๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ => Dini makale ve yazılar => Konuyu başlatan: ღAşkullahღ üzerinde 30 Ekim 2010, 15:48:20



Konu Başlığı: İslamiyette ilim öğrenmenin önemi
Gönderen: ღAşkullahღ üzerinde 30 Ekim 2010, 15:48:20
İSLÂMİYETTE İLİM ÖĞRENMENİN ÖNEMİ



Bilindiği üzere, ilk emri, “Oku” diye başlayan İslâm dîninde ilme büyük ehemmiyet verilmiştir. İlim mevzûunda, ilmin temîn edeceği yüksek dereceler husûsunda, Kur’ân-ı kerîmde müteaddid âyet-i celîleler ve Peygamber Efendimizin birçok hadîs-i şerîfleri vardır. Bunlardan birkaçını zikretmeden evvel belirtelim ki:

Peygamber Efendimiz, 40 yaşında iken, Peygamberliği henüz kendisine bildirilmeden önce, Mekke-i Mükerreme’de Nûr dağındaki Hırâ Mağarası’nda tefekkür ve ibâdetle meşgûl olurken, Cebrâil (aleyhisselâm), Ramazân ayının 17. gecesi gelip, ilk İlâhî emri getirmişti. Bilindiği gibi, bu gelen ilk vahiy, “Alak Sûresi”nin ilk beş âyet-i kerîmesi idi.

Meâl-i âlîsi şöyledir:

“(Ey Habibim Muhammed!) Yaratıcı Rabbinin (Allahü teâlânın) adı ile oku. O, insanı alaktan (yani pıhtılaşmış kandan) yarattı. Oku, senin Rabbin, en büyük kerem sâhibidir. O, kalemle (yazı yazmayı) öğretendir. İnsana bilmediğini O öğretti (ya’ni öğretir).”

Cihânı aydınlatan İslâm güneşi böyle doğmuş, Kur’ân-ı kerîm, takrîben 23 senede indirilmiş, Peygamber Efendimizin teblîği ve İslâma da’veti, 13 senesi Mekke-i Mükerreme’de, 10 senesi de Medîne-i Münevvere’de olmak üzere 23 sene sürmüştür.

Bilindiği üzere İslâm dîni, Allahü teâlânın, Cebrâîl ismindeki melek vasıtası ile Sevgili Peygamberi Muhammed aleyhisselâma gönderdiği, insanların, dünyâda ve âhirette râhat ve mes’ûd olmalarını sağlıyan usûl ve kâidelerdir.

İslâm âlimlerinin buyurdukları gibi, bütün üstünlükler, faydalı şeyler, İslâmiyetin içindedir. Eski dînlerin görünür-görünmez bütün iyilikleri İslâmiyette toplanmıştır. Bütün seâdetler, muvaffakıyetler ondadır. Yanılmayan, şaşırmayan akılların kabul edeceği esâslardan ve ahlâktan ibârettir.

İslâmiyet, insanların rûhî ve maddî refâhını en mükemmel şekilde te’mîn edecek prensipler getirmiştir. İnsan hak ve vazîfelerini en geniş şekilde düzenlemiştir.

İslâmiyet; ilme, fenne, tekniğe, endüstriye, lâyık olduğu üzere ehemmiyet verir. Zirâat, ticâret ve san’atı da kat’i olarak emreder. İnsanların yardımlaşmalarını, birbirlerine hizmet etmelerini ehemmiyetle istemektedir. Kendi idâresi altında bulunan insanların, evlâdın, âilenin ve milletlerin haklarını ve idârelerini öğretmekte; dirilere, geçmişlere, geleceklere karşı bir takım hak ve mes’ûliyetler yüklemektedir. Seâdet-i dâreyni ya’ni dünyâ ve âhiret seâdetini kendinde toplamıştır.

Bu girişten sonra hemen belirtelim ki:

Kur’ân-ı kerîmde en çok geçen kelime, “Allah” lafz-ı celâlidir. Bu kelime, değişik şekillerde 2.697 defa geçmektedir. Kökü “alime” olan “ilim” kelimesinden müştak, türemiş olan kelimeler de, Kur’ân-ı kerîmde pekçok defa zikredilmiştir. Mu’cemlerden, fihristlerden yaptığımız bir araştırmaya göre, bu kelimelerin sayısı toplam olarak 676 (altıyüz yetmişaltı)dır ki, Allah kelimesinden sonra, Kur’ân-ı kerîmde en sık geçen kelimelerden biri olduğunda şüphe yoktur.

İlim sıfatı, Allahü teâlânın yüce sıfatlarındandır. Kullarına da cüz’î olarak vermiştir. Allah’ın ilmi şüphesiz ki küllîdir. O, gaybı (gizliyi) da, açık olanı da bilir.

Şimdi konumuzla ilgili birkaç âyet-i kerîme meâlini misâl olarak sunmak istiyoruz:

“De ki, bilenlerle bilmeyenler bir olur mu? Ancak temiz akıl sahipleri (bunları) düşünürler.” (Zümer, 9)

“…Allah, sizden îmân etmiş olanlarla, kendilerine ilim verilmiş bulunanların derecelerini yükseltir…” (Mücâdele, 11)

“Allah’tan kulları arasında (hakkıyla) ancak âlimler korkar…” (Fâtır, 28 )


Peygamber Efendimizin, bu konudaki pekçok hadîs-i şerîfinden de birkaç tanesini zikredelim:

“Beşikten mezâra kadar ilim tahsîl ediniz.”

“İlim taleb etmek (erkek ve kadın) her müslümana bir farîzadır.”

“Sadakanın en fazîletlisi, müslüman kimsenin ilim öğrenmesi, sonra onu müslüman kardeşine öğretmesidir.”

“Ya âlim veya öğrenici yahud dinleyici olarak veyahud da (bunlara) muhabbet besliyerek hâl ve istikbâlini te’mîn et. (Bu dört grubun dışında) beşinci olma, yoksa helâk olursun.”

“Kim bildiği ile amel ederse, Allah ona bilmediklerini de öğretir.”

Bir rivâyette: “Bilmediği ilme onu vâris kılar” buyurulmuştur.

“İstediğiniz kadar okuyun, bildiğinizle amel etmedikçe, Allah size mükâfât vermez.”

Misâl olmak üzere birkaç tanesini zikretmiş bulunduğumuz bu âyet-i kerîme ve hadîs-i şerîflerden başka, ilim mevzûunda, daha bir çok âyet ve hadîs vardır, onlara da yeri geldikçe temâs etmeye çalışacağız.

Şüphesiz ki kâmil bir îmân, tâm bir tâat ve ibâdet, Allahü teâlâya ve Resûl-i Ekremine bi-hakkın itâat ve ittibâ, iyiliği emretme ve kötülükten nehyetme, cihâd, i’lâ-yı kelimetullah için yapılacak çalışmalar, İslâmı en iyi şekilde teblîğ, Allah yoluna da’vet ve sâir hizmetler, lâyıkı vechile, ancak ilim, irfân ve hikmetle yapılabilir.

Herkesçe bilindiği gibi, insanların diğer varlıklardan imtiyâzlı ve üstün olmaları, kuvvetle, vücut iriliğiyle, çok yemekle, yiğitlikle değil, îmân, ilim, ahlâk ve takvâ iledir. “Şerefü’l-insâni bil-ilmi vel-edeb, lâ bil-mâli ve’n-neseb: İnsanın şerefi ilim ve edebledir. Mâl ve neseble değildir” kelâm-ı kibârı, konuyu ne güzel özetlemektedir?  Yine “İlim rütbesi, rütbelerin en yükseğidir” hadîs-i şerîfi ilim rütbesinin durumunu ifâdeye kâfî olsa gerektir.


RAMAZAN AYVALI