> Forum > ๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ > Dini Konular > Dini makale ve yazılar  > İslamı anlamada kaynaksızlık sorunu
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: İslamı anlamada kaynaksızlık sorunu  (Okunma Sayısı 1116 defa)
04 Aralık 2010, 15:55:39
Sümeyye

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 29.261



Site
« : 04 Aralık 2010, 15:55:39 »



İslam’ı Anlamada Kaynak(sızlık) Sorunu


Ramazan Altıntaş

 
İslam Dünyasının en önemli düşünce sorunları arasında dinin referans sistemi olan ‘kaynak’ları doğru anlama gelmektedir. Çünkü dilde, lafız-mana ilişkisi son derece önemlidir. Her ilim dalının, her inancın ve her dünyâ görüşünün kendine ait kavramları vardır. Ancak bir medeniyet de kendi kavramları üzerinde inşâ edilebilir. Kavramlar, o medeniyetin dili, sözcüsü ve alâmet-i fârikalarıdır. İthal kavramlarla yeni bir medeniyet kurmak mümkün değildir.

 

Din Dilinin Önemi

 

İslamî literatürde, kavram karşılığı olarak ‘ıstılâh’ sözcüğü kullanılır. Eğer, ‘ıstılah’ kelimesinin anlam çözümlemesini verirsek, kavramın dil-düşünce ilişkisi açısından ne denli büyük bir önem taşıdığı daha iyi anlaşılacaktır. Arapça bir kelime olan ‘salâh’ sözlükte, bozgunculuğun zıddı olup; düzelmek, doğru olmak, sağlam olmak, bozukluk kendinden gitmek gibi anlamlara gelirken, aynı kökle bağlantılı olan ‘ıslâh’, iki şey veya iki kişinin arasında meydana gelen ya da gelebilecek olan çatışmayı sona erdirmek; ıstılâh ise,  lafzın ilk konulduğu yerden nakledilen şeyin ismiyle bir şeyin adlandırılmasında bir topluluğun söz birliği etmesi veyahut bir lafzın kullanılışı üzerinde anlaşmazlığın giderilmesi ya da bir kelimenin ilim dilinde ifade ettiği anlam konusunda söz birliği manasına gelir. Her ilmin kendisine göre ıstılâhları vardır. Türkçede buna terim veya kavram adı verilmektedir. İşte Arapçada salâh kökünden gelen bütün kelimelerin temel anlamı, ‘barıştırmak’tır.1

 Kavramlar, lafza sıkı sıkıya bağlı, aynı dili konuşan kimselerde ortak olan genel tasavvurlardır. Çünkü kavramlar, zihnin nesneleri kavramasına yardımcı olan mantıksal yapılardır. Bundan dolayı bazı dilbilimciler, yerine göre kavramı anlam, anlamı da kavram şeklinde kullanırlar. Bu tanıma göre, kavramla anlam arasında bir ayrım yapılmamaktadır. Bazen de kavram, “ortak nitelikleri olan nesnelere verilen ad” olarak da tanımlanır. O halde kavram, herhangi bir dilde genelleme, soyutlama ve sınıflandırmadır.2

Kavramlar, canlı organizmalar gibidir. Zaman içerisinde farklı etkenler sebebi ile bazen anlam genişlemesi, bazen anlam daralması, bazen de anlam kayması gibi değişimler geçirirler. Kur’an nâzil olmaya başladığı zaman, kendi kavramlar dünyasını oluşturmuştur. Büyük oranda Kur’an’ın kullandığı kavramlar dünyası, her ne kadar câhiliyede kullanılan kavramlar dünyasının aynısı ise de Kur’an, bu kavramları, anlam yönünden köklü değişikliklere uğratmıştır. Değişim, genel plân ve sistem içinde gerçekleşmiştir. Kur’an’ın oluşturduğu yeni sistemde kullanılan her kelime, yeni mevki kazanır. Örneğin, câhiliye devrinde takvâ kelimesinin özü, “hayvan olsun, insan olsun, canlı varlığın, dışarıdan gelecek yıkıcı bir kuvvete karşı kendini savunma/koruma davranışıdır.” Bu kelime İslam inanç sistemine asıl manasını taşıyarak gelir. Ama sistemin etkisi altına ve İslam’a özgü monoteizm inancı alanına nakledilmesi dolayısıyla, çok önemli bir dini anlam kazanır. Takvâ “hüküm günündeki ilahi azap korkusu” sahnesinden geçerek şahsî saf dindarlık (zühd) anlamına erer.3

Kur’anî kavramları, kendi bağlamları içinde değerlendirmek gerekir. Muhakkak ki kavramların kök anlamlarıyla ilgileri vardır. İşte Kur’an kavramlarını kendi genel bağlamından kopuk anlamak hem anlam daralmasını beraberinde getirir ve hem de o kavramın, arkaik/eski Arapçada taşıdığı anlamda savrulmalar yaşanır. Böylece kavram, asliyetinden kopuk bir şekilde yeni bir içerik kazanır. Bu da kavram kargaşasına yol açar. Hâlbuki kavram anlamına gelen ıstılâh sözcüğü, kök anlamı itibariyle, ayırmayı değil, birleştirmeyi önceler. Bir dil biriminin çevresini oluşturan bağlam (iç-dış), lafız-mana ilişkisi yönüyle de çok önemlidir. Kavram, bir nesnenin zihindeki tasavvuru olunca, doğrudan terminolojide meydana gelen değişim, düşünce ve bakış açılarının da değişmesini beraberinde getirecektir. Kavram, bir nevi anlamadır. Anlama olayı ise, dile dayalı bir anlatımın belli bir iletişim ortamında taşıdığı ya da taşıması muhtemel olan içeriktir. Bu sebeple kavramların yanlış anlaşılmasına yol açacak bir müdahale, özellikle İslâmî konularda birçok problemin doğmasına neden olacaktır. Böyle bir anlam değişmesinin olduğu bir kavramlar dünyasında, bilgi, varlık ve değer ilişkileri arasında alt-üst olmalar kaçınılmazdır. İslâm dünyasının, uzun asırlardır düşünce alanında geçirdiği bunca acı tecrübelerden sonra yeniden kendi ayakları üzerine kalkabilmesi biraz da Kur’anî kavramları kendi mantığı ve mantalitesi içerisinde yeniden doğru bir şekilde kullanmasına bağlıdır.

 

Referans Sitemimizi Anlamada “Usul”e İhtiyaç Vardır

 

Dini anlama ve yorumlamada referans sistemlerimiz arasında yer alan Kur’an ve sünneti gerek lafız-mana ilişkisi ve gerekse konulu bağlamlarda değerlendirirken üzerinde durulması gereken sorunlardan bir diğeri usül sorunlardır. Bilindiği gibi dinde hakikati, Allah’ın maksadı ortaya koyar. Bu sebeple din bilginleri, Allah’ın buyruklarındaki maksadı ortaya çıkarmak için doğru bir akıl yürütme sayesinde elde edilen neticeye bizi ulaştırmada bir vasıta olan değişik yöntemler geliştirmişlerdir. Örneğin, bunlar arasında yorum tekelciliği, tevil, hermenötik, cerh ve tadil, geleneğin dinileştirilmesi ve dini metinleri literal açıdan yorumlama gibi örnekler sayılabilir. Özellikle bunlardan bazıları dini anlamada değil katkı sağlamak, bizatihi dini anlamanın önünde engel de teşkil etmektedirler. Hele hele hadisleri cerh ve ta’dile tabi tutmadan yorumlama çok farklı din anlayışı ve algılarını ortaya çıkaracaktır.  Bu sebeple “ben müslümanım” diyen her müminin evvela Allah ve resulünün maksatlarını anlayabilmek için azami çaba sarf etmesi tartışılmaz bir gerçektir. Çünkü biz, tek başımıza dünyaya geldik ve tek başımıza Rabbin huzuruna çıkacağız ve yaptıklarımızdan hesap vereceğiz. Bu açıdan, dindarlığımızı şekillendiren din anlayışımızın sağlam temeller üzerine oturtulması noktasında herkes kendi içinde bir iç muhasebe ya da eleştiri yapmak zorundadır. Bu gerek lafız mana ilişkileri ve gerekse dinin tüm boyutları arasındaki algılama biçiminden sürdürülmelidir. Özellikle kendisini ‘öncü’ konumunda hisseden Müslümanların başta Arapça ve Usûl-i Fıkıh (mümkünse kelamcı usulcülerin) alanındaki eserlerinden istifade ederek Kur’an ve sünneti anlamada bir yöntem edinebiliriz. Elbette buna bağlı olarak Ulûmü’l-Hadîs, Ulûmü’l-Kur’an gibi usul kitaplarının yanında; Ragıb el-İsfehânî’nin el-Müfredât’ı, Cürcanî’nin et-Ta’rîfat’ı gibi ıstılahlarla ilgili ciddi anlamdaki kitaplardan bir bilgilenme süreci yaşamalıyız. Bir nevi bunlar, Kur’an ve sünneti anlamada bizim için ana malzemeleri oluşturacaktır.

  Dini metinleri anlama ve yorumlama çalışmalarımız belli bir sistem dâhilinde gitmediği sürece  “ne söylersen gider” anlayışına dayalı post-modern söylemler İslam konusunda bizleri sorunu çözelim derken, daha çok karmaşık hale getirmeye sürükleyebilir. Aksi takdirde biz, ne dediğini bilen, ayağı yere basan, söylem ve eylemiyle örnek oluşturacak ideal Müslüman inşası yerine, kendi içinde kavgalı, çevresiyle geçimsiz ve içinde yaşadığı toplumundan kopuk  “şaşırmışlar” ordusu yetiştirebiliriz. Eğer mümkünse, başta Kur’an ve sünnet olmak üzere din alanında üretilen metinler mirasımızı ilmine ve ahlakına güvenilir bir âlimin rehberliğinde ya da grup çalışmaları yöntemiyle götürmek daha sağlıklı sonuçlara ulaştırır.

 Maalesef günümüzde yukarıda sözünü ettiğimiz âlet ilimlerden mahrum bir şekilde sürdürülen teke tek Kur’an ve sünneti anlama çabaları çoğu gencimizi çıkmaz düşünce ve inanç sorunlarının içine itmiştir. Hatta böylesi anlayışlar, 1400 yıllık ümmetin ürettiği ilmi ve irfani birikimi Kur’an ve sünneti anlamanın önünde bir engel olarak görme yanlışına da düşmüşlerdir. Hâlbuki yapılması gereken fundamentalist bir yaklaşım yerine, geleneğimizi eleştirel bir filtreden geçirip alınacak ve atılacakları tespit etmektir. Önyargılı ve kaba böylesi bakış açıları, İslam’ın geçmiş zengin kültürel mirası hakkında olumsuz imajlar oluşturdukları için genç nesillerin hem geçmiş mirasımız ve hem de gelecek hakkındaki ümitlerini berhava etmektedir. Bu sebeple, dini literatürümüzü anlamada lafızcı bir söylemi benimseyen anlayışlar kadar mevcut üretilen mirasla yetinelim diyen muhafazakâr söylemin her ikisi de büyük yanlışlar yapmaktadır ve yapmışlardır da. Bu her iki uç söylemin bağnaz, itici, bıktırıcı ve işlevsiz dili, İslam’ın çağın idrakine sunulmasında iç sorunları tetiklemiş ve genç nesiller üzerinde heyecan yaratılmasını önlemiştir. Böyle bir vasatta, yeni bir davet fıkhı, yeni bir devrimci akide ve yeni bir nebevî siyer dili ve davet stratejisi geliştirmek zordur. S. Kutup’un “Yeni Kur’an Nesli” dediği, hem anlama ve hem de yaşama noktasında örnek nesiller yetiştirilmezse, ne kendi coğrafyamızda ve ne de diğer coğrafyalarda olup-bitenleri anlamamız zordur. Ancak, dünyada meydana gelen olayların arka planını iyi okumak için doğru din anlayışına ve bilinç düzeyi yüksekliğine ihtiyaç vardır. Yoksa emperyalizmin önümüze diktiği duvarları aşmak kolay olmayacaktır.

Netice, İslam’ın kök değerleri doğru bir yöntemle kavratılmalıdır. Çünkü din dili sorunu halledilmeden inanç ve düşünce sorunları halledilemeyecektir. Böylece asırların biriktirdiği defolu İslam anlayışı ve yorumları eleştirel akla da tabi tutulamayacaktır. Allah’ın maksadını anlamada doğru bir yöntem olmazsa olmaz bir ilkedir. Bu ilke sayesinde hayatlı bir din gerçeğinden ancak dinli bir hayat gerçeğine ulaşılabilir.


 Dipnot:
1...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: İslamı anlamada kaynaksızlık sorunu
« Posted on: 29 Mart 2024, 14:01:11 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: İslamı anlamada kaynaksızlık sorunu rüya tabiri,İslamı anlamada kaynaksızlık sorunu mekke canlı, İslamı anlamada kaynaksızlık sorunu kabe canlı yayın, İslamı anlamada kaynaksızlık sorunu Üç boyutlu kuran oku İslamı anlamada kaynaksızlık sorunu kuran ı kerim, İslamı anlamada kaynaksızlık sorunu peygamber kıssaları,İslamı anlamada kaynaksızlık sorunu ilitam ders soruları, İslamı anlamada kaynaksızlık sorunuönlisans arapça,
Logged
12 Mart 2015, 23:20:45
kaan 7A

Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bay
Mesaj Sayısı: 44



« Yanıtla #1 : 12 Mart 2015, 23:20:45 »

 Bir dil biriminin çevresini oluşturan bağlam, lafızmana ilişkisi yönüyle de çok önemlidir.. Netice, İslam’ın kök değerleri doğru bir yöntemle kavratılmalıdır.Her ilim dalının, her inancın ve her dünyâ görüşünün kendine ait kavramları vardır.

[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

kaan
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes