rüya tabiri,Kâinat ibadet etmemiz için var edildi mekke canlı, Kâinat ibadet etmemiz için var edildi kabe canlı yayın, Kâinat ibadet etmemiz için var edildi Üç boyutlu kuran oku Kâinat ibadet etmemiz için var edildi kuran ı kerim, Kâinat ibadet etmemiz için var edildi peygamber kıssaları,Kâinat ibadet etmemiz için var edildi ilitam ders soruları, Kâinat ibadet etmemiz için var edildiönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes