Konu Başlığı: İlimle Yükselmek Gönderen: Zehibe üzerinde 18 Ekim 2010, 07:32:57 İlimle Yükselmek
M. Sâmi Ramazanoğlu Allah Teâlâ buyuruyor: “Habibim! Sen, yâ Rab ilmimi ziyâde et ve Kur’ân’ın nefis mâlûmâtını ihsân et.” Yani ziyâde ilim talebinden geri durma. (Tâhâ Sûresi, 114) Bu âyet-i celîlede insan için ilim öğrenmeye sa’y eylemesi ve Cenâb-ı Hak’tan dâimî ilminin ziyâde olmasını talep etmesi bir vazîfe-i vecîbe olduğuna vâzıhan delâlet eder. Cenâb-ı Hak Habîbine ilimde ziyâde talebini emir buyurmuştur. Fakat başka hiç bir şey için ziyâde talebini emir buyurmamıştır. Abdullah İbn-i Mes’ûd Hazretleri’nin bu âyeti okudukta: “Yâ Rabbî ilmimizi artır, îmân-ı yakîn ihsân buyur.” diye duâ ettiği mervîdir. Hazreti Muâz (r.a.), Peygamber (s.a.v.)’den şöyle rivâyet eder: “İlim öğrenmekle Bâri Teâlâ’nın azamet ve celâlini bilip havf u haşyet hâsıl olur. İlim talebi ibâdettir. İlmin müzâkeresi tesbîhtir. İlimden bahsetmek cihâttır. Ve bilmeyene öğretmek sadakadır. Ve ehline bezletmesi kurbettir. İlim, helâl ve haramın nişancısı ve ehl-i cennet yolunun delîlidir. İlim haşyette enîstir ve gurbette musâhib, yoldaştır. Gam ve surûrda delîldir. İlim düşman üzerine silâhtır. Ve dostlar yanında zînettir. Allahu Teâlâ Hazretleri nice kavmi ilim ile ref’ eyler, yükseltir. Ve hayrâtta onları muktedâ bih eyler. Melâike-i kirâm, ehl-i ilmin dostluğuna rağbet ederler ve kanatlarıyla ikramen mesh edip okşarlar. Melekler ehl-i ilim için istiğfâr ederler ve hattâ denizdeki balıklar ve hayvânât dahî onların yarlığanmasını isterler. Çünkü ilim kulûbün hayâtıdır. Kalblerin ölümü de cehildir. İlim gözlerin çerağıdır. Allahu Teâlâ ilmi süadâya ilhâm eyler.” (İmâm Birgivî, Tekmile, 48) Ebû Zer (r.a.) rivayet eder. Rasûl-i Ekrem (s.a.v.) Efendimiz buyurmuştur: “Yâ Ebâ Zer! Sabahladıkta Kitâbullah’tan bir âyet öğrenmek sana yüz rekat nâfile namaz kılmaktan hayırlıdır. Ve sabaha girip ilimden bir bâb öğrensen sana bin rekat namaz kılmaktan hayırlıdır. Abdullah İbn-i Ömer (r.a.), Rasûlullah (s.a.v.)’den rivayetle buyurmuştur ki: “İbâdetin efdali fıkıh ilmini öğrenmek ve diyânetin efdali perhîzliktir. Yani haram şeylerden sakınmaktır. Nitekim hadîs-i şerîfte: “Haram olan şeylerden hazer et, nâsın en âbidî olursun.” buyurulmuştur. İbn-i Ömer (r. a.) buyurmuştur ki: “Bir kimse ilim tâlibi olduğu halde eceli gelip vefât ederse, o kimse Allahu Teâlâ hazretlerinin huzûruna nübüvvet derecesinden bir derece aşağı derecede varır.” Allahu Teâlâ Hazretleri Tevrât’ta Mûsâ (a.s.)’a buyurdu ki: – “Yâ Mûsâ! İlim ve hikmeti ta’zim eyle. Zîrâ hangi kulumun kalbine ilim ve hikmet koyarsam, onu yarlığamak murâd etmişimdir. İmdî yâ Mûsâ! Sen ilmi öğren ve onunla amel eyle. Ondan sora bezleyle. Tâ ki bununla dünyâda ve âhirette benim kerâmetime ve iyiliğime nâil olursun.” Cenâb-ı Hakk’ın Nebîsine hitâbı, şüphesiz kullarına da hitâbı demektir. Her ne kadar Hazret-i Mûsâ (a.s.)’a hitab buyuruluyorsa da hakîkatta kullarına hitâbtır. Zebûr’da, Dâvûd (a.s.)’a buyurdu ki: “Yâ Dâvûd! Benî İsrâil ulemâsına ve ruhbanlarına de ki; ehl-i takvâ ile söyleşsinler, konuşsunlar. Eğer ehl-i takvâ bulunmazsa, ulemâ ile musâhabe etsinler. Onlar da bulunmazsa, ukalâ (akıllı kimseler) ile musâhabet eylesinler.” (Ramazanoğlu Mahmud Sâmi Musâhabe-1, s. 59-68) |