๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ => Dini makale ve yazılar => Konuyu başlatan: Sümeyye üzerinde 20 Kasım 2010, 17:05:45



Konu Başlığı: İslam toplumu
Gönderen: Sümeyye üzerinde 20 Kasım 2010, 17:05:45
İslam Toplumu


Bir inanç, fikir etrafında toplanan, bir araya gelen insanların birliktelik oluşturmaları tabiidir, kaçınılmazdır.

Düşünce tarzı, yaşam tarzı bir olanların beraber olmak istemesi, birlikte yaşamak istemesi de tabiidir. Aynı şeylere sevinen, aynı şeylere üzülen, aynı şeylerden nefret eden insanlar bu aynılıklar çerçevesinde bir toplum meydana getirirler, bir çatı altında toplanmasalar bile; dünyanın farklı coğrafyalarında yaşasalar, aynı mekânı paylaşmasalar bile aynı toplumun üyesidirler. Birbirlerinden haberi olmasa bile…         

 

Bir toplumu toplum yapan, kuru kalabalıklardan ayıran, farklı kılan şey; üzerinde durduğu zemin ve bağlı olduğu prensiplerdir. Zemin ne kadar sağlam olursa, toplumda o kadar sağlam, sağlıklı olur.

 

Toplum, kendisini meydana getiren prensiplere ne kadar bağlı olur, onları yaşatırsa kendiside canlılığını korur.

 

 Toplumlar da canlı organizmalar gibidirler. Doğar, büyür, gelişir, duraklar ve ölürler.

 

Toplumları yaşatan prensipleridir. İlkelerin hayata geçirilişinde gevşeklik gösterilir, taviz verilirse toplum bozulmaya bireylerin arasındaki bağlar gevşemeye başlar.

 

Sevgi, saygı, fedakârlık, yardımlaşma, dayanışma, sadakat gibi öğeler bir toplumu kaynaştıran önemli unsurlardır.

 

İki tuğlayı birbirine yapıştırmak, kaynaştırmak için nasıl sağlam ve kaliteli bir harç gerekiyorsa, insanları kaynaştırmak için de bu unsurlara ihtiyaç vardır. Sevgi çok önemli bir harçtır. Ancak, sevginin meydana gelip uzun süre yaşaması için saygı, fedakârlık, emek, yardımlaşma gibi unsurların da hemen yanı başında olması gerekir.

 

Sevgiye darbe vuran, sevginin azalmasına sebep olan dedikodu, gıybet, haset, kibir gibi kötü huy ve alışkanlıklardan azami ölçüde kaçınmak, uzak durmak gerekir. İyiliklerin yaygınlaşması, kötülüklerin önlenmesi için sürekli diri olmayı, ceht içinde olmayı unutmamak gerekir.

 

Bir toplum hangi alanda olursa olsun gayreti bırakırsa çöküşü kaçınılmazdır. İlim, tebliğ, irşat faaliyetlerinin yanı sıra refahın artması, insanca yaşamanın sağlanması içinde çalışmalar yapmak gerekir.

 

Fizik kanunları nasıl göz ardı edilemiyorsa sosyal kanunlarda göz ardı edilemez, hafife alınamaz.

 

Toplumda ayrılıklar baş göstermişse, fitne almış başını yürümüşse bu durumu düzeltmek toplumun bütün bireylerinin, derdi, sorunu olmalıdır. Birileri düzeltsin diye beklemek sorumluluktan kaçmaktır. Bu da sonuçta hiçbir şeyin değişmesine düzelmesine yaramaz.

 

Bir toplumda farklı mezhep, görüş, grup olabilir. Bu görüşler, mezhepler çerçevesinde meydana gelmiş oluşumlar olabilir. Ama bunlar, bütünün bir parçası olduklarını asla unutmamalıdırlar. Bütüne zarar verecek davranışlardan, söylemlerden şiddetle kaçınmalıdırlar. Kendi küçük gurupları içindeki kardeşliği, sevgiyi, bağlılığı, samimiyeti bütüne teşmil etmek zorundadırlar. Çok yakınındaki gurup üyesinin hukuku ne ise uzaktaki toplum, cemaat, ümmet üyesinin durumu, hukuku da birçok bakımdan aynıdır. Faraza onunda gıybetini yapamaz, aleyhinde konuşamaz. Hatta şevkini kıracak olumsuz tepkiler veremez. Çalışmalarını sekteye uğratacak faaliyetlerde bulunamaz. Ağzından çıkan sözün kardeşinin kalbine, ruhuna bal tesiri mi, yoksa zehir tesiri mi, yaptığına dikkat etmesi gerekir.

 

Bu; yanlışların dile getirilmeyeceği, tenkit yapılmayacağı anlamına gelmez. Yöntemin ve üslubun dikkatli seçilmesi gerekir. Ayrılıkları körükleyici değil de birleştirici unsurların ön plana çıkarıldığı bir yöntem tercih edilirse eminim ki kardeşliğin husule gelmesinde, kaynaşmasında, önemli mesafeler katedilecektir.

 

Sürekli hataların, olumsuzlukların dile getirilmesi, toplumda ümitsizlik duygusu oluşturacağından bunun da dozunun iyi ayarlanması gerekir.

 

Tefrikanın, bozgunculuğun alt yapısını araştırdığımızda sebebinin çekememezlik, kıskançlık olduğunu görürüz. Güzel bir davranışı, faaliyeti bir başkasının kendinden önce düşünüp yapması, başarması, kimi olgunlaşmamış ruhlarda kıskançlığa yol açabiliyor. Bunun tedavisi gıpta edip takdir etmek veya örnek alarak benzerini yapmaya çalışmaktır. Yoksa kötü, olumsuz propaganda yaparak baltalamaya çalışmak değildir.

 

Bu gruplar, oluşumlar kendi içlerine kapanarak hem fikri hem de mekânsal olarak, bütünün parçası olduklarını, diğer kardeşlerini unuturlarsa geri dönüşü olmayan zararlar oluşabilir. Farklı görüşlere, farklı gruplara, gönüllerini, kapılarını açık tutabilenler, İslam toplumunun oluşmasına katkıda bulunabilirler, zemin hazırlayabilirler. Birbirlerinin aynasında kendini düzelten, eksiklerini tamamlayan kimseyi hor ve hakir görmeden gelişmesine yardımcı olup yol açanlar, geleceğin aydınlık yarınlarının müjdecisi olabilirler.

 

Büyük günün mahkemesinde aklanmak için bugünden salih, yararlı işler yapıp İslam toplumunun zeminini sağlamlaştırmaya çalışmamız gerekir.

 

Dayanışma yardımlaşma toplumu kaynaştıran önemli harçlardan biridir. Dünyanın neresinde olursa olsun gönüldeşinin yardımına koşmak el uzatmaya çalışmak kardeşlik bağlarını güçlendirip, ünsiyet oluşturacaktır.

 

Zemin sağlam olur harç görevini iyi yapar tuğlaları yapıştırırsa dıştan gelecek darbeler etkisiz olur.

 

İçte ideallerden sapış, cehtsiz oluş, ahlaken bozulmayı da beraberinde getirecektir. Dünyevileşme ve ölüm korkusu; idealleri uğruna gayreti, fedakârlığı ortadan kaldıran olumsuz düşüncelerdir. İdealleri olmayan olsa bile lafta kalan toplumlar,  tükenişin pençesinden kurtulamazlar. ‘toplumlar idealleriyle yaşarlarsa yükselirler’ İslam toplumunu zaafa uğratan tehlikelerden biri de tarafgirliktir. Bağlı olduğu grubun yanlışını, hatasını görmezden gelerek, hatta savunarak toplumun salahına darbe vuran büyük bir tehdittir. Bu ve benzeri tehlikeleri savuşturacak İslam toplumunun oluşmasını ve güçlenmesini temin edecek yegâne çare Allah’ın ipine sımsıkı sarılmak, parçalanıp ayrılmamaktır. Yüzeysellikten ve tepkisellikten uzak olmak birlik ve beraberliğin oluşmasına büyük katkılar sağlayacaktır. Derinlemesine ilmi çabalar uzak görüşlülüğü ve vakarı sağladığı gibi; aynı zamanda iç görüş zenginliğini de beraberinde getirecektir.


Nihal İlimen