๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ => Dini makale ve yazılar => Konuyu başlatan: ღAşkullahღ üzerinde 03 Mayıs 2010, 15:19:15



Konu Başlığı: İyi ve Kötü Arasında
Gönderen: ღAşkullahღ üzerinde 03 Mayıs 2010, 15:19:15
İyi ve Kötü Arasında

İnsanın tabiatında hem iyiye hem de kötüye bir meyil var. İsterse kâmil bir veli olabilirken, türlü günahlar içerisinde ömrünü tüketebilir de. Yer altındaki madenleri kazıp işletircesine tabiatımızı iyiye, güzele götürmemiz; kötüyü, bâtılı, Allah Tealâ’nın istemediği çirkinlikleri terk etmemiz gerekir.

İyi ve kötü, bu iki özellik insanın tabiatında bulunduğuna göre, insan ikisi arasında seçim yapma hakkına sahiptir. Aslen dünyadaki işi de bu seçimdir. Tercihine, yaptığı seçime bağlı olarak hem dünyada hem ahirette mutlu olabileceği gibi; dünyada musibetle, ahirette de şiddetli azapla karşılaşabilir.

Allah Tealâ insan yaratılışına nefsi koyarak onu serbest bırakmıştır. İşte kâmil insanla ifsada uğramış günahkâr insan arasındaki fark, nefs terbiyesinden sonra kazanılan karaktere bağlıdır.

Kâmil insan ve şerli insan... her birinin kendine mahsus hayat tarzı vardır. Nasıl yaşanılıyorsa nefs o yönde  şekillenecektir. Her insan İslâm’a uygun bir yaratılışla dünyaya gelir, fakat anne-babanın, çevrenin tesiriyle farklı yollara sapar.

Yaşadığımız sürece sorumluluklarımız var. Herkes dilediği gibi yaşamak ister ama ahiret korkusuyla ve dünya saadetine ulaşabilmek için meşru sınırlar içinde bir hayat yaşamak zorundadır. Allah Tealâ peygamberler göndermiş, kitaplar indirmiştir ki, bu hayatın hukukunu, nasıl yaşanması gerektiğini bilelim. Allah Tealâ’nın yolunda sabit ve istikamet üzere olalım. Bunun için AllahTealâ insanı akılla donatmıştır.

Allah Tealâ kullarının karakterini ve ihtiyaçlarını bilir. Onları nasıl uygun şekilde -akıl, irade gibi özelliklerle- donattıysa, buna ait sorumluluğu da belirlemiştir. Kimse kendi kafasına göre bir hayat yaşayamaz. Yaşarsa sorumluluklarını yerine getirmemiş olur. Bunun sonucu mahcup olmak, pişman olmaktır. Hem dünyada çektiği ızdırapla perişan olur, hem ahirette büyük bir cezayla karşılaşır.

Hz. Peygamber s.a.v. Efendimiz, iyilikleri ve güzellikleri yaşayarak göstermiş, örnek olmuştur. Sahabiler, O’nu görerek örnek almış ve O’nun gibi yaşamaya gayret etmişlerdir. Sonraki nesiller de onların yolunda gitmişlerdir. Bu bir kervan gibidir. Bu kervanı takip etmek, onların uğradığı yerlere uğramak gerekir. Güvenli yol budur.

Efendimiz s.a.v., Ashab-ı Kiram’ı takip edip onlara tâbi olmamızı buyurmuşlardır. Çünkü Sahabiler, Allah Rasulü’nden ne gördülerse onu almış, hayatlarına tatbik etmiş, ebedi mutluluğa ermiş, gökteki yıldızlar gibi nuranî kemalâta kavuşmuşlardır. Onları takip etmenin nasıl olacağını da alimler bildirmişlerdir. Yolun ve nasıl gidileceğini bizlere aktardıkları ve gösterdikleri için alimler ve veliler de çok kıymetlidir. Onlar peygamberlerin bıraktığı ilmi ve manevi mirasa sahip çıkmışlardır.

Bu nedenle insanlar alimlerin, velilerin etrafında toplanmış, onların zahirî ve batinî ilminden faydalanmışlardır. Allah’ın alim, veli kulları sadece varlıklarıyla bile insanlara Allah’ı hatırlatırlar. Rasulullah s.a.v. Efendimiz tarafından, İsrailoğullarının peygamberlerine benzetilen bu zatlar, yolda olmak ve yolda ilerlemek isteyenler için rehberdir.

Bu insanlar kendilerini müslümanların iyiliğine adamış, onların Hakk’a ulaşmalarına vesile olmak isteyen, sadık, muhlis insanlardır. Bunların ortamında bulunmak, onlarla birlikte olmak, İslâm’ı yaşamaya, güzel ahlâk sahibi olmaya büyük bir vesiledir.

Nihayetinde mümin olarak hepimiz biriz. Farkımız, dinin emirlerini yaşamada, günahlardan uzak durmada ve Allah’tan korkmada hassasiyet farkımızdır.