> Forum > ๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ > Dini Konular > Dini makale ve yazılar  > İtaat Ulül Emr devlet toplum ve müslümanlar
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: İtaat Ulül Emr devlet toplum ve müslümanlar  (Okunma Sayısı 752 defa)
27 Kasım 2010, 16:19:04
Sümeyye

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 29.261



Site
« : 27 Kasım 2010, 16:19:04 »



İtaat Ulü'l Emr Devlet-Toplum Ve Müslümanlar


Bu ayın konusu, itaat deyip itaat nedir, itaatin kaynağı nedir diye soruyorsunuz. Bunu hem anlamak ve hem de anlatmak o kadar kolay ki, çalışmış, terlemiş ve yorulmuş olan birinin su içmesi ne kadar kolay, hoş ve tatlı ise bu konu da öyledir, diyebilirim. Fakat herkes böyle çalışan, yorulan, üreten ve görevini yapan, kendisine çizilen ve gösterilen hayat yolunda yürüyen bir pozisyonda değil ki, su içmek bu kadar tatlı ve lezzetli, itaati anlamak ve anlatmak da o kadar kolay olsun. Mesela ölüm döşeğinde hasta yatan acılı bir insana su içirmek o kadar kolay ve tatlı olur mu dersiniz? İşte sağlık ve hastalık, normal ve anormallik insan beden ve ruhunun duçar olduğu iki haldir. Ancak, yalnız insanın fizik ve metafizik alanı değil, bazen medeniyetler, toplumlar, devletler, kanun ve kurallar, hukuk ve nizamlar da hastalanır ve anormalleşir. Onun için hasta bir medeniyetin ürettiği hasta bir dile sahip, anlamlarını yitirmiş kelimelerle konuşan ve bozulmuş terimlerle düşünen insanlara normali anlatmak çok zordur. Hem de ölmek üzere olan bir insanın boğazından suyun geçmesi kadar zordur, diyebiliriz.

Mesela biz şimdi, itaat varlıkların, Allah'ın kendileri için tayin ettiği yolda yürümeleridir desek, itaatin kaynağının da yaratan ve yaşatan, tasarlayan ve planlayan, mutlak kudret ve hâkimiyet sahibi yüce Allah'tır diye söylesek, Allah'ın merkezden alınıp insan merkezli bir dünya denildiği bir zamanda bu kolay anlaşılır mı? Allah'ın insan ve toplum üzerindeki hâkimiyeti güya alınıp kaldırılarak kozmoloji diyerek, ontoloji diyerek göklere inhisar ettirildiği bir zamanda, hiçbir kayıt ve şart tanımaksızın, hâkimiyetin bir topluma ve ulusa ait kılındığı bir zeminde ve toplantılar tertip ederek, İslam'ın devlet talebi yoktur diye sonuçlar çıkarıldığı bir ortamda bence itaati anlamak da ve anlatmak da çok zordur. Çünkü kafalar karışık, kalpler hasta ve gönüller kırıktır; ucuz çıkarlar, hevalar, meşrep ve mezhepler var.  Hâlbuki Allah'ın yaratmış olduğu bu kâinatta ve varlık âleminde Elmalılının dediği gibi, Allah âlemlerin rabbi olduğu için evrenin hepsinde ancak onun koyduğu kanunlar geçerlidir.(Hak Dini, I, 126) Fizik, kimya, biyoloji… ve buna benzer ilimlerin kanun ve kurallarını Allah koyduğu gibi, sosyoloji, psikoloji, sexology, ekonomi, politik ve benzer ilimlerin de kanun ve kurallarını Allah koymuştur. Allah varlığı yaratırken ve bu kanunları koyarken Halik, Rab, Kadir, Melik, Aziz, Mütekebbir, Bari, Musavvir, Hakem, Rafi, Basit, Kabid, Kahhar, Aliyy, Hafiz, Hakim, Muktedir ve Müteal gibi yüce sıfatlarının faaliyeti ile yapıp yaratmıştır. Bütün bunların neticesi olarak işte Allah'ın koyduğu bu kanunlara uymak itaattir ve itaatin kaynağı da ilahi kudrettir, diyoruz ve zaten bu anlamda insanın yapıp yaratmaya ve bir kanun ve kural koymaya hak ve salahiyeti, gücü ve yetkisi de yoktur. Onun için Allah dini bilir, dünyayı ise biz biliriz; biz namaz, dua ve ibadette Allah'a ve onun emirlerine uyarız, fakat aile, ekonomi ve politik kanunları biz koyarız demek, varlığı bölmek ve tevhidden ayrılmak demektir. Böylelerine Kuran, yoksa siz Kitabın bir kısmına inanıp da bir kısmını inkâr mı ediyorsunuz? Böyle yapanların cezası dünya hayatında rezil ve rüsvay olmaktır; kıyamet gününde ise onlar en şiddetli azaba çarptırılacaklardır. Allah yaptıklarınızdan gafil değildir, diyor. (Bakara 2/ 85). Bugün İslam dünyasının böylesine perişan, böylesine rezil ve rüsvay, aciz, kıtlık, yokluk ve çaresizlik içinde olmasının asıl sebebi burada yatmaktadır. İşte bunun için itaat kavramını anlamak, anlatmak ve uygulamak da zordur. Ancak biz zorluklar var diye duracak ve susacak değiliz, inandığımız gerçekleri söylemekten ve yazmaktan uzak duracak da değiliz. Öyleyse hemen, itaatin sözlük anlamını araştırmaya başlayarak onu anlamaya ve anlatmaya başlayalım.

Asım Efendi Kamus tercümesine, ‘itaat nedir’ diye sorduğumuz zaman onun, bunu bize örneklerle çok güzel bir şekilde açıkladığını görüyoruz. Mesela yemiş vermiş bir ağaç, meyveleri olgunlaşmış, siz de bu meyveleri gidip ondan kolayca topluyorsunuz. İşte bu ağaç size itaat etmiştir. Uysal bir at, dizgini elinizde, hem kullanması ve hem de yedeğe gelmesi kolay, yolda siz onu hiç zorlamadan çekiyorsunuz, o da size uyup boyun eğip geliyor, işte atın bu size yaptığına itaat derler. Otları bol, alanı geniş ve güzel bir mera ve bir otlak düşünün; hayvanlar gelip her tarafından girerek burada kolay bir şekilde otluyorlar. İşte bunu kabul eden bu otlak, bu hayvanlara boyun eğip onlara itaat etmektedir.

Burada görüldüğü gibi itaat kavramı sadece insanlarla ilgili değil, hayvan, bitki ve cansızlarla da alakalı bir husustur. Hatta itaat, mutlak ilahi kudret ve kuvvetin ilahi güç ve marifetin ve ilahi sanat ve estetiğin tabiat âleminin her tarafında görülüp hissedilmesiyle birlikte varlık âleminin ve yaratılışın temel kanunlarından birisi olmuş ve olmaktadır, diyebiliriz. Onun içindir ki, Kur’an’da yer ve gökleri iki evrede, canlı ve cansız varlıkları da dört evrede yarattığını ifade eden Allah, bundan sonra duman veya buhar halinde olan semaya yönelerek göklere ve yere, tav’an veya kerhen (isteyerek veya istemeyerek, itaat ederek veya zorla) geliniz diye emir buyurdu. Onlar da itaat ederek (isteyerek) geldik, dediler. (Fussılet 41/ 9–11). Artık göklerde ve yerde olanlar ister istemez O'na teslim olmuşlardır. (Aliimran 3/ 83)  Şu halde tüm varlıklar için Allah'ın emirlerine boyun eğmek yani onun koyduğu kanun ve kurallara uyup itaat etmekten başka çıkar yol yoktur. Zaten akıl ve iradeleri olmayan hayvan, bitki ve cansız varlıklar isteseler de istemeseler de ayette belirtildiği gibi, ilahi programa uymak ve o doğrultuda gitmek zorundadırlar. Yoksa bilhassa kurban bayramlarında daha yakından gördüğümüz o koca koca danalar, beş on kişinin hesabını görecek güçleriyle kuzu kuzu gelip iki üç kişinin eliyle kolayca bıçağın altına yatarlar mı? Onların bu halleri ilahi takdire boyun eğmek, varlık âleminde kendisine düşen iş bölümünü kabul ederek, Allah'ın emrine uyup itaat etmekten başka ne ile izah edilebilir? 

Fakat yeryüzünün halifesi, görevli memuru ve varlıkların hukuk emini olan insanın farklı bir itaati olmalıdır. Çünkü insan denilen yeryüzünün halifesi bu eşsiz varlık, değerini Allah'ın kendisine verdiği görevden almakta ve kendi özgür iradesiyle inanıp serbest bir şekilde Allah'ın emirlerine uyup itaat etmektedir. Onun için Allah'a imandan sonra onun en önemli iş ve eylemi itaattir. Zaten bizim anlayışımıza göre de Allah'a itaat içinde yaşanan bir hayat, hem insan ve hem de toplum için en doğru, en faydalı ve en güzel bir yaşayış biçimidir.(Siret Ans. VI, 13)

Bir müslüman için ise itaat, ayette iman ile irtibatlı olarak dile getirildiği için, onun gönül dünyasında müstesna bir yere sahiptir. Zira Hak Teala, "Ey iman edenler, Allah'a itaat edin, Peygamber'e ve sizden olan emir sahiplerine de itaat edin" buyurmuştur. (Nisa 4/ 59). Artık müslüman, imanın verdiği güvenli bir kalb, güvenli bir gönül ve güvenli bir inanç atmosferinin havasını teneffüs ederek ve itaat aygıtına bağlı bir şekilde yolunda ilerlerken o, hayatına hayat katmaktadır. İman ile itaati birleştirenlerdir ki, azimli ve kararlıdırlar, genç ve dinçtirler, neşeleri neşe katar inananlara, Allah'ın kainat fabrikasında Rabbimin kulu ve işçisiyim ben inancı içersinde koşup yorulurlarken akıttıkları terler, gönül huzuru, kalb huzuru ve iç huzuru olarak damla damla bir rahmet gibi yağar ruhlarına ve iç dünyalarına… Bunlar programlanmış ve zorunlu değil, kendi özgür iradeleriyle seve seve isteyerek Allah yolunu ve Allah'a giden yolu seçmişler yani itaati seçmiş ve o yönde ilerlemektedirler. İman ile itaati birleştirenler, birey ile toplumu birleştirirler, fertle devleti birleştirirler, toplumsuz birey ile devletsiz bireyin bir şey ifade etmediğini çok iyi bilirler, yabancılaşmış ve yabancılara uymuş toplum ve devletlerin boşuna olacağı için arkasından koşmazlar, tam tersine bir, iki, on, yüz, bin ve milyon diyerek merkezden muhite doğru giderler, demokrasi denilen ölçüsü olmayan, insanlarca kural ve kanunları bulunup konulmayan hayal yönetim şekilleri ile eskimiş ve devrini tamamlamış belirsiz aygıtlarla boşuna zaman harcama yerine oturup önce iman ve itaat yolunu, Allah'ın istediği toplumun özelliklerini öğrenir, sonra da çağın medinesi neresi ise oraya hicret ederek, kendi devletlerini kurarlar. İşte Allah'a itaat böyle olur, o aynen böyle yaptığı için Resule itaat de böyle olur. İşte böyle, iman ile itaat zemininde huzur toplumunu ve huzur devletini yeniden inşa edenler, bir taraftan bu dünyada tüm insanlık ile beraber bunun nimetlerini birlikte yaşayıp paylaşırken, diğer taraftan şu ayette belirtildiği gibi, öbür dünyada da onlar eşsiz nimet ve sevaplara nail olacaklardır. “ Kim Allah ve Resulüne itaat ederse, işte onlar Allah'ın kendilerine nimet verdiği peygamberler, sıddıklar, şehitler ve salihlerle beraberdirler. Onlar ne güzel arkadaştırlar. İşte bu Allah'tan bir lütuftur. Bilen olarak Allah yeter." (Nisa 4/ 69–70). 

Allah'a itaat ve onun Resulüne itaat, Kurana göre imanın bir gereğidir. Çünkü Allah, ayette: “eğer siz mümin iseniz Allah'a ve Resulüne itaat ediniz,” buyurmuştur. (Enfal 8/ 1) Müminlerin kendi aralarında hüküm verme meselesinde Allah ve Resulü yani Kuran ve sünnet söz konusu olunca akan sular durur. Müslümanlar Kuran ve sünnet miyarına vurmadan hiçbir düşünceyi, fikri ve beşeri bilgiyi asla kabul etmezler. Çünkü ayette şöyle buyrulur: Aralarında hükmetmesi için, Allah'a ve Resulüne çağrıldıkları zaman mümin olanların sözü, "işittik ve itaat ettik" demeleridir. İşte felaha kavuşanlar bunlardır. Kim Allah'a ve Resulüne itaat ederse ve Allah'tan korkup O'ndan sakınırsa, işte kurtuluşa ve mutluluğa erenler bunl...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: İtaat Ulül Emr devlet toplum ve müslümanlar
« Posted on: 26 Nisan 2024, 23:33:31 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: İtaat Ulül Emr devlet toplum ve müslümanlar rüya tabiri,İtaat Ulül Emr devlet toplum ve müslümanlar mekke canlı, İtaat Ulül Emr devlet toplum ve müslümanlar kabe canlı yayın, İtaat Ulül Emr devlet toplum ve müslümanlar Üç boyutlu kuran oku İtaat Ulül Emr devlet toplum ve müslümanlar kuran ı kerim, İtaat Ulül Emr devlet toplum ve müslümanlar peygamber kıssaları,İtaat Ulül Emr devlet toplum ve müslümanlar ilitam ders soruları, İtaat Ulül Emr devlet toplum ve müslümanlarönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes