> Forum > ๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ > Dini Konular > Dini makale ve yazılar  > İşi Altmış Altıya Bağlamak
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: İşi Altmış Altıya Bağlamak  (Okunma Sayısı 1014 defa)
24 Nisan 2010, 01:43:19
ღAşkullahღ
Muhabbetullah
Admin
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bay
Mesaj Sayısı: 25.839


Site
« : 24 Nisan 2010, 01:43:19 »



İşi Altmış Altıya Bağlamak

“Üzerimize düşeni bihakkın yaptıktan sonra irademizin dışında kalan, güç yetiremeyeceğimiz bir safhası için işi Allâh'a bırakmak ve bu teslimiyetle ümitvâr olmak” manâsını taşıyan “işi altmış altıya bağlamak” deyimi bugün istihza yahut şikâyete yol açan bir hurâfe gibi görülüyor, “savsaklama” manâsına kullanılıyorsa vebâldeyiz demektir.

Medya ulemâsından bir zât; hani şu “bakar” taifesinin aldığı gazetelerden birinde köşe kapıp malûmat- fürûşluk eden modernlerden... Dinî metinlerin rakamlar, şifreler, hesaplamalarla yorumlanması cinsinden hurâfeleri kaşıyan televizyon programlarına takılmış, “bu çağda nelerle uğraşıyoruz” deyip deyip müslümanlara vuruyor. Meseleyi çok iyi biliyor ya -böyleleri her şeyi çok iyi bilir çünkü- içinde rakam olan bütün tabirleri sayıp dökmüş, Türkçede eskiden kullanılan “işimiz altmış altıya kaldı” deyimini de şikâyet makamında araya sokuşturuvermiş.

Aslı “işi altmış altıya bağlamak” olan bu deyim, bazen “işimiz altmış altıya kaldı” veya “işi altmış altıya havale etmek” şeklinde de kullanılır ve “tevekkül” hâlini te'kit maksadı taşır idi. “İdi” diyorum, zira Ömer Asım Aksoy bu deyimi “temelli olmayan bir çözümle durumu kurtarmış görünmek” sözleriyle açıklamış. Demek ki hayli zamandır tevekkülü unutmuşuz. “Üzerimize düşeni bihakkın yaptıktan sonra irademizin dışında kalan, güç yetiremeyeceğimiz bir safhası için işi Allah'a bırakmak ve bu teslimiyetle ümitvâr olmak” manâsını taşıyan “işi altmış altıya bağlamak” deyimi, bugün istihza yahut şikâyete yol açan bir hurâfe gibi görülüyor, “savsaklama” manâsına kullanılıyorsa vebâldeyiz demektir.

Bir ‘Ebced Hesabı'mız olacaktı

Eskiden, 4-5 yaşlarından itibaren çocukların gönderildiği “sıbyan mektebleri” vardı. Her mahallede bulunduğu, mahalleli tarafından sahiplenildiği, mahalle birlikteliğini bu sahada da devam ettirip pekiştirdiği için bu mekteplere “mahalle mektebi” denirdi. Temel ilmihâl bilgileriyle Kur'an-ı Kerim okumayı öğretmenin esas olduğu bu mekteplerde, arada birçok başka şey gibi “ebced” de öğretilirdi. Selçuklular'dan beri devam eden mahalle mektebi geleneği, Cumhuriyet'ten sonra türlü sebeplerle zaafa uğramış, bazı usûl ve esasları manâsını kaybederek varlığını şeklen sürdürebilmi ştir. Elif cüz'ünde yer alan “ebced” faslı böyledir; bir tekerleme gibi çocuklara öğretilir, fakat son zamanlarda bunun ne olduğu, ne işe yaradığı izah edil(e)mezdi. Mazur görülmelidir, zira ait olduğumuz medeniyetten kopuşun tabii neticelerinden biridir.

Arap elifbâsında her harf için bir sayı değeri takdir edilmiştir ve “ebced, hevvez, huttî, kelemen, sa'fas, karaşet, sehaz, dazığ” lafızları, rakam sırasına göre harfleri akılda tutmayı kolaylaştıran bir sistem tablosudur. Meselâ “ebced” lafzı “elif, be, cim, dal” harflerinden müteşekkildir. Bu harfler sırasıyla 1, 2, 3 ve 4 rakamlarının sayı değerine tekâbül eder. 9 rakamını karşılayan “ye” harfinden sonra 10'ar 10'ar ilerletilen sayılar, 90'ın karşılığı olan “sad”dan sonra 100'er 100'er artırılır ve değeri 1000 olan “ğayn” harfiyle tablo tamamlanır.

Bu, Arap harfleriyle yazılmış herhangi bir kelime veya ibareden, mevcut manâ dışında, değişik metodlarla ulaşılmış bir toplam sayı değeri elde etme imkânı demektir. Eskiler bu imkândan istifade ile meselâ “tarih düşürme” gibi bir fen ihdâs eylemişlerdir. Doğum, ölüm gibi mühim hâdiselerde, sözgelimi güzel temenniler ihtiva eden bir mısra söylenmiş; bunun sayı değeriyle de o hâdisenin tarihi verilmiştir. Eski mimarî yapıların kitâbe metinleri, o eserin yapıldığı yahut tamir edildiği seneyi buldurur.

Harflerin sayı değerlerinin hesaplanmasındaki değişik yollar ile ebced sistemindeki lafızların bir manâ taşıyıp taşımadığına dâir hususları mevzuumuzun dışında tutarak sadede gelelim.

Ebced hesaplamaları arasında en yaygını olan ve “ cümel -i sağîr ” denilen küçük ebced'le yapılan hesaba göre, “Allah” lafza-i celâl'inin sayı değeri 66'dır (elif: 1, iki adet lâm: 30+30=60, he: 5). Şu halde “işi altmış altıya bağlamak”, Allah'a istinat etmektir. Asla mes'uliyetimizi ihmâl manâsına kullanılamaz, şikâyet gerekçesi yapılamaz.

Bir rakamın, sayı değeri dışında başka bir manâyı ifade etmesi, alışık olmadığımız için tuhaf gelebilir. Halbuki kelimeler de böyledir. Herhangi bir kelime “ses” ve “işaret” olarak, karşıladığı manânın bizatihî kendisi değil, şifresi veya sembolüdür. Bir manâyı hatırlatmak bakımından kelimeler ile sayılar arasında yaygınlık dışında, teknik olarak fark yoktur. Alışılmış bir yol varken daha farklı ve az bilinen bir usûle müracaat, san'atkârâne bir yöneliştir; gelişmiş medeniyetlere mahsus fantezilerdendir. Nitekim Allah lafzı yerine 66 rakamının kullanılmasında bir incelik ve nükte vardır.

Bizim medeniyetimizde manânın mahremiyetine riayet gerekir; hem hoyrat elinde ziyan olmasın diye, hem de muhatabın bu manâya ulaşmada şahsî gayretini iltizâm için. Kaldı ki bir sözün çok açık söylenmesi, uzun uzun izahı, karşıdakini ahmak yerine koymak hürmetsizliği sayıldığından, edebe uygun düşmez. Onun için “edebiyat” veciz olmak icap eder. Nihayet âdetullahtır ; Cenâb -ı Hak vahdeti kesretle perdelemiş, hakîkat manâsını âşikâr eylememiştir. Bu sebeple “tesettür”, İslâm bediiyatında mühim bir unsurdur. Yine bir edeb kaidesidir: hürmetle mükellef olduğumuz büyüklere her vakit has isimleriyle hitap edilmez.

Hilâl, İ'lâ-yı Kelimetullah'tan Mecazdır

“Allah” lafza-i celâlinin 66 sayısına tekâbülü , aşk-ı ilâhînin ateşiyle yananlara başka ifade yollarını da ilham etmiştir ki, bunlar aslında âşina olduğumuz şeylerdir. Eski imlâda “Allah”, “hilâl” ve “lâle” kelimeleri aynı harflerle yazıldığından, sayı değerleri de aynıdır. Bu sebeple “hilâl” ve “lâle” daha ziyade “motif” olarak Allah lafzıyla alâkalı bir anlayışı sembolize etmek üzere kullanılagelmiştir. Minarelerin ve kubbelerin tepesindeki hilâl veya lâle şeklindeki alemlerle müslüman ülkelerin bayraklarındaki hilâl, bu çerçevede tamamen dinî bir manâ taşır. Hilâli yükseklerde tutma gayretinde, Bişr -i Hâfî'nin lâfza-i celâle hürmetine ve bu sebeple başına konan marifet tacına işaret de vardır. Allahu a'lem , Selçuklu'nun da, Osmanlı'nın da izzeti bu hürmet ve gayretin meyvesidir.

Son zamanlarda sıkça nükseden bayrak krizleri ve bazılarının kriz hâlinden neş'et eden “Türkiye İslâm ülkesi değildir” türü hezeyanlar sebebiyle şu “hilâl” meselesi üzerinde biraz duralım.

Tarihteki İslâm devletlerinden pek çoğu, hususen Selçuklu ve Osmanlılar, varlık sebeplerini “i'lâ-yı kelimetullah” dedikleri bir ideale bağlamışlar idi. İ'lâ-yı kelimetullah “Allah'ın sözünü yükseltmek” demektir ve tabir, Tevbe Sûresi'nin 40. âyetinde geçen bir ibareden mülhemdir. “Allah'ın kelimesi”nden murat, tevhid inancının esasını teşkil eden “lâ ilâhe illallah” sözüdür (Osmanlılarda “sancak-ı şerîf ” üzerinde kelime-i tevhidin bulunduğu hatırlansın) yahut umumî olarak “İslâm”dır. İslâm'ın ve tevhid akidesinin temeli ise Allah'ın varlığı ve birliğidir.

İ'lâ-yı kelimetullah'ın “Allah'ın dinini ve tevhid inancını yüceltip yaygınlaştırma ideali” olması yanında bilhassa fetih maksatlı cihadlara gerekçe yapılması, tabirin alındığı âyetin siyak ve sibâkıyla alâkalıdır. Tevbe Sûresi'nin bu kısmında Tebük seferi öncesi cihad kararı karşısında gönülsüz davranan bazı müslümanlara i'tâb vardır.

İ'lâ - yı kelimetullahı fiilen tahakkuka çalışan atalarımız, aynı mefkûreyi mecâzen de yaşatıp gözetmek üzere “hilâl”i hep yükseklerde tutmuşlar, bayrağımıza işlemişlerdir. Hilâl, sadece Allah lafzıyla aynı sayı değerinde olduğu için değil, ibâdet takvimimizdeki rolü, âyet ve hadislerde Allah'ın âyetlerinden (kelimelerinden) biri olarak takdimi ve “kelime-i tevhîdi yüksek sesle söylemek” manâsına “ tehlîl ” kelimesiyle aynı kökten gelmesi gibi sebeplerle de İslâmî bir semboldür.

Tarihten birkaç misâl hatırlatalım: Hz. Peygamber, kabilesinin elçisi sıfatıyla Medine'ye gelen Sa'd b. Mâlik b. Ubeysır el- Ezdî'ye , kavmine götürmesi için üzerinde hilâl bulunan siyah bir bayrak vermiştir. Sultan Alparslan 1064'te Ani'yi fethedince, câmi'e çevrilen katedralin kubbesindeki büyük haç'ı indirip, yerine Ahlat'tan getirttiği bir hilâl koydurmuştur. 1187'de Kudüs'ü Haçlılardan geri alan Selahaddin-i Eyyûbî de Kubbetü's -Sahre'nin kubbesindeki altın haç'ı “hilâl şeklinde bir alem”le değiştirmiştir. ( Önce, soylarını Selahaddîn-i Eyyûbî'ye izafe edenlerin kulakları çınlasın diyelim, sonra da bir yanlışı düzeltelim. Bazı siyasîlerin Kudüs ziyareti sebebiyle gazetelerde adı geçti ve hemen hepsinde de “ Kubbetü's-Sahrâ diye yazıldı. Doğrusu Kubbetü's -Sahre'dir. “ Sahrâ ” ile “sahre” o kadar farklı şeyler ki...)

11. asırdan itibaren doğuda da batıda da hilâl sembolü yaygınlaşmış, hıristiyanların “haç”ına karşı (Arapçası “salîb”, Lâtincesi “istavroz”dur; “haç” kelimesi bize Ermeniceden geçmiştir.) “hilâl” İslâm'ın ve müslümanların alemi olmuştur. Âkif'in “Bir hilâl uğruna Yâ Rab ne güneşler batıyor!” mısraındaki “hilâl” bayrak değil, bayrağın da manâsını borçlu olduğu “ i'lâ-yı kelimetullah ” idealidir. Günümüzde Hıristiyan dünyasının “ kızılhaç”ına mukabil Müslümanların “hilâl-i ahmer”i vardır ve “Kızılay”, hilâlin manâsını unutturmak isteyenlerin uydurduğu ne kadar sevimsiz, ne kadar yanlış bir karşılıktır. Zira “ay” hilâlin değil, “kamer”in Türkçesidir.

“Bunlar ne kadar da ince ayrıntılar böyle!” demeyin. Biz bu kadar ince düşünebildiğimiz zamanlarda azîz-i vakt idik. Bizi zelil kılan a'dâ değil kabalığımız, hoyratlığımız, nobranlığımız oldu. Hâlâ da öyledir.

[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: İşi Altmış Altıya Bağlamak
« Posted on: 28 Mart 2024, 12:33:18 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: İşi Altmış Altıya Bağlamak rüya tabiri,İşi Altmış Altıya Bağlamak mekke canlı, İşi Altmış Altıya Bağlamak kabe canlı yayın, İşi Altmış Altıya Bağlamak Üç boyutlu kuran oku İşi Altmış Altıya Bağlamak kuran ı kerim, İşi Altmış Altıya Bağlamak peygamber kıssaları,İşi Altmış Altıya Bağlamak ilitam ders soruları, İşi Altmış Altıya Bağlamakönlisans arapça,
Logged
06 Mayıs 2011, 14:51:23
Ekvan
Varlıklar, alemler, dünyalar. (Evren).
Tecrübeli Üyeler
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bayan
Mesaj Sayısı: 19.233


« Yanıtla #1 : 06 Mayıs 2011, 14:51:23 »




    “ALLAH” lafza-i celâlinin 66 sayısına tekâbülü , aşk-ı ilâhînin ateşiyle yananlara başka ifade yollarını da ilham etmiştir ki, bunlar aslında âşina olduğumuz şeylerdir. Eski imlâda “ALLAH”, “hilâl” ve “lâle” kelimeleri aynı harflerle yazıldığından, sayı değerleri de aynıdır. Bu sebeple “hilâl” ve “lâle” daha ziyade “motif” olarak ALLAH lafzıyla alâkalı bir anlayışı sembolize etmek üzere kullanılagelmiştir. Minarelerin ve kubbelerin tepesindeki hilâl veya lâle şeklindeki alemlerle müslüman ülkelerin bayraklarındaki hilâl, bu çerçevede tamamen dinî bir manâ taşır. Hilâli yükseklerde tutma gayretinde, Bişr -i Hâfî'nin lâfza-i celâle hürmetine ve bu sebeple başına konan marifet tacına işaret de vardır. Allahu a'lem , Selçuklu'nun da, Osmanlı'nın da izzeti bu hürmet ve gayretin meyvesidir.

    Camilerin minarelerinde neden hilal figürü olduğunu böylece anlamış olduk..Rabbim razı olsun..
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes