> Forum > ๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ > Dini Konular > Dini makale ve yazılar  > İzzet ve hikmet üzerine
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: İzzet ve hikmet üzerine  (Okunma Sayısı 912 defa)
23 Kasım 2010, 18:13:34
Sümeyye

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 29.261



Site
« : 23 Kasım 2010, 18:13:34 »



İzzet Ve Hikmet Üzerine


Güç kelimesinin günlük yaşamdaki kullanılış yeri ve biçimi geniş bir anlam yelpazesi oluşturur: Güç, takat, kuvvet, kudret, enerji, hakimiyet, zor, zorluk, müşkül, müşkülat, hatta dayatma ve şiddet. Sözcük sayısını daha arttırmak belki mümkündür; ama ilk akla gelenler bunlar.

Bu yüzden, Kur’an-ı Kerim’de bu anlamların her biri için hemen hemen ayrı birer sözcük kullanılmış olmakla birlikte, Türkçeye çeviri sırasında bu kelimelerin pek çoğunun, hatta tamamına yakın bir kısmının anlamının “güç” sözcüğüyle karşılanması, diyebiliriz ki, “meramın ifadesi” için yeterlilik gösterir. Yüce Allah’ın azabındaki “şiddet”ten, kulun eylemindeki “takat”e varıncaya dek pek çok anlam, evet, “güç” kelimesiyle karşılanabilir bir durum belirtir.

Kelimenin sahip bulunduğu bu geniş anlam yelpazesi, haliyle, güç neyi ifade eder, gücü nasıl anlamalıyız, güçlenmek için ne yapmamız gerekir, gücümüz nedir, yapıları güçlü kılan saiklar nelerdir, güç kullanımının koşulları ve sınırları var mıdır, varsa nelerdir/ne ölçüdedir, böyle bir kullanımın meşruiyet, adalet, insaf, vicdan ve hakkaniyet ile ilişkileri nasıl belirlenebilir türü sorulara yanıt arandığında çok farklı alanlarda kimi açılımlara yol açar.

Öyle ki, ibadet, muamelat, ukubet, adalet, hakkaniyet, zulüm, hakimiyet başta olmak üzere hayat ve memat alanlarının neredeyse tamamı, bir bölümü dolaylı ve dolayımlı olsa da, hep “güç” kelimesinin bağlamlarının ve yorumlarının çerçevesi içine girer.

Bu yüzdendir ki, Kur’an-ı Kerim gerçek güç sahibinin Yüce Allah olduğunu vurgular. Hem kuvvet olarak, hem kudret olarak, hem şiddet olarak, hem hakimiyet olarak, hem “havl”, yani dönüştürücü, oluşturucu, oldurucu, yönlendirici, üretim sağlayıcı, harekete geçirici/hareketlendirici güç olarak, bunların hepsinin ve burada sayılmamış olanların tümünün sahibi…

Ve bunların tamamının üstünde ve ötesinde, belki de tümünü kapsayıcı bir “güçlülüğün” ifadesi olarak, kelimenin belirttiği mananın kemaliyle, “izzet”in de sahibi, elbette,  Aziz olan Yüce Allah.

Böylesine bir geniş anlam yelpazesine sahip bulunan bu kelimeye günümüzün sosyal, psikososyal, sosyopolitik ve psikolojik durumu/koşulları ve bu çerçeve içindeki Müslümanların konumu açısından bakarak bir değerlendirme yapmak üzere çözümler/çözümlemeler kaynağı yol gösterici kitap olan Kur’an-ı Kerim’den yardım dilediğimizde, çok çarpıcı bir ayetle karşılaşırız, Bedir Savaşı’ndan bahseden ayetler arasında.

Ayette Yüce Allah, Bedir’de çok zayıf/güçsüz durumdaki Müminlere yardımda bulunarak zafer ihsan ettiğini haber verir. Çarpıcı/dikkat çekici olan nokta, zayıf ve güçsüz durumda bulunan Müminlerin bu durumlarını anlatmak üzere seçilmiş bulunan “zillet” kelimesidir: “Siz zillet halindeyken…”

Demek ki, bir toplum için (bireylerde de öyledir) zaaf ve güçsüzlüğü, birileri karşısındayken yaşanan zaaf ve güçsüzlüğü ifade etmek için kullanabileceğimiz en uygun ve doyurucu sözcük “zillet” kelimesidir.

Ve hem üzülerek, hem sıkılarak, hem utanarak, hem de durumumuzdan ötürü Yüce Allah’ın itap ve ikabına muhatap olacağımızın korkusunu yaşayarak zelilalene bir mahcubiyet içinde ifade ederek belirtelim ki, bugün biz Müslümanların yaşamakta olduğu durum da aynen bir “zillet” halidir; zelil bir topluluk/topluluklar haline gelmiş bulunmaktayız.

Peki, bu durum benzerliğinden çıkarak, Bedir’deki Müminlere yardımda bulunularak zafer ihsan edildiği gibi bizim de benzeri bir lütfe nail olacağımız sonucunu çıkarabilir miyiz?

Asla!...

“Bedrin Arslanları” her şeyleri ile böylesine bir desteğe liyakat gösterici bir duruşa sahipti; biz ise, malum…

Ve, bizdeki “zillet” Bedir’dekiler gibi değil de, peygamberlerini haksız yere katleden, birbirlerini yurtlarından çıkaran, ahitlerini yerine getirmeyen İsrailoğulları’nın alınlarına bir damga olarak vurulan türden bir “zillet”…

Öyle de olsa, böyle de olsa ya da yalanlayıcıların Ahiret hayatında düşecekleri türden de olsa, “zillet” belirli anlamı olan bir kelimedir ve bunun karşıt anlamı da İzzet sözcüğüyle anlatılır: Zillet ve izzet, izzet ve zillet… Zıt anlamlı iki kelime…

Yaşadığımız dönemdeki Müslümanların durumu / konumu “güç” bağlamında irdelendiğinde, eğer sağlıklı bir sonuç alınması isteniyorsa olaya izzet ve zillet bağlamında yaklaşmaktan başka yol yoktur. Gayrisi; silahlar, ekonomi, entrikalar, falanlar, filanlar ve bunlardan yoksun oluş, koşullardaki dengesizlikler üzerine kurulu “güç” söylemleri, izzet-zillet ölçütü/bağlamında laflamadan ibarettir.

Şundan ki, “İzzet”in tamamı yalnız ve ancak Yüce Allah’a aittir ve Yüce Allah bu konumu elçisi Efendimiz âleyhissalâtvesselâma ve onunla birlikte Müminlere de bir “onurlandırma ödülü” olarak lütfetmiştir. Ve öyleyse Müminler izzet sahibi/aziz kimselerdir; aziz olmak zorundadırlar. Mümin kimse, azizdir; izzet insanlar arasında mümin içindir; müminin asli kimliğinin ayrılmaz parçasıdır, özelliğidir, konumudur, duruşudur, tavrıdır ve sözüdür.

Bu durumda, İslâmî yapıları güçlü kılan saikın, yani İslâm’ın ve Müslüman’ın gücünün özünün ve hatta kendisinin “izzet”ten ibaret olduğunu söyleyebiliriz.

Ama, işte bugün soframızda “izzet” ekmeği yerine “zillet” ağusu vardır.

Peki bu elden kaçırılmış gücü, büyük gücü, kırılmaz ve karşı konulamaz gücü, “izzet” adlı bu gücü nasıl ve ne yaparak yeniden kazanabilir de “aziz” bir kimlik edinebiliriz?

İşte baş soru ve temel sorun, bu.

“Aziz” Esma-ül-Hüsna’dandır; Yüce Allah’ın güzel isimlerinden biridir. Ve, biz, O’nun bir onurlandırma ödülü olarak Müminler için de uygun bulduğu bu isme sahip olmak, onu yeniden elde etmek istiyoruz. İstiyoruz da, nasıl olacak?

“Nasıl olacak” sorusunun yanıtını, sanırım yine Aziz isminin kendisinde, Kur’an-ı Kerim’deki kullanış biçiminde/bağlamında bulabiliriz.

Yüce Allah’ın bu güzel ismi Kitap’ta 200’e yakın yerde geçer. Ve bunların tamamına yakın bir bölümünde de yine Güzel İsimlerden biri olan “Hakim” adıyla birlikte anılır: “O, Aziz’dir, Hakim’dir.”

Anlaşılıyor ki kul planında “aziz” olmak ile “hakim” olmak birbirine sımsıkı bağlı olmak durumunda; biri olmazsa öbürü olmayacakmışçasına sıkı bir birliktelik içinde.

Hakim, anlam saçıntılarını ve uzantılarını bir yana bırakarak belirtecek olursak, “hüküm sahibi” kimse demektir. Hükmü olan, bir hükme sahip bulunan; dahası, hükmünü yürüten, icra eden.. Hikmet de, elbette, bu anlamın içinde; ancak yazıyı uzatmamak için konuyu dağıtmama çabası içinde olduğumuzdan ayrıntıya girmeyeceğiz.

Hüküm; bir değeler sistemi, bir değerlendirme ölçütü; bu bağlamdaki uzantılar, açılımlar, ayrıntılar. Eğer siz bir “hükm”e sahipseniz hem hikmete, hem de hakimiyete de sahip bulunmaktasınız demektir; en azından “potansiyel” olarak bu sahiplik vardır.

Sahip bulunduğunuz hüküm sizi “aziz” kılar; tutarlı, dengeli, etkileyici ve güçlü… Çünkü “hükm” herkese işleyen, her durumda işlevleşen, işlev veren ve mutlaka etkileyen, yani güçlendiren, güçlü kılan bir iç-güçtür.

Ve, gerçek anlamda ve de gerçekliğiyle “Hükm”, ancak ve yalnız Yüce Allah’ındır; O’na aittir.

Ve, “Hükm” den bir “hükm” de “okunsun, öğrenilsin ve uygulansın” diye iki kapak arasındaki Mushaf içinde yer alan Kur’an-ı Kerim halinde Müminlere armağan ve de emanet edilmiştir.

Sorun, işte sahip bulunduğumuz bu “hükm”e sahip olduğumuzu hatırlamak, sahip olmak ve sahipliğin gereğini yapmak noktasında düğümlü.

Bu düğümü çözmeği başarabilirsek “hakim ve aziz”, yani “aziz ve hakim” olmuş olacağımız için, artık “güç, güçlülük, güçsüzlük, güçlenmek, güce ilişkin diğer argümanlar” gündemimizi işgal etmeyecektir.

Aziz ve hakim bir mümin olma imkânını yakalamak için, öyleyse oyalanmayı bırakıp, haydin hep beraber Kur’an-ı Kerim’den “hikmet” devşirelim…

Vesselâm…



Zübeyir Yetik
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: İzzet ve hikmet üzerine
« Posted on: 28 Mart 2024, 16:36:46 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: İzzet ve hikmet üzerine rüya tabiri,İzzet ve hikmet üzerine mekke canlı, İzzet ve hikmet üzerine kabe canlı yayın, İzzet ve hikmet üzerine Üç boyutlu kuran oku İzzet ve hikmet üzerine kuran ı kerim, İzzet ve hikmet üzerine peygamber kıssaları,İzzet ve hikmet üzerine ilitam ders soruları, İzzet ve hikmet üzerineönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes