๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ => Dini makale ve yazılar => Konuyu başlatan: Sümeyye üzerinde 10 Temmuz 2010, 17:14:40



Konu Başlığı: İman ın Üstünlüğü
Gönderen: Sümeyye üzerinde 10 Temmuz 2010, 17:14:40
İman'ın Üstünlüğü

"Gevşemeyiniz, üzülmeyiniz, iman etmişseniz mutlaka en üstün sizsiniz" (Al-i îmran, 139)

Bu açıklamadan insan zihnine geliveren ilk şey bunun savaş alanındaki cihad olduğudur Oysa bu açıklamanın gerçeği ve kapsamı, çeşitli özellikleri ile bu tek durumdan daha büyük, daha geniştir

Ayet, müslümanın bilincinin, düşüncesinin eşya yı, olayları, değerleri ve kişilikleri değerlendirmesi nin her zaman nasıl olması gerektiğini belirtirAllah, bu ayetle müslüman kişinin, bütün ku rumlara, değerlere ve kişilere karşı sahip olması ge reken üstünlük halini belirler İman temeli dışında­ki temelden doğan bütün değerlere karşı imanın ve onun değerlerinin üstünlüğünü ortaya koyar

Bu, iman yönteminden sapan yeryüzü güçlerine,imanın yaşamadığı yeryüzü kanunlarına, imanın kurmadığı yeryüzü kurumlarına karşı olan bir üs­tünlüktürGücün zayıflığına, sayının azlığına, malın yoklu ğuna rağmen üstünlük; güçlülere, çokluklara ve zen ginliklere olan üstünlük gibidirAzgın bir gücün, toplumsal bir adetin batıl bir hukuk düzeninin, insanlarca kabul görmüş, imanî bir dayanağı olmayan bir kurumun önünde boyun eğmeyen bir üstünlüktür buCihaddaki dayanışma ve dayanma hali, bu yüce ilahî buyruğun içerdiği hallerden sadece biridir

İmana dayalı üstünlük, ne salt tek başına bir hareket, ne boş bir kibir, ne de ani bir kahramanlık olayıdır O, ancak varlığın özünde gizlenmiş, sabit, hakka dayalı bir üstünlüktür Güç mantığının, çevre düşüncesinin, toplum kavramının, insan alışkanlık larının ötesinde bakî olan, hak olandır Çünkü o, öl meyen diri olan Allah'la bağlantılıdır

Sağlam bir şekilde korunmayan, onun karşısına güçlü bir dayanakla çıkmayanlar için toplumun ha kim bir mantığı, genel bir örfü, ezici bir baskısı ve ağır bir ölçüsü vardır Yürürlükteki anlayışların, yaygın düşüncelerin onun gölgesinde küçüleceği; da ha yüce, daha büyük, daha güçlü bir kaynaktan yar dım dilemedikçe, bunu yerleştirmedikçe, onların za rarlı etkilerinden kurtulmak zordur

Toplumun karşısına dikilen ve onun hakim man tığına, genel örfüne, değerlerine, düşüncelerine, anlayışlarına, sapıklıklarına karşı koyan kişi, insan lardan daha güçlü yeryüzünden daha sabit, hayat tan daha yüce bir dayanağa yaslanmazsa bir zayıflık hissedeceği gibi, bir yabancılık da hisseder

Allah (cc) baskı altında yaşayan, ağır bir yük; altında zayıflık ve hüznün kuşattığı müslümanı tek başına bırakmaz Bu direktif ondan dolayı geliyor:

"Gevşemeyiniz, üzülmeyiniz, iman etmişseniz mutla ka en üstün sizsiniz" (Âl-i İmrân, 139)

Bu direktif üzüntüye olduğu gibi, zayıflığa da karşı koymak için gelmektedir Bu ikisi, nefsi doğru dan kuşatan iki duygudur Salt sabır ve direnme ile değil, azgın güçlere, egemen değerlere, yaygın anla yışlara, öçlülere, kurumlara, geleneklere, adetlere sapıtmış topluluklara tepeden bakan bir üstünlükle karşı koyar

Müslüman dayanak ve kaynak bakımından en üstün olandır Bütün bir yeryüzünün ne önemi var dır? İnsanların ne önemi vardır? Yeryüzünde hüküm süren değerlerin ne önemi vardır? İnsanlar arasında revaçta olan ölçülerin ne önemi vardır? Çünkü o, herşeyini Allah'tan almaktadır O'na dönecektir O'nun yöntemi üzere yürümektedir

Varoluş gerçeğini algılama ve anlama bakımın dan da en üstün odur İslâm'ın getirdiği biçimde tek olan Allah'a iman, büyük hakikatin bilgisine ulaş manın en güzel biçimidir Bu biçim, eski ve yeni bü yük felsefelerin getirdikleriyle, putperest akidelerle, bozulmuş ehl-i kitabla, materyalist ideolojilerin sap tırdığı düşünce ve anlayışlarla karşılaştırıldığında İslâm akidesinin büyüklüğü ortaya çıkar Bu bilgiye sahip olanların herkesten üstün olduğu konusunda şüphe yoktur

Hayatın, olayların, eşyanın, kişilerin değerlendi rildiği ölçü ve değer anlayışı açısından da üstün olan odur İslâm'ın getirdiği biçimde Allah'a ve sıfatları na dair bilgiden kaynaklanan yalnızca küçücük dün yadaki değil, koskoca varlık alemindeki değerlerin gerçek bilgisinden doğan akide, müslümana sadece gözlerinin önündekini kavrayabilen insanoğlunun elindeki çeşitli Ölçü ve değerlerden daha sağlam, da ha üstün bir değerler sistemi vermektedir

Mü'min, vicdan, şuur, ahlâk ve davranış bakı mından da üstündür Güzel isim ve yüce sıfatlarla nitelenen Allah'a olan inancı ona, yüceliği, temizliği, iffeti, takvayı, salih ameli, dosdoğru hilafeti bahşe der Müslümanın dünyadaki sıkıntı ve üzüntülerini Ahiret mükafatı ile yok ederDünyadan nasibsiz ay rılsa bile, kalbi ahiret mükafatı ile dopdoludur

O, hukuk ve siyasal düzen açısından da en üs tündür Müslüman, insanlığın, eski ve yeni, tanık ol duğu bütün düzenlere bakıp onları kendi düzeniyle karşılaştırdığında, onların hepsinin kendi düzenin yanında çocuk oyunlarına, körlerin hareketlerine benzediğini görecektir İnsanlığın sapıklığına şefkat ve merhametle yaklaşıp, içinde bulunduğu kötü du rumu tedavi etmeye çalışacaktır Kendinde bu sa pıklık ve kötülüğe karşı sadece üstünlük duygusu bulacaktır

İlk müslümanlar boş görüntülere, azgın güçlere cahiliye döneminde insanları ibadet etmeye çağıran değerlere karşı böyle tavır koyuyorlardıCahiliye bir zaman dilimidir Fakat o, geçmişte, günümüzde ve gelecekte toplumun İslâmî yöntemden saptığında yinelenegelen bir durumdur

Muğire b Şu'be ünlü İran komutanı Rüstem'in karargahında cahiliyenin biçimlerine, kurumlarına, değerlerine, anlayışlarına şöyle bir tavır koymuştu:

"Ebu Osman en-Nehdi'den rivayet edilmiştir Muği re köprüye gelip İran tarafına geçtiğinde, onu bir ye re oturttular İçeriye girmesi için Rüstem'den izin is tediler Rüstem'e güçlerini fazla göstermek için üzer lerinde bir değişiklik yapmadılar Az sonra Muğire b Şu'be kalktı, yürüdüİran'lı askerler üniformala rını, taçlarını, altın işlemeli elbiselerini giymişti Yerlere üçyüz ya da dörtyüz adımlık (fit) halı döşen miştiKomutanlarının yanma bu halıda yürüyerek varılıyordu Muğire elinde bir kamçı olduğu halde yürüdü Koltuğuna oturup yastığına yaslandı Üzeri ne atlayıp onu tartakladılar ve indirdiler Onlara şöyle dedi:

"Bize sizinle ilgili rivayetler gelirdi An cak şimdi görüyorum ki, sizden daha aşağılık bir millet yoktur Biz Arap toplumu eşitiz Savaş duru mu hariç, birbirimizi köle edinmeyiz, bizim gibi birbirinizle yardımlaşan bir millet olduğunuzu sanıyor dum Kiminizin kiminizi Rab edindiğini haber ver seydiniz şu yaptığınızdan daha iyi olurdu Bu yaptı ğınız doğru birşey değildir Biz bunu yapmayız Ben kendiliğimden gelmedim Siz çağırdınız Bugün si zin, çökmekte olduğunuzu gördüm Siz yenileceksi niz Bu şekilde, bu akılla bir devlet ayakta dura maz"

Durumlar değişti artık Müslüman salt maddî güçten oluşan güçler karşısında mağlup konumda dır Ancak kendisinin üstün olduğu bilincinden kopmamak, müslüman olduğu sürece kendisinden üs tün görünene tepeden bakmalıdır Bilmelidir ki, bu geçici bir durumdur Kaçınılmaz olan şey, bir gün imanın sırasının geleceğidir Bu durumu kabul eder, ama ona boyun eğmez Bütün insanlar ölür O ise, şehid olur O, bu dünyayı bırakıp cennete giderken,

Ona galip gelenler cehennemi boylar Arada ne bü yük bir fark vardır O, yüce Rabbinin şu nidasına kulak verir:

"İnkâr edenlerin diyar diyar gezip refah içinde dolaşması sakın seni aldatmasın Az bir faydalanmadan sonra onların varacakları yer cehen nemdirO ne kötü bir yataktır Fakat Rablerinden sakınanlara, Allah katından ziyafetler bulunan, iç lerinden ırmaklar akan, içinde temelli kalacakları cennetler vardır Allah katındaki şeyler, iyi olanlar için daha hayırlıdır"
(Âl-i İmrân, 196-198)


Seyyid Kutub