> Forum > ๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ > Dini Konular > Dini makale ve yazılar  > İtaatin neresindeyiz?
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: İtaatin neresindeyiz?  (Okunma Sayısı 820 defa)
27 Kasım 2010, 16:11:40
Sümeyye

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 29.261



Site
« : 27 Kasım 2010, 16:11:40 »



İtaatin Neresindeyiz?


İnsana ilham edilen özelliklerden birisinin de itaat olduğunu biliyoruz. Yaratıcısında gerçekleştiremeyince bu eylemi kendisi gibi yaratılmışların emrine amade olduğunu görüyoruz. Bu itaat eylemi zamanla o kadar ileri boyutlara taşınıyor ki, insan hemcinsini ilahlık makamına oturtarak şeksiz ve şüphesiz itaat edebiliyor. İnsan, hemcinsinin önünde ezilen, horlanan, gittikçe zillete düşürülen zavallı bir hale dönüşüyor. Tarihi boyunca, yönelişlerin hakta buluşturulmaması bu tür sonuçları beraberinde getirmiştir. Kur’an-ı Kerim bu hâli meâlen şöyle tasvir eder. ‘[Bu amaçla,] Allah size bir örnek olay anlatmaktadır: tümü birbiriyle ihtilaflı birçok ortağı olan kimsenin emrindeki adam ile tamamen bir kişiye bağlı bulunan adam[ın hikayesi]: içinde bulundukları şartlar açısından bu iki adam eşit olabilir mi? [Hayır,] bütün övgüler [yalnız] Allah'a mahsustur; fakat çoğu bunu anlamaz.’ (39/29)

Mutlak itaatın Allah’a ait olduğu durumlarda, beşerin tekliflerine itaat da o ölçünün süzgecinden geçtikten sonra gerçekleşecektir. ‘Allah’a itaatin karşısında olan tekliflerde insanın insana itaati söz konusu olamaz. Bir rivayette: “masiyetle emrolunmadıkça hoş görsün veya görmesin müminin her hususta ulu’l-emri dinlemesi ve itaat etmesi lazımdır. Masiyetle emrolunduğu zamansa dinlemez ve itaat olunmaz.” Buyrulmuştur.

Allah’ın indinde beşer vasfıyla ‘bir tarağın dişleri gibi eşit olan’ insanlık elbette ki disiplin ve düzen oluşturmak için bir hiyerarşi oluşturacaktır. Birileri sorumluluklarından dolayı kavvam olacaktır. Kavvam olanlara itaat ibadet olacaktır. Zira yaratıcı: “Siz ey imana ermiş olanlar! Allah'a, Peygamber'e ve aranızdan kendilerine otorite emanet edilmiş olanlara itaat edin ve herhangi bir konuda anlaşmazlığa düşerseniz, onu Allah'a ve Peygamber'e götürün, eğer Allah'a ve Ahiret Günü'ne [gerçekten] inanıyorsanız. Bu [sizin için] en hayırlısıdır ve sonuç olarak da en iyisidir.“ 4/59 diye buyurmuştur.

İtaat konusunda düzenlenmesine çok dikkat edilmelidir. Bu konuda önemli olan din adına itaate çağıranların farkına varılmadan rablaştırılmamasıdır. Öyle ise itaat nasıl olmalıdır? İtaat şekillerine baktığımızda: cebren itaat, körü körüne itaat, basiret üzere itaat olmak üzre üç şekilde itaat dikkatimizi çeker….

Öyle bir konumdasınız ki, eliniz kolunuz bağlı… Gücünüz yapılan baskıya direnecek pozisyonda değil. Ammar bin Yasir gibi kalp imanla dolu. Daha sonrasında güçlenip direnmek için geçiş pozisyonu… Allah o kişiye selamet verecektir. Bu cebri itaatte, kişinin düşüncelerine pranga vuralamaz.

Ya düşüncesi ipotek altına alınmış, bir takım rabıtalarla Kuranî düşünceden uzaklaştırılmış, beşeri din algılarının kıskacında itaat gerçekleştirenler… Bir de bu itaatleri ile cenneti ümit edenler…

Ve…

‘Ed’u ilallahi ala basiretin’ bir basiret üzere çağrı, bir basiret üzere itaat. Bir bilinç söz konusu… İmanda, itaatte, amelde körü körünelik sıkıntıdır. Basiret üzere olmak… İtaati adetleştirmek yerine bir bilince oturtmak. Sevk-i tabî ile namaza çağıran ezanı duymak değil. Hayyelesselah ve hayyelelfelah  nidasına bir bilinçle hazırlanmak ve onu kötülüklere karşı kıyama kalkacak bir zemine taşımak.

Tarih boyunca peygamberlerle başlayan bu davet, âlimlerin tebliğinde de hep bu gerçekle taşınmıştır bu günlere. “Ebu Hanife: “Bu benim reyim, kim bundan daha iyi bir rey gösterirse, onu kabul ederim” İmam Malik: “Bende insanım, isabet de ederim, hata da. Benim kavlimi Allah’ın kitabına ve Peygamberin sünnetine arzedin.” İmam Şafi: “sahih hadis varsa benim sözümü duvara çalın.” İmam Ahmed: “Beni taklit etme, Maliki, Şafiyi, Serviyi taklid etme. Biz nasıl öğrendik ise sen de öğren. Dinde kişileri taklid etme, zira hatadan salim değildirler” (1)demişlerdir.

Âlimlerin bu tebliğlerinde şunu görüyoruz ki taklit Müslümana yakışmayan körü körüne bir itaat halidir. Tahkik müslümanın şiarı, davetinin tahkiki olması şart. Tahkiki olmayan imandan sudur eden salih amel adetleşir. Adetleşen hayatın Allah’ın arzu ettiği manada sistemleşmesi de mümkün olmayabilir. Hayatı bilerek ve idrak ederek yaşayanlar anlamlandırmış, canlarını ve mallarını bu yolda verebilmişlerdir. Zira tahkikleri neticesinde onların geçiciliğinin farkına varmış, beşeri ‘izm’lerin baskıcı, günahkâr emirlerine itaat etmemişlerdir.

Hikaye edilir ki: yolculuğa çıkan iki arkadaş bir ülkeye girmek durumundadırlar. Ülkenin girişinde, ‘hükümdara kurban kesmeyen bu şehre giremez’ tabelası ile karşılaşırlar. Allah’tan başkasına kurban kesilmeyeceğinin farkında olan bu iki insan girmek isterler. Askerlerin ikazı ile karşılaşırlar: ‘bir sinek dahi olsa kurban vermek zorundasınız.’ Birisi ülkeye girmek için bir sinek kurban eder ve girer. Diğeri, ‘kesinlikle Allah’tan başkasına kurban verilmeyeceğini’ söyleyerek kesmez. Onu da şehit ederler.

Bu olayı değerlendirenlerden kimisi, ‘nolurdu canım, o da bir kurban verseydi, yaşayarak Müslümanlara daha faydalı olurdu’ derler. İşin fevkinde olanlar ise, ‘olması gerekenin bu olduğunu’ söylerler. ‘Sinek de olsa kurban kesilmesi’ne razı olunmasındaki amaç direnişi kırmaktır. Zira direniş bir kere kırıldı mı gerisi gelir.

Seyyid Kutuplar, ibn-i Teymiyeler, Ömer Muhtarlar daha adını anma imkânımız olan niceleri bu itaat taleplerine rağbet etmediler. Hem en güzel ölümlerden olan şehadeti yaşadılar, hem de ölümleriyle hakka şehadet ettiler.

İşittiği hak söze itaat eder Müslüman. İşitir ve itaat eder. Beşeri hesapların kıskacında itaati zedelemez. Bu hesaplar işitileni itaattan isyana dönüştürebilir. "Dinledik, isyan ettik." , "Dinle dinlenilmez olsaydın." ve "Bizi güt." diyorlar. Böyle diyeceklerine "Dinledik, itaat ettik.", "Dinle ve bizi gözet." deselerdi elbette haklarında daha hayırlı ve daha dürüst olurdu…”4/46

Evet, ince eleyip sık dokuyanlar itaati zaaflarıyla anlamaya çalışmışlardır. Söylem olarak bunu ikrar etmeleri istenmemiştir. İkrardan sonra itaat… “Bir de: "Allah'a ve peygamberine inandık ve itaat ettik." diyorlar. Sonra onlardan bir kısmı bunun arkasından yan çiziyorlar. Onlar mü'min değillerdir.“ 24/47

Kur’anî mesajlardan kendimize itaat noktasında çıkaracağımız dersler çok olsa gerek. “Osman b. Affan, Abdullah b. Mes’ud gibi bizlere Kur’an-ı öğretenler haber verdiler ki, onlar Hz. Peygamberden on ayet öğrendiler mi, onlardaki ilim ve amele dair ne varsa onları öğrenmeden başkasına geçmezlermiş.” (2) Öğrenmek demek mükellef olmak demektir.

Bireyde yaşanan ibadetlerle kendilerini müsterih kılmaya çalışan günümüz müslümanı, itaat ayetlerini nasıl pratize edecektir. Bir yerde Allah’ın kesin emri varken, dünyevileşen arzularının kıskacında çıkış yolu mu arayacaktır? Said Nursi: “arzu fikir suretine girdiğinde çok tehlikeli olur” diyor bir risalesinde. Bugün arzularımız Allah’a olan itaatimizi sıkıntıya soktuğunda, ‘bu tavizleri vererek bir yerlere geleceğiz. Daha sonra insanları Allah’a itaate çağıracağız’ diyen kendileri bile mukni olmamış insanlar itaatin neresinde acaba?

“Bununla beraber, Allah ve Rasulü bir işe karar verdiği zaman, gerek inanan bir erkeğin gerek inanan bir kadının kendilerine ait bir işte tercih hakları olamaz. Her kim Allah'a ve peygamberine asi olursa açık bir sapıklık etmiş olur.”33/36

İşte sapıyorsa bu toplum, gittikçe yozlaşıyorsa, asi oluyorsa anne-babasına ve öğretmenine, idarecisine topyekun birbirine… durup düşünmek lazım. Cinnet toplumundan muti bir topluma kavuşmak istiyorsak, “Körü körüne değil bir basiret üzere birbirimizi İslama davet edelim. Allah’a itaatle mutiliğe, Allah’ı zikirle sükunete, İslam'ın emirlerini yaşayarak huzura kavuşalım. Unutmayalım! Allah’a itaat olmayan yerde kula itaat yoktur.


 

1) Muhammed Ebu Zehra, İbn-i Teymiye shf.210 

2) a.g.e syf. 213



Ferda Kılınç
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: İtaatin neresindeyiz?
« Posted on: 01 Mayıs 2024, 04:38:31 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: İtaatin neresindeyiz? rüya tabiri,İtaatin neresindeyiz? mekke canlı, İtaatin neresindeyiz? kabe canlı yayın, İtaatin neresindeyiz? Üç boyutlu kuran oku İtaatin neresindeyiz? kuran ı kerim, İtaatin neresindeyiz? peygamber kıssaları,İtaatin neresindeyiz? ilitam ders soruları, İtaatin neresindeyiz?önlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes