> Forum > ๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ > Dini Konular > Dini makale ve yazılar  > İman etmeyenlerin üzerindeki belalar
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: İman etmeyenlerin üzerindeki belalar  (Okunma Sayısı 617 defa)
06 Kasım 2010, 16:11:12
Sümeyye

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 29.261



Site
« : 06 Kasım 2010, 16:11:12 »



İman Etmeyenlerin Üzerindeki En Büyük Belalardan Biri: Sevgisizlik


Rabbimiz’in iman etmeyenleri sevgi duyarlılığından yoksun bırakması onlar için neden büyük bir beladır?
Gerçek sevgiyi elde etmek ve yaşamak için ne yapmak gerekir?
Sayın Adnan Oktar, dünyanın büyük bir bölümünde yaşanan sevgisizlik sorununu nasıl tarif etmiştir?

Evrendeki tüm güzellikleri yaratan, güzelliğin ve mükemmelliğin esas sahibi olan Allah’tır. İnsana zevk veren her detay, Allah’ın üstün güzelliğinin, yarattığı varlıklardaki tecellisidir. Ruhun bu güzelliklerden heyecan duymasını ve sürekli güzel olanı aramasını sağlayan ise, Rabbimiz’in insanı yaratırken onun ruhuna ilham ettiği sevgi duyarlılığıdır. Diğer insanlardaki takdir edilecek mümin özelliklerini fark etmek ve bunlara daha güzeliyle karşılık vermek gibi, insanı diğer canlılardan ayıran pek çok üstün ahlaki özellik, sevmeye ve sevilmeye olan bu duyarlılıkla şekillenir.

İnsanın ruhundaki bu sevme ve sevilme eğilimi, bazı kişilerde diğerlerine göre çok daha güçlüdür. İnsanların bir kısmı, varlıklardaki sevilmeye layık özellikleri detaylı olarak teşhis edebilirler ve bu özellikler onların ruhuna derin bir zevk verir. Sevgi, şefkat ve coşku meydana getiren yönleri göremeyen ya da bunlara kayıtsız kalan kişiler ise daha donuk ve katı bir ruh hali içindedirler. Diğer bir deyişle, insandaki sevgi duyarlılığı, insanın ruh hali ve yaşadığı ahlak ile doğru orantılıdır. Dolayısıyla sevgiyi algılama ve yaşama şekli, insanın samimi olarak iman etmesine ve imanın getirdiği birer nimet olan gerçek anlamda iyi, şefkatli ve merhametli, akılcı ve güvenilir oluşuna bağlıdır.

Gerçek sevgiyi yaşayabilmek, dünya üzerinde insana verilmiş en büyük ve en güzel nimetlerden biridir. Ve bu nimet, Allah’ın samimi ve derin olarak iman eden kullarına bir lütfudur.

Müminler Yalnızca Allah’ın Rızası için Severler

Kuran ahlakının yaşanmadığı toplumlarda gerçek sevgiyi bulanlardan çok, bulduğunu zannedip yanıldığını anlayanların yakınmalarına ve pişmanlıklarına rastlanır. Bu yanılma ve pişmanlıkların sebebi, insanların birçoğunun farkında olmadıkları bir gerçektir. Sevilecek varlıkları yaratan Allah’tır ve insana bu varlıkları sevme yeteneğini veren de yine ancak Rabbimiz’dir. Dolayısıyla sevgi gibi büyük ve eşsiz bir nimete layık olmak için sevginin esas sahibi olan Allah’a samimi olarak iman etmek, O’nu herşeyden çok sevmek, O’na gönülden bağlanmak ve O’nu razı edecek şekilde davranmak gerekir.
Hayatları boyunca Allah’ın rızasını arayanları, iman etmeyenlerden ayıran özellik, onların Allah’ı herşeyden çok sevmeleri ve Rabbimiz’e duydukları derin sevgi ve içli korkularından dolayı güzel ahlakı yaşıyor, iyi davranışlarda bulunuyor olmalarıdır. Müminler severken de, sevdikleri tüm varlıkları Allah’ın yarattığını, onlara sevilecek özellikleri verenin Allah olduğunu, Allah dilediği için sevgiyi hissettiklerini bilerek ve yine sevgilerini asıl olarak Rabbimiz’e yönelttiklerini unutmadan severler. İman etmeyenler ise nefislerinin kötü telkinlerine aldanırlar ve sevginin esas sahibi olan (Allah’ı tenzih ederiz) Allah’ı değil, O’nun yarattığı varlıkları kendilerince O’ndan bağımsızlaştırarak sevme yanılgısına düşerler.

Samimi olarak iman edenlerin sevgileri her zaman Kuran’daki sevgi kavramına uygundur. Müminler bu konuda son derece titiz davranırlar. Bu titizlik, onları kendi nefisleri için sevgi arayışında olanlardan ayırt eden temel farklardandır.

İman Etmeyenler Samimi Sevgiyi Neden Yaşayamazlar?

Daha önce de belirtildiği gibi, gerçek sevginin kaynağı, Allah’a saygı dolu bir korku ve içli bir sevgi duymaktır. Çünkü ancak Allah’tan korkan ve bundan dolayı O’nun istemediği ahlaktan titizlikle kaçınan bir insan sevilmeye layık olabilir. Allah’tan gereği gibi korkan bir insan, nefsinin oyunlarına ve kötülüklerine karşı her zaman dikkatli olur. Çünkü Kuran’da Hz. Yusuf (a.s.)‘ın sözlerinin haber verildiği ayetteki gibi insanın nefsi durmak bilmeksizin kendisini kötülüğe çağırmaktadır:

“(Yine de) Ben nefsimi temize çıkaramam. Çünkü gerçekten nefis, Rabbim’in kendisini esirgediği dışında- var gücüyle kötülüğü emredendir…” (Yusuf Suresi, 53)

Buna karşılık, Allah korkusu olmayan ya da Allah’tan gereği gibi korkmayan, Allah’ın ölümden sonra dünyadaki davranışlarının hesabını soracağını görmezden gelen ve nefsi her ne isterse ona boyun eğen kişi ise, kötülükte sınır tanımaz. Nefsin sınırsız kötülük telkin ettiği, onu arındıran müminlerin felah bulduğu, onun telkin ettiği kötülükleri savunanların ise helak olacağı Kuran’da şöyle bildirilir:

“Sonra ona fücurunu (sınır tanımaz günah ve kötülüğünü) ve ondan sakınmayı ilham edene (andolsun). Onu arındırıp-temizleyen gerçekten felah bulmuştur. Ve onu (isyanla günahla bozulmalarla) örtüp-saran da elbette yıkıma uğramıştır.” (Şems Suresi, 8-9-10)

Durmaksızın kötülüğü emreden nefsine sınır koymayan bir insana güvenmek mümkün değildir. Böyle bir insanın, vereceği söze sadık kalması beklenemez, zira bu kişinin sözünden dönmemesi için hiçbir neden yoktur.

Sevginin gerçekliği, zor günlerde, fakirlikte ve hastalık zamanlarında ortaya çıkar. Nefsani davranan bir kişinin ise sevdiğini söylediği insana vefa göstereceğinden asla emin olunamaz. Çünkü kendi nefsini seven bir insan, fedakarlıkta bulunma konusunda tahammülsüzdür. Böyle bir insan, karşısındaki insanın doğal acizliklerini görmezden gelemez, en basit hatalarını dahi çoğu zaman tolere edemez. Hatta hata bile sayılamayacak olaylar yüzünden hiç yoktan kavga çıkarabilir. Önemli olan kendi keyfidir ve keyifsiz olduğunda sevdiğini iddia ettiği insanların dahi mutlu olmalarını istemez.

Tüm bunlara karşılık, diğer insanların güzel özelliklerini takdir edebilmeyi ve bunlara daha güzeliyle karşılık verebilmeyi ancak Allah’tan korkan bir insan başarabilir. Samimi bir Müslümanın hayatındaki her davranışın amacı, Allah’ı razı etmektir ve güzel davranışların karşılığını karşısındaki insandan değil yalnızca Allah’tan bekler. Allah’ın Kuran’da bildirdiği ahlakın özü, fedakarlığa, zorlukta vefa göstermeye, her zaman dürüst olmaya dayanır. Samimi bir Müslüman, karşısındaki insanın dünyadaki imtihanı gereği pek çok acizlikle yaratıldığını bilir ve sevdiklerini bu yönlerine şefkat duyarak sever. İnsanın güzel ahlaklı olma konusunda nefsine ve şeytana karşı mücadele verdiğini bilir ve vazgeçilen anlık hataları gönül rahatlığıyla affedebilir. Sevdiklerinin keyfi ve huzuru, kendisininkilerden önde gelir ve zaten ancak böyle mutlu ve huzurlu olabilir. Hırs yapmadan paylaşabilmeyi, herşeye rağmen affedebilmeyi ve yalnızca nefis istediği süre boyunca değil her koşulda sevmeyi başarmanın yolu, bunları yalnızca Allah için yapmaktır. Bahsettiğimiz bu özellikler olmadan gerçek sevgiyi yaşamak imkansızdır ve bundan dolayı da gerçek sevgiyi ancak tüm bunları Allah için yapanlar yani gönülden iman edenler yaşayabilir.

Birçok Kişi Gerçek ve Kalıcı Sevgiyi Neden Elde Edememektedir?

Kitaplarda, gazetelerde, televizyon programlarında, şiirlerde, şarkılarda ve dost sohbetlerinde sevgiden bu kadar çok bahsedilirken, birçok kişi gerçek ve kalıcı sevginin bir türlü elde edilememesinin nedenini hiç düşünmez. Bu kişiler zaman zaman düşünseler dahi, Kuran ahlakını tam olarak bilmedikleri ya da yaşamadıkları için, gerçek sevgiyi nasıl elde edeceklerini veya yaşayacaklarını bulamazlar. Hayatını Allah için yaşayanlarla nefisleri için yaşayanların sevgi ölçüleri karşılaştırıldığında, ikinci grubun neden sevgiden yoksun kaldığı da daha net görülecektir.

Bu insanlar herşeyden önce sevecekleri kişi seçiminde ahlak güzelliği yerine fiziksel güzelliğe öncelik verirler. Oysa bir insanı fiziksel özelliklerine göre sevmek demek, onu ancak birkaç sene sevmek ve yaşlanmaya başladığında artık sevmekten vazgeçmek demektir. Müslümanlar ise kimi seveceklerine karar verirken, bu kişinin Allah’a olan sevgisinin delillerini görmek isterler.

Allah’ı seven bir insanın doğal olarak ahlakı da güzel olacaktır. Ayrıca şu da bir gerçektir ki; ahlakı güzel olmayan bir insan fiziksel olarak ne kadar mükemmel olursa olsun, o insana karşı kalpte gerçek bir sevgi ve muhabbet oluşması mümkün değildir. Allah, sevgiye duyarlılığının takva sahibi olmakla yani Allah rızasını gözetmekte titiz davranmakla bağlantılı olduğunu Hz. Yahya (a.s.)’ın ahlakını övdüğü şu ayetle bildirir:

“Katımızdan ona bir sevgi duyarlılığı ve temizlik (de verdik). O, çok takva sahibi biriydi.” (Meryem Suresi, 13)

Biraz önce bahsettiğimiz bu farktan dolayı, ahlak güzelliği sürdükçe iman edenlerin birbirlerine duydukları sevgi de artarak devam eder. Öte yandan en derin sevgi olarak niteledikleri duyguların bile çok kısa sürdüğü, iman etmeyenlerin sık sık dile getirdiği bir durumdur. Dünyevi şartlara ve nefse bağlı bir sevgi kısa sürede bitmeye mahkumdur, çünkü nefis eninde sonunda en etkileyici güzelliklerden bile bıkacak şekilde yaratılmıştır. Allah korkusuna ve sevgisine bağlı bir sevgi anlayışı yerine, nefsani sevgiyi tercih edenlerin birbirlerini gerçek anlamda sevmediklerini anlamaları için aslında uzun bir süre geçmesi de gerekmez. Bu insanlar birbirlerinin acizliklerini gördükleri anda, karşılarındaki kişinin aslında zihinlerinde büyütüp hayran oldukları insan olmadığının farkına varırlar. Bu tür bir sevgi, daha en başından çürük temellere oturtulmuş ve bite...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: İman etmeyenlerin üzerindeki belalar
« Posted on: 25 Nisan 2024, 02:58:56 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: İman etmeyenlerin üzerindeki belalar rüya tabiri,İman etmeyenlerin üzerindeki belalar mekke canlı, İman etmeyenlerin üzerindeki belalar kabe canlı yayın, İman etmeyenlerin üzerindeki belalar Üç boyutlu kuran oku İman etmeyenlerin üzerindeki belalar kuran ı kerim, İman etmeyenlerin üzerindeki belalar peygamber kıssaları,İman etmeyenlerin üzerindeki belalar ilitam ders soruları, İman etmeyenlerin üzerindeki belalarönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes