๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ => Dini makale ve yazılar => Konuyu başlatan: Halis_52 üzerinde 12 Eylül 2011, 03:49:34



Konu Başlığı: İslam Kadına Güzel Şekilde Muamele Etmeyi Emreder
Gönderen: Halis_52 üzerinde 12 Eylül 2011, 03:49:34
İslam, Kadına Güzel Şekilde Muamele Etmeyi Emreder
 

Anneye saygı: Ebu Hureyre (r.a.) anlatıyor: "Bir adam Rasulullah'ın huzuruna geldi ve: "Ey Allah'ın Rasulü! Öncelikle iyilik yapmama daha çok kim layıktır?" diye sordu. Rasulullah: "Annendir" dedi. (Adam) "Sonra kim?" diye sordu. Rasulullah: "Annendir" dedi. Adam "Sonra kim?" diye sordu. Rasulullah: "Annendir" dedi. Adam: "Sonra kim?" dedi. Rasulullah: "Sonra babandır" buyurdu.[190]

Kız kardeşi gözetmek: Hz. Aişe'den gelen bir hadiste Rasulullah şöyle buyuruyor: "Ümmetimden kim üç kız çocuğa veya üç kız kardeşe bakıp yetiştirir ve onlara güzel muamelede bulunursa onlar ateşle kendisi arasında bir perde olurlar. "[191]

Hanımın haklarını gözetmek: Hz. Ebu Hureyre anlatıyor: "Rasulullah: 'Kadınlara iyi muamele etmenizi vasiyet ediyorum' buyurdu."[192]

Rasulullah'ın şu sözü de bunu pekiştirir: "Sizin en hayırlınız, ailesine güzel davranandır. İçinizde ailesine en güzel davranan benim."[193]

Kız çocuklarını gözetmek:Urve b. Zübeyr anlatıyor: "Peygamberimizin hanımı Hz. Aişe Urve ile konuşup ona şöyle diyor: 'Bana, iki kızıyla beraber bir kadın geldi ve benden yiyecek birşey istedi. Yanımda tek bir hurmadan başka birşey bulamadım. Onu da hemen kadına verdim. Kadın, hurmayı iki çocuğuna paylaştırdı, sonra da kalkıp dışarı çık­tı. Daha sonra Rasulullah içeri girdi ve ben olayı hemen ona anlattım.' Bunun üzerine Rasulullah: 'Bu kızlara kim yardımda bulunur, onlara samimi bir şekilde davranırsa, onlar kendisiyle cehennem arasında bir perde olur bu."[194]

Enes b. Malik (r.a.)'den şöyle rivayet edilmiştir: "Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurdular: 'Kim iki sahipsiz kız çocuğunu bulûğ çağına ulaşıncaya kadar yedirip giydirirse, o kişi kıyamet günü benimle şu iki parmak gibi yanyana olur."[195]

Cariyenin haklarını gözetmek: Ebu Bürde babasından naklederek anlatıyor. "Rasulullah: 'Kimin yanında köle bir kız bulunur da onun en güzel bir şekilde eğitim ve öğrenimini sağlar, terbiye eder daha sonra da onunla evlenirse, o kişi için iki mükafaat vardır' buyurdu."[196]

Müslüman kadının şahsiyetiyle ilgili ilkelerin bazılarını açıklayan sün­netteki nasslan sunduktan sonra, yeni, ya da daha önce bilinmeyen, yeni or­taya çıkan şeyi de ilave etmemiz gerekir. O da sünette, kadının ismi, özellikleri ve hakkındaki haberlerin zikredildiği bazı nassların sunulması-dır. Okuyucu: "Bunun kadının şahsiyetiyle ilgili ilkelerle ne ilişkisi var?"

diye sorabilir; buna hakkı da var. Bu soruya biz de şöyle cevap veririz: Bu nassları zikretmekteki maksadımız, bazı müslümanlar arasında asırlar boyu, kadınların isimleri, özellikleri ve onlara dair haberlerin zikredilmesi konusunda yapılan yanlışlığı reddetmektir. Onlar buna dayanarak, İslâmî edeptendir zannıyla kadınların bu özelliklerini hep gizlemek istemişlerdir.

Kadının isminin anılması: "Ensar'dan iki kişi geÜp Rasulullah'a selam verdiler. Rasulullah da onlara: 'Yavaş olun, Safıyye bint Huyey buradadır1 dedi."[197]

Haticenin kız kardeşi Hale bint Huveylid, Rasulullah'ın yanına girmek için izin istedi de Hatice'nin izin istemesini hatırladı. Bundan memnuniyet duyarak: "Allah'ım! Huveylid'in kızı Hale" dedi.[198]

Enes b. Malik'ten gelen bir hadiste şöyle rivayet edilir: "Enes'in ninesi Melike, yaptığı yemeği yemesi için Rasulullah'ı davet etti..."[199]

Rasulullah, Aişe'ye geldi ve: "Yanında biri var mı?" diye sordu. Hz. Aişe de: "Hayır, sadece Nesibe var. Kendisine gönderdiğin koyundan bir parça da bize getirmiş dedi."[200]

(Bunun üzerine Hz. Bilal: "... Ensardan bir kadın ve Zeyneb1 dedi. Rasulullah da: 'Hangi Zeyneb?1 diye sordu. Bilal: 'Abdullah b. Mes'ud'un hanımı'dedi).[201]

... Hz. Ömer, Hafsa'nın yanına geldi; Esma da oradaydı: "Bu kim?" diye sordu. Hafsa: "Umeys'in kızı Esma" dedi.[202]

Rasulullah'ın hanımı Ümmü Seleme anlatıyor: Eşlem kabilesinden Se-bia denilen bir kadın kocasının nikahı altındaydı. Kocası öldüğünde hami­leydi.

(Enes b. Nadr) şehid olunca vücudunda seksen küsur tane ok, mızrak ve darbe izi vardı. Enes'in kız kardeşi halam Rebi bint Nadr: "Onu ancak parmaklarından tanıyabildim" demiştir.[203]

Hz. Ebu Bekir, Zeyneb bint Muhacir isminde bir kadının yanına vard!.[204]

Erba' bint Üveys, Said b. Zeyd'e toprağını aldığı gerekçesiyle dava aç­tı.[205]

Kişinin babası olduğu halde zaman zaman annesine nisbet edilmesi kadın isminin zikredilmesi konusunda açık bir delildir. Gerek Rasulullah, gerekse ashab-ı kiram böyle kullanmışlardır.

Rasulullah, Süheyl b. Beyda'mn namazını ancak mescidde kılmıştır.[206]

Abdurrahman b. Avf anlatıyor: "Bedir günü ordu safları arasında idim. Bir ara baktım ki sağımda ve solumda yaşları küçük iki genç duruyordu. Onları telaşlı gördüm. Onlardan biri arkadaşı yokken: 'Amca, Ebu Cehli gösterir misin?' diye sordu. 'Ey kardeşimin oğlu Ebu Cehl'i ne yapacaksın?1 dedim. Genç: 'Allah'a söz verdim, eğer onu bulursam ya ben onu ya da o beni öldürecek1 dedi. Aynı şeyleri diğer genç de arkadaşı yokken bana sordu.' Abdurrahman b. Avf diyor ki: O iki gencin arasında olmak beni ne kadar mutlu etti ki derhal onlara Ebu Cehil'i gösterdim. İkisi birden şahin gibi üzerine atıldılar. Ebu Cehl'i yere serdiler. Bu iki genç Afra'mn çocuklarıy­dı."[207]

İbn Mes'ud der ki: "... İbn Ümmü Abd ailesinin ondan habersiz olduğu­nu mu sandınız?"[208]

Rasulullah şöyle buyurdu: "... Ümmü Mektum'un oğluna beni götürün.[209]

"... Abdullah b. Malik b. Buheyne'nin bildirdiğine göre Rasulullah namaz kılarken iki elinin arasını açardı[210]

Abdullah b. Malik b. Buheyne: Buheyne annesidir. Babası Malik b. el-Kaşb'dır. O annesine nisbet edilen kişilerden biridir. Muhabber adıyla tanı­nan ve arap kabilelerinin dilini inceleyen eserin sahibi Muhammed b. Habib'tir. Habib babasının adı değil annesinin adıdır. İlginç bir başka kişi de edip ve şair olan Keyrevan'lı Muhammed b. Şereftir. Şeref, annesinin ismi dir. Kitapları karıştınrsan annesinin ismiyle tanınan birçok adam bulur-sun.'[211]

İmam Nevevi, Müslim şerhinde der ki: "Bize İsmail, yani İbn Aliyye rivayet etti. Aliyye İsmail'in annesidir. Babası, İbrahim b. Senim el-Esedi'dir. Şu'be der ki "İsmail b. Aliyye fukahanın göz bebeği, hadisçilerin de efendisidir." [212]

Meşru sınırlar çerçevesinde kadının isminin, niteliklerinin ve vasıflarının anlatılması

Rasulullah anlatıyor: "Hz. İbrahim, hanımı Sare ile yola çıkar. Kralı veya zorba bir yöneticisi bulunan bir köye uğrarlar. Onlar hakkında İbrahim, kadınların en güzeli bir kadınla köyümüze geldi denir."[213]

Ebu Kilabe'nin Enes'ten rivayet ettiğine göre, Rasulullah bir yolculuğa çıkmıştı. Ümmü Süleym ve hanımlarından birinin devesini Ensece isminde bir köle götürüyordu. Rasulullah ona: 'Yavaş ol Ensece! Şişe taşıyorsun."[214] Ebu Kilabe diyor ki: "Rasululah'ın söylediği bu sözü bir başkası söylese onu ayıplardı.[215]

Şeyh İbn Badis der ki: "Burada Ebu Kilabe, ısrarla bu hadisi okuyanla­rın, kadınların kimi özelliklerini ifade eden bu kelimeleri kullanmadıklarını fakat Rasulullah'ın bu kelimeleri kullandığını; tabii bunu bir başkası kulla­nırsa, başkalarınca ayıplanacağını; ama, çirkin manası olmayan, kötü amaç­la kullanılmayan bu tür sözleri ağza almakta herhangi bir aybın olmadığını belirtmiş olmaktadır.[216]

Hz. Ömer Hafsa'ya :"Komşu kadının senden daha güzel olması seni aldatmasın...'[217]Müslim'in rivayetinde ise: "Ey kızcağızım! Güzelliği be­ğenilen şu kadına aldanma" demiştir.[218]

Rasulullah'ın hanımı Şevde bint Zem'a, bir gece yatsı namazına gitti. O, bir rivayete gören[219] uzun boylu bir rivayete göre deıı[220] cüsseli diğer bir rivayete göre ise kadınların en şişmanıydı.[221]

Ebu Süfyan Rasulullah'a şu teklifi yapmıştır: "Arap kadınlarının en güzeli, kızım Ümmü Habibe'dir. İstersen onu sana vereyim."[222]

... sonra Rasulullah kadınların yanına vardı, onlara öğüt verdi... alyanaklı iyi bir kadın ayağa kalktı."[223]

"Siyahî bir kadın, mescidi süpürdü. (Kadının vefatından sonra) Rasulullah kabrine vardı ve ona dua etti."[224]

"Uhud günü Hz. Aişe ve Ümmü Süleym'i ayaklarında halhal olduğu halde telaşla yürüdüklerini gördüm."[225]

"Uhud günü karşılaştığımız müşrikler kaçıştılar. Bu sırada kadınların ayaklarmdaki halhalları gözükecek derecede bacakları açılmış olarak hızla dağa tırmandıklarını gördüm."[226]

"Allah, Hayberlileri mahvetsin... Dihye'nin payına güzel cariye düş­müştü."[227]

"Fezare savaşına katıldık... Oklarımızı görünce durdular. Komutanlarının yanına vardım. Aralarında Fezare oğullarından üzerinde esmer kürk bulunan bir kadın, kadının yanında da Arapların en güzellerin­den bir kız vardı."[228]

"Rasulullah, Süheyl b. Beyda'nın namazını mescidin ortasında kılmış­tır." (Beyda, Süheyl'in bir sıfatıdır. İsmi Daa'd bint Cahdem'dir.'[229]

İbn Abbas bana dedi ki: "Sana cennetlik bir kadın göstereyim mi? 'Evet' dedim.' O halde şu siyah kadına bak1 dedi."[230]

Bu kadın Ümmü Zübeyr'dir. Rivayete göre Rasulullah, ona hacc-ı temettü yapabilme izni vermiştir. Bunun üzerine ashaba konuyu sormak için ona varın dendi. Ümmü Zübeyr'in yanına vardık. Baktık ki o kör ve iri yapılıydı.[231]

 (Ümmü Zer'in rivayet ettiği hadis) "Onbirinci kadın dedi: Kocam Ebu Zer'dir. O, ahlâklı, ne iyi insandır. Bakın o, iki kulağımı mücevherlerle hare­ket ettirir. Pazularım tombullaştı.. Ebu Zer'in kızı oldukça terbiyelidir. Babasına da anasına da itaat eder. O dilber kızın vücudu elbisesini doldurur. ... Bir gün Ebu Zer evden çıktı. Her tarafta süt tulumları yağ çıkarılmak için çalkalanmakta idi. Yolda bir kadına rastgeldi. Kadının yanında panter gibi çevik iki çocuğu vardı. Koltuğunun altından kadının memesiyle oynuyorlar di."[232]

Hafız b. Hacer, Ümmü Zer hadisini açıklarken şöyle söylemektedir. "Kadınların güzelliklerini, özelliklerini erkeğe anlatmada bir sakınca yok­tur. Fakat erkeğin tanımadığı biri olmalı. Anlatılması sakıncalı olan ise bilinen bir kadının özelliklerinin erkeğin yanında anlatılması ya da kasten bakmadan bilmeyecek Özelliklerini erkeğe anlatmaktır."[233]

Kadınla ilgili haberler

Cabir b. Abdullah anlatıyor: "Hz. Ebubekir, Rasulullah'ın huzuruna girmek istedi. Baktı ki insanlar kapının önünde oturmuşlar, kimse içeri giremiyor. Ebu Bekir'in içeri girmesine izin verildi. Hz. Ebubekir içeri girdi. Daha sonra Hz. Ömer izin istedi. Ona da izin verildi. O da içeri girdi. İçerde Rasulullah ve etrafında hanımları suskun bir vaziyette oturuyorlardı. Hz. Ebubekir, Rasulullah'ı güldürecek birşeyler söylemeyi düşündü. 'Ey Al­lah'ın Rasulü! Eğer Harice'nin kızı benden nafaka istemiş olsaydı derhal kalkar boynunu kırardım' dedi. Bunu duyan Rasulullah güldü ve: 'Baksana bunlar da benden nafaka istiyor' dedi. Bunun üzerine: 'Demek siz Rasulul-lah'ta olmayan şeyi istiyorsunuz' diyerek kızı Aişe'nin boynunu tuttu. Hz. Ömer de Hafsa'nın boynunu tutunca onlar: "Vallahi, artık Rasulullah'tan elinde olmayan şeyi istemeyeceğiz1 diye yemin ettiler."[234]

Sa'd b. Ebi Vakkas anlatıyor: "Hz. Ömer Rasulullah'm huzuruna gir­mek için izin istedi. Baktı ki Kureyş kadınları yüksek sesle Rasulullah'tan daha fazla nafaka istiyorlardı. Hz. Ömer içeri girince perdenin arkasına geç­tiler. Rasulullah gülmeye başladı. Rasulullah'ın güldüğünü gören Hz. Ömer: 'Ey Allah'ın Rasulü seni güldüren nedir?1 diye sordu. Rasulullah: 'Biraz önce yanımda duran şu kadınların, senin sesini duyunca perde arkasına kaçmaları hoşuma gitti.' O zaman Hz. Ömer: Ey Allah'ın Rasulü, sen heybetli olmaya daha layıksın1 diyerek peşinden de 'Ey kendilerine düşman olanlar! Demek benden çekiniyorsunuz da Allah Rasulü'nden çekinmiyorsunuz?1 dedi. Buna kadınlar: 'Doğrusun, Rasulullah'a nazaran sen daha katı, daha sertsin1 dediler. Bunun üzerine Allah Rasulü: "Allah'a yemin olsun ki, şeytan kesin­likle senin gittiğin yoldan gelemez. Seni görünce yolunu değiştirir' buyurdular."[235]

Hz. Aişe'nin bildirdiğine göre Rasulullah sefere çıkacağı zaman hanım­ları arasında kur'a çekerdi. Bu defasında kur'a Hz. Aişe ile Hz. Hafsa'ya çıkmıştı. Karanlık basınca Rasulullah, Hz. Aişe ile konuşarak gidiyorlardı. Bunu gören Hz. Hafsa, Hz. Aişe'ye: Gece sen benim deveme, ben de senin devene binsem de, sen bana ben de sana baksam olmaz mı?' dedi. Hz. Aişe "tamam" karşılığını verdi. Develere bindiler. Rasulullah, Hz. Aişe'nin bindi­ği deveye vardı; üzerinde Hz. Hafsa bulunuyordu. Ona selam verdi. Bir süre daha gittikten sonra mola verdiler. Mola yerinde Hz. Aişe, Rasulullah'ı göremeyince ayaklarını kuru otlara soktu ve: 'Ey Rabbim! Beni zehirleye­cek bir akrep ya da bir yılan peydah et de Rasulullah'a onu gücendirecek birşey yapmayayım' dedi.[236]

Hz. Enes anlatıyor: "Hanımlarından biri Rasulullah'm yanındaydı. Rasulullah'a, Ümmü'l-mümininden biri bir kap yemek gönderdi. Rasulullah'la beraber olan hanımı kızarak yemek getiren hizmetçinin eline vurdu. Yemek döküldü dağıldı. Rasulullah, önce kap kırıklarını topladı, sonra ayrı bir kaba yemeği topladı ve 'anneniz beni aldattı' buyurdu. Evinde bulunduğu hanımı yeni bir kap getirinceye kadar hizmetçiyi yanında tuttu. Sağlam kabı, kabı kırılan hanımına gönderdi. Kırık kap orada kaldı."[237]

Hz. Enes der ki: "Rasulullah'm dokuz hanımı vardı. Bir şey vereceği zaman hepsine verirdi. Hanımları her gece, Rasulullah ile bir odada toplanır­lardı. Sıra Hz. Aişe'nin evine gelmişti. Zeyneb içeri girdi. Rasulullah, elini ona uzattı. Hz. Aişe 'O Zeyneb'dir' deyince Rasulullah derhal elini çekti. Bunun üzerine tartışma başladı. Söz uzadı gitti. Bu esnada namaz yaklaşmış­tı. Hz. Ebubekir Rasulullah'a uğradı. Evdekilerin konuşmalarını duyunca: 'Ey Allah'ın Rasulü! Onların ağzına toprak at da namaza gel!' diye seslendi. Rasulullah namaza gitti. Hz. Aişe: 'Şimdi Rasulullah namazını bitirir. Ebubekir gelir bana yapacağını yapar' dedi. Rasulullah namazı bitirince E-

bubekir geldi, Hz. Aişe'ye çok ağır laflar ederek, 'Bir daha böyle yapar mısın?1 diye hiddetlendi."[238]

Hz. Aişe anlatıyor: "Rasulullah'ın hanımları iki gruba ayrılmışlardı. Aişe, Hafsa, Safiyye ve Sevde'nin bulunduğu grup, diğeri ise Ümmü Sele­me ve diğer hanımlarının bulunduğu grup. Müslümanlar Rasulullah'ın Hz.Aişe'yi sevdiğini bilirler. Rasulullah'a hediye vermek isteyen müslü-manlar Rasulullah'a vermesi için önce Hz. Aişe'ye verirlerdi. Hediye gönde­rildiğinde eğer Rasulullah, Hz. Aişe'nin evinde ise doğrudan oraya gönderir­lerdi. Ümmü Seleme onların dediklerini Rasulullah'a söyledi. Rasulullah ona hiçbir şey demedi. Diğer hanımları Ümmü Seleme'ye sordular. O "bana birşey demedi" dedi. Ümmü Seleme'ye onunla konuş, dediler. Ümmü Seleme kendisine sıra gelince yine Rasulullah'la konuştu. Rasulullah yine birşey demedi. Diğer hanımları Ümmü Seleme'ye durumu sordular. Ümmü Seleme bana birşey demedi, dedi. Ona Rasulullah seninle konuşuncaya dek onunla konuş, dediler. Sıra Ümmü Seleme'ye yeniden gelince Rasulullah ona Aişe konusunda beni sıkıştırmayın. Çünkü vahiy bana sadece Aişe'nin örtüsünde iken geldi, dedi. Ümmü Seleme der ki: "Allah'ın Rasulüne eziyet etmekten Allah'a tevbe ederim. Sonra bu gurup Rasulullah'ın kızı Fatıma'yı çağırdılar. Onu Rasulullah'a gönderdiler. Rasulullah'a "Hanımların Ebu Bekir'in kızı konusunda senden adalet istiyorlar demesini söylediler. Rasulullah Fatıma'ya: 'Ey kızım! Benim sevdiğimi sen de sevmez misin?' diye sordu. Fatıma 'Evet severim' karşılığını verdi. Bundan sonra Fatıma, kadınların yanına döndü ve onlara anlattı. Rasulullah'a tekrar gitmesini söyledüerse de o bunu kabul etmedi. Bunun üzerine Zeyneb bint Cahş'ı gönderdiler. Rasulullah'ın yanına vardı, kaba davranarak 'Ebu Kuhafe'nin oğlunun kızı hakkında hanımların senden adalet istiyor' diye bağırdı. Oturmakta olan Aişe'nin yanına vardı ona söyledi. Bu esnada Rasulullah, karşılık verir mi diye Aişe'ye bakıyordu. Ravi diyor ki Aişe, Zeyneb'e karşılık verince Zeyneb sustu. Zeyneb diyor ki: 'Rasulullah Aişe'ye baktı da: "O, Ebu Bekir'in kızıdır" dedi.[239]

Hz. Aişe anlatıyor: "Onbir kadın oturmuş, kocalarının hal ve şanından birşey saklamadan birbirlerine bildireceklerine söz vermişler.

Birinci kadın demiştir ki: Benim kocam, taşlık bir dağ başındaki arık bir devenin etidir. Kolay değil ki çıkıla, semiz değil ki insanlar tarafından nakledile.

İkinci kadın der ki: Kocamın halini ifade edemem. Onun kötülüklerini sayacak olursam, gizli aşikar her halini ortaya dökmek zorunda kalacağım. Bu ise imkânsızdır.

Üçüncü kadın da der ki: Benim kocam upuzun bir sefihtir. Ayıplarını söylesem beni boşar. Susarsam beni salıverir.

Dördüncü kadın der ki: Kocanı Necid sahrasının gece hayatı gibidir. Ne sıcaktır ne soğuk. Evmizde ne korku ne de kırgınlık vardır.

Beşinci kadın da der ki: Kocam evine geldiğinde sanki avdan gelen bir parstır. Evden çıkınca arslan olur. Evdeki masrafımı hiç sormaz.

Altıncı kadın da der ki: Kocam oburdur. Yemek yerken siler süpürür. İçerken de su kabını kurutur. Yatarken de yorganına bürünür tek başına u-yur. Kederimi anlamak için elini elbiseme sokmaz.

Yedinci kadın dedi ki: Kocam, erkeklik vazifesini yapamayan aciz ve işini bilmez ahmak bir kişidir. Her dert onun derdidir. Bağımı yarar, vücudumu yaralar. Her şey onun vurmak, yarmak aletidir.

Sekizinci kadın dedi ki: Onun vücuduna dokunmak tavşana dokunmak kadar yumuşaktır. O güzel kokulu bir nebat gibi güzel kokar.

Dokuzuncu kadın da dedi ki: Kocam şerefli bir insandır. Boyu uzundur. Ocağı sürekli tüter. Kapısı daima açıktır. Sık sık misafiri gelir.

Onuncu kadın da dedi ki: Kocam, Malik'tir. Malik ne demek? Aklınızdan geçen her hayra malik ve sahiptir. Bir sürü develeri vardır. Fakat yaydım yerleri azdır. Develer ud sesi duyunca boğazlanacaklarını anlarlar. (Evine gelen misafirlere ud çalar peşinden de deve keserdi)

Onbirinci kadın da dedi ki: Kocam Ebu Zerr[240]dir. Ne ahlaklı biridir. O, iki kulağımı mücevherlerle donattı. Pazularım tombullaştı. Beni sevinçli kıldı, yüceltti. O beni Şık denilen bir dağ kenarında küçük koyun sürüsü olan bir kabile içinde buldu. Sonra beni, atları kişner, develeri böğürür, ekinleri sürülüp deneleri ayrılır, müreffeh bir topluma getirdi. Ona ne söylesem reddedilmem. Sabaha kadar uyurum. Bol süt içerim, artık içecek halim kalmaz.

Ebu Zerr'in anası var. Bu kadın ne mübarek bir kadındır. Zahire anbar-lan, eşyasını koyduğu hararları çok büyüktür. Evi de geniştir.

Ebu Zerr'in oğlu, bilseniz, ne zerafetli gençtir. Yattığı yer kılıcı çekil­miş kın gibidir. Düzgün ve boylu poslu olup karnı çıkık değildir.

Ebu Zerr'in kızı, o terbiyeli kızdır. Babasına itaatlidir. Anasına da itaatlidir. O dilber kızın vücudu elbisesini doldurur. Güzelliği ile edep ve iffet sahiplerinin hayretlerini üzerine çeker.

Ebu Zerr'in cariyesi, o ne sadakatli cariyedir. Ailevi sırlarımızı kimseye söylemez. Azığımızı israf etmez. Evimizde çörçöp bırakmaz, temiz tutar. Namusludur, evimize kir getirmez."

Ümmü Zerr' devam ediyor: "Bir gün Ebu Zerr1 evden çıktı. Her tarafta süt tulumları, yağ çıkarılmak için çalkalanmaktaydı. Yolda bir kadına rast-geldi. Kadmın yanında pars gibi çevik iki çocuk vardı. Annelerinin göğsün­de oynuyorlardı. Kocam bu kadını sevmiş olmalı ki beni boşadı, onunla ev­lendi. Ondan sonra ben şeref sahibi bir adamla evlendim. O fütursuz yürür. En güzel ata binerdi ve Hat (Bahreyn'in sahil kısımları) mamulü olan mızra­ğını ahr, akşam üzeri deve ve sığır cinsinden birçok hayvanı önüne katıp bana gelirdi. Getirdiği her hayvana karşılık hayvanlardan, kölelerden, cariyelerden birer çift verirdi. Bu kocam da bana: 'Ey Ümmü Zerr! İstediğin gibi ye iç. Akrabalarına dağıt.' Ümmü Zerr diyor ki: 'Böyle olmasına rağmen ikinci kocamın bana verdiği şeyleri bir araya getirsem Ebu Zerr'in en küçük kabını doldurmaz. [241]'Ravi Aişe diyor ki: 'Rasululah, 'Ey Aişe! Ümmü Zerr'e göre Ebu Zerr neyse, sana göre de ben oyum, buyurdu." [242]


Kaynaklar:
[190] Buhari, Kitabul-Edeb, c. 13, s. 4. Müslim, Kitabul-Birr ve's-Sda vel-Adab, c. 8, s. 2.
[191] Beyhaki, Şuabil-İman. Bkz.: Sahihul-Camiü's-Sağir, No: 5248.
[192] Buhari, Kitabu'n-Nikâh, c. 11, s. 162. Müslim. Kitabü'r-Rada, c. 4, s. 178.
[193] Sünen-i İbn Mace, Kitabü'n-Nikâh, Hadis No: 1977. Ayrıca bkz.: Sahih-i İbn Mace, Hadis No: 1608; Sahihu'l-Camiis-Sağir, Hadis No: 3309.
[194] Buhari, Kitabu'1-Edeb, c. 13, s. 33.
[195] Müslim, Kitabu'1-Birr ve's-Sıla vel-Adab, c. 8, s. 38.
[196] Buhari, Kitabu'n-Nİkâh, c. 11, s. 38.
[197] Buhari, Kitabu'l-İtikaf, c. 5, s. 82. Müslim, Kitabu's-Selam, c. 7, s. 8.
[198] Buhari, Kitabu'l-Menakıb, c. 8, s. 40. Müslim, Kitabu Fedaili's-Sahabe, c. 7, s. 134.
[199] Bahan, Kitabu's-Salat, c. 2, s. 35. Müslim, Kitabu'l-Mesacid, c. 2, s. 127.
[200] Müslim, Kitabu'z-Zekât, c. 3, s. 120.
[201] Buhari, Kitabu'z-Zekât, c .4, s. 70. Müslim, K. ez-Zekat, c. 3, s. 80.
[202] Buhari, KitabuVTalak, c. 6, s. 24. Müsim, Kitabu't-Talak, c. 4, s. 101.
[203] Müslim, Kitabul-İmare, c. 6, s. 46.
[204] Buhari, Kitabu'l-Menakıb, c. 8, s. 48,
[205] Buhari, Kitabu Bed'il-Halk, c. 7, s. 104. Müslim, Kitabu'l-Musakat, c. 5, s. 58.
[206] Müslim, Kitabu'l-Cenaiz, c. 3, s. 62.
[207] Buhari, Kitabu'l-Megazi, c. 8, s. 110.
[208] Müslim, Kitabu's-Salatil-Müsafirin, c. 2, s. 205.
[209] Müslim, Kitabu't-Talak, c. 4, s. 197.
[210] Buhari, Kitabu's-Salat, c. 2, s. 423. Müslim, Kes-Salat, c. 2, s . 53.
[211] Bkz: İhkamul-Ahkam şerhu Umdetil Ahkam, c. 1, s. 208
[212] BkzrA.g.e. c. 1, s. 66.
[213] Buhari, Kitabu'1-Büyu', c. 5, s. 316. Müslim, Kitabu'l-Fedail, c. 7, s. 98.
[214] Buhari, Kitabu'1-Edeb, c. 13, s. 162. Müslim, Kitabu'l-Fedail, c. 7, s. 79.
[215] Buhari, Kitabu'1-Edeb; c. 13, s. 216; Müslim, Kitabu'l-Fedail; c. 7, s. 78.
[216] Bkz: tbn Badis, Hayatı ve Eserleri adlı kitabı, c. 2, s. 149-150.
[217] . Müslim, Kitabu't-Talak, c. 4, s. 195.
[218] Buhari, Kitabu'n-Nikâh, c. 11, s.191. Müslim, Kitabu't-Talak, c. 4, s. 193.
[219] Buhari, Kitabu't-Tefsir, c. 10, s. 150. Müslim, Kitabu's-Selam, c. 7, s. 7.
[220] Müslim, Kitabu's-Selam, c. 7, s. 6.
[221] Buhari, Kitabu'1-Vüdu, c.l, s. 259. Müslim, Kitabu's-Selam, c. 7, s. 7.
[222] Müslim, Kitabu Fedail-is Sahabe, c. 7, s. 171.
[223] Müslim, Kitabu Salati'I İdeyn, c. 3, s. 19.
[224] Buharı, Kitabu's-Salat, c. 2, s. 99. Müslim, K. el-Cenaiz, Kab c. 3, s. 56.
[225] Buhari, Kitabu'l-Cihad, c. 6, s. 418. Müslim, K. el-Cihad, c. 5, s. 196.
[226] Buhari, Kitabu'l-Meğazi, e. 8, s. 253.
[227] Müslim, Kitabu'n-Nikâh, c. 4, s. 147.
[228] Müslim, Kitabu'l Cihad ve's-Siyer, c. 5, s. 150.
[229] Müslim, Kitabu'l-Cenaiz, c. 3, s. 63.
[230] Buhari, Kitabu'l-Merda, c. 12, s. 218.
[231] Müslim, Kitabu'1-Hac, c. 4, s. 55.
[232] Buhari, Kitabu'n-Nikâh, c. 11, s. 176. Müslim Kitabu Fedail-is Sahabe, c. 7, s. 139.
[233] Fethu'1-Bari, c. 11, s. 186.
[234] Müslim, Kitabu't-Talak, c. 4, s. 187.
[235] Buharı, Kitabu Bed'i'1-Halk c. 7, s. 152. Müslim, Kitabu Fedail-is Sahabe, c. 7, s. 115.
[236] Buhari, Kitabu'n-Nikâh, c. 11, s. 223. Müslim, Kitabu Fedail-is Sahabe, c. 7, s. 138.
[237] Buhari, Kitabu'n-Nikâh, c. 11, s. 237.
[238] Müslim, Kitabu'n-Nikâh, c. 4, s. 173.
[239] Buhari, Kitabu'1-Hibe, c. 6, s. 133. Müslim Kitabu Fedaili's-Sahabe, c. 7, s. 135.
[240] Ze-ra-ayn harfleriyle. Bu, meşhur sahabi Ebu Zerr değildir.
[241] Buhari, K. en-Nikâh, aileyle güzel geçinme babı, c. 11, s. 164. Müslim, K. Fedailü's-Sahabe, Ümmü Zerr hadisi babı, c.7, s. 139.
[242]Abdülhalim Ebu Şakka, Tahrirü’l Mer’e İslam Kadın Ansiklopedisi, Denge Yayınları: 1/115-125.