> Forum > ๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ > Dini Konular > Dini makale ve yazılar  > İnsan Güzel ve Fânidir
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: İnsan Güzel ve Fânidir  (Okunma Sayısı 714 defa)
29 Eylül 2010, 09:39:51
Eflaki
Gökte oturan melek
Tecrübeli Üyeler
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 9.997


« : 29 Eylül 2010, 09:39:51 »



İnsan, Güzel ve Fânidir

İnsan tersinden bakmaya görsün, ne kadar da şaşırıyor, şaşırtıyor. Chicago Üniversitesinden ve New York Uluslararası Uzun Yaşam Merkezi’nden araştırmacıların ince inceye yaptıkları hesapları de işte böylesi bir evrimci çarpıtmaya uğradı. Bu çarpıtmanın faillerini aramak gerekmiyor elbette! Ancak bir çarpıtmanın anatomisini keşfetmek, bakışımızı düzeltmek için güzel bir fırsat var önümüzde şimdi. Uzun lafın kısası, bu araştırmacılar, insan bedeninin “uzun yaşama”ya ayarlı olmadığını keşfetmişler. Sözgelimi, insana 120-200 yıllık bir ömür biçilecek olsa, insan bedeni buna hazır değildi; çünkü evrimci çarpıtmayı paylaşanlara göre insan bedeninin ciddi “zaafları” ortaya çıkıyordu. Geriye tabii ki, sözüm ona mükemmel olmayan bu bedene bir “evrim” çizmek kalıyordu. İnsan bedenini varsaydıkları bu “zaaflar”dan arındırınca, ortaya çıkan görüntü insan bedenine “kaba”, “incelikten yoksun”, “fonksiyonel olarak estetiksiz” bir kalıp düşüyordu. Yani, insan bedeninin mükemmel olmadığı iddiasını, araştırmacıların mükemmellik diye sundukları önerilerin çirkinliği çürütmüş oluyordu. Bu ilginç hikayeyi paylaşmak isterseniz, buyurun.

Günümüzde insanların bir önceki yüzyıla göre ortalama 25 yıl daha fazla yaşadığı düşünülünce, bu yüzyılda ömür beklentisine en az bir 25 yıl daha ekleneceği düşünülüyor. Şu halde, bu yüzyılın sonunu görmeye hazırlanan insanlar, yani muhtemelen torunlarımız için, 110-120 gibi yaşlar normal olacağa benziyor. Torunlarımızın bizim gibi 70’lerinde hayata veda etmesi, “Pek de gençti!” yazıklanmasına konu olacak.

Bu ömür beklentisinin giderek uzaması, bilim adamlarını insan anatomisi ve fizyolojisi üzerinde yeniden düşünmeye sevk ediyor. Acaba bedenimiz şimdikinden daha uzun yaşamaya alışık mı, hazır mı? Yaşarsa nasıl yaşar?. Garip biçimde tam bu soruların ardına, bir de evrimci bir soru ekleyebilirsiniz. “Yeni yüzyılda insan bedeni nasıl evrimleşecek?” gibi bir soru meselâ. Tek bir parmağının bile orantısız uzamasından endişe eden insanların, sırf “evrimcilik”lerinin hatırına böylesi sorular sorması hayli derin psikolojik tahliller gerektiriyor ya, neyse! Şimdi sorumuzu daha da somutlaştırarak soralım:

İnsan bedeni 60 yıl değil de, bunun iki katına varan bir süre için yeryüzünde kalmaya nasıl tepki verir? Chicago Üniversitesi’nden S. Jay Olshansky, Bruce A. Carnes ve New York Uluslararası Uzun Yaşam Merkezi’nden Robert N. Butler’ın bu soruya cevap aramak üzere yaptığı çalışmalar, insanın aslında kısa yaşamaya “programlı” olduğunu ortaya çıkardı. Buna göre, insan bedeni aktif üreme döneminden sonra, programlı bir “eskime” sürecine giriyor. Çocuklarımıza velayet edeceğimiz yaşlara denk gelen, nisbeten genç yaşlarda, organlarımız, özel istisnalar dışında, pek sorun çıkarmıyor ve sağlığın o “sessiz ahengi”ni yaşıyoruz. Öylesine ki, bir çoğumuz bu yaşlarda hep böyle gideceğini farzederek, hayatı sonsuz uzunmuş gibi algılıyor, zamanı doğrudan sevdiklerimize değil de, sevdiklerimiz adına olduğunu varsaydığımız dolaylı meşguliyetlere ayırıyoruz. Çok yaygın bir deyişle, insan, ömrünün birinci yarısında sağlığını para kazanmak için harcıyor, ömrünün ikinci yarısında da parasını sağlığını kazanmak için harcıyor.

Araştırmacıların bulguları, zaten bildiğimiz bir gerçeği yeniden ispatlıyor: Yaşlanmak hepimiz için kaçınılmaz bir seyirdir. Kırklı yaşlarla birlikte, kadınların menopoza girmesi, erkeklerin kalp-damar sisteminde öteden beri gelişen tıkanmalar ve yetersizliklerin belirgin hale gelmesi, bizi ömrümüzün ikinci yarısında sağlığı için para harcayanlar sınıfına sokuyor. İşte, araştırmacılar, insanın yaşlılığında karşılaştığı sağlık sorunlarının bedenimizde kasıtlı olarak tasarlanmış “zaaf”lardan kaynaklandığını söylüyorlar. Örneğin, kemiklerin kırılgan hale gelmesi, işitme ve görmenin zayıflaması, damarlarda varis oluşması, prostat büyümesi gibi sorunlar, araştırmacılara göre “bedenimizdeki kasıtlı zaaflar”dan kaynaklanıyor. Varoluşu alabildiğine serseri bir rasgelelik ve deneme-yanılma süreçleri üzerine bina eden evrimciler, tam bu noktada bu “kasıtlı zaaflar”a tutunuyorlar. Pek tabii ki, bu zaafların şimdiki elle tutulur ve gözle görülür varlığı, insanın “evrilme yolu”nun yolcusu olduğunu gösteriyor!

Hesapta bu hükmü doğrulamak için yola koyulmuşlar. İşe, insan bedeninin “zaaflı”, “arızalı”, “kusurlu” modeline “alternatif” tasarımlar çizmeye başlamışlar. Bu alternatif bedende, meselâ, özellikle kadınlarda 30 yaş sonrası başlayan kemik erimelerini önlemek için insan bedeninin daha kısa bir boyda olması gerekiyordu; böylece insan bedeninin ağırlık merkezi biraz daha aşağı kaydığı için kırılmalara neden olan düşmeler azalırdı. Ayrıca, insanları bir ömür boyu ve özellikle de ömrünün son yarısında rahatsız eden bel ve sırt ağrıları için insan omurgasının kemikleri daha büyük olması gerekiyordu, hem böylece düşmelerde kırık ihtimali de azalabilirdi. Hem sonra, insan bedeninin üst bölümü biraz öne doğru eğik olursa, omurgaya etki eden basınçlar azalır, böylece omurların çıkıntı yapmaları ve kaymaları engellenmiş olurdu. Eklemler, özellikle de diz eklemi, daha geniş alanlı ve daha büyük kemiklerle yapılmış olsalardı, ayrıca daha kalın kaslarla desteklenmiş olsalardı, hele de dizlerimizin ayakta dururken kemik-kemik üzerine kilitlenme mekanizması olmasaydı, pek muhtemel ki, bugün bir çok yaşlıyı canından bezdiren eklem ağrıları, diz tutulmaları olmayacaktı. Karın bölgesinde kasların zayıflamasıyla birlikte sıkça görülen fıtıklar, göğüs kafesinin insanın midesini ve kısmen barsaklarını da içine alacak şekilde uzun olmasıyla önlenebilirdi. Kulak kepçemiz şimdikinden daha büyük olsaydı, yüksek sesleri daha iyi süzecek ve yaşlılıkta işitme kayıplarına yol açan iç kulak zedelenmeleri önlenmiş olacaktı.

Buraya kadar hepsi güzel! Yeni insan bedeni tasarımı aşağı yukarı araştırmacıların tüm uzun ve sağlıklı yaşama tahminlerini gerçekleştiriyor, insanın kısa yaşamasına ayarlı “zayıf noktalar” onarılmış oluyor. Ancak araştırmacılar bu tasarımlarını çizmeye kalktıklarında çok büyük bir estetik kaybıyla yüz yüze geliyorlardı. İnsan ömründen kazandığında, güzelliğinden kaybediyordu. Meselâ, kemik kırılmalarını ve bel fıtıklarını önleyecek, daha kısa boylu ve üst kısmı öne doğru eğik bir insan bedeni, insanı daha doğduğu gün “beli bükük” yapıyordu. Eklem ağrılarını azaltacak ve kırılmalarını önleyecek daha kalın ve güçlü kaslar, ciddi dolaşım dengesizliklerine yol açması bir yana, insanı alabildiğine orantısız ve manevra yoksulu kol ve bacaklara sahip kılıyordu. İleri yaşlarda, besin yutma ihtimalini artıran ortak besin ve hava girişi yerine, ayrı ayrı besin ve hava girişi tasarlayan araştırmacılar, fıtıklaşmasın diye boyun omurlarını kalınlaştırıp kasları da büyütünce, ortaya kalın boyunlu, başını çevirmekte zorlanan, ama kesinlikle zarafetten yoksun bir insan boynu ve kafa yapısı çıkıyordu ve ayrıca insan sesi çirkinleşiyor, konuşma becerisi ciddi oranlarda yavaşlıyordu. O narin omuzlar, mücevherler ağırlayan gerdanlar bir çırpıda kabalaşıveriyordu. Buna bir de insanın işitme kaybını engelleyecek yeni kulak tasarımı eklenince gerisini varın siz düşünün.

Şükür ki, araştırmacılar erinmeyip bu tasarımlarını çizmişler. Scientific American dergisinin Mart 2001 sayısında yayınlanan tasarımlar, insanın daha kısa ömürlü yaşamaya ayarlanmasının, anlatılamaz incelikte bir “estetik” kasdına dayandığına açıkça tanıklık ediyor. Araştırmacıların insan bedeninde varsaydıkları “zaaf”lar, hemen yandaki resimleri karşılaştırarak farkedebileceğimiz o eşsiz insan estetiğinin “zarif” ölçüleri olsa gerek!

Siz olsanız hangisine müşteri olurdunuz? Kaba görünümlü ve hareketleri estetik yoksunu bir bedende uzun bir ömür sürmek mi? Görünümü son derece zarif ve fonksiyonel olarak eşsiz bir zerafete sahip bir bedende nisbeten kısa bir ömür mü?

Şükür ki, bedenimizin tasarıma ne rastgele karar verilmiş ne de evrimcilerin zevklerine bırakılmış.. Evrimcilerin biçtiği kadar uzun ömürlü olamasak da, evrimcilerin “zaaf”lı bildiği “zarif” bir beden içinde, evrimcilerin göremediği sonsuz uzunlukta bir hayata aday “yaratılmışlar” olarak yaşayıp gidiyoruz. Anlayacağınız nisbeten “genç” ölüp, ebediyen “genç” kalma yolunda yolculuğa bir süre daha devam edeceğiz. Allah’ın hesabı böyle…


Senai Demirci
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: İnsan Güzel ve Fânidir
« Posted on: 25 Nisan 2024, 20:17:27 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: İnsan Güzel ve Fânidir rüya tabiri,İnsan Güzel ve Fânidir mekke canlı, İnsan Güzel ve Fânidir kabe canlı yayın, İnsan Güzel ve Fânidir Üç boyutlu kuran oku İnsan Güzel ve Fânidir kuran ı kerim, İnsan Güzel ve Fânidir peygamber kıssaları,İnsan Güzel ve Fânidir ilitam ders soruları, İnsan Güzel ve Fânidirönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes