> Forum > ๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ > Dini Konular > Dini makale ve yazılar  > İslam ve sosyal hayat
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: İslam ve sosyal hayat  (Okunma Sayısı 3925 defa)
01 Ekim 2010, 18:09:53
Sümeyye

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 29.261



Site
« : 01 Ekim 2010, 18:09:53 »



İslam ve Sosyal Hayat


Cemiyet, insan davranışlarının hem hür bir ortam içinde icra edilmesini sağlamakta, hem de onları sınırlamaktadır. Ancak, cemiyetin bu fonksiyonu, bir bakıma kişinin rızasına uygun bir şekilde gerçekleşmektedir. Bu anlamda, cemiyetin, muhtelif müesseseler vasıtasıyla getirdiği "yap" ya da "yapma" şeklindeki telkinlerine insanın isteyerek uyması, tam anlamıyla sosyalleşmesinden doğan olgunluğun eseridir. Bu durumda bile, kişinin bir takım duygu ve davranışlarını sınırlaması söz konusudur. Bu sınırlamalar, içinde yaşanan cemiyetin hayatiyeti için temel kurallardır.

Bu sınırlamaların konulmasında ferdin tercihi hiç dikkate alınmamış görünse de, onların İlahi birer emir olarak algılanılmaları, onlara gönül rızasıyla uyulmasını sağlamaktadır. Allah'a karşı duyulan sevgi ve saygının sonucunda "itaat" olarak ortaya çıkan bu durum mü'minin kalbinde en küçük bir burkulmaya bile imkan bırakmamaktadır.

Meseleye bu açıdan yaklaşıldığında, cemiyetin faydası için konulan bir kısım sınırlamaların aynı zamanda ferdin de faydasına olduğu görülecektir. Böyle bir yapıda "benler yerine "biz" vardır.1 Bu noktada insan, cemiyeti kendisinde hissederek onun aklı, vicdanı ve ahlakı olur. Davranışlarında cemiyetin genel ahengini bozan şeyleri, bunlar kendi aleyhine de olsa, toplumun menfaatini öne alarak kendi lehine gördüğü tercihi terk eder.

Hayatın ve İslami kuralların bütünlüğü  İslam, insanın belli başlı bazı davranışlarını, hayatının belirli bazı bölümlerini değil, bütünüyle kucaklar. Böylece insanın hem davranışlarını, hem de davranışlarına yön veren duygularını eğitir. Yaratılışı ile mükemmel olan insana çirkin davranmak yakışmaz. Zira Allah çirkinliği değil, güzeli, güzellikleri sever.2

İnananların yürüyüş şekillerine, konuşma tarzlarına, insanlarla olan münasebetlerine yön veren Kur'an-ı Kerim, "çalım satarak yürümeyi, yüksek sesle konuşarak başkalarını rahatsız etmeyi" men eder (31:18-19). Ancak o, bunu yaparken zahiri hal ve hareketlerden çok, insanların iç dünyalarını ıslah etmeyi hedefler. Hz. Peygamber bunu ifade için, kalbe dikkat edilmesini, zira o iyi olursa bütün bedenin iyi olacağını, o bozuk olursa bütün bedenin bozulacağını haber verir.3

İslam, insanın, davranışlarını besleyen iç dünyasında sevgi, şefkat, merhamet ve iyilik duygularının gelişip kökleşmesini ister. Zira hangi din, inanç, mezhep, ırk ve coğrafyadan olursa olsun insanları birbirine yaklaştıracak, kaynaştıracak, böylece onları huzur ve mutluluk ufuklarına yönlendirerek, onlara yaşama sevinci kazandıracak temel duygular bunlardır. Bu sebepledir ki, gerçek mü'min olmanın, samimi duygularla birbirini sevmeye bağlı olduğunu,4 Allah rızası için birbirini sevenlere peygamberlerin bile gıpta edeceklerini haber veren5 Hz. Peygamber (s.a.s.), Allah Teala'nın kıyamet gününde "Benim için birbirlerini sevenler nerede? Onları, gölgemden başka gölgenin olmadığı bu günde Kendi gölgem ile gölgelendireceğim." buyuracağını bildirir.6

Beden ve ruh, başka bir ifade ile, madde ve manadan müteşekkil insandan, hem maddi hem de manevi yönünü koruması ve geliştirmesi istenmiştir. Bu sebeple, insanın yediğine içtiğine dikkat etmesi, temizliği önemsemesi, hastalıklardan korunması, hastalanırsa tedavi olması, dua ve ibadetini ihmal etmemesi, ahlakını güzelleştirerek faziletlerle donanması gerekir. Böylece insan Allah'ın rızasını kazanacak, dünyada huzur içinde yaşadığı gibi, ahiret saadetini de elde etmiş olacaktır.

Hemcinsleriyle yaşamak zorunda olan insanlar, en tabii ihtiyaçlarını giderebilmek, hayat şartlarını geliştirebilmek için birbirleriyle işbirliği yapmak mecburiyetindedirler. Bunun için de birbirlerine inanmaları, güvenmeleri ve bağlanmaları şarttır. Bu şekilde bir arada yaşama ihtiyacı, sosyal münasebetleri düzenleyecek bir takım kural ve esasların varlığını gerektirir. Bu esaslar ve kurallar, sağlamlığı, insan fıtratı ve hayatın gerekleriyle uyumlu olmaları ve toplumu meydana getiren fertlerin bunları kabulü nisbetinde, cemiyet hayatında tesirli ve verimli olurlar.

İslam'da iman, ibadet ve ahlak kuralları iç içe, birbirleriyle kaynaşmış vaziyettedirler. Bu birlikteliği ifade eden Hz. Peygamber (s.a.s.), mü'minler içinde iman yönünden en mükemmellerin, en üstün ahlaka sahip bulunanlar olduğunu7 belirterek, ahlaken tekamül etmedikçe, iman itibariyle kemale ermenin mümkün olmadığına işaret eder. Bu sebeple, insanlara eziyet vermesin diye yoldaki bir taş veya dikenin atılması bile imanı tamamlayıp mükemmelleştiren bir harekettir.8 Zira hiçbir kul, kendi nefsi için istediği hayrı kardeşi için de istemedikçe, kamil manada iman etmiş olmaz.9

Sosyal hayatın yara almamasını, onu güçlendirip kuvvetlendirmeyi toplum hayatının devamı için zaruri gören İslam, mensuplarına haklı olsalar bile çekişmeyi bırakmayı,şakadan da olsa yalan söylememeyi, bunun karşılığının ise Cennetin ortasında kendilerine verilecek bir köşk olduğunu; öbür yandan iyi ve güzel sözün, insana eziyet veren şeyleri yoldan kaldırmanın sadaka olduğunu öğretir.10

İnsanın mükerrem oluşu ve 'tabii’ hak ve hürriyetleri

 İslam'a göre her insan, ırkı, coğrafyası, cinsiyeti ve inancı ne olursa olsun, insan olması ve insanlığını koruması itibariyle tabii bir değere sahiptir. Zira Allah Teala, insanlığı şerefli kılmış, onların karada ve denizde dolaşmasını sağlamış, tertemiz şeylerle onları rızıklandırmış ve yarattıklarının pek çoğundan onları üstün tutmuştur (17:70). Kişiler doğmalarıyla, hatta anne karnında iken bu değeri elde etmiş olurlar. Bunun için ister kadın ister erkek, ister beyaz ister siyah, ister zengin ister fakir, hangi din ve inançtan olursa olsun sadece ve sadece insan olmaları yeterlidir. Bu hakka sahip olmak için maddi ya da manevi hiçbir ücret ödemek gerekmez. Bu, tamamen yüce Yaratıcı'nın lütfü ve ihsanıdır. İslam, kim olursa olsun bir insanın kanını dökülmekten, ırzını çiğnenmekten, malını ve mülkünü gasp edilmekten, meskenini tecavüzden, akıl ve vicdanını tahakkümden korumuştur. İnancı ve takvası sebebiyle kazanacağı fazilet (6:8; 58:11; 6:132), bu temel üzerine ilave olunacaktır.

Fertlerin şeref ve haysiyetlerine çok ehemmiyet veren ve onları müdafaa eden İslam, fertleri, şeref ve haysiyetlerini korumaya teşvik eder.11 Zira fert, İslam'a göre, toplumun vazgeçilemez ana unsurudur. Böylece fert ile toplum arasında uyumlu bir denge oluşturan İslam, ne komünizm gibi toplum için ferdi feda ve ihmal eder, ne de kapitalizm gibi toplumu ikinci plana iter. Her meselede olduğu gibi, bu meselede de orta yolu takip eden İslam, insanın bir kısım temel hak ve hürriyetlere sahip olduğunu kabul eder. Bunların en önemlilerinden biri, belki de birincisi, fikir ve vicdan hürriyetidir.

Din, vicdan ve düşünce hürriyeti

İslam'a göre insan, fikir ve vicdan hürriyetini doğuşuyla birlikte kazanır. İnsana değer kazandıran ve onu İlahi hitaba muhatap kılan ana özelliği, akıl ve vicdan sahibi olmasıdır. Akıl düşünmenin, akılla beraber vicdan da inanmanın vasıtasıdır. Dolayısıyla düşünme aklın, inanma ise vicdanın meyvesidir. Midesi olan insanın acıkması ne kadar tabii ise, aklı olan insanın düşünmesi, vicdanı olan insanın da inanması o kadar tabiidir. Onun bu hakkını engellemek veya baskı altında tutmak, insan realitesini inkar etmek, onu kendi benliğinin dışına çıkarmaktır. Bu böyle kabul edilince, düşünen insanın fikrini açıklaması, inanan insanın da inancının gereklerini yerine getirmesi ve ibadet etmesi yadırganamaz. Bu sebeple İslam, "Rabbimiz Allah'tır." dedikleri için Mekkeli müşrikler tarafından doğup büyüdükleri yurtlarından çıkarılan Müslümanlara, inanç hürriyetini elde edecekleri zamana kadar mücadele izni vermenin de ötesinde, bunu emreder (22:39; 8:39). Çünkü, bir inananın inançlarından dolayı işkenceye uğraması zulümlerin en büyüğüdür. Bu sebepledir ki İslam, inanç hürriyetini korumayı ve insanları zorla dinlerinden çevirmeye çalışanlara fırsat vermemeyi ilke edinmiştir. Eğer böyle olmasaydı manastırlar, kiliseler, havralar ve içinde Allah'ın adının anıldığı mabetler yıkılır giderdi (22:40).

İslam, dinde zorlamanın olmadığı hükmünü getirerek (2:256), hiçbir gerekçe ve sebeple, hiçbir kişiye din adına vicdanlara tahakküm etme, imanı üzerinde nüfuz kurma hakkını vermemiştir. Bu sebeple, İslam'da, ne doğuştan getirilen bir günah ve onun çıkarılması için gerekli merasim, ne ruhban sınıfı ne de engizisyon mahkemeleri vardır. Allah, Resul-ü Ekrem'e vazifesinin sadece dini tebliğ etmek ve doğruları hatırlatmak olduğunu bildirir (3:20; 4:80; 5:92). "Ameller niyetlere bağlı olduğuna" göre,12 isteyerek, benimseyerek ve gönül rızasıyla olmayan işin kıymeti de yoktur. Tamamen kalb ve gönül işi olan imanın zorla kabul ettirilmesi düşünülemez.

Hz. Ömer, Kudüs'ü teslim almak üzere hazırladığı şartnamesinde, insanlara, malları, canları, mabetleri, haçları ve dinlerine ait bütün meselelerde emniyet içinde olacaklarına, kiliselerin tahrip edilmeyeceği gibi, meskene de çevrilmeyeceğine, kendilerine mezhepleri ile ilgili her hangi bir zorlama yapılmayacağına dair garanti vermiştir.13

Mali durumlarının düzeldiği bir dönemde Müslümanların evlenecekleri hanımlara verdikleri mehirlerin miktarı artınca, bunun ileride bir takım sosyal sıkıntılara sebep olmasından endişe eden halife Hz. Ömer, mehir miktarını belirli bir oranda dondurmak ister. Halkı mescitte toplayarak onlara düşüncelerini anlatır, nasihat eder ve sözlerini "Kim şu miktarı geçerse, benim kızım dahi olsa fazlasını elinden alır, devlet hazinesine katarım." diyerek bitirir. O anda kadınların bulunduğu yerden bir itiraz sesi yükselir. Bir kadın, bunu nasıl yapacağını, bunu yapmaya hakkı olmadığını söyler. Hz. Ömer, "Neden yapamazmışım?" d...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: İslam ve sosyal hayat
« Posted on: 26 Nisan 2024, 17:34:41 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: İslam ve sosyal hayat rüya tabiri,İslam ve sosyal hayat mekke canlı, İslam ve sosyal hayat kabe canlı yayın, İslam ve sosyal hayat Üç boyutlu kuran oku İslam ve sosyal hayat kuran ı kerim, İslam ve sosyal hayat peygamber kıssaları,İslam ve sosyal hayat ilitam ders soruları, İslam ve sosyal hayat önlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes