๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ => Dini makale ve yazılar => Konuyu başlatan: Sümeyye üzerinde 27 Kasım 2010, 16:00:09



Konu Başlığı: İtaat nedir?
Gönderen: Sümeyye üzerinde 27 Kasım 2010, 16:00:09
İtaat Nedir?


Kaba güç, zorbalık eninde sonunda yok olmaya mahkûmdur.

Önemli olan insanların asıl güce ve otoriteye boyun eğip hükmüne rıza göstermeleridir. Diğer zorbalara karşı koyacak güçleri yoksa en azından ‘sivil itaatsizlik’ metodunu uygulayabilirler.

 

İtaat, sözlükte ‘boyun eğmek’ demektir. Emre uyma, sözü dinleme, alınan emri yerine getirme, verilen emre göre hareket etme anlamlarına geliyor.

Bu tanımla birlikte cevaplandırmamız gereken bir çok soru çıkıyor karşımıza.

Öncelikle kime itaat edeceğiz? Veya emir sahibi/hüküm sahibi kim olmalıdır?

Neye itaat edeceğiz, niçin itaat edeceğiz?

Emri verenin, sözü söyleyenin bir gücü olmalı ki; sözünü dinletebilsin, emrini yaptırabilsin.

Emir sahibi, sözüne uyulmadığı, emirleri yerine getirilmediği takdirde müeyyide uygulayabilecek güçte ise; gerçekten emir sahibidir. Aksi takdirde söylenen sözlerin, verilen emirlerin bir değeri kalmaz.

İtaat ettiğimiz otorite, itaat edilmeye lâyık olmalı öncelikle…

İnsanlar, çeşitli sebeplerle birilerine veya belirli otoritelere itaat ederler/boyun eğerler.

Mevki ve makam sahipleri de kendilerine itaat edilmesini, boyun eğilmesini isterler, beklerler.

Bunlara niçin ve ne adına itaat etmemiz gerekiyor?

İtaat etmediğimiz takdirde, isyanımızın sonuçlarına katlanabilecek miyiz?

Göğüs gerip, tahammül edebilecek miyiz?

Kime, neye itaat edersek, bu yaptığımızdan pişmanlık duymayız?

Keşke itaat etmese idik, boyun eğmeseydik demeyeceğimiz bir güce, otoriteye, sahibe itaat etmeliyiz.

Keşke ilkeli olsaydım, dik duruşumdan asla taviz vermeseydim demenin anlamsız olduğu o büyük gün gelmeden önce, otorite tanıdığımız, boyun eğdiğimiz mercileri iyi tahlil etmeliyiz.

 

Bu kritiği yapmanın elzem olduğunu düşünüyorum.

Çünkü insanın hem bu dünyada onurlu ve izzetli yaşamasının yolu buradan geçiyor. Hem de ebedî âlemde gerçekle yüzleştiğinde yüzü kararanlardan, gözleri yılgınlıkla yere düşenlerden olmamak için bu sorgulamayı yapmak zorunda insan.

İş işten geçmeden…

O halde insan, yani kul; Yaratıcısına, Yaşatıcısına itaat etmeli ki pişman olmasın.

Peki niçin itaat etmeli Yaratanına?

Korktuğu için mi, mecbur olduğu için mi, yoksa sevdiği için mi?

Nasıl itaat etmeli sahibine?

Kayıtsız şartsız mı, körü körüne mi, bile isteye mi?

Yoksa sorgulayarak, irdeleyerek mi?

“Ey iman edenler! Allah’a, peygamberine ve sizden olan emir sahiplerine(sizin gibi mü’min olan) itaat edin.” (Nisa/59)

Allah(cc), itaat edilmesi gereken mercileri önem sırasına göre böyle açıklıyor.

Öncelikle Allah’a itaat etmemiz gerekiyor. O’nun sözlerini dinleyip hayatımıza hâkim kılmaya çalışmamız gerekiyor. Emirlerine kayıtsız şartsız uymamız ve harfiyen yerine getirmemiz gerekiyor.

Bunu yaparken de tabiî severek, isteyerek yapmamız gerekiyor.

Korktuğu için veya mecbur olduğunu hissettiği için yapılan itaat de geçerlidir. Ancak makbûl olan itaat sevgi ve saygı çerçevesinde olan itaattir.

İtaat edenle, edilen arasında bir sevgi bağının olması gereklidir. İtaat ettikçe sevildiğinin de farkına varacak, sevildikçe de itaat etme arzusu ve bilinci güçlenerek artacak.

Bu sevgi sarmalı öyle bir çekim atmosferi oluşturacak ki, insan o atmosferin dışında soluk alamayacak…

Peygambere itaati de yine aynı çerçevede olacak.

Allah’ı sevdiği için Peygambere uyacak, Peygamberi de sevdiği için itaat edecek.

Sizden olan emir sahipleri eğer sizleri Allah’ın emirlerine muhalif bir şeye çağırıyorlarsa o zaman onlara itaat etme zorunluluğu yoktur.

Bu, şu demek: Her ne kadar onlar otorite ve hüküm sahibi iseler de onlara itaat mutlak değildir.

Mutlak otorite, hüküm sahibi ancak Allah’tır. Sadece O’na mutlak itaat şarttır.

Amaç Allah’ın hoşnutluğunu kazanmaktır. İtaat de O’nun için yapılır.

İnsanların yani kulların hoşnutluğu ön plana çıkarsa, Allah’ın hatırı gözden çıkarılmış olur.

“Hakk’ın hatırı âlidir, hiçbir hatıra feda edilemez”

İtaatin boyutları insanın kime kul olduğunun da ispatıdır.

Allah’tan başkasına itaat şirk olarak değerlendirilir.(Allah’a rağmen)

Çünkü Allah’a isyan olunan yerde kula veya başka bir otoriteye itaat edilirse o; ilah kabul edilmiş olur.

İsteyerek, kalbinde, vicdanında hiçbir rahatsızlık duymadan Allah’tan başkasına itaat şirktir.(Allah’a rağmen)

İnsanlar bir şeylere boyun eğmek zorunda bırakılabilirler. Onlar da boyun eğiyormuş gibi görünebilirler. Ama kalplerinin derinliklerinde o güce karşı kin ve nefret tohumlarının yerleşmesine neden olan bu durum kimseye hayır getirmeyecektir. Onun için ‘zulümle âbad olunmaz’ denilmiştir.

Kaba güç, zorbalık eninde sonunda yok olmaya mahkûmdur.

Önemli olan insanların asıl güce ve otoriteye boyun eğip hükmüne rıza göstermeleridir. Diğer zorbalara karşı koyacak güçleri yoksa en azından ‘sivil itaatsizlik’ metodunu uygulayabilirler.

Birçok haksızlık bu yolla giderilebilmiştir. Birçok zalim bu yolla dize getirilebilmiştir.

Zulme boyun eğmemek, rıza göstermemek birçok hayrın kapısını açacaktır.


Nihal İlimen