> Forum > ๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ > Dini Konular > Dini makale ve yazılar  > Modernizm ile yüzleşme
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Modernizm ile yüzleşme  (Okunma Sayısı 1644 defa)
21 Kasım 2010, 15:31:43
Sümeyye

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 29.261



Site
« : 21 Kasım 2010, 15:31:43 »



Modernizm İle Yüzleşme


Esaretin en kötü biçimi,

insanları ümitsizlik içinde

Kendine güvensizliğe zincirleyen,

ümitsizliğe esarettir.

 

Rabindranath Tagore


 

Sözlük ifadesiyle; yeninin, yakın zamanın eşanlamlısı olan ‘modern’ aynı zamanda geleneksizlik, köksüzlük kavramlarını da anlam dairesi içerisinde barındırır. Modern, Dünden temel bir kopuşu gerçekleştirerek, bugünü ve yarını önceleyen bir anlayışın sonucudur. Gündelik hayatımızda ve kültürde modaya uygun tutumlara da modern denildiğini biliyoruz. “Aslında ‘modern’, radikal bir değişmeden sonra ortaya çıkanı adlandırır ve insana olduğu kadar çevresine de uygulanır… Modern olmak, artık düne ait olmayan ve başka yöntemlerle ele alınması gereken bir dünyada yaşamak demektir.”1

Her ne kadar dönemleştirilmesi yapılan zaman diliminin ‘modern’ kelimesiyle ifadelendirilmesine karşı olsak da (Bunun sebepleri ayrı bir yazı konusu olabileceğinden burada değinmiyoruz.) yinede biz burada bu zaman dilimleriyle ilgili yerlerde kavramlaştırılan ‘modern’ kelimesini kullanmak durumundayız.

Modernizmin ittifak edilmiş bir başlangıç tarihi yoktur. Çoğunlukla bilimsel devrimler ve Fransız ihtilali modernizm için başlangıç sayılmaktadır. Bu noktada özellikle 1700-1850 tarihleri arası önemli bir kavşak sayılabilir. Bu aralıkta batıda ‘modern’ adlandırmasıyla bir hayat, önceki hızına hız katarak, ortaçağdaki simasına nazire yaparcasına, reform, rönesans ve coğrafi keşiflerin meyvelerini devşirerek ilerler. Bu bencil ya da öznel/modern aklın ilerleme anlayışı karşısında nesnel aklın durumu ‘yok’ları oynamaktaydı. (Bu konuda nesnel aklın varları oynayarak modern ilerlemeye paralel bir anlayış içinde olması gerektiği anlamı çıkarılmasın.) Bu ilerleme, o zamana kadar söz sahibi olabilen, bir şekilde dünya devletleri arasında kendinden söz ettiren Müslüman kaynaklı devletler ve milletler nezdinde tırmanışa geçmiş bir yükselişi, savunmadan saldırıya geçişi beraberinde getirmişti.

Akabinde askeri ve siyasi zaferler ekonomik üstünlükle taçlanınca doğulu, özellikle bahis mevzu olan müslim devletlerin zayıflıkları daha da belirginleşti. Bağımlı hale gelme, ölümü görüp sıtmaya razı olma, zaten taklit derecesinde dini yaşama ve geçmişin birikimiyle beslenme ile birleşince yerini müthiş bir şüpheye bıraktı. Bu şüphe Müslüman olarak tanınan milletlerin, Müslümanlıklarını kontrole götüreceği yerde Müslümanlığı kontrole vardırdı. Temel dini ilkelerle uyuşmayan bir durum söz konusuydu. Çünkü bu ilkelere göre; “Hz. Muhammed’in yandaşları kendilerini aşağı görüp alay eden Mekkelilere saldırıp onları yendiğinden beri, savaşta kazanılan zaferler, her zaman Allah’ın yapılanları desteklemesinin bir belirtisi ve onayı idi.  Bu durumda Allah nasıl olurdu da, kendi çarpık inançlarına göre bile gitgide daha yanlış yollara sapan Hıristiyan domuzların ve imansızların yanında olabilirdi.”2

Bu şüpheler toplumun zihninde çözemedikleri bir bilmece gibiydi. Bir akıl tutulması yaşanıyordu ve bu tutulma özürlü bir inancında habercisiydi. Söz konusu özürlü inanç, “Allah’ın dünya tarihinin gidişini anlaşılmaz bir biçimde tersine çevirdiği gibi, bu ters gidişin de zamanı gelince düzeltileceğini beklemekle yetinen inanç idi.”3 Daha da ilginci o bekleyişin halen devam ediyor oluşu ve bu bekleyişe nokta koyanların Hz. İsa ve Mehdi olacağıydı.

Modernizm her ücra köşeye ulaşma hedefiyle yeni yolunu belirlemiş ve vardığı bölgedeki halklar üzerinde kimlik karmaşası yaratarak, yaşanılan dini soyutlayıp yozlaştırarak onları istikrarsızlığa sürüklemiştir. Bu şekilde yürütülen propagandaların en tehlikelisinin din üzerinden yapıldığına ve hep kutsallara nişan almak suretiyle onları profanlaştırdığına şahitliğimizin sayısını hatırlayamayız. İnsandaki manevi ve maddi yönler birbirinden ne kadar çok uzaklaştırılırsa, o kadar başarılı olunacağı kuvvetle muhtemeldi! Modernitenin şövalyeleri de bu konuda  uzmanlaşmış ve eşlerin arasını ayırır gibi insanların dünyalarını ahiretlerinden ayırmaya girişmişlerdir.  “Max Weber’e göre modernite gök ile yer arasındaki ittifak ve birliği ortadan kaldırır. Bu da dünyevileşmeye ön ayak olarak dünyanın büyüsünü bozar ve sihri yok eder ama aynı zamanda da akılcı kozmolojileri kırar ve gerçektende nesnel aklın egemenliğine son verir.”4

Bildiğiniz gibi nesnel aklın zarar görmesi veya son bulmasının eşiğinde öznel akıl ve bireysel özgürlükler dünyası durur. Bu da akılcı bir dünya görüşünden tümüyle teknik bir eyleme geçiş, araçsal akla mahkûm oluşu getirir. Bunun bir sonraki adımı ise ‘aklın çöküşü’ oluverir.

Buradan hareketle sapkın bir aklın icatları, siyasi ve teknik medeniyeti, bilimseldir, insani değil. Tapınaklarındaki hırs putunun tetiklediği düşünce, güç ve kazançtır. Bütün gayretini bunlar üzerinden sürdürür. Tıpkı ruhunu kaybetme pahasına para kazanan bir milyoner gibi. Zaten modernitede de ruhun yerine bedeni, öteki dünyanın yerine bu dünyayı, dinin yerine araçsal aklı koymuyor muydu? Bu yerine koymaların birini de (müsbet sonuçları da olan postmoderni modernin karşısına) batı aydınlarının kendileri koydular. Çünkü onlarda bu aşıdan en azından iyi meyve beklemiyorlardı. 

Öznel akıl veya bireysel özgürlük olgularının modernizmin kaynaklığıyla meydana geldiğini belirtmiştik. Bireyselciliğin temsilcisi olduğu bu özgürlük, dini gelenekselleştirerek ve gelenekten (doğal olarak dinden) de koparak, öznel olmasına karşın özgün olamayan, edilgin bir kimliğe, kifayetsiz ve ehliyetsiz bir öz benliğe karşılık geliyordu. “Ayrıca tüketim toplumunda bireysel özgürlüğün tüketim özgürlüğü şeklinde anlaşılması ve özgürlüğün pratikte tüketim özgürlüğü ile aynı anlama gelmesi, birey yaşamını anlamsızlaştırmıştır… Tüketici ve benmerkezci bir özgürlük, yoksulların hiçbir zaman istediği bir şey olamaz. Yoksullar doğal olarak dayanışmacı ve toplulukçu bir eğilim içindedir. “5

Bireysel özgürlükler fert bazında iken, toplumsal özgürlükler ulus bazında gerçekleşti. Özgürleşen insanlar özgür devletlerini, ulus-devlet’lerini, kurmak için harekete geçtiler. Buna somut bir örnek olarak ufak bir karşılaştırma yapılabilir; I. Dünya savaşı öncesi elli küsur olan devlet sayısı bugün iki yüz elli civarına çıkmışsa eğer bunda ulus-devlet anlayışının rolü yadsınamaz. Böylece modernizmin hesabına siyasi alanın yozlaştırılması başarısıda eklenmiş oluyordu.

Böylece zenginin daha zengin, yoksulun ise daha yoksul hale geldiği modern dönemin siyasi sistemi ve toplumunda elbette insanların birbirinden soyutlanması, komşuluk ilişkilerinin trajikomik hali, dostluk ve arkadaşlık ilişkilerinin pamuk ipliğine bağlı olup menfaate dayanışı, inceldiği yerden kopsun anlayışı vb. konulardan veryansın edilecekti. Dayanışan ve paylaşan manevi insan yerini tüketici ya da  ticari ve siyasi insana bırakacaktı. O kadar ki, tükettikçe tükenecekti de farkında olamayacaktı. Tuzlu su içer gibi… İçtikçe susayacaktı. Dünün ilim, medeniyet, insani değerler kavramlarının yerini devlet, demokrasi, kâr-zarar, marka, moda, tüketim vb. şeyler alacaktı. Modernitenin muskaları ismine mazhar olan kredi kartları artık Mü’min kardeşlerden daha çok ihtiyaç ve güven duyulan bir unsur olacaktı ve daha neler neler… Evet! Neden problemlerin ardı arkası kesilmiyordu. Yoksa bir problematör vardı da biz mi bilmiyorduk. Hayır hayır! Modernite insanı sırf güce çevirmek için, insanın ruhunu olabildiğince budarken, dinin hayatımızdan soyutlanışı yavaş yavaş gerçekleştirilirken biz oradaydık ve biz…  Şeklinde bir cümle daha mı rasyonel ve ilmidir?                 

Modernizmin bırakıtlarından azade kalınamamasının ilerisinde küresel ölçekte sorunlarda peyda oldu. Genel anlamda Küreselleşme ve kimlik sorununa el ayak olan unsur modern diye adlandırılan dönemin kendisiydi. Güçlüyken, sinek vızıltısı gibi gelen ‘öteki’ kendini yenilemenin yolunu bulup dikelince, güçlü olmak aslında antrenmana gereksinim duymadan karşısına çıkacak olanı beklemekle aynı anlama geldi.  Bu da; getirdiği kimlik karmaşası ile birlikte, tek hayat, tek kültür ve medeniyet anlamında küreselleşme olgusuydu. ‘Küreselleşme ile birlikte evrensel bir kültür mü oluşmakta, yoksa bir kültür emperyalizmi mi gerçekleşmektedir.’ Şeklinde bir soru böyle bir düşünceye karşı haklı olarak yöneltilebilir. Şu sıralar küreselleşme, globalleşme, adını verdikleri küçük köyün hayat tarzı küresel bazda modern(!) diye takdim edilen muzır bir hayat anlayışından başka bir şey değildir. Yani küreselleşme istekleri ve bunun kaçınılmaz oluşu vurgularıyla hedeflenen tahrifatçı ehl-i kitabın sun-i, ruhsuz makineleri soğukluğunda bir hayat tarzı değil midir?  Korkmayalım, kendimize güvenelim ve küresel bir hayata merhaba diyelim. ‘Peki!  Niçin ve nasıl?’ diye fazla da kurcalamayalım. Çünkü birileri bu hayatı iyiliğimiz için(!) test edip onayladı ve yaşadı. Bize düşen hep beraber modern bir hayatın kucağına bırakıvermek kendimizi.

Şunu unutmamakta fayda olacağı kanısındayız; Müslüman toplumun modernizme alternatif araması veya karşısına onun gittiği yoldan daha hızlı ilerlemek koşuluyla giderek dikelmesi yeni fecaat durumları yaratmaktan başka bir şey değildir. Müslümanların yol örnekliği vardır ve bu konuda başkalarına muhtaç ta değildirler. Zaten gerçekte modernist aklın Müslüman akıl üzerinden islama saldırışının rüzgâra karşı tükürmekle eşdeğer olduğunu biliyoruz. Kendini övmesi ise yalnızca maskelenmiş bir utancı hatırlatır bizlere.

Hayatımıza ait olmayan değerleri başkalarından aldığımızda, bunların ancak hayatımızı ezmeye yaradığını öğrendik. “Batılı bir gözlemciye bizim medeniyetimiz tamamen metafizik görünür. Tıpkı sağır birisine piyano çalmanın sadece parmak h...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Modernizm ile yüzleşme
« Posted on: 20 Nisan 2024, 00:12:03 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Modernizm ile yüzleşme rüya tabiri,Modernizm ile yüzleşme mekke canlı, Modernizm ile yüzleşme kabe canlı yayın, Modernizm ile yüzleşme Üç boyutlu kuran oku Modernizm ile yüzleşme kuran ı kerim, Modernizm ile yüzleşme peygamber kıssaları,Modernizm ile yüzleşme ilitam ders soruları, Modernizm ile yüzleşmeönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes