> Forum > ๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ > Dini Konular > Dini makale ve yazılar  > İnanç - hayat bütünlüğü
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: İnanç - hayat bütünlüğü  (Okunma Sayısı 776 defa)
01 Haziran 2010, 14:56:23
ღAşkullahღ
Muhabbetullah
Admin
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bay
Mesaj Sayısı: 25.839


Site
« : 01 Haziran 2010, 14:56:23 »



İnanç - Hayat Bütünlüğü

İnanç, fertlere ve toplumlara ufuk açan, onlara ideal aşılayan, onları bir gâye etrafında toparlayan, onları aksiyona geçiren bir güçtür. Bu güç, inanç konusu olan şeyin kuvvetine göre değer kazanır. Eğer inanç konusu olan “âlemlerin Rabbi” olan Allah ise, bu inanca sahip olan mü’min de o derece değer kazanır. Bu bakımdan biz Müslümanlar, şirkten uzak olan bir “tevhid inancı”na sahip olmanın sağlamlığını ve avantajını yaşıyoruz. Gerçekten inanç sistemleri içerisinde İslâm’ın akide sistemi kadar basit, sade, rasyonel temelleri bulunabilen ve pratiğe dökülebilen bir inanç sistemi yoktur.

Pratiğe dökülmeyen, hayata geçirilmeyen, öngördüğü hayat tarzına aktarılmayan inançlar, âdeta bir yapma süs çiçeği gibidirler ve bir fantezi olarak kalırlar. Bundan dolayı sorumluluk hissimiz bize bu inançlarımızı hayata dönüştürmeyi, yaşantıya dökmeyi gerektirir. Hayata geçirilmemiş kuru bir inanç, fazla bir rol oynamamaktadır. Hayata aktarılmayan inançlar, su verilmeyen çiçek gibi solmaya ve ölmeye mahkumdur. Önemli olan, bu inançlarımızı pratiğe dökmek, fert ve toplum hayatımızı inançlarımız istikametinde kurmaktır. İnançlarımız bizden ne yapmamızı istemektedir? Biz bunları hayata nasıl geçirebiliriz? İşte inançlarımızın davranış haline gelmesi, bir başka ifade ile amele dönüşmesi için şunlar yapılabilmelidir:

1) İnacımızdan, onur duyup, onları samimiyetle anmak ve yaşamak gerekir. Bu, “kelime-i tevhid” (yani şeksiz ve şüphesiz Allah’tan başka ilah tanımayıp, Hz. Muhammed’i O’nun kulu ve resûlü kabul etme) olarak formüle edilir. “Allah bize din olarak İslâmı, Rahmet peygamberi olarak Hz. Muhammed’i seçti ve onlardan razı oldu” (Mâide, 5/3) da biz neden Allah’tan ve indirdiklerinden razı olmayalım? Neden bize yüklediği ibadetleri büyük bir içtenlikle yerine getirerek huzur, güven ve güç bulmayalım?

2) İbadetlerimizin önemini, yararını ve onlardaki özü bilip yaşayalım. Zira Müslümanlara yüklenen her ibadet bir nimettir, her nimet de bir kurtuluş vesilesidir. Meselâ “Dinimizin direği olan namaz” için camilerde toplanalım. Camiler, Müslümanların önce Allah’ı, sonra Resûlünü, sonra da birbirlerini aradığı, andığı, sevdiği, saydığı; sevgiyi ve ilgiyi paylaştıkları kutsal alanlardır. Cami, müminlerin birbirini aradığı, sorduğu, birbiriyle hatta diğer İslâm milletleriyle  irtibat kurup ilgilendiği, gündemi değerlendirdiği, gündemin gereğini yerine getirdiği bereketli yerlerdir.

Müslüman, namazın yanı sıra oruca da ayrı bir önem verir.  O, orucun nefsi eğitmenin, onu terbiye etmenin büyük bir vasıtası olduğunu; oruç sayesinde açların halinden ve dilinden bizzat yaşayarak daha iyi anlaşılacağını, tutulan oruçların kötülüklere bir kalkan olduğunu ve gizli bir ibadet olduğu için oruca riyanın karışmadığını, bundan dolayı da Allah katında sevabının büyük olduğunu bilir.

Mali bir ibadet olan zekat ve sadakanın ise Müslümanlar arasında sosyal dengeyi kurduğu, zengin ile fakirin yakınlaşmasını sağladığı, ve kişinin egoizmini kırdığı bilinen bir gerçektir.  Kurban kesmekle mü’minler, kurbanın etlerini ve kanlarını değil de takvalarını Allah’a ulaştırır, mal ve zenginliklerinin şükrünü eda ederler, fakirleri sevindirirler.

Hem bedenî hem de malî bir ibadet olan Hacc’ta Müslümanlar, çoluk-çoluklarını, eşlerini, mallarını-mülklerini kısacası tüm sevdiklerini geride bırakarak, kutsal alanları ziyarete koşar; orada Allah’ı ta’zîm eder, diğer ülkelerden gelen Müslümanlarla kaynaşır, halleşir, dertleşir, problemlere ortak çözüm bulmaya çalışır. Bu bakımdan Hacc, Müslüman ümmetin icra ettiği büyük bir kongre,  muazzam bir Meclistir.

3) “Din kardeşi olma”nın önemini ve kıymetini bilelim. Din kardeşi olma, birlik  ve dayanışma içinde olmayı, dindaşların, birbirinin halinden ve dilinden anlamasını, çileyi ve sevinci birlikte paylaşmasını gerektirir. Hz. Peygamber’in buyurduğu gibi “Müslümanlar, bir bedenin parçaları gibidirler, ayak parmağında bir acı olduğunda o acıyı bütün beden hisseder”. Bundan dolayı o, etrafında olup bitenlere karşı lâkayd kalamaz. Müslüman bir kişi veya millet, eliyle diliyle, kalemiyle, parasıyla, gönlüyle ve duasıyla acı ve sıkıntı içerisinde olan diğer Müslümanların yanında  olmalıdır. Acı ve sıkıntı içerisinde olan bugün sensin, yarın da ben olabilirim! Müslüman’a nemelazımcılık yakışmaz. İlk etapta ateş düştüğü yeri yakar, fakat alevi bir gün seni de sarar!

4) Yaşantımızla örnek olalım. Bunu başarmak için Hz. Peygamber’in güzel ahlâkını örnek alalım. Bilindiği gibi, yüce Peygamberimiz “ahlâkî güzellikleri tamamlamak için gönderildi” ve “Allah’ın rızasını arayanlar ve âhiret güvenliğine ulaşmayı umanlar için Allah’ın Resûlü güzel ahlâk örnekleriyle doludur.” (Ahzâb, 33/21) Hz. Peygamber gibi biz de, sabırlı, iffetli, dürüst, âdil, planlı, düzenli, çalışkan, merhametli, sevgi ve saygı dolu, alçak gönüllü, cömert, paylaşmayı seven,  gösterişten uzak, sade giyimli, hoşgörülü, eliyle ve diliyle başkasına zarar vermeyen, kendisi için istediğini kardeşi için de isteyen ve benzeri güzel huylarla erdemli kişi olmaya çalışacağız. Bunların aksine, Yalandan, iftiradan, içkiden, kumardan, zinadan, gururdan, kibirden, kinden, hasetten, zulümden, gereksiz tüketim ve lüks harcamadan, rüşvetten, karaborsacılıktan, ribadan ve benzeri kötülüklerden uzak duracağız. Bu kötü hasletleri kendi dindaşlarımıza sergileyemeyeceğimiz gibi, birlikte yaşadığımız diğer din sâliklerine de sergilemeyeceğiz. Çevremizdekilerde Yüce Yaratıcı’nın hakkı, kudret izi, Rahmet ve Cemâl sıfatlarının tecellileri bulunduğundan, onları ayrım yapmadan sevmeliyiz. “Yaratılanı sev, Yaratan’dan ötürü”. Rahmet Peygamberi, katle, zulme ve fitneye yol açmadıkları sürece, savaşta dahi olsa ğayr-ı müslimlerin hukukuna riâyet etmiş, kendisi gibi halifeleri de, savaş durumunda bile, başka dinden olan çocuklara, hastalara, kadınlara yaşlılara, ibadet edenlere ve mabetlere hatta ekinlere/bitkilere, stratejik önemi dışında binalara asla ilişmemişlerdir. İslâmın kuşatıcı, yaşatıcı ve yeşertici bu engin anlayışını yakalamış olanların hayat hikâyelerinde bunun örnekleri çoktur. Meselâ, gönüller sultanı Mevlânâ Celaleddin Rûmi, Kur’ân ve Sünnetin aslından asla taviz vermediği halde, öldüğünde cenazesine koşan binlerce Hıristiyan, Yahudi ve Mecûsi’ye kendisini sevdirmişti. Karşımızdakiler bizi sevmeseler dahi, güzel, dürüst ve ahlâklı davranışımızla kendimizi onlara kabul ve taktir ettirmemiz gerekmektedir. Ömer İbn Hattab, İslâm’ı yeni kabul etmiş olan kız kardeşi ve eniştesini öfkeyle öldürmeye gittiğinde, onların inandıkları Kur’ân karşısındaki samimi ve güven dolu duruşlarını görüp de Müslüman olmamış mıydı? Hint yarımadasının çoğu, güvenilir Müslüman tâcirlerin gönülleri fethetmesiyle Müslüman olmuşlardı. Zaten İslâmın bir çok kıtaya yayılması da kılıçtan öte İslâmın ahlâk, adâlet ve güzellik anlayışı ile sağlanmıştır.

5) Yurdumuzu, coğrafyamızı sevelim. Çünkü üzerinde yaşadığımız coğrafya, üstünde yaşayanları, kültürel dokusu ve yapısı, tarihi, üzerinde taşıdığı tarihi eserleri, tabii görünümü, iklimi ve birçok zenginliği bakımından sevmeyi hak etmektedir. Sevgili Peygamberimiz, “Vatan sevgisi imandandır” buyurmuştur. Bu yurt, dedelerimizin kanlarıyla, terleriyle, elleriyle, emekleriyle, ilmik ilmik ördükleri desenleriyle ve motifleriyle yurt olmuştur. Şair ne güzel demektedir;

Toprakları toprak yapan üstündeki kandır,

Toprak, eğer uğrunda ölen varsa, vatandır.

Öyleyse bu toprakların kıymetini bilip, vatanın namus olduğu bilinciyle onu koruyup-kollayacağız; emeğimizle çabamızla daha da güzelleştireceğiz.

6) Daima akıllı ve uyanık olalım.  Kötü niyetliler, fırsatçılar, gaspçılar ve uyanıklar karşısında uyumak suçtur. Eğer uyursak hakkımız da elden gider, onurumuz da. Müslüman akıllı olmak, olayları iyi tahlil etmek, tecrübelerden yararlanmak, gelebilecek tehlikeleri sezmek zorundandır. Zira Peygamberimiz, “Mü’min, bir delikten iki kez ısırılmaz” buyurmaktadır. O, besmeleyi çeker, şeytanla karşılaşmaz, karşılaşınca da ona alt olmamayı, ona karşı güçlü olma yollarını bilir.  Müslüman, dünyada ayakta kalmak ve bir varlık göstermek için rasyonel tüm çabalara başvurur. Bunları yaptıktan sonra da, mü’min duyarlılığı içerisinde Allah’a güvenir, O’na tevekkül eder,  O’na yalvarır, O’ndan yardım talep eder, O’ndan aff ve hayırlı bir gelecek diler. Zira küllî irade O’ndadır;  varlık O’ndan gelir ve sonuçta her şey O’na dönecektir. Allah, ölümümüzü de, dönüşümüzü de hayırlı eylesin.

Alıntı

[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: İnanç - hayat bütünlüğü
« Posted on: 25 Nisan 2024, 22:29:12 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: İnanç - hayat bütünlüğü rüya tabiri,İnanç - hayat bütünlüğü mekke canlı, İnanç - hayat bütünlüğü kabe canlı yayın, İnanç - hayat bütünlüğü Üç boyutlu kuran oku İnanç - hayat bütünlüğü kuran ı kerim, İnanç - hayat bütünlüğü peygamber kıssaları,İnanç - hayat bütünlüğü ilitam ders soruları, İnanç - hayat bütünlüğüönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes