> Forum > ๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ > Dini Konular > Dini makale ve yazılar  > İslam da infakın Önemi
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: İslam da infakın Önemi  (Okunma Sayısı 2169 defa)
04 Ekim 2010, 18:27:07
Sümeyye

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 29.261



Site
« : 04 Ekim 2010, 18:27:07 »



İslam'da, Dünya - Ahiret Dengesi Açısından İnfakın Önemi

Giriş

İnsan hayatını, dünya ve Âhiret nitelemeleriyle bir bütün olarak değerlendiren İslâm, Âhiret hayatını ihmal eden, uhrevî gerçeklere gözlerini yuman ve hayatı sadece ölüm öncesiyle sınırlayan bir hayat anlayışını kabûl etmediği gibi, dünya hayatından kopuk ve dünyanın Âhiret'le ilgili belirleyici niteliğini göz ardı eden bir ruhanîliği de insanlığa takdim etmemiştir.

İslâm'ın dünya ve Âhiret'e bakışını ve ikisi arasındaki ilişkinin anlamını özlü bir şekilde ifade eden, konuyla ilgili mutlaka kendisine atıfta bulunulması gereken dinî nasslardan birisi aşağıda arz edeceğimiz Kasas Sûresi?nin 77. âyetidir. Burada İslâm'ın hayat anlayışının, Âhiret'i aramak, dünyayı unutmamak, Allah'ın bize ihsan buyurduğu şeylerden diğer insanlara vermek ve yeryüzünde fesat (bozgunculuk) çıkarmamak şeklinde dört ilkede özetlendiği söylenebilir:

"Allah?ın sana ihsan ettiği bu servetle ebedî Âhiret yurdunu mamur etmeye gayret göster, ama dünyadan da nasibini unutma! Allah sana ihsan ettiği gibi, sen de insanlara iyilikte bulun, sakın yeryüzünde bozgunculuk arzu etme! Çünkü Allah, bozguncuları sevmez." (Kasas Sûresi, 28/77)

Yukarıda birkaç maddede ifade edilen dünya-Âhiret dengesinin gerek ferdî, gerekse içtimaî olarak pratiğe ve hayata aktarılması, bu konuyla ilgili âyetlerdeki yoğun vurguyu da doğrularcasına hayli zor bir tecrübedir. Bu, Müslümanlar kadar, diğer din mensupları için de bir mesele olagelmiştir. Yahudilikte Âhiret hayatı, Hıristiyanlık'ta ise dünya hayatı ihmal edilmiştir. Kur?ân âyetlerinden de anlaşıldığı üzere Yahudiler, Âhiret hayatından çok dünya hayatına düşkün, Âhiretten umutlarını kesmiş ve Allah'ın azabını önemsemeyen insanlar hâline gelmişlerdir (Bakara Sûresi, 2/94-95; A'râf Sûresi, 7/169; Mümtehıne Sûresi, 60/13). Ahd-i Atik'in ilk beş kitabında (Tekvin, Çıkış, Levililer, Sayılar, Tesniye) Âhiret inancının yer almaması, sürgün sonrası geç dönem peygamberlerinde cılız bir şekilde ortaya çıkması da yukarıdaki hususu desteklemektedir. (Paçacı 1994, 151 vd.) Buna mukabil, İncil'e ise genellikle uhrevîlik ve ruhanîlik sinmiş durumdadır.

Kur?ân-ı Kerim'de, genelde kâinatın, özelde ise dünyanın tasvirine bakıldığında, âyetlerin muhtevası üç ana konu etrafında özetlenebilir. Birincisi, kâinat bir yönüyle, Yüce Allah'ın Zâtına ve esmâsına işaret eden âyetler mecmuasıdır. (Yusuf Sûresi, 12/41; Fussılet Sûresi, 41/37, 53; Nur Sûresi, 24/41) İslâm, kâinattaki her nesneyi birbirinden bağımsız olarak değil, bir vahdet içinde tanımlar. Hattâ, mahiyetine yerleştiril- miş kanunlar doğrultusunda hareket ettiği ve içindeki bütün varlıklar Allah'ın emrine itaat ve O'nu tesbih ettiklerinden dolayı tüm kâinatı Allah'a teslim olmuş (Müslüman) olarak tasvir eder. İkinci olarak dünya, insanların hangisinin daha güzel ve ahlâkî amellerde bulunacağı bizzat insanlar gözünde ortaya çıkması için yaratılmış bir sınav meydanı, insanın iradesini kullanarak sorumluluk alma ve varoluş sürecidir. Başka bir deyişle, dünya insan için, imar etmesi, üzerinde medeniyetler kurması ve emr-i bi'l-maruf ve nehy-i ani'l-münker ile islah etmesi gereken bir vazife zeminidir. (Hûd Sûresi, 11/61; Mülk Sûresi, 67/2; Bakara Sûresi, 2/143 vb.) Kısaca dünya, Nebevî ifadeyle, Âhiret'in tarlasıdır (Aclunî 1997, 1/364) Dünya hayatının menfî yönü ise, nasslarda, kişiyi Allah'ı anmaktan, yaratılış gayesinden uzaklaştırıp alıkoyan bir oyun ve eğlence, aldatıcı gelip geçici fani bir metâ, insanları büyüklenmeye, dolayısıyla da asıl özüne yabancılaşmaya ve imtihanı kaybetmeye götüren bir hayat tarzı, süreci, servet ve evlâtlarla boş övünme olarak nitelenmektedir. (Muhammed Sûresi, 47/36; Hadid Sûresi, 57/20; Nisâ Sûresi, 4/36 vb.) Konuyla ilgili vurgulanması gereken bir husus şudur ki, âyetlerde, bizzat dünya nimetleri, zenginlik, evlat vb. şeylerden ziyade insanın bunlarla ilişkisi sorgulanmakta, dünya hayatı daima Âhiret hayatına göre değerlendirilmekte, kişinin dünya hayatı uğruna Âhiret'i terk edip sorumluluktan kaçması yerilmektedir. Dünya hayatının zemmedildiği yerler, aslında insanın dünyevileşmesi sebebiyledir.

Kur?ân'da bu dünyevileşme, duruma göre "yeryüzüne çakılıp kalma" olarak tasvir edilmekte, bunun arka planında ise, Âhiret'ten vazgeçip sadece dünya hayatına sarılma ufuksuzluğu ve kişilik kaybının varlığı nazara verilmektedir:

Ey iman edenler! Size ne oldu ki 'Allah yolunda seferber olunuz' emri verilince bulunduğunuz yere yığılıp, çakılıp kaldınız? Yoksa Âhiret'ten vazgeçip dünya hayatına mı razı oldunuz? Ama iyi biliniz ki dünya hayatının zevki, Âhiret hayatının yanında pek az bir şeydir. (Tevbe Sûresi, 9/38)

Bu âyet-i kerime, Tebuk Seferi için seferberlik ilan edildiğinde insanların sıcak yaz gününde, meyvelerin olgunlaştığı, insanların rehavete daldığı bir zamanda Bizans gibi bir güce karşı orduya çağrıldıklarında bazı inananların dünyanın cazibesine kapılarak işi ağırdan almaları, tembellik ve uyuşukluk göstermeleriyle ilgili nazil olsa da (Razî 1997, 16/47; Elmalılı, 4/343), Müslümanları ve İslâm medeniyetini bekleyen büyük bir tehlikeye karşı bir uyarı niteliğindedir.

Kur?ân'da dünya-Âhiret dengesinin bozulmasını, dünyaya çakılıp kalmayı çok net resmeden özlü anlatımlardan birisi, İlahî hakikatleri ve hayatın gayesini bildiği hâlde, buna göre amel etmeyen ilim ehlinin nazara verildiği şu âyet-i kerimedir:

Onlara, kendisine âyetlerimiz hakkında ilim nasip ettiğimiz kimsenin de kıssasını anlat: Evet o adam bu ilme rağmen o âyetlerimizden sıyrıldı, şeytan da onu peşine taktı, derken azgınlardan biri olup çıktı. Eğer dileseydik, onu o âyetler sayesinde yüksek bir mevkiye çıkarırdık, lâkin o yere saplandı ve hevâsının esiri oldu. Onun hâli tıpkı köpeğin durumuna benzer. Üzerine varsan da dilini sarkıtıp solur; kendi hâline bıraksan da yine dilini sarkıtıp solur. İşte bu, âyetlerimizi yalanlayanların misalidir. Bu kıssayı anlat, belki düşünüp ibret alırlar. (A'raf Sûresi, 7/175-176)

Burada karakteri sergilenen, ilim verildikten sonra dünyevileşmiş kişinin (Bel'am ibn Bâûrâ, veya Ümeyye ibn Ebî's-Salt) penceresinden, İlahî kaynaklı bilgiden uzaklaşarak, şeytanın dünyasında yeryüzü saltanatına, maddeye râm olmuş modern zihniyeti, sekülerleşmiş insan tipolojisini seyredebiliriz. (Kılıç 1991, 81) Dinden ve vahiyden sıyrılmak suretiyle insanoğlu, varlığını tehdit eden düşmanlarına karşı en temel korunağını, zırhını ve barınağını kaybetmiş ve düşmanlarının yani şeytanların arkasına takılarak dünyalık peşinde koşarken asıl özüne, kazanması gereken mahiyete yabancılaşmıştır. Artık böylesini uyarmak da, uyarmamak da birdir. O, kalbî ve vicdanî reflekslerini yitirmiş, artık inkâr onun için huy ve seciye hâlini almıştır. İhtiyaç ve zaruretten ötürü değil, nefsinin kötü huyundan ve hırsından dolayı hep çirkin işleri yapar durur. (İ. Atıyye 1984, 6/146; Tabatabaî 1995, 8/338)

Dünyâ-Âhiret dengesinin dünya lehine bozulması, ahsen-i takvim üzere yaratılan insanın esfel-i sâfilîne düşüş serüvenidir. Diğer bir deyişle, Allah'ı ve Âhireti unutarak dine karşı kayıtsızlaşma, ahlakî ve dinî değerlere yabancılaşmak, kısaca dünyevîleşmektir ki, Müslüman fert ve toplumları çok yakından ilgilendiren bir varoluş problemidir. İslâm, toplumları ve insanları çürüten, yozlaştıran ve ahlâkî açıdan ölüme sürükleyen bu probleme karşı, sadece uyarıda bulunmakla kalmamış, hadislerde geçen tabirle, "dünyanın fitnesi"nden korunma çare ve alternatiflerini de sunmuştur.

Dünyevileşme fitnesine karşı geleneksel olarak kimilerince, 'zühd, kanaat, tûl-i emeli azaltma, dua, tevekkül, hâlvet, uzlet ve ölümü hatırlama' gibi sıfat ve davranışlar koruyucu birer faktör olarak sayılagelmiştir. (Tatlı 1996, 233-236) Bu faziletlerin değeri müsellemdir. Bununla birlikte, dünyevileşmeye karşı merkezî bir konumda olduğunu düşündüğümüz önemli bir çare ve İslâmî düstur, infaktır. Nitekim, İslâm'ın dünya-Âhiret hayatına ve ikisi arasındaki ilişkiye bakışını çok kapsamlı bir şekilde ortaya koyan ve meselenin temel dinamiklerinin sayıldığı Kasas Sûresi'nin 77. âyetinde dört unsurdan birisi olarak ?infak? geçmektedir. Ayrıca, âyetin nazmı içinde "fesad"ın önünde zikredilmek suretiyle, infakın yeryüzündeki fesadı engelleyici rolüne ve ihmalinin insanlığı nelere sürükleyeceğine işaret edilmektedir.

Bu çerçevede, dünya-Âhiret dengesinin sağlanmasında infakın merkezî konuma sahip olduğunu gördüğümüzden, konuyu, gerek âyet-hadîs (nasslar), gerekse geleneğin algılayışı açısından ele almaya çalışacağız.


Kur'ân'da İnfak Kavramı

İnfak, lugatta bir şeyin 'bitip tükenmesi' ve 'geçip gitmesi' mânâlarına gelen n-f-k kökünün "if?al" bâbından türetilmiş bir masdar-isimdir. (İbn Faris, 5/454-455; İbn Manzur, "nfk" md.) Bir malın, hayır işlemek suretiyle bir başkasına verilmesi veya sahibinin elinden çıkması, söz konusu malda bir azalmaya ve tükenmeye sebep olduğundan malî ibadetler, infak kelimesiyle ifade edilmiştir. Bazı âyetlerde lugat anlamını aynen koruyarak da geçmektedir. (Kehf Sûresi, 18/42; İsrâ Sûresi, 17/100) Bununla beraber, infak kelimesinin lügattaki manasıyla, şer'î (dinî) anlamı arasında fazla bir fark yoktur. (Elmalılı, 1/192) İnfak, kapsam olarak zenginleşmiş, ancak dildeki temel anlamından tecrid edilmemiştir. Dinî anlamıyla infak, genel olarak insanın dünyada kazandığı, kendisine rızık olarak verilen şeyleri, mal ve mülkünü Allah rızası için başkalarına vermek suretiyle elden çıkarmasıdır. (Kurtubî 1993, 1/74)

Elmalılı Hamdi Yazır, infakın mecaz yoluyla m...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: İslam da infakın Önemi
« Posted on: 25 Nisan 2024, 01:31:15 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: İslam da infakın Önemi rüya tabiri,İslam da infakın Önemi mekke canlı, İslam da infakın Önemi kabe canlı yayın, İslam da infakın Önemi Üç boyutlu kuran oku İslam da infakın Önemi kuran ı kerim, İslam da infakın Önemi peygamber kıssaları,İslam da infakın Önemi ilitam ders soruları, İslam da infakın Önemi önlisans arapça,
Logged
04 Ekim 2010, 18:38:59
Ekvan
Varlıklar, alemler, dünyalar. (Evren).
Tecrübeli Üyeler
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bayan
Mesaj Sayısı: 19.233


« Yanıtla #1 : 04 Ekim 2010, 18:38:59 »

Allah razı olsun ben bunu okumuştum yeniden tekrar etmiş oldum çok tşk
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes