๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ => Dini makale ve yazılar => Konuyu başlatan: Sümeyye üzerinde 21 Aralık 2010, 15:50:09



Konu Başlığı: İnsan okumak zorundadır
Gönderen: Sümeyye üzerinde 21 Aralık 2010, 15:50:09
İnsan okumak zorundadır…‎

Kahvede oturmaktansa kitap karıştırmak daha iyi değil mi? Peygamberimize
(sas) gelen ilk vahiy, “Oku! Seni yaratan Rabb’inin adıyla oku!” diye
başlar. Böylece Kur’an, neyi, nasıl okuyacağımızı bize anlatıyor. Okuduğumuz
kitapta İslamiyet’in izlerini bulmalıyız. Okuduğumuz kitap Kur’an’a ayna
olmalı, perde olmamalı. Kur’an-ı Kerim bir bahçe gibidir. İnsan elinin
yetiştiği kadar meyvesini toplar. Kitaplar da böyledir.

Diyorlar ki, “Bizim okumaya vaktimiz yok. İş, güç, çoluk, çocuk…” İnsan
mazeret üreten bir varlıktır. Mazeretler ebedi saadetin yoluna dikilmiş
manialardır.

Bir gün 24 saat. 8 saat dinlenelim, uyuyalım. 8 saat çalışalım. Geriye yine
bir 8 saat kalıyor. Görüyorsunuz, aslında bir gün her şeye yetiyor. İnsan
insanın rahmanı, insan insanın şeytanıdır. Aynanın arkasından bakarsak
hiçbir şey göremeyiz. Aynayı çevirirsek aynada bir dünya görürüz. Gözünü
kapatan, kendini karanlığa mahkum eder. Nasıl ki midemiz için çeşit çeşit
gıdalar alıyorsak, beynimiz için de okumalıyız. Ekmek midemizi, kitap
beynimizi doyurur. Peki, beynimiz neyin midesi? Ruhumuzun…

İslamiyet öyle büyük bir din ki, İslam tarihi cilt cilt dizilmiş,
kütüphanede duruyor. Ama bizim okumaya vaktimiz yok.! Kitap okumaya vaktimiz
yok, diyenlerin iyi insanları ziyaret etmeye de mi vakitleri yok? Güzel
şeyler düşünüp, tefekkür etmeye de mi vakitleri yok? Televizyona ayıracak
zaman var da, kitap okumaya mı vakit yok?

Kitap okumaya vakit ayırmayanlar, bilgisizliğin karanlık dünyasında deli
gibi dolaşırlar. Okumayan insanın hayatında kara noktalar belirir.

Canım sıkıldığı zaman kütüphanemin karşısına geçer kitaplara dikkatlice
bakar, bir tanesini elime alır onunla meşgul olurum. Kahvede oturmaktansa
kitap karıştırmak daha iyi değil mi? Peygamberimize (sas) gelen ilk vahiy,
“Oku! Seni yaratan Rabb’inin adıyla oku!” diye başlar. Böylece Kur’an, neyi,
nasıl okuyacağımızı bize anlatıyor. Okuduğumuz kitapta İslamiyet’in izlerini
bulmalıyız. Okuduğumuz kitap Kur’an’a ayna olmalı, perde olmamalı. Kur’an-ı
Kerim bir bahçe gibidir. İnsan elinin yetiştiği kadar meyvesini toplar.
Kitaplar da böyledir.

Biz çok yemekler yedik bugüne kadar. O yemekler nerede? Yok. Ama biz
yaşıyoruz. Çok şeyler okuduk. O bilgiler nerede? Yok. Yemekler enerjiye,
kitaplar kültüre dönüştü.

Dünya müspet ilme yöneldi. Yani ispat edilen ilme. Böylece insanlar bir
noktaya bağlı değil de, ispat edilen bilgilere bağlı oldular. Okul ders
kitapları ispat edilen bilgilerle dolu. Ve dediler ki: “Kur’an’daki bilgiler
ispat edilemez.” Keşifler ve icatlar ayetlerin daha iyi anlaşılmasında
önemli rol oynadı. Görüldü ki dünya yaşlandıkça Kur’an gençleşiyor. Kur’an,
her asrın, her insanın, her ilim adamının ve her bilgisizin ihtiyacına cevap
vermiştir. Kur’an insanlar için, insanlar Kur’an içindir.

Her kitap okunur mu? İnsan beyni bilgi üretebilir, bilgi toplayabilir,
topladığı bilgilerle sentez yapabilir. Yani insan, sonsuz sayıda bilgi
ortaya çıkarabilir. Bu bilgilerden hangisi doğru, hangisi yanlış? Bu durumda
kitaptaki bilgiler Kur’an’ın mihengine vurulmalı.

Hayvanlar neden okumaz? Çünkü hayvanlar okumasını bilmez. Her evin mutfağı
olduğu gibi, her evin kütüphanesi de olmalı. Sigara içene kadar, bir
gazeteye, dergiye abone olunabilir. Baktım insanlar paket paket sigara
yakıp, dumanına bakıyorlar. Ben de “Sigara parasını kitaba vereceğim.”
dedim. Kütüphanemi böyle kurdum. Kütüphanesi olanla olmayanın durumu,
kafesteki kuşla, özgürce uçan kuşa benzer. Kafesteki kuş, birileri bir
şeyler verirse yer, serbest olan kuş dünyaları dolaşır.

İlim bir saraydır. O saraya girsek görürüz ki, köşk içinde köşk var.

Ya bil, ya öğren, ya alimleri sev. Bu hallerin dışında kalmak insanı perişan
eder.

Allah kimseyi kitapsız bırakmasın.



Hekimoglu Ismail