๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ => Dini makale ve yazılar => Konuyu başlatan: Hadice üzerinde 03 Ocak 2011, 10:07:23



Konu Başlığı: Kabir Cennet bahçesi veya
Gönderen: Hadice üzerinde 03 Ocak 2011, 10:07:23
Kabir Cennet bahçesi veya


Kabir, iman ile ölenler için Cennet bahçelerinden bir bahçe, imansız olarak ölenler için ise, Cehennem çukurlarından bir çukur olmaktadır. Çünkü hadis-i şerifte; (Kabir, dünya konaklarının sonu, ahiret menzillerinin ilki olup, ya Cennet bahçelerinden bir bahçe, yahut Cehennem çukurlarından bir çukurdur) buyurulmuştur.

İmam-ı Rabbani hazretleri, kabir hayatı ile ilgili olarak buyuruyor ki:
“Kabirde azap yapılacağı sahih ve meşhur hadislerle, hatta Kur'an-ı kerimdeki âyetlerle bildirilmişken, çok kimsenin bunda şüphe ettiği, hatta inanmadığı, böyle şey olmaz dediği görülüyor.

Ölülerin hâli, dünyadaki dirilerin hayatı gibi değildir. Dünyanın nizâmı için, buradaki hayatta hem his, hem de istekle, irâde ile hareket vardır. Kabir hayatında, ölülerin azap ve acı duymaları için yalnız hissetmeleri yetişir. Kabirde ruhun bedene bağlanması, diri iken bağlanmasının yarısı kadardır. İşte bunun için ölüler, azabı duydukları halde, hareket etmez ve kıpırdayamazlar.

Kabir azabı, rüya gibi değildir. Kabir azabı, azabın görüntüsü değil, azabın kendisidir. Kabir azabı, ahiret azaplarındandır. Dünya azapları, ahiret azapları yanında hiç kalır. Eğer ahiret azaplarından bir kıvılcım dünyaya gelse, her şeyi yakar, yok eder.”

İmam-ı Suyuti hazretleri de buyuruyor ki:
“Ruh, cesedine, bilmediğimiz bir halde bağlıdır. Bu bağlılıkları, dünyadaki bağlılıklar gibi değildir. Rüya gören kimsenin gördüğü şeylere olan bağlılığı gibidir. Fakat, ölülerin cesetlerine ve başka şeylere bağlılıkları, rüya görenin bağlılığından pek çok kuvvetlidir. Ruhların kendi cesetlerine tesir ve tasarruf etmelerine ve kabirde bulunmalarına izin verilmiştir. Meyyit, kabirden çıkarılıp başka kabre konursa, ruhun bedenle olan bağlılığı bozulmaz. Beden çürüyüp, toprak maddeleri, sıvı ve gaz haline gelince de, bu bağlılık yine devam eder.”

Peygamber efendimiz kabir hayatı hakkında; (Mümin ölü için Cennetten yaygı serilir. Cennet elbiseleri giydirilir. Ona Cennetten bir kapı açılır. Kabre Cennet kokuları yayılır. Yanına güzel yüzlü, güzel elbiseli, güzel kokular saçan biri gelir. Buna "Sen kimsin?" diye sorar. O da, "Senin salih amelinim" der. Bunu işitince, "Yâ Rabbi kıyâmet çabuk kopsa da, çoluk çocuğuma ve nimetlere kavuşsam" der) buyurmuşlardır.

İslam âlimlerinden İmam-ı Yâfi'i hazretleri buyurur ki:
“Ölenleri iyi veya kötü halde görmek, Cenâb-ı Hakkın bazı kullarına ihsan ettiği bir keşiftir. Dirilere nasihat vermek ve ölülere hayırlı bir iş yapılmasına vesile olmak içindir. Ölüleri görmek daha çok rüyada olmaktadır. Uyanık iken gören evliya da vardır.

Peygamber efendimiz, hazret-i Ali'nin de bulunduğu bir toplulukta, hazret-i Ömer'e hitaben:
-Yâ Ömer! Ölünce seni dar bir mezara koyarlar. Münker-Nekir melekleri gelir. Gözleri şimşek gibi çakar, sesleri gök gürültüsü gibidir. O zaman ne yapacaksın? diye sordular. Hazret-i Ömer:
-Yâ Resulallah, o zaman, şimdiki gibi aklım başımda olur mu? diye arz edince,Peygamber efendimiz:
-Evet yâ Ömer, cevabını verdiler. Bunun üzerine hazret-i Ömer:
-Öyleyse hiç korkmam. Allah’ın izniyle onların sorduğu sorulara lazım olan cevabı veririm, diye arz etti.

Bu hadiseden uzun bir zaman geçtikten sonra hazret-i Ömer vefat etti. Gerekli hazırlıklar yapılıp defnettiler. Hazret-i Ali, herkes gittiği halde telkin için beklemeye başladı. Ve daha önce Peygamber efendimizin huzurunda, hazret-i Ömer’in söylediği sözleri hatırladı ve onun kabirdeki halini göstermesi için Cenâb-ı Hakka dua etti. Ve hazret-i Ali bu haldeyken Münker-Nekir melekleri gelip sorguya başladılar. Allahü teâlâ, hazret-i Ali’ye orada olanları gösterdi ve Münker-Nekir melekleriyle hazret-i Ömer arasındaki konuşmaları işitiyordu. Münker-Nekir melekleri:
-Rabbin kim? diye sorunca, hazret-i Ömer meleklere:
-Siz kaç günlük yoldan geldiniz? diye sordu. Melekler de:
-Yedi bin yıllık yoldan geldik, cevabını verdiler. O zaman hazret-i Ömer:
-Siz bu kadar uzak yoldan geldiniz ve Allah’ı unutmadınız da, ben birkaç dakikalık yoldan gelir de Rabbimi nasıl unuturum? dedi. Bunun üzerine Melerler:
-Biz senin böyle cevap vereceğini biliyorduk. Ancak emrolunduğumuz için böyle sual ettik, dediler. Hazret-i Ömer de:
-Muhammed aleyhisselamın ümmetine böyle heybetli gelmeyiniz, daha yumuşak ve şefkatli geliniz diye istirhamda bulundu. Bunları müşâhede eden, gören, işiten hazret-i Ali de;
"Yâ Ömer, sözünün eriymişsin" buyurdu.”

Ebülleys-i Semerkandi hazretleri; “Kabir azabından kurtulmak isteyen, namaza devam etmeli, sadaka vermeli, Kur'ân-ı kerim okumalı, Allahü teâlâyı çok tesbih etmeli; hainlikten, dedikodudan ve üzerine idrar sıçratmaktan kaçmalıdır” buyurmuştur.

Ölüm haktır ve muhakkak hepimizin başına gelecektir. Din büyükleri; "Olması muhakkak, kesin olan şeyleri, olmuş biliniz ve ona göre hazırlık yapınız!" buyurmuşlardır. Öyleyse bugünden ölüme ve ölümden sonraki hayata hazırlık yapmamız lazımdır.


Osman Ünlü