> Forum > ๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ > Dini Konular > Dini makale ve yazılar  > İnzâr Gerçeği
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: İnzâr Gerçeği  (Okunma Sayısı 683 defa)
05 Kasım 2010, 16:40:16
Zehibe

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 31.681



Site
« : 05 Kasım 2010, 16:40:16 »



İnzâr Gerçeği

Cafer Durmuş


İnzâr; ilâhî emirlere uymayanları, kendilerini kötü bir akıbetin beklediğini belirterek uyarmaktır. Ve insan davranışları korku veya teşvikle ıslah edilmeye muhtaçtır. Uyarılma ihtiyacına cevap teşkil edecek en yalın açıklamalar, en veciz misaller, Allah Kelamı’ndadır.

“Bu Kur’ân, kendisiyle uyarılsınlar, Allah’ın ancak bir tek ilah olduğunu bilsinler ve akıl sahipleri iyice düşünüp öğüt alsınlar diye insanlara gönderilmiş bir bildiridir”1 ayetinde, Yüce Kitab’ın bir “uyarı beyannamesi” olduğunu bildiriliyor. Kur’ân-ı Kerîm’de hayatlarından kesitler verilen peygamberlerin “uyarıcı ve müjdeleyici”2 olduğu belirtiliyor. Efendimiz (s.a.v.)’in risaletini bildiren ayet-i kerimede müjdeleyici vasfı öncelikle zikrediliyor.3 Ve onun kendi lisanıyla kendini tarif etmesi; “düşman ordusunun gelmekte olduğunu kavmine haber verip yaklaşan tehlikeye karşı onları uyaran kimseye benzetme”4 şeklinde oluyor…

Esasen inzâr/uyarma, peygamberlerin vazifesi olduğu halde Kur’an-ı Kerim’de “münzir” ismi Allah Teâlâ’ya nispet edilmiştir.5 Bu, O’nun davranışlarımızdan haberdar olduğunu ve bizi doğru yola sevk etmek için her türlü vesileyi yaratmış olduğunu gösterir.

Güzel dinimiz bizden her alanda daima iyi ve faydalı olana yönelmemizi ister. Kötü ve çirkin olanlardan sakınarak ilahî emirler çerçevesinde yaşamamızı ister. Bu sebeple, İslâm’ı kabul etme konusunda hiç kimsenin zorlanmayacağı6 belirtildiği halde, İslam dairesine dahil olduktan sonra davranışların istenen yönde sevk edilmesi ve mü’minlerin çeşitli vesilelerle uyarılması söz konusudur. Bu itibarla inzâr; kişide korku uyandırarak onu dinin hedeflerine uygun davranışlara sevk etmede ve bazı psikolojik engelleri kaldırmada kullanılabilecek etkili bir yöntemdir diyebiliriz.

Âyet-i kerimede “Biz onları (çeşitli şekillerde) korkutuyoruz”7 buyruluyor. Bununla birlikte söz konusu inzârın inkarcılarda istenen hüsn-i tesiri göstermediği, aksine onların tuğyanını arttırdığı belirtiliyor. Anlaşılan o ki, inzârın müspet tesiri daha çok inançlı insanlarda görülmektedir. Temeli inanca dayalı bir sakındırma, kişinin davranışlarını iyi yönde geliştirme isteğini kuvvetlendirmektedir.8

Bu sebeple, ilahî ikaza kulak asmayan kavimlerin hüsrana uğradıklarını bildiren kıssalarla “havf” “inzâr” ve “ittika” fiillerinin geçtiği yüzlerce ayetin hedef kitlesi öncelikle iman edenler olmuştur. Böylece onların nefse ve şeytana mağlup olmamaları murad olunmuştur. Çünkü şeytan, devamlı kılık değiştirerek çeşitli hîle ve tuzaklar kurmakta; doğru yola oturarak imanı çalmaya çalışmakta, bunu yapamazsa amellerin içini boşaltıp ihlas ve samimiyetten uzaklaştırmaya çalışmaktadır. Daha doğrusu onun tabiatı budur. Nefsin tabiatı ise atalettir. Yapısındaki tembellik sebebiyle onun da sık sık uyarılması gerekir.

Cenab-ı Hak Sevgili Peygamberine “Tehdidimden korkanlara Kur’ân’la öğüt ver”9 diye emrediyor. Bu ayetin, Kur’an okundukça içinde bir şeylerin kıpırdadığını hisseden mü’minler nazarında hususî bir anlamı olmalı…

İlahî kelamı her okuyuşumuzda, şükretmeyi gerektiren hususlardan biri de şudur; bu ve benzeri yüzlerce ayet-i kerime ile Rabbimiz bizi inzâr ediyor. Bazen buluşma günündeki dehşetli manzarayı hatırlatarak, bazen isyankarları kuşatan yakıcı azaptan söz ederek10 ve bazen de geçmiş kavimlerin ibretlik öyküleriyle uyanışa davet ediyor...

İşte bu noktada inzârın farklı bir boyutu dikkatimizi çekiyor: Yüce Kitap’ta şeytanın da kendi dostlarını korkuttuğu bildiriliyor ve söz konusu ayetin son cümlesinde “Eğer iman etmiş kimseler iseniz onlardan korkmayın, benden korkun”11 buyruluyor.

Hâşâ ki Cenâb-ı Hakk’ın uyarması, şeytanın korkutması gibi evhama dayalı kuruntular değildir. O, vukuu muhakkak olan tehlikelere karşı kullarını uyarıyor; çirkin davranışlardan sakındırıyor. Ve bu haliyle O’nun korkutması, mahzâ rahmete dönüşüyor...

Bu açıklamalar muvacehesinde İslam’ın korku dini olduğu zannedilmemeli. Bilakis, İslam’ın mensuplarında meydana getirmek istediği psikoloji, dengeli ve sağlıklı bir şahsiyet gelişiminin bütün unsurlarını ihtiva eden mükemmel bir yapıdır. Ve İslâm, eğitimde hem sevgiyi hem de korkuyu harekete geçirecek motiflerden ihtiyaca göre yararlanılmasını öngörür.

Korkuyla ümidin ideal ölçülerde harmanlandığı Müslümanca bir hayat sürmek ve ebedi hayatta umduklarımıza nail olmak istiyorsak, sakındırıldığımız fenalıklardan uzak durmalıyız.

Dipnotlar: 1) İbrahim, 14/52. 2) Nûh, 11/2, Hicr, 15/89, vb. 3) Bakara, 2/119, İsrâ, 17/105. 4) Buhari, Rikak, 26. 5) Duhân, 44/3. 6) Bakara, 2/256. 7) İsrâ, 17/60. 8) Bkz; T.D.V. İslam Ansiklopedisi, İnzâr Maddesi, Hayati Hökelekli. 9) Kaf, 50/45. 10) Zümer, 39/71; İbrahim 14/44 vb. 11) Âl-i İmrân, 3/175. 12) Şems, 91/7-10.

OKU / DÜŞÜN

Önce Tasfiye

Âyet-i kerimede şöyle buyruluyor:

“Nefse ve ona birtakım kabiliyetler verip iyiliği, kötülüğü ilham edene andolsun ki nefsini tezkiye eden kurtuluşa ermiş, onu kötülüklere gömen de ziyana uğramıştır.”12

Bu ayetleri okurken, tasfiye ve tezkiyenin gerekliliğini hep gündemde tutmak gerekir diye düşünüyorum…

Biliyorum ki, bedene ârız olan rahatsızlıklar en fazla insanı bazı nimetlerden mahrum eder. Nefse arız olan illetler ise -zamanında müdahale edilmezse- ebedî hüsrana sebep olur...

“Nefse musallat olan hastalıkların yedi türlü olduğu ve bunların cehennemin yedi kapısına tekabül eder. Dolayısıyla insan bu yedi illeti nefsinden söküp atmadıkça cehennemin yedi kapısı kendisi için kapanmış sayılmaz” denilmiştir.

Söz konusu hastalıklar “ucub, riyâ, kibir, gadap, haset, mal sevgisi ve makam sevgisi” şeklinde sıralanmıştır.

Hak katında övülen güzel hasletlere gönülde yer açmak için, öncelikle istenmeyen kötü huyların oradan sökülüp atılması gerekiyor. Yaptığımız işlere ihlas ve samimiyet (dürüstlük ve içtenlik) kalitesi kazandıracak tasfiye ve tezkiyeyi gerçekleştirmek için, bu ikisini hayatta her şeyin önüne almak gerekiyor.

Hedefimiz hayat sınavında başarılı olmaksa, yapılacak işleri ve zamanlamasını ciddî bir şekilde tasnif etmek durumundayız. Eskilerin deyimiyle, ehem mühim sıralaması mutlaka yapılmalı...

[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: İnzâr Gerçeği
« Posted on: 25 Nisan 2024, 10:22:15 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: İnzâr Gerçeği rüya tabiri,İnzâr Gerçeği mekke canlı, İnzâr Gerçeği kabe canlı yayın, İnzâr Gerçeği Üç boyutlu kuran oku İnzâr Gerçeği kuran ı kerim, İnzâr Gerçeği peygamber kıssaları,İnzâr Gerçeği ilitam ders soruları, İnzâr Gerçeğiönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes