> Forum > ๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ > Dini Konular > Dini makale ve yazılar  > İstikamet üzere olmak hilafet görevini tam yapmak
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: İstikamet üzere olmak hilafet görevini tam yapmak  (Okunma Sayısı 778 defa)
26 Kasım 2010, 12:23:22
Sümeyye

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 29.261



Site
« : 26 Kasım 2010, 12:23:22 »



İstikamet Üzere Olmak Veya

Hilafet Görevini Tam Yapmak



Yazılarımda ve konuşmalarımda her zaman söyleyip dile getirdiğim bir konu vardır. Rönesans medeniyetinde fen bilimlerinin terim, tarif ve tasnifleri yenilenmiş, fakat sosyal bilimlerin terim, tarif ve tasnifleri ise yenilenememiştir. Aksine daha da karıştırılmış, terimlerin içleri boşaltılmış veya çok farklı şeyler yüklenmiş ve böylece onlar çorba ya da halk deyimi ile arap saçı haline sokulmuştur. O sebeple bizce dini alan demek olan sosyal bilimlerin terim, tarif ve tasniflerinin çok acil bir şekilde yenilenmesine ihtiyaç ve hatta zaruret vardır.

Gerek inanç esasları ve kelam ilminin dili ve gerekse fıkıh yani İslam hukukunun dili ve kelimeleri, ıstılah ve deyimlerinin de eskidiği ve bunların da yenilenmesi gerektiği hususu açık bir gerçektir.

Bizim kendi meslektaşlarımız arasında konuşup tartıştığımız meselelerden birisi de İslam ilimlerinde hala daha eski âlimlerin koyduğu usul ve metodolojiyi okuyup öğretip ve onu uyguluyor olmamızdır. İşte bütün bu sebeplerden dolayı anlamları kapalı ve eski kültürün ürünü olması dolayısıyla bugün istikamet nedir veya istikamet üzere olmak hangi manaya gelir diye sormaya ihtiyaç olduğu gibi, ayrıca bunu çağa göre de açıklamakta fayda vardır. Hâlbuki Kuran, istikameti anlatır, hadislerde istikamet dile getirilir, ayetlerde müstakim ölçekten, sırat-ı müstakimden ve tarik-i müstakimden bahsedilir, Allah'ın sırat-ı müstakim üzere olduğu söylenir, sadece Allah değil, onun elçisi olan Peygamber bile sırat-ı müstakim üzeredir. Kuran bir taraftan Müslümanlara namazı ikame edin, derken, diğer taraftan da ey kitap ehli, siz Tevrat'ı ikame etmedikçe… der. Bize göre kavm bilinmeden ikame, ikame bilinmeden istikamet, istikamet bilinmeden de müstakim bilinemez. Ancak bugünkü kültürde var olan izafiyet, denge ve bir takım sosyolojik kanunlara dayanmadan da istikamet ve sırat-ı müstakim kavramları kavranamaz. Çünkü ayetteki "bizi doğru yola hidayet et" duasındaki "yol" Yunus'un “Dağ ne kadar yüksek ise yol onun üstünden aşar" ifadesindeki "yol" değil, hatta bunlar arasında dağlar kadar fark vardır. Her ne kadar Diyarbakırlı şair Said Paşa,

 

"Sen usandırma eli, el de usandırmaz seni 

 Hilekârlık eyleme, kimse dolandırmaz seni

Dest-i a'dadan soğuk su içme, kandırmaz seni

Korkma düşmandan ki, ateş olsa yandırmaz seni

Müstakim ol, Hazret-i Allah utandırmaz seni" demiş olsa da ve Mustafa b. Şemsüddin Ahteri lügatinde müstakim'in karşılığı olarak her ne kadar "doğru nesne" diye yazsa da istikameti ve sırat-ı müstakimi yeniden ve yeniden anlatmaya mecburuz. Biz burada birinci bölümde eski kültüre göre bu konuyu anlatmaya çalışacağız, daha sonra ise yeni bir metotla yani görünenden görünmeyene, maddeden manaya, eşyadan insana giderek, statikten dinamiğe ve durağan varlıktan devinen (akan) hayata geçip giderek açıklamaya çalışacağız.

Şimdi burada hemen istikamet üzere olmak, deyip bunlardan istikamet kelimesini ele alarak işe başlayalım. Sözlükte "doğru, düzgün, dengeli, sabit ve kararlı olma" gibi anlamlara gelen kavm kökünden mastar olan istikamet "doğruluk, dürüstlük, adalet, itidal, itaat, sadakat ve dürüstçe yaşama" manalarında kullanılmaktadır. Arapça sözlüklerde istikamet kelimesiyle ilgili olarak genellikle "dini ve ahlaki hükümlere uygun bir hayat sürme, her türlü aşırılıktan sakınma, Allaha itaat edip Hz. Muhammed'in sünnetine uyma" şeklinde özetlenebilecek açıklamalar yapılmıştır. Rağıb el-İsfahani, istikamet kelimesinin düz bir çizgi gibi dosdoğru yol hakkında kullanıldığını ve bundan dolayı hak ve hakikat yoluna "sırat-ı müstakim" denildiğini ifade ettikten sonra istikametin insanla ilgili olarak "dosdoğru yol üzerinde sapmadan ilerlemek" demek olduğunu belirtir. (el-Müfredat, s. 416–418)

Sahabeden Süfyan b. Abdullah Hz. Peygambere gelip ya Rasûlellah, İslam'a dair bana öyle bir söz söyle ki, senden başka bu hususta kimseye bir soru sormayayım, dediği zaman  Hz. Peygamber şu az ve öz sözünü söylemişlerdir. "Allah'a iman ettim de, sonra istikamet üzere ol (dosdoğru ol)"  (Müslim, İman, 62)

Kuran-ı Kerimde aynı kelimenin isim ve fiil olarak birçok yerde geçtiği görülür. "Emir olunduğun gibi istikametli ol"( Hud 11/ 112). "Bizi sırat-ı müstakime yönlendir" ( Bize doğru yolu göster).(Fatiha 1/ 6) "Benim Rabbim sırat-ı müstakim üzeredir" (Hud 11/ 56) "Rabbimiz Allah'tır dedikten sonra istikamet üzere olan kimselere melekler gelir "korkmayın, üzülmeyin ve size vaat edilen cennetle sevinin derler". ((Fussılet 41/ 30). "(Ey Muhammed!) de ki, ben sadece sizin gibi bir insanım, ancak bana ilahınızın tek bir ilah olduğu vahiy ediliyor. Artık ona istikamet alın ve ona istiğfar edin" (Fussılet 41/ 6) "Biz insanı en güzel takvim-(biçim)de (kıvamda) yarattık." (Tin 95/ 4). Rağıb el-İsfahani bir şeyi ikame etmek, onun hakkını vermektir, diyor. Allah şöyle buyurdu: "De ki, Ey kitap ehli! Tevratı, İncili ve Rabbinizden size indirileni ikame etmedikçe (uygulayıp hakkını vermedikçe) hiçbir şey (esas) üzerinde olmuş olmazsınız." (Maide 5/ 68). Böylece amacın onun sadece şeklen yerine getirilmesi değil, tüm şartlarını yerine getirerek kılmak olduğunu dikkat çekmiştir. Mesela birçok yerde namazla ilgili olarak "namazı ikame edin" Yani tüm şartlarını yerine getirerek, hakkını vererek kılın demek olur. (Müfredat, s. 418).

İstikamet kelimesi tefsir kitaplarında "samimi ve kararlı bir imanla hak ve hayır yolunda istikrarlı, dengeli bir hayat sürme" şeklinde açıklanmaktadır. 

Bu ayet ve hadisteki istikamet kelimesinin öncelikle tevhid inancında kararlılığı ifade ettiği belirtilmektedir. Nitekim Taberi'nin zikrettiği bir rivayette Resulüllah bu ayeti (fussılet 41/ 30) okuduktan sonra, "Rabbimiz Allah'tır" diyerek iman eden insanların önemli bir bölümünün daha sonra küfre döndüğünü söylemiş, ardından da şöyle demiştir: "Her kim imanla ölürse işte o istikamet sahibi olanlardandır." (İ. Ans. İstikamet mad.)

Fahreddin Razi'nin deyişine göre ayetteki "Rabbimiz Allah'tır diyenler" bölümünün iman ve ikrarla, "istikamet üzere olanlar" bölümünün de iyi ve güzel işlerle ilgili olduğunu düşünmek daha doğrudur. Razi  bu ayeti açıklarken insanın manevi bakımdan yeterli olabilmesi için kesin bilgi ve iyi davranışa sahip olmasını hatırlattıktan sonra bütün bilgilerin başında Allah'ı bilmenin (marifetullah) geldiğini, öyleyse bu ayete göre insanın yetkinliğinin Hakk'ın zatını tanıyıp O'nun yolunda bulunmaya, bu yolda iyilik etmeye bağlı olduğunu belirtir. Bütün iyi davranışların vazgeçilmez şartı, ifrat ve tefrite sapmadan istikrarlı ve dengeli bir şekilde orta yolu takip etmektir. "Böylece biz sizi orta bir ümmet yaptık." (Bakara 2/ 143) "Bize doğru yolu göster" (Fatiha 1/ 6) mealindeki ayetlerde olduğu gibi bu ayetteki "istikamet üzere olanlar" ifadesinde de bu husus dile getirilmiştir.

İslam'da görevler yükseldikçe sorumluluklar da artar. Mesela ümmeti için gece kalkıp Allah rızası için teheccüd namazı kılmanın hükmü mendub olduğu halde, bazı selefi âlimler bunun Rasul-ü Ekrem için nafile değil, İsra suresinin 79. ayetine dayanarak, farz olduğunu söylemişledir. Bu görev sorumluluğu ve Risalet vazifesini tebliğ bilincinde olan Hz. Peygamber, "Emir olunduğun gibi istikametli ol"( Hud 11/ 112) ayeti geldiği zaman çok etkilenmiş ve "Hud suresi beni ihtiyarlattı" buyurmuşlardır. (Tirmizi, Tefsir, 56/6). Fahreddin Razi, bu emrin itikadi ve ameli hükümlerin tamamını kapsadığına işaret ederek bu konularda her türlü aşırılıktan uzak bir şekilde yaşamanın zorluğuna dikkat çeker. Ona göre Hz. Peygambere, aynı zamanda İslam dininin çok önemli bir ilkesinin ortaya konduğu bu ayettekinden daha ağır bir görev yükleyen başka bir ayet gelmemiştir. (M. el-Ğayb, XVIII, 71–72)

Enam 6/ suresinin 151-153 ayetlerinde sırat-ı müstakim-doğru yol şöyle açıklanmaktadır: "…Allaha hiçbir şeyi ortak koşmayın, anaya-babaya iyilik edin, fakirlik korkusuyla çocuklarınızı öldürmeyin… Kötülüklerin açığına da gizlisine de yaklaşmayın ve Allahın yasakladığı cana haksız yere kıymayın!..Yetim malına yaklaşmayın, ölçü ve tartıyı adaletle yapın, söz söylediğiniz zaman yakınlarınız bile olsa adaletli olun. Allaha verdiğiniz sözü tutun. Şüphesiz bu benim dosdoğru yolumdur. Buna uyun; başka yollara uymayın. Yoksa o yollar sizi Allah'ın yolundan ayırırlar."  Görüldüğü gibi bu ayetlerde istikamet üzere olan kimsenin uyacağı emirler ve uzaklaşacağı nehiyler sayılmıştır. Kaynaklarda bu ayetler açıklanırken istikamet kavramı ve müstakim yol hakkında "İslam dışı her türlü inançtan ve sünnete aykırı düşünce ve davranışlardan, bidat ve hurafelerden uzak durarak Kuran ve sünnet hükümlerine göre yaşamak" şeklinde yorumlar yapılmıştır. (Bak. Kurtubi)

Gökyüzü ile yer ayette belirtildiği üzere Allah emri ile kaim oluyorlar, yerlerinde duruyorlar. "Göğün ve yerin O'nun buyruğu ile ayakta durması O'nun ayetlerinden (varlığının  delillerinden) dir." (Rum 30/ 25) Elmalılı bu ayetin tefsirinde çekim ve denge kanunları hep Allah'ın emrinden ibarettir demiştir. Şu halde kâinatın, varlık âleminin, insan, hayvan, bikri ve cansız varlıkların bunları hepsinin varma olma sebebi Allah'ın koyduğu kaim kanununa veya başka bir ifade ile istikamet kanununa yani tüm nizam içersinde sana düşen görevi yerine getirme esasına bağlıdır.

Kaim olma bir duruş ve bir davranış göstermektir. Bu iyi de olabilir, kötü de olabilir. Mesela yine aynı kökten gelen kelime kullanılarak ayette "faiz yiyen kimseler şeytan çarpmış kimse gibi ayakta dururlar." (Bakara 2/ 275) buyrulmuştur. Buna Muhammed Esed davranırlar, demiştir.

Sosyal olaylarda da denge ve çekim kanunları ve mütekabiliyet esasları vardır. Allah müslümanlara m...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: İstikamet üzere olmak hilafet görevini tam yapmak
« Posted on: 27 Nisan 2024, 00:03:13 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: İstikamet üzere olmak hilafet görevini tam yapmak rüya tabiri,İstikamet üzere olmak hilafet görevini tam yapmak mekke canlı, İstikamet üzere olmak hilafet görevini tam yapmak kabe canlı yayın, İstikamet üzere olmak hilafet görevini tam yapmak Üç boyutlu kuran oku İstikamet üzere olmak hilafet görevini tam yapmak kuran ı kerim, İstikamet üzere olmak hilafet görevini tam yapmak peygamber kıssaları,İstikamet üzere olmak hilafet görevini tam yapmak ilitam ders soruları, İstikamet üzere olmak hilafet görevini tam yapmakönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes