> Forum > ๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ > Dini Konular > Dini makale ve yazılar  > İslam ve çalışma
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: İslam ve çalışma  (Okunma Sayısı 1344 defa)
07 Ekim 2010, 18:08:44
Sümeyye

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 29.261



Site
« : 07 Ekim 2010, 18:08:44 »



İslam ve Çalışma

Çalışma, insanın en temel eylemlerinden ve insan olarak var olmanın şartlarından biridir. Hayatın tüm alanlarında insanın muvaffak olduğu başarılar, onun çalışan bir varlık olmasına dayanır. Çalışmayanın insanlar arasında değeri de olmaz. İsmail Safa bu gerçeği “Gökten iner mi tembel için arza bir maide? / Öyle kütük gibi yaşamakta ne faide?” beytiyle çok veciz bir biçimde anlatır. Akif merhum da Safahat’ında “Bekâyı hak tanıyan, sa’yi bir vazife bilir; / Çalış, çalış ki, bekâ, sa’y olursa hak edilir.” beytiyle çalışmanın insan ve millet hayatında bir esas olduğunu vurgular. Çalışma insan için hem bir zorunluluk, hem de bir görevdir.

Çalışma bir zorunluluktur, çünkü bu kâinatı yaratan ALLAH (c.c.), insanı da yaratarak dünyamıza koymuştur. İnsan hayatı için gerekli olan her şey dünyamızda onun istifadesine sunulmuştur. Ama dünyaya, insanın hiç bir şey yapmaksızın kendiliğinden hayatta kalmasını sağlamak gibi bir görev verilmemiştir. Hayat için gerekli şeyleri bulup kullanması insana bırakılmıştır. Aksi takdirde hayatta kalması söz konusu olamaz. Bunun için insan, yeme içme, barınma ve korunma gibi faaliyetler yapmak zorundadır.

Çalışma insan için bir zorunluluk olduğu kadar aynı zamanda bir görevdir de. Görevdir, çünkü insan, hem kendine, hem de çevresine karşı görev ve sorumlulukları olan bir varlıktır. En başta varlığı insana, ALLAH tarafından emanet olarak verilmiş ve varlığını koruması istenmiştir. Bu emaneti korumak onun temel görevlerindendir. Hiç kimse bu emanete ihanet edemez, onda dilediği gibi tasarrufta bulunamaz ve onu yok etmek için çalışamaz. Yeme-içmeyi, barınma ve korunmayı terk ederek onu yok olma tehlikesiyle karşı karşıya bırakması caiz değildir. İnsanın kendi hayatını devam ettirmesi dinen ona yüklenmiş bir görevdir. ALLAH onun bu görevini tarihin belli safhalarında vahiy yoluyla hatırlatmıştır.

Çalışma insan için şahsî olduğu kadar toplumsal bir görevdir de. İnsan bu dünyada tek başına yaşayan bir varlık değildir. O, toplum içinde yaşar ve diğer insanlarla çeşitli ilişkileri vardır. O, duruma göre ya bir ana-baba, ya bir evlat veya bir akraba, bir komşu, bir arkadaştır. İnsan bir makine değildir ki çevresine karşı ilgisiz kalsın. O bir ana-baba ise evladı için, bir evlat ise ana baba ve diğer yakınları için çalışması onun görevidir. Hatta insan, insan olmanın verdiği bir duyguyla icabında hiç bir bağı olmadığı kimseler için, bunun da ötesinde mevcut ve gelecek tüm insanlık için bile çalışmalıdır. Bu açıdan bakılacak olursa onun diktiği bir ağaç, ektiği bir ekin, dokuduğu bir kumaş, yaptığı bir ayakkabı, icat ettiği bir alet, ürettiği bir teknik, sadece kendisi veya yakın çevresi için yapılmış çalışmanın eseri değildir. Bunlar diğer insanlara da ulaştırılır, onların da istifadesine sunulur. Mesela, telefonu icat ederek haberleşmeyi kolaylaştıran, ampulü icat edip elektriği ışığa döndürerek gecemizi gündüze çeviren kimseler, bunları sadece kendileri için yapmamışlardır. Bütün insanlık bunlardan yararlanmaktadır.

Peki, İslâm’ın temel kaynaklarında yani Kur’ân ve Sünette çalışma hakkında neler söylenmektedir? Öncelikle şunu söylemeliyiz ki, Kur’ân-ı Kerim ve Hz. Peygamber (s.a.s), fıtrata ters bir şey söylemez. Yani ALLAH (c.c.) tekvînî emir (yaratılış kanunları) açısından insanı çalışmak zorunda yaratmışsa, sonra da kalkıp bunun aksine “Ey insanlar! Çalışmayın” demez. ALLAH (c.c.) böyle bir abesiyetten münezzehtir. Bilakis O, yüce kitabında, insanın aklen ve hissen kavrayacağı çalışmak zorunda olduğu gerçeğini yer yer hatırlatmış, hatta teklîfî emirle çalışmayı insana bir vazife olarak yüklemiştir. “ALLAH’ın (c.c.) iki çeşit kanunu vardır. Bunlardan biri, kâinatta cereyan eden ve fizik, kimya, astronomi, astrofizik, biyoloji ve tıp gibi değişik ilimlerin esaslarını teşkil eden kanunlardır. Buna “kâinat kitabı” da diyebiliriz. Bu kitap bir bakıma sessizdir, fakat dilinde bin bir nağmenin tesiri gizlidir. İkincisi; nebiler vasıtasıyla ALLAH’ın bize gönderdiği kanunlardır ki, bizde Kur’ân, diğer peygamberlerin elinde de Tevrat, Zebur, İncil gibi kitaplardan ibarettir. İşte bu iki kitabın da bilinmesi ve hükümlerine riayet edilmesi şarttır. Ekseriyet itibarıyla, kâinat kitabını okuyup değerlendirmenin mükâfatı dünyada verilegelmiştir. Kur’ân’a uymanın mükâfatı da ahirette. Binaenaleyh mü’minler, Kur’ân’ın sadece ibadet ü taata müteallik meselelerine uyuyorlarsa, mükâfatsız kalmayacaklar ama bu, ahirette olacaktır. Başkaları kâinat kitabını okuyor ve onun kanunlarına riayet ediyorsa onun mükâfatı da dünyada verilecektir. Hem dünya hem ukbâ muvaffakiyetlerine gelince; bu da her iki kitabı aynı seviyede okuyup anlamaya bağlıdır. Aslında bu iki kitap, bir hakikatin iki yüzünden ibarettir. Her ikisinde de aynı el ve aynı kudret vardır. Kâinatı, çeşitli zenginlikler ve derin muhtevasıyla bir kitap, bir meşher haline getirip önümüze seren Cenâb-ı Hak –tabir-i câizse– aynı zamanda onu bir de Kur’ânıyla seslendirmektedir. Hatta O, kâinat kitabının bir parçası olan bizleri de yine Kur’ân’la bize anlatıyor. Câzibe-dâfia, infilak, nümüvv kanunları çerçevesinde, bütün varlıkla alâkalı bize neler ve neler anlatıyor.! İşte bu iki kitaptan herhangi birindeki bir eksiklik, bize telâfisi imkansız nelere ve nelere mâl olagelmiştir..”(F. Gülen, Prizma 4, İstanbul 2003, s. 82-83)

İşte ALLAH (c.c.) Kur’ân’ında bazen hatırlatma bazen de emirlerle fıtrat kitabında yazdığını insanoğluna bildirmektedir. Nitekim Necm suresi 40. ayetinde insanın ancak çalıştığının karşılığını alacağını ve Nebe suresi 9-11. ayetlerinde de geceyi dinlenme, gündüzü de çalışma vakti kıldığını beyan etmiştir ki, bunlar birer hatırlatmadır. Mülk suresinin 15. ayetinde “ALLAH yeryüzünü sizin emrinize vermiştir. Yeryüzünde gezin dolaşın ve rızık olmak üzere verdiği şeyleri elde ederek istifade edin”, Cuma suresinin 10. ayetinde ise, “Namaz kılınca yeryüzüne dağılın ve ALLAH’ın lütuf olarak verdiği şeyleri elde etmek için çalışın” buyrulmaktadır ki, bunlar istihbâbî olsalar da birer emirdir.

Kuran ve Sünnette çalışmadan bahseden nasslar genelde rızık eksenli bir çalışma üzerinde yoğunlaşmaktadır. Bu durum, sanki dar bir alanda çalışma tavsiye ediliyor da, diğer alanlardaki çalışmalar ihmal ediliyor anlamına gelmemelidir. Hud suresinin 61. ayeti bu çerçeveyi oldukça genişletmektedir. Bu ayette “Sizi yeryüzünde yaratıp, orayı imar etmenizi dileyen ALLAH’tır.” denilmektedir. Ayette geçen “isti’mar” kelimesine tefsirciler tarafından iki anlam yüklenmiştir. Bunlardan birincisi, “ALLAH sizi, yeryüzünü imar ediciler yaptı”, ikincisi de, “ALLAH sizi yeryüzünü imarla vazifeli kıldı” şeklindedir. Birinci tefsir şekli tekvînî emri ifade eder, ikincisi ise teklîfî emri. İslâm uleması yukarıda zikrettiğimiz ayete dayanarak, meskenlerin yapılması, su kanallarının açılması, ağaçlandırma çalışmaları gibi imar işlerinin topluma farz olduğunu söylemişlerdir. (İbn Kesir, Tefsir, 2/450; İbn’l-Cevzi, Zadü’l-Mesir, Beyrut 1984, 4/133; Ebu Hayyan, el-Bahru’l-Muhit, Beyrut 1992, 6/175.)

Zikrettiğimiz ayetlerde görüleceği üzere Kur’ân’ın değer atfettiği çalışmanın iki temel noktası vardır. Bunlardan birincisi, insan hayatının devamını sağlayacak olan temel ihtiyaç maddelerinin temini, yani rızık istihsaline yönelik çalışmadır. İkincisi ise, hayatı kolaylaştıran, yaşamayı rahat hale getiren altyapıyı sağlamak için çalışmadır. Peygamber Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) de bu iki noktada çalışmayı hem teşvik etmiş, hem de sahabeden bazılarına bizzat nasıl çalışılacağını öğretmiştir.

Hz. Peygamber’in hadislerinde rızık teminine yönelik çalışma son derece yüceltilmiştir. Örneğin “Öyle günahlar vardır ki, onları ne namaz, ne oruç, ne de hac affettirir, onları ancak geçim temini için yapılan çalışma siler, götürür” (Sehâvî, Ahsenü’t-Tekâsîm, Beyrut 1994, s. 157), “Çalışmaktan elleri nasır bağlayan ve yorgun olarak uyuyan kimse mağfur olur”, “Âdemoğlundan hiç kimse elinin emeğinden daha hayırlı bir rızık yememiştir. ALLAH’ın nebisi Hz. Davud da elinin emeğini yerdi” (Beyhakî, es-Sünenü’l-Kübrâ, İcare 15), “Helal rızık temini için çalışma ALLAH yolunda cihad etmek gibidir” (Hindî, Kenzü’l-Ummâl, 4/6) hadisleri bunu açık bir biçimde göstermektedir. Ayrıca şu hadiseler de, bunu ifade etmesi bakımından zikretmeye değerdir. Bir gün Peygamber Efendimiz (s.a.s.) Sa’d b. Muaz’la karşılaşıp tokalaşmış, ellerinin nasırlı olduğunu görünce sebebini sormuş, o da, ailem için çalışmaktan böyle oldu deyince, Efendimiz, “İşte ALLAH’ın sevdiği eller” buyurmuştur. Diğer hadise de şudur: Kays b. Ebu Gareze ticaret yapan bir insandır. Medine’den bazıları Kays ve adamlarını ‘simsar’ olarak nitelemektedirler. Bu ifadede biraz kınama vardır. Bu şekildeki niteleme onların ticaret şevkini kırmaktadır. Peygamber Efendimiz ise ‘tüccar’ olarak nitelemiştir ki, bu şekildeki niteleme onlar için bir teşvik olmuştur. (Ebu Davud, Büyu, 1; Tirmizi, Büyu, 4).

Peygamber Efendimiz (s.a.s.), hem bizzat çalışarak örnek olmuş, hem de bazı sahabilere nasıl çalışılacağını öğretmiştir. Bir defasında kendisinden bir şey dilenen fakir bir adama, dilenmenin kötülüğünü söyledikten sonra “Evinde bir şey yok mu?” diye sormuş, o da bir kap ile bir örtüden başka bir şey olmadığını söylemiştir. Bunun üzerine Peygamberimiz (s.a.s.) onları getirmesini istemiş, adam da gidip getirmiştir. Hz. Peygamber, yanındaki sahabeye onları açık artırma ile iki dirheme satmış ve parayı adama vererek bir dirhemle ailesi için yiyecek, kalan bir dirhemle de bir ip ve balta alıp g...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
« Son Düzenleme: 07 Ekim 2010, 18:10:37 Gönderen: Sumeyye »
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: İslam ve çalışma
« Posted on: 25 Nisan 2024, 15:50:56 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: İslam ve çalışma rüya tabiri,İslam ve çalışma mekke canlı, İslam ve çalışma kabe canlı yayın, İslam ve çalışma Üç boyutlu kuran oku İslam ve çalışma kuran ı kerim, İslam ve çalışma peygamber kıssaları,İslam ve çalışma ilitam ders soruları, İslam ve çalışmaönlisans arapça,
Logged
18 Aralık 2014, 12:37:05
kaan 7A

Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bay
Mesaj Sayısı: 44



« Yanıtla #1 : 18 Aralık 2014, 12:37:05 »

Çalışmayanın insanlar arasında değeri de olmaz. İsmail Safa bu gerçeği “Gökten iner mi tembel için arza bir maide?  Öyle kütük gibi yaşamakta ne faide?” beytiyle çok veciz bir biçimde anlatır.İşte Allah (c.c.) Kur’ân’ında bazen hatırlatma bazen de emirlerle fıtrat kitabında yazdığını insanoğluna bildirmektedir.
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

kaan
18 Aralık 2014, 19:09:33
Sümeyye

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 29.261



Site
« Yanıtla #2 : 18 Aralık 2014, 19:09:33 »

s.a.. , evet kardesim öyle...Müslüman bos durmamali hayirli islerde olmalidir..Güzel yorumlarinin devamini bekleriz.
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes