> Forum > ๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ > Dini Konular > Dini makale ve yazılar  > İslâm ın gayrimüslimlerin mabetlerine bakışı
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: İslâm ın gayrimüslimlerin mabetlerine bakışı  (Okunma Sayısı 915 defa)
15 Ekim 2010, 15:15:48
Sümeyye

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 29.261



Site
« : 15 Ekim 2010, 15:15:48 »



İslâm'ın Gayrimüslimlerin Mabetlerine Bakışı


Tarih boyunca pek çok kültür ve inanç, çeşitli milletlerin hâkimiyeti altına girmiş ve belli bir güce erişinceye kadar da onların idaresi altında yaşamak zorunda kalmıştır. Farklı inanç ve kültürler üzerinde hâkimiyet kuran kimi milletler, ‘öteki’ (olarak kabul ettikleri) milletleri dinî ve kültürel açıdan kendilerine tâbi kılmak istemişler ve dolayısıyla inanç ve kültürlerini zorla değiştirmeye kalkışmışlardır. Bu husus, tarihin çok sık şahit olduğu bir hakikattir. Meselâ, Hristiyanlığın yeni yayılmaya başladığı dönemlerde putperest Romalıların Hristiyanlara yaptığı zulümler, Sâsânîlerin Ermenileri ateşe tapmaya zorlamaları, Yahudi Himyer Krallığı’nın Hristiyanlara dinlerini değiştirmeleri için uyguladığı akıl almaz baskı ve zulümler, Endülüs’te Hristiyanların Müslümanlara karşı uyguladıkları etnik ve dinî maksatlı soykırım, Doğu’nun İslâmlaşmasını ve kültürel zenginliğini hazmedemeyen Hristiyan Batı’nın düzenlediği Haçlı Seferleri, dinler ve kültürler arası ilişkilerde yaşanan kötü örneklerden sadece bir kaçıdır…

Nazarî ve fikrî plânda kabul edilen hak ve hürriyetlerin uygulamada nasıl bir işleyişe sahip olduğu hep merak edilen bir husustur. Zîrâ bir toplumda dinî müsamahanın varlığı sorgulandığında, öncelikle bakılması gereken iki temel parametre vardır: Bunlardan biri, mabetler, diğeri de o dinin eğitim ve temsilinden sorumlu din adamlarıdır. Bu iki unsura karşı saygı gösterilip gösterilmediği ve hâkim zümre karşısında korunup korunmadığı hususu, dinî müsamahanın en belirgin göstergesidir. Bu makalede, dinî müsamahanın alâmet-i farikası olarak görülen bu iki unsurdan biri olan mabetler ele alınacak ve İslâm’ın gayrimüslimlerin mabetlerine bakışı incelenecektir.

Kur’ân-ı Kerîm’e Göre Mabetlerin Konumu


Mabetler, ilk insan ve ilk toplumdan itibaren dine bağlılığın, Yaratıcı’ya kul olma şuurunun ve ubûdiyet duygularının en belirgin tezahürü konumundadır. Dolayısıyla korunması ve saygı gösterilmesi gereken mekânlardır. Bununla birlikte yaratılış itibariyle insan, varlık hiyerarşisinde düşüncesi, inancı ve duygularıyla her zaman üstün bir yere sahip (varlığın göz bebeği/özü/esası) olarak kabul edilmiştir. Diğer varlıklardan farklı olarak bu kabiliyetini geliştirmek ve inanma ihtiyacını karşılamak maksadıyla da inandığı değerleri yaşayabileceği, Yaratıcı’sına dua ve ibadetlerini arz edebileceği hususî bir mekânın özlemini hep hissetmiştir.

İslâm’ın nazarında Kâbe, insanlığın atası (Ebu’l-beşer) Hz. Âdem ile eşi Hz. Havva’nın yeryüzüne gönderilmesiyle birlikte, melekler tarafından inşa edilmiş en eski mabettir. Kâbe, keyfiyeti beşere meçhul, Allah’a (cc) malum olan Beyt-i Ma’mûr adlı semavî yüce bir mekânın yeryüzündeki izdüşümü üzerine kurulmuştur.1 Dolayısıyla insanoğlu, hiçbir dönemde mabetsiz kalmamış, Yüce Yaratıcı’nın adının anıldığı, ilâhî duyguların coşkun bir biçimde Kendisi’ne arz edildiği mabetler her zaman mevcut olmuştur. Kur’ân-ı Hakîm’in sarih beyanına göre Kâbe, yeryüzünde inşa edilen ilk mabet ve ilk ibadet mahallidir:

لِلنَّاسِ لَلَّذِي بِبَكَّةَ مُبَارَكًا وَهُدًى لِلْعَالَمِينَ إِنَّ أَوَّلَ بَيْتٍ وُضِعَ

“İbadet yeri olarak yeryüzünde yapılan ilk mabet Mekke’deki Kâbe olup, pek feyizlidir, insanlar için hidâyet rehberidir.”(Âl-i İmrân, 3/96). Hz. Âdem ve onun zürriyetinden gelenler onu tavaf etmişler, Hz. Nûh döneminde yaşanan Tufan esnasında semaya yükseltilmiş,2 daha sonra Hz. İbrahim ve oğlu Hz. İsmail tarafından yeri tespit edilerek tekrar inşa edilmiştir. (Hâc, 22/26-29)

Kaynağı vahiy ve peygamberlik geleneğine dayalı bütün inanç sitemlerinde mabetlerin varlığı, bir zaruret olarak kabul edilir. Kur’ân-ı Kerîm’de de, diğer din mensuplarının mabetlerinin varlığı bir vâkıa olarak kabul edilmiş ve bu mekânlara karşı gösterilmesi gereken tavrın nasıl olması gerektiğine işaret edilmiştir:
“O müminler ki tamamen haksız yere, sırf ‘Rabbimiz Allah’tır!’ dediklerinden ötürü yerlerinden yurtlarından kovulmuşlardı. Eğer Allah insanların bir kısmının zararını diğer bir kısmı ile savmasaydı manastırlar, kiliseler, havralar ve Allah’ın adının çokça anıldığı mescitler yıkılır giderdi. Dinine yardım edene Allah da elbette yardım edecektir. Muhakkak ki Allah pek kuvvetlidir, mutlak gâliptir.” (Hac, 22/40)

Nüzul seyrine bakıldığında ilk bakışta bu âyet, Müslümanlara, kendilerini savunmak suretiyle dinlerini ve mabetlerini korumaları gerektiğini ve ayrıca diğer dinlerin ve mabetlerin de buna dâhil edildiğini ifade etmektedir. Yine âyette mescitlerden bahsedildiği hâlde Müslümanların o gün Kubâ ve Medine Mescidi dışında mescitlerinin bulunmayışı ve ayrıca Mekkelilerin de henüz fiilî saldırılarının başlamamış olması dikkat çekici bir durumdur. Bununla birlikte daha önceki tarihî vetirede, bazı din mensuplarının diğer dinlerin mabetlerine yönelik saldırılarının bulunduğu da bilinmektedir. Meselâ Fîl Sûresi’nde bahsedildiği üzere, Yemen Kralı Ebrehe Kâbe’yi yıkmak maksadıyla Mekke yakınlarına kadar gelip ordusunu konuşlandırmış, fakat Yüce Allah, bu mukaddes mekânı korumak maksadıyla üzerlerine ebâbil (sürü sürü kuşlar) göndermiş ve bunlarla Ebrehe ordusunu helâk etmiştir. (Fîl, 105/1–5) Söz konusu ettiğimiz Hac Sûresi 40. âyetin, Yahudiler için hem bir ibadet mahalli, hem de bir eğitim müessesesi olan Beytü’l-midrâs adlı mabedin bulunduğu Medine’de nazil olması da ayrıca ehemmiyet arz etmektedir. Dolayısıyla âyetin yorumunu, sadece Müslümanların kendi mabetlerini koruma sorumlulukları bulunduğu şeklinde yorumlamak eksik bir anlama olacaktır.3

Ayrıca Kur’ân’da, “Allah’ın mescitlerinde Allah’ın adının anılmasını engelleyip oraların ıssız ve harap hâle gelmesine çalışanlardan daha zalim kim olabilir? Bunlar oralara ancak korka korka girebilirler. Onlar için dünyada zillet, âhirette ise müthiş bir azap vardır.” (Bakara, 2/114) buyrulmaktadır. Müfessirlerin beyanına göre bu âyet, Hz. İsa’dan 70 yıl sonra Romalılar tarafından Kudüs’ün zapt edilerek şehrin yakılıp yıkılmasına, Beytülmakdis’in tahribine ve bütün Tevrat nüshalarının imha edilmesine işaret etmektedir. Abdullah b. Abbas’ın şu ifadeleri de bunu gösterir: “Roma hükümdarlarından Titos, Kudüs’e hücum etmiş, halkı kılıçtan geçirmiş, kadın ve çocukları esir almış, Tevrat nüshalarını yaktırmış, Beytülmakdis’i tahrip ederek mabedin içinde domuz kesip katliam yapmıştır…”4 Elmalılı Hamdi Yazır bu âyete şöyle bir açıklama getirir: “Âyetin siyâkı hem Yahudi, hem Hristiyan ve hem de müşriklere temas ederek, mescitlerin hürmet hakkını umumileştirmiştir. Hangi dinden olursa olsun, hattâ isterse dinsiz ve putperest olsun, Allah’ın adı anılan mescitlere, mabetlere herkesin saygılı olması gerektiği vurgulanmıştır. Bu suretle Mekke müşriklerinin Resûlüllah’a ve Müslümanlara Kâbe’de ibadet etmeyi yasaklamaları, baştan sona mescitler hakkında yapılmış ve yapılacak engelleme ve yıkımlar cümlesine dâhil olan bir zulüm şeklidir.”5

Bu âyetin nüzûlü her ne kadar hususî bir sebebe dayanmış olsa da bu durum âyetin daha genel bir mânâya hamledilmesine mâni değildir. Buna göre âyette, geçmişte veya gelecekte mabetlerde Allah’a ibadet edilmesini engelleyen ve oraların maddî veya mânevî anlamda yıkılıp harap olmasına yol açanlar kınanmaktadır. Zîrâ mabetler temelde, insanın Yaratıcı’sıyla ilişkisini sağlama ve kulluk bilincini her daim canlı ve daimi kılmada önemli bir fonksiyon yerine getirmek maksadıyla inşa edilmiş mukaddes mekânlardır. Bu sebeple âyette verilen asıl mesaj da mabetlerin dokunulmazlığının ve ibadet etme hürriyetinin sağlanmasıdır. Bu temel yaklaşım dolayısıyla Kur’ân, “içinde Allah’ın adının anıldığı” mescitlerle birlikte kiliselere ve havralara da saygı gösterilmesi gerektiğine işaret etmektedir (Hac, 22/40).6

Müfessirlerin büyük bir kısmı, mabetlerin korunmasıyla alâkalı bu âyetleri yorumlarken şu hususa da vurgu yapmışlardır: Allah, Müslümanlar eliyle müşrikleri engellemiş hem mescitleri, hem de diğer dinlere ait mabetleri mütecaviz kimselere karşı korumuştur. İslâm’ın ortaya koyduğu bu yaklaşımla hem zimmîler korunmuş, hem de mabetleri emniyet altına alınmıştır.

Sünnet-i Seniyyeye Göre Mabetlerin Konumu

Mabetlere saygı ve onların korunmasıyla alâkalı mezkûr âyetin nasıl tatbik edildiği hususu, Allah Resulü’nün gayrimüslimlerle akdettiği zimmet anlaşmalarında ve bunlara göre gerçekleştirilen icraatlarda açıklığa kavuşmaktadır. Bu nebevî tatbikatlar sayesinde, Müslümanların dinin naslarını yanlış anlamaları da ortadan kaldırılmış olmaktadır. Bilindiği gibi Resûlüllah (sas) Medine’ye hicret ettiği esnada orada Arap kabileleriyle birlikte Yahudiler de meskûn durumdaydı. Yahudilerin Medine’de hem bir mabet (havra), hem de bir eğitim öğretim müessesesi olarak kullandıkları Beytülmidrâs adlı mekânları vardı. Beytülmidrâs, Yahudi kültüründe ‘eğitim-öğretim yeri’ mânâsında kullanılmaktadır. Dinî vecibelerin yerine getirildiği mabet ve sinagogun dışında Bet (ha)-Midraş müstakil ve mukaddes bir müessese kabul edilmiş, hatta Tevrat’ın yüceltildiği yer olarak görüldüğünden sinagogdan üstün sayılmıştır.7 Peygamber (sas), Beytülmidrâs’ın Yahudiler üzerindeki tesirli konumunu dikkate alarak oraya gitmiş ve onları orada İslâm’a davet etmiştir.8 Ayrıca Yahudiler tarafından kendisine, zina eden iki yahudiye nasıl ceza vermek gerektiği sorulduğunda da Beytülmidrâs’a gitmiş ve Yahudileri Allah’ın kitabını kabule davet ederek zâniler hakkında recm cezasının uygulanmasını istemiştir.9 Allah Resûlü, Medine’ye hicretin henüz ikinci yılında Yahudilerle bir anlaşma akdetmiş ve bu anlaşmanın mad...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: İslâm ın gayrimüslimlerin mabetlerine bakışı
« Posted on: 29 Mart 2024, 18:58:42 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: İslâm ın gayrimüslimlerin mabetlerine bakışı rüya tabiri,İslâm ın gayrimüslimlerin mabetlerine bakışı mekke canlı, İslâm ın gayrimüslimlerin mabetlerine bakışı kabe canlı yayın, İslâm ın gayrimüslimlerin mabetlerine bakışı Üç boyutlu kuran oku İslâm ın gayrimüslimlerin mabetlerine bakışı kuran ı kerim, İslâm ın gayrimüslimlerin mabetlerine bakışı peygamber kıssaları,İslâm ın gayrimüslimlerin mabetlerine bakışı ilitam ders soruları, İslâm ın gayrimüslimlerin mabetlerine bakışıönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes