> Forum > ๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ > Dini Konular > Dini makale ve yazılar  > İslâm da okuma ve yazma edebi
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: İslâm da okuma ve yazma edebi  (Okunma Sayısı 773 defa)
08 Ekim 2010, 14:55:13
Sümeyye

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 29.261



Site
« : 08 Ekim 2010, 14:55:13 »



İslâm'da Okuma ve Yazma Edebi

İslâmiyet her şeyden önce bir “İrfan”, bir “Hayâ”, bir “İffet ve Edep” medeniyetidir. Bundan dolayı, onun metinlerine de Edebiyat denirdi. Şimdi o edebi kaybettik, ismi kaldı.


Tefsir, hadis ve benzeri İslâm kaynaklarına baktığımızda, oldukça bariz şekilde bir edep gözümüze çarpar. “Allah” lafzının her geçtiği yerde, mutlaka bir övgü, Hz. Peygamber’in ismi zikredildiği yerde bir saygı ve sena sergilenir. Bu mübarek ismin başına “Hazret” demekle, saygı; sonuna “aleyhissalâtu vesselam” demekle “sena” ifadeleri yer alır. Sahabî ve Hak dostları için de değişik saygı ifadeleri kullanılır.

Ehl-i ilim, bizzat Kur’an ve hadislerden gelen bir emirle, bu saygı ifadelerini yazma gayretine girmişlerdir. Yalnız kültürümüzde değil, diğer kültür ve din saliklerinin de saygın insanları ve azizleri için “Holy Man” ve “Saint” (St) gibi tabirleri kullandıklarına çok rastlanır. Mamafih, günümüzde, İslâmî konularda yazıp çizenlerin çoğunda bu hürmet ve saygıyı görmemekteyiz.

Hâlbuki dilimizi kıpırdatırken, kalemimizi hareket ettirirken, ihsan şuuru içinde, Allah’ın her fiilimizi görmekte olduğu düşüncesiyle, hareket etmemiz gerekmez mi? Kim bilir, yazdığımız yazılarla rahmet umarken, kaç defa ruh-ı Nebî Aleyhissalâtü vesselamı incittik, kaç kez gazab-ı İlahî’yi celbe hazır hale geldik. “Güzel yaptığımızı sandığımız işler kim bilir hep boşa gittiler” (Kehf, 18/104) . Belki de çok geç kaldık. Kim bilir kaç Hak dostu bunları ihmalinden dolayı ihtar aldı. Kaç tanesi rüyalarında uyarıldı. Bir umut, ehl-i vicdanı harekete geçirir düşüncesiyle, metinleri yazma veya okumada, Cenab-ı Allah’a, Hazreti Peygamber aleyhissalâtü vesselama ve diğer din büyüklerine karşı edebin nasıl olması gerektiğini, sıra ile incelemeye çalışacağız.

1. Allah’a Karşı Edep

Kur’an’da Allah Teâla, kendisine karşı nasıl bir edep içinde olmamız gerektiğini bildirmiştir. Zatından bahsederken, Zat-ı Sübhaniyesiyle alay edilme konusunun nakledildiği veyahut bu manayı taşıyan, buna yakın bir anlatım söz konusu olduğu yerlerde, “Sübhanehu”, “Sübhanellah”, “Sübhane Rabbi” ile kendini tenzih eder.

Zat-ı Zülcelâl, zatından bahsederken, “Bazıları kalkıp: Rahman evlat edindi, iddiasında bulundular. Sübhanehu, (o nasıl söz) Bilakis onların evlat dedikleri melekler O’nun ikram ve takdirine mazhar olmuş kullarıdır.” (Enbiya, 21/26) Burada Allah Celle Celalühu, kendine şirk koşup “Melekler Allah’ın kızlarıdır” diyen müşriklere, örnekte olduğu gibi, cevap vermiyor. Kur’an, ortaya bir cümle-i muterize (parantez cümlesi) girip Allah’ı noksan sıfatlardan beri kıldıktan sonra, konuya devam ediyor.

Melekler, Hz. Âdem’in yaratılış meselesinin içyüzünü öğrenmeye çalışırken (istifsar), hatalarını anlayıp Hak Teâla’ya cevap sadedinde, önce “Sübhansın ya Rab!” deyip, sonra “Senin bize bildirdiğinden başka ne bilebiliriz ki? Her şeyi hakkıyla bilen, her şeyi hikmetle yapan Sensin” dediler. (Bakara, 2/32) Burada yine, Allah’a karşı nasıl bir tavır içinde olmamız, kutsî beyanla öğretilmek istenir.

Başka bir ayette, muhtaç insanlar onları görüp bir şey istemesinler diye, gece karanlığında bağlarını devşirmek için yola çıkan, vardıklarında bağlarının helâk olduğunu görünce, hatalarını itiraf eden insanların “(Subhanallah) Doğrusu biz (kendi kendimize) yazık etmişiz” (Kalem 68/29) sözlerinde görüldüğü gibi yine edepli ve zarif bir kutsi beyanla, böyle durumlarda nasıl davranılması gerektiği öğretilmiştir. Kur’an’da pek çok yerde bu türden örnekler mevcuttur.

Diğer yandan dilimiz o kadar Allahu Teâla’nın lafızlarıyla meşgul idi ki, kültürümüzde bir şey kafamıza takıldığında “Allahu a’lem”; bir şaşkınlık karşısında “Allah Allah”, “Fe sübhanallah”; bir dehşet karşısında “Aman Allah”; bir işe teşebbüste “Alimallah (Allah biliyor)”; O’na yakışmayan bir söz karşısında “Hâşâ lillah”; bir iş yapacağımız zaman “İnşaallah”, “inşaallahürrahman”, bir işe azmettiğimizde “tevekkeltü allallah” gibi hep O Yüce Yaratıcı’ya atıflarda bulunur, O’nu hatırlar O’nu soluklarız. Hep böyle terkip ve kelimeler, klasik metinlerimizi ve normal konuşmalarımızı süsler dururdu.

Genelde hadis ve tefsir gibi temel İslâm ilimlerine ait kitap ve yazılarda “Lafz-ı Celâl”den (Allah lafzı) sonra, “Celle Celalühü” ve “Azze ve Celle” cümleleri zikredilir. Bazen bunun yerine, “Cenab-ı Hak”, “Zat-ı Bârî”, “Rahim-i Zülcelâl”, “Halik-ı Zülcelâl” vb. kullanılır. Kur’an’da böyle bir tazimin emredilmesine dair, doğrudan bir beyan mevcut değildir. Ancak “Allah’a saygı gösteresiniz” (Fetih 48/9) ve “Gerçek müminler onlardır ki, Allah zikredildiğinde kalpleri ürperir” (Enfal 8/2) mealindeki kutsî beyanlarında olduğu gibi birçok ayet bu konuda bizi edepli ve saygılı olmaya çağırmaktadır. Ayetlerin sonlarında Cenab-ı Hakk’ın isimleriyle biten fezlekeler, her kelam ve sözümüzde, O’nu anlatan bir beyana yer vermemizi, bize örtülü bir şekilde hatırlatmaktadır.. Bununla birlikte ulema, çok derin ve ince bir anlayışın ifadesi olarak Allah’ın namının her geçtiği yerde celle celâlühû demeyi vacip görmemişlerdir. Zira, Allah’a her daim tâzimde bulunmak gibi bir mükellefiyetin altından kalkmak mümkün değildir.

Allah (cc), Hazreti Peygamber aleyhissalâtü vesselam hakkında, “Peygamber’i, kendi aranızda birbirinizi çağırır gibi çağırmayın.” (Furkan 24/63) buyuruyor. Bununla bir yandan, O’na hitapta veya O’ndan bahis açmada, sadece isminin zikredilmesiyle yetinilmeyip, nübüvvet makamını ifade eden “Resûlullah”, “Resûl-i Ekrem” ve “Peygamber Efendimiz” gibi bir vasfını söylemelerini, bir Kur’an edebi olarak emretmektedir. Diğer yandan da Kendi Zat’ı hakkında aynı saygının gösterilmesini, yine bu ayetle, zarif bir şekilde imâ eder.

Hazreti Peygamber aleyhissalâtü vesselam, Cenab-ı Hak’kı anlatırken, “Tebâreke ve Teâla” gibi tenzih bildiren cümleleri ekler. (Münzirî, 1, 397) Bu nedenle, Allah’ın ismi bir mecliste her geçtikçe, bir defa onu “Sübhanallah, Tebarekâllah, Celle Celalühû” diyerek, sena etmek gerekir.

Hadis ve tefsir kitaplarında buna çok dikkat edildiğini görürüz. Yazıda ise “Allah” ismi geçtikten sonra “Celle Celalühû” ve “Azze ve Celle” ifadesi, Türkçe kitaplara “c.c./cc” veya Arapça, Farsça ve Urdca’da ise جل جلاله şeklindedir.

İslâm’ın geldiği günden bu asrın başlarına kadar, her ders ve her yazılı metin, besmele, hamdele ve salvele ile başlardı. Bunlarla başlamayan söz ve iş, hadislerde ifade edildiği gibi, bereketsiz ve sonuçsuz sayılırdı. Bu davranış, dinî ilimlerde olduğu gibi pozitif bilimlerde de böyleydi. Örneğin, Erzurum Kongresi’nin açılışı, besmele, hamdele ve salveleden sonra başlamıştı.

Cenab-ı Peygamber, bir Sahabinin namaz kıldıktan sonra, hamdele ve salvele yapmadan duaya başladığını işitince oradaki Sahabi’ye buyurdular ki: “Bu zat çok acele etti. Şayet duaya başlayacak olursanız, önce Allah’ı sena edin, sonra bana salât ü selam getirin, daha sonra da istediğiniz kadar dua edin.” (Nesefî, Sehv, 48)

Genelde dillerden düşürmediğimiz bu saygı ve sena ifadeleri şu şekilde özetlenebilir. “Bismillahirrahmanirrahim”, besmele; Rahman’a en sevgili kelimeler “Elhamdülillah” ve “Hamdünlillahi”, hamdele; “sübhanallah” tesbih; Resûlüllah’ın bir nişanesi, “sallalahü aleyhi vesellem” ve “allahümme salli alâ seyydinâ Muhammed”, salvele; Rabbin izzetini ilan eden “Allahü ekber” tekbir; nezd-i ulûhiyette yeryüzünün en güzel kelimesi “la iâhe illallah” tehlil; ve nihayet cennet hazinelerinden bir hazine “Lâ havle velâ kuvvete illâ billâh”, havkala sözcükleriyle tarif edilir.

Bizler de, gerek konuşmalarımızda gerekse yazmalarımızda, Ona bir saygı olarak, Esma-i Hüsna’nın yanı sıra ileri de tablo halinde vereceğimiz isimleri de kullanabiliriz.

2. Peyamber Efendimiz’e Karşı Edep


Hz. Muhammed aleyhissalâtü vesselam, kâinatın ille-i gâiyesidir. Bu nedenle ona “Gaye İnsan” denir. O’nun risaleti, kâinatın yaratılmasına; kulluğu ise, saadet yurdu olan Cennet hayatının açılmasına vesile olacaktır. (Nursî, 1, 31) Hz. Âdem’den asrımıza kadar, belki kıyamete kadar bütün nuranî insanlar, ona tabi olarak, duasına “âmin” derler. Muhammed Ümmeti’nin “salât ü selam” getirmesinin anlamı, onun, “Cennetini ümmetime ver” diye dua etmesine, “Kabul buyur Allahım!” şeklinde küllî bir dua olmaktadır.

Bundan dolayı, Hazreti Allah, Kur’an’da “Muhakkak ki Allah ve bütün melekleri Peygambere salât ederler. Ey iman edenler! Siz de ona Allah’ın salât ettiği gibi, (İbn Mesud’un kıraatine göre, İbn Atiyye, 4, 398) salât edin ve tam bir içtenlikle selam verin” (Ahzab 33/56) mealindeki ayette, cümle Müslümanları bu duaya “âmin” demeye çağırmaktadır.

Ayette geçen, salât ve selam emri, Cenab-ı Hakk’ın, Yaver-i Ekremi olan Efendimiz’in, nezd-i ulûhiyette ne kadar yüksek bir yeri olduğunun, gökler ötesi âlemde ilanıdır. Makro ve mikro âlemlerde, bütün kâinatta onun üstünlüğü Ezan-ı Muhammedî ile dalga dalga yükselirken her müminin gönlünde ve dilinde salât ü selamla buna alkış tutulur.

Ayette geçen, “salât” kelimesinin birçok anlamı vardır. Söyleyene ve kendisi için söylenene göre anlamları değişir. Binaenaleyh, “salât”, Allah’tan Resûlüllah’a olursa, kavlî olarak “Resûlüllah’a olan rahmet ve rızası”nı ve meleklerin katında onu tebrik ve tazim etmesini ifade eder. Fiilî olarak onun adını ezanla yükselteceğini, getirdiği din-i İslâm’ı bütün dinlere galip edeceğini ve her yerde hâkim kılacağını, getirdiği şeriatına hayat bulduracağını ve payidar edeceğini; ahirette ise ümmeti için şefaatçi kılacağını, ecir ve sevabını b...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: İslâm da okuma ve yazma edebi
« Posted on: 25 Nisan 2024, 19:43:27 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: İslâm da okuma ve yazma edebi rüya tabiri,İslâm da okuma ve yazma edebi mekke canlı, İslâm da okuma ve yazma edebi kabe canlı yayın, İslâm da okuma ve yazma edebi Üç boyutlu kuran oku İslâm da okuma ve yazma edebi kuran ı kerim, İslâm da okuma ve yazma edebi peygamber kıssaları,İslâm da okuma ve yazma edebi ilitam ders soruları, İslâm da okuma ve yazma edebiönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes