> Forum > ๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ > Dini Konular > Dini makale ve yazılar  > İstikamet
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: İstikamet  (Okunma Sayısı 1044 defa)
26 Kasım 2010, 12:21:14
Sümeyye

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 29.261



Site
« : 26 Kasım 2010, 12:21:14 »



İstikamet


“İstikamet sahibi olma”, “istikametten sapmama”, “Allah istikametten ayırtmasın”… gibi sözler dilimizde yer etmiş anlamlı ve son derece önemli deyimler ve temennilerdir.

Bu ve benzeri sözlerle hep itikatta, ahlakta ve harekât tarzında doğru olmak, sahip olduğu çizgiyi korumak, her şart ve ortamda inancından, ahlakından ve düşünce tarzından asla taviz vermemek… gibi manalar kast edilir.

İstikamet islami bir terimdir. “Kıyam” kökünden olup doğruluk, doğru hareket ve Allah’a kullukta belli bir çizgiyi takip etmek demektir. “Yoldaki düzgün bir çizgi üzerinde sapmadan yürümek” sözüne teşbihle Hak ehlinin takip ettiği yol, “Sırat-ı Müstakim” üzere olması ve ondan hiç ayrılmaması anlamında kullanılmaktadır.1

Dinde istikamet, Allah’ın uluhiyetini ve rububiyetini itiraf edip birliğini kalben tasdik ettikten sonra O’na verilen sözü /ahd-i ezelî’yi takati ölçüsünce korumaya çalışmak, farzları, vacipleri asla terk etmemek, Resulüllah’ı kendisine “numune-i imtisal” edinip onun sünnetinden şaşmamak, helal ve haram sınırlarını azami derecede korumak ve çizgiyi aşarım korkusuyla şüpheli şeylerden bile uzak durmaktır. Bu çizgiyi sürekli olarak ve ihlâsla muhafaza etmek, her şart ve durumda inançtan ve Allah’a kulluktan asla taviz vermemek de dinde istikamet sahibi olmak anlamına gelir.

Dinde istikametin açılımı, Fatiha suresi ve onun mana kapsamında gayet açık olarak görülebilmektedir. Çünkü üç esası ihtiva eden bu vecîz surede “Her türlü övgü ve şükür kendisine özgü olup âlemlerin Rabbi, Rahman, Rahim ve Din Gününün sahibi olan Allah inancı”, “Yalnız âlemlerin Rabbine kulluk edip sadece O’ndan yardım talep etme bilinci” ve Sırat-ı Müstakim’de; Allah’ın gazabına uğramış olan Yahudilerin ve Hakk’tan sapan Hıristiyanların değil, kendilerine özel nimet verilmiş olan “Nebiler, Sıddikler, Şehitler ve Salihler”in yolu olan2; Sırat-ı Müstakimde muvaffakiyet talebi” bulunmaktadır...

Bu inanç, bu bilinç ve bu talep ile kul, Rabbimiz Hakk Sübhanehü ve Tealâ’nın dünyada ve ahirette rububiyetini itiraf ve vahdaniyetini tasdik ettikten sonra “Elestü bi rabbiküm kalû bela…”3 ile verilmiş olan ahdi vurgulu bir biçimde yinelemekte ve bu iman ve çizgide kararlılığını sürdürebilmesi için Rahman olan Allah’dan istikamet talebinde bulunmaktadır. Hem de her gün kıldığı kırk rekât namazda kırk defa… Bu da dinde istikametin ne olduğunu ve nasıl gerçekleşebileceğini açık bir biçimde ortaya koymaktadır.

Yüce Allah, şu ayetleriyle bu durumda olan müminleri tebrik etmekte, müjdelemekte ve cennetin akla hayale sığmaz nimet ve güzellikleriyle muştulamaktadır:

“Rabb’imiz Allah’tır” deyip sonra da dosdoğru olanların üzerlerine melekler iner ve: “Sakın ha korkmayın ve üzülmeyin! Size vaat edilen cennetlerle sevinin. Biz, sizin dünya hayatında da ahirette de dostunuzuz. Orada canınızın çektiği ve arzu edeceğiniz her şey anında hazırdır. Hem de çok bağışlayan çok merhamet eden Allah katından size bir ikram olarak.” derler.4

Belki de bu yüzden Resulüllah (s.a.v.): Ya Resulallah, sonuçta beni cennete götürecek tek bir şey söyle. Ben yalnız onu yapıp oraya gitmek istiyorum. Başkasına aklım ermez, diyen bir bedeviye: “Kul amentü billah sümmestekim /Ben Allah’a iman ettim de, sonra da dosdoğru ol!” demiştir…

İstikametin ahlak ile de ilişkisi vardır. Çünkü iman ahlakı, ahlak da hüsn-i muaşereti gerektirir. İtikatta istikamet üzere olabilmek için ahlakî olgunluğa erişmek şarttır. Dünyevî tecrübeler göstermiştir ki, “Ölüm/yakin gelinceye kadar”5 dinde ve ahlaktaki istikameti koruyabilmek hiç de kolay değildir. Bunu başaranlar, ancak nefislerini aşırılıklardan/ ifrat ve tefritten arındırıp yücelten kimselerdir. Mesela itikatta, ahlakta ve düşüncede, kırılıp bükülmeden dosdoğru yürüyebilmek için Kur’an’a dayalı bir Allah bilgisi ve kulluk bilinci esastır. Ancak marifetullah ve haşyetullah sahibi olup nefsini terbiye yoluyla aşırılıklardan arındıran kimseler bunu gerçekleştirebilmişlerdir.

Her insan aklî, şehevî ve gadabî olmak üzere üç kuvveye/güce sahiptir. Bu kuvvelerden her birinin ifratı, tefriti ve ortası vardır. Mümin, nefsini eğitip aklî kuvvede hikmet, şehevî kuvvede iffet, gadabî kuvvede şecaat çizgisine getirdiği zaman ahlakta orta yolu bulmuş olur ve kazandığı adalet vasfıyla “Sırat-ı Müstakim”de yürür. Nitekim “Böylece biz sizi, Resul size şahit/örnek siz de insanlara şahit/örnek olasınız diye adalet vasfına sahip/vasat bir ümmet yaptık…”6 ayeti Sahabe-i Kiram’ın nefislerini, Allah’ın ve Resulü’nün birlikte verdikleri eğitim öğretim yoluyla hikmet, iffet ve şecaat çizgisine getirerek iki aşırı ucun tam da orta yerinde bulunan adalet /udul vasfına eriştiklerini haber vermektedir.

“Sırat-ı Müstakim”de muvaffak olabilmek için doğru yolda sebat ve kararlılık şarttır. Mümin dinî ve ahlakî eğitim yoluyla hikmet, iffet ve şecaat çizgisine getirdiği nefsini, adalet vasfında karar kılıncaya kadar bu çizgide tutmalı; adaleti her bakımdan yerleşik huy, insanı yücelten ahlak haline getirmelidir… Zira kişi istikameti bulduktan sonra doğru yolda istikrarlı hale gelmedikçe de muvaffakiyete ermiş sayılamaz. O nedenle “Sırat-ı Müstakim”de adalet vasfı üzere kararlı ve istikrarlı bir yürüyüş için sürekli olarak Cenab-ı Allah’tan muvaffakiyet talep etmeli; bunun için de “İhdinessıratal müstakim /Bizi Sırat-ı Mütakim’de muvaffak kıl” duasını dilinden düşürmemelidir.

Çünkü Sırat-ı Mütakim üzere yürürken çizgiden asla sapmamak, hatta yalpalamamak, Allah’tan başka hiç kimsenin önünde eğilip bükülmemek… esastır. Bu yüzden yüce Allah Resulüne: “Sen ve seninle birlikte Allah’a yönelenler, emrolunduğunuz gibi dosdoğru olun ve haddi aşmayın! Zira O, sizin yaptıklarınızı da görmektedir...”7 dedikten sonra onlara, “Sakın ha, zalimlere meyledip dalkavukluk etmeyin! Yoksa size ateş dokunur. Sizin Allah’tan başka hiçbir dostunuz yoktur; sonra hiçbir yardım göremezsiniz!”8  uyarısını da yapmıştır.           

Ayette geçen rükn kelimesi dayanak, sütun; eğilmek, meyletmek, yağcılık, dalkavukluk, zulmüne rağmen şahsa güler yüz gösterme, içten olmasa bile riyakârlıkla saygı tezahüründe bulunmak, zalimin önünde eğilmek gibi manalara gelmektedir. Buna göre Resulullah’a ve müminlere emredilen şudur: Can korkusuyla da olsa, hiçbir zalimin önünde eğilmeyin; görünüşte de olsa, asla zalime saygı göstermeyin, yağcılık/müdâhane ve dalkavukluk etmeyin; hatta devrilecek bile olsanız, zalime asla yaslanmayın.9 Yani şairin dediği gibi:

 

“Geçme namerd köprüsünden ko aparsın su seni,

Yatma tilki gölgesinde ko yesin aslan seni.”

 

Çünkü istikamet sahibi mümine emredilen, zalime iltifat değil, tam aksine zulmünü eliyle engellemektir. Hiç olmazsa dili ile zalime zulmünü hatırlatıp ona karşı durması gerekir. Buna da gücü yetmiyorsa, kalbiyle ona buğuz etmelidir.10 Bunlardan hiç birini yapmayıp da zalimi alkışlamak ve hak etmediği hâlde ona yönelmek, saygı göstermek Allah’ın asla razı olmayacağı bir sapmadır! İstikametten ayrılmadır… Ayette korku veya fayda saikiyle istikametten şaşan mümin için bir de önemli uyarı vardır! Korkak kişi, davranışıyla belki kendisini zalimin zulmünden geçici bir süre korumuş veya gücünden yararlanmış olabilir, ama sergilediği dalkavukluğu ve yağcılığı sebebiyle Allah’ın gazabına uğrayacaktır! Cehennem ateşine karşı kendisini koruyacak ve yardım edecek hiç kimse olmayacaktır! Çünkü zulme rıza zulümdür. Yüce Mevla ise, zulmü bağışlamaz, zalimin önünde eğilen kimseyi asla desteklemez… Belki de bu yüzden Mehmet Akif Merhum zalimler karşısındaki kişilikli duruşunu, istikametteki çizgisini şu beytiyle ifade etmiştir:

 

“Zulmü alkışlayamam, zalimi asla sevemem.

Gelenin keyfi için geçmişe kalkıp sövemem.”

 

Allah’ın, Elçisine ve inananlara tavsiye ettiği doğruluk, anlaşılıyor ki, “Dosdoğru Yol”dan kıl kadar da olsa sapmamak; zalimlerin dünya kadar da olsa tekliflerine kanmamak, ucunda ölüm dahi olsa tehditlerine aldırış etmemek, bunların küfürde ısrarlarını nefretle izlemektir! Çünkü Sırat-ı Müstakim üzere olanlar inkâr edenler değil, ancak Peygamber ve ona tabi olanlardır... Nitekim şu ayet de bunu söylemektedir:

“… Bu yüzden onları (Ehl-i Kitabı /Yahudi ve Hıristiyanları)Kitab’a davet et ve emrolunduğun gibi dosdoğru ol! Onların arzularına da uyma! De ki: “Ben, Allah’ın indirdiği kitaba iman ettim. Aranızda hüküm verirken bana adil olmam emredildi. Bizim de Rabb’imiz sizin de Rabb’iniz Allah’tır… Bizim işlerimiz bize, sizin işleriniz de sizedir. Bizimle sizin aranızda tartışma bitmiştir artık! Allah hepimizi bir araya toplayacaktır; nihaî varış da O’nadır...”11

Yüce Allah, artık akıbetleri belli olmuş, fakat istidraç, yani adım adım felakete yaklaştırmak maksadıyla mühlet tanıdığı, sırf bu yüzden işleri tıkırında(!) giden zalimleri uyarmaya gerek duymaz. Fakat istikametten şaşmış olan, dolayısıyla hastalık, kıtlık, yokluk, darlık ve bin bir türlü eza, cefa içerisinde debelenen sapkınları; dertten, sıkıntıdan ve beladan başı kurtulmayan Müslümanları, öncekileri örnek göstererek şöyle uyarmıştır:

“Şayet onlar, doğru yolda dosdoğru yürüselerdi, Biz elbette onlara bol yağmur indirir ve onları (darlıkla değil) bollukla imtihan ederdik. Kim Rabb’inin zikrinden yüz çevirirse, O da onu, gittikçe artan çetin bir azaba sardırır!”12

Şu ayet de korku ve menfaat duygusu ile istikametten ayrılanlarla, her şeye rağmen istikametten şaşmayanlara önemli bir mesaj içermektedir:

“Eğer Allah sana bir zarar dokunduracak olursa onu, yine O’ndan başka kaldıracak hiç kimse yoktur; eğer senin için bir iyilik dilemişse, O’nun lütfunu da geri çevirecek hiçbir güç bulunmamaktadır. O’nun lütfu kul...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: İstikamet
« Posted on: 01 Mayıs 2024, 16:02:03 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: İstikamet rüya tabiri,İstikamet mekke canlı, İstikamet kabe canlı yayın, İstikamet Üç boyutlu kuran oku İstikamet kuran ı kerim, İstikamet peygamber kıssaları,İstikamet ilitam ders soruları, İstikametönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes