> Forum > ๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ > Dini Konular > Dini makale ve yazılar  > İlim marifet iman
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: İlim marifet iman  (Okunma Sayısı 819 defa)
22 Eylül 2010, 18:01:01
Sümeyye

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 29.261



Site
« : 22 Eylül 2010, 18:01:01 »



İLİM-MÂRİFET-İMAN


Yakîn, inanılması gereken hususlara, aksine zerre kadar ihtimal vermeyecek şekilde inanmak demektir. İki kere iki matematikçilere göre dört eder. Fakat bunun her zaman kemmiyet plânında, teker teker sayıların aynı seviye, aynı derece ve aynı kıymette olmamaları yönünden tenkidi yapılabilir. İşte yakîn, bu açıdan, her türlü riyazi ölçülerin üstünde bir kesinlik ve netlikle îmândır. Zaten, varlığın hemen her yanında tecelli eden güzelliklerde Cemal ve Kemal-i Mutlak sahibi Hz. Allah'ın cemâlî ve kemâlî tecellilerine ait çizgileri seyredip "Zevk-i Ruhânî" noktasına ulaşmak da ancak böyle bir îmânla mümkün olur. Yakîni elde eden insan, hep O'nun cennet yamaçlarında dolaşır durur. Kalbi, gönlü ve sinesi her an ayrı bir varidatla dolar boşalır. O da her an kendini bir başka hisseder ve Rabbini bir başka tanır. Arş bahçesinden demet demet çiçek dermek ve meyve devşirmek işte budur.

Îmân, İslâm'ı dil ile ikrar kalb ile tasdikten ibarettir. O, sonsuz bir güç ve kuvvet kaynağıdır. Ancak istenen semereyi ve arzu edilen neticeyi elde edebilmek için, îmânın amel ile takviye ve desteklenmesi şarttır.

Amelin, Allah'ı görüyor gibi yapılmasına ise "ihsan" denir.

Îmân ve ihsan, gözde ziya ve cesedde can gibidir. Bu iki temel esasa bağlı olarak farz ve nâfilelerin yerine getirilmesi ise, sonsuzluğun semalarına açılmada iki nurânî kanat durumundadır.

Evet, insanı Allah'a yaklaştırma yollarının en emini, en kestirmesi ve en makbulü farzları eda yoludur. Ve gerçek mahbubiyet ve dolayısıyla da "Kurbet-Allah'a yakın olma" ise, sınırlı ve kayıtlı olmayan nafilelerin nâmütenahi, engin ve vefâ tüten ikliminde tahakkuk eder.

Hakk yolcusu, her an ayrı bir nâfilenin kanatları altında sonsuza uzanan yeni bir koridorda kendini bulur, yeni bir mazhariyete ulaştığını hisseder; farzları edaya daha bir iştihah ve nafilelere karşı da daha bir iştiyaklı hâle gelir. Bu nokta ve bu ma'nâya uyanan her ruh, Allah tarafından sevildiğini de duyar.. ve bir kudsî hadîste ifade buyrulduğu gibi, artık onun işitmesi, görmesi, tutması, yürümesi doğrudan doğruya "Meşîet-i Hâssa" dairesinde cereyan etmeye başlar. Bir bakıma "Ma'rifetullah" da budur. O, bilmenin bilenle bütünleşip onun tabiatı haline gelmesi ve (bilenin her halinin bilinene) tercüman olması mertebesidir. Ma'rifeti, vicdânî bilginin zuhur ve inkişafı şeklinde ta'rif edenler de olmuştur ki, bu zuhur ve inkişaf aynı zamanda insanın kendine has değerlerle zuhur ve inkişafı da sayılır. "Nefsini bilen Rabb'ini bilir" sözünün bir mahmili de bu olsa gerek.

Ma'rifetin ilk mertebesi, dört bir yanımızda çakıp duran isimlerin tecellîlerini görüp sezmek ve bu tecellîlerle aralanan sır kapısının arkasında sıfatların hayret verici ikliminde seyahat etmektir. Bu seyahat esnasında sürekli Hakk yolcusunun gözünden, kulağından lisanına nurlar akar; kalbi, davranışlarına hükmetmeye başlar; davranışları Hakk'ı tasdîk ve ilân eden birer lisan kesilir ve bu lisan da âdetâ bir "kelime-i tayyibe" disketi haline gelir.. derken her an vicdan ekranına "O'na ancak güzel kelimeler yükselir. Onu da amel-i sâlih yükseltir" pür-envâr hakikatinden ayrı ayrı ışıklar aksetmeye başlar. Artık böyle bir ruh bütün kötü duygu ve tutkulara karşı kapanır ve böyle bir gönül, öteden esintilerle sarılır. Sarılır da, ruhuna açılan bir sırlı menfezden, kalblerde kenzen bilinene -"Sığmam dedi Hakk arz u semâya, kenzen bilindi dil ma'deninden" mealiyle anlatılmak istenen bir müteşâbih beyânda ifade edildiği gibi- ışıktan koridorlar açılır ve insan bir daha da ayrılıp geriye dönmeyi düşünmeyeceği bir temâşâ zevkine erer.

Hakk yolcusunun bütün bütün ağyara kapandığı, tamamıyla nefsâniliğe karşı gerilime geçtiği ve kendini huzurun gel-gitlerine saldığı bu nokta ma'rifet noktasıdır. Bu nokta etrafında dönüp durana irfan yolcusu, başı bu noktaya ulaşana da "arif denir.

Ma'rifet ikliminde hayat, cennet bahçelerinde olduğu gibi dupduru ve âsûde; ruh, sonsuza ulaşma duygusuyla hep kanatlı; gönül itmi'nâna ermişliğin hazlarıyla bir çocuk gibi pür-neş'e, fakat tedbirli ve temkinlidir..

"Allah'a emrettiği şeylerde isyan bilmez ve emrolundukları şeyleri yerine getirirler" ikliminde sabahlar-akşamlar ve hep meleklerle atbaşı olurlar. Duyguları tomurcuk tomurcuk ma'rifete uyanmış bu ruhlar, günde birkaç defa cennetlerin cuma yamaçlarında seyahat ediyor gibi yaprak yaprak açılır ve her an ayrı bir buudda Dost'la yüz yüze gelir, O'nunla hemhâl olmanın hazlarına ererler. Gözleri Hakk kapısının aralığında olduğu sürece, her gün, belki her saat birkaç defa visâlle mest ü mahmûr hâle gelir ve her an ayrı bir tecellî ile köpürürler.

Âlim geçinenler, ilimleriyle emekleye dursun, felsefeden dem vuranlar hikmet hecelemeye devam etsin! Arif nurdan bir menşûr içinde hep huzûr yudumlar ve huzur mırıldanır. Hatta mehâfet ve mehâbetle sarsıldığı anlarda bile o, sonsuz bir haz duyar.. ve âdetâ gözleri ağlarken kalbi sürekli güler.

Bu müşterek hususiyetlerin yanında, mizaç ve meşrep farklılığıyla bir kısım ayrılıklar da göze çarpar ârifler arasında. Bazıları sessizlik ve derinlikleriyle girdapları andırırken; bazıları çağlayanlar gibi gürül gürüldür. Bazıları bir ömür boyu günahına-sevabına ağlar, ağlar da ne âh u vâhdan ne de Rabbi'ni senâ etmekten doymaz. Ve doymadan göçer-gider bu dünyadan. Bazıları da hep, heybet-hayâ-üns atmosferinde seyahat eder-durur ve bu deryadan ayrılıp sahile ulaşmayı asla düşünmez. Bazıları tıpkı toprak gibidir; gelip geçen herkes basar-geçer başlarına. Bazıları bulut gibidir; sâlih-tâlih alır herkesi şemsiyesi altına ve ona damla damla rahmet sunar. Bazıları da hava gibidir; her zaman duygularımız üzerinde binbir râyiha ile eser-durur.

Ma'rifet ehlinin kendine göre emâreleri de vardır; ârif, Ma'rûf'tan başkasının teveccüh ve iltifatını beklemez.. O'ndan gayrısıyla halvet olmaz.. göz kapaklarını ve kalb kapılarını O'ndan başkasına açmaz. Gerçek ârifin, başkasına teveccühü, başkasıyla halvet arzusu ve gözlerinin içine başka hayalin girmesi onun için en büyük azaptır. Gerçek ma'rifete ermeyen yârı-ağyârı tefrik edemez. Yârla hemdem olmayan hicrandaki azâbı bilemez..

"Yakîn" bir bakıma, ma'rifetten sonra gelir. O, insanın hayatının her dakikasında, her saniyesinde, salisesinde ve aşiresinde yeni bir ufka açılması, yeni bir deryaya yelken açması demektir. Yakîn bir arayıştır. Mütenahi insanın Nâmütenahi'yi arayışı... Böyle bir insanın hayatı bütünüyle nûrânidir. Vicdanına durmadan varidat yağar. Ve o hayatını hep aydınlıklar içinde yaşar. Onun hatırına semâvî sofraların biri kalkar biri iner. Sanki, Efendimiz vefat etmemiş, vahiy dinmemiş ve Cibril'in ayağı yerden kesilmemiş gibidir. Ötelerden gelen esintilere o, sînesinin coşkunluğu ile mukabele eder.

Yakîn, inanılması gereken hususlara, aksine zerre kadar ihtimal vermeyecek şekilde inanmak demektir. İki kere iki matematikçilere göre dört eder. Fakat bunun her zaman kemmiyet plânında, teker teker sayıların aynı seviye, aynı derece ve aynı kıymette olmamaları yönünden tenkidi yapılabilir. İşte yakîn, bu açıdan, her türlü riyazî ölçülerin üstünde bir kesinlik ve netlikle îmândır. Zaten, varlığın hemen her yanında tecelli eden güzelliklerde Cemal ve Kemal-i Mutlak sahibi Hz. Allah'ın cemâli ve kemâlî tecellilerine ait çizgileri seyredip "Zevk-i Ruhânî" noktasına ulaşmak da ancak böyle bir îmânla mümkün olur. Yakîni elde eden insan, hep O'nun Cennet yamaçlarında dolaşır durur. Kalbi, gönlü ve sînesi her an ayrı bir varidatla dolar boşalır. O da her an kendini bir başka hisseder ve Rabbini bir başka tanır. Arş bahçesinden demet demet çiçek dermek ve meyve devşirmek işte budur.

Yakîn, mebdei itibariyle hayra uyanma, müntehası itibariyle ise itmi'nâna ulaşma ve doyma ma'nâsına gelir. İnsan O'ndan gayri herşeye doyunca, O'na iştahı kalmaz. O'nunla doyunca da başka şeye iştahı kalmaz. Hırsla dünyayı takib edenler O'ndan nasibini alamamış insanlardır. Kalbi Allah'a karşı itmi'nân ile gerilmiş bir insan herşeye karşı fermuarını çekmiş, kapamıştır. Böyle bir kalb tıpkı bir kıblenûmâ gibi sürekli Hakk hoşnutluğunu gösterir ve vicdan ibresinde de en küçük bir sapma olmaz. Bu öyle yüksek bir "Yakin" mertebesidir ki, bu mertebede seyahat eden ruh, her konakta ayrı bir "Hak dostları için ne bir korku vardır ne de onlar tasalanırlar" nefehâtını duyar. “Onların üzerine melekler iner ve derler ki: Korkmayın! Tasalanmayın, size va'dolunan cennetle sevinin!" müjdesini hisseder; "Biliniz ki, kalbler ancak Allah'ın zikriyle huzura erer.." kevserini zevk eder, tabiat ve cismaniyet üzerinde yaşar.

İtmi'nân, insanın sebepler üstü ve vasıtalar ötesi bulunmasının ünvanıdır. Akıl, tabiatüstü seyahatini bu mertebede noktalar... ruh, bu noktaya ulaşınca dünya kaygılarından kurtulur.. his, bu sihirli konakta bütün aradıklarını bulur ve damla iken derya olur.

İnsanı bu noktaya götüren belli başlı yollar vardır. Bunların en başında da ilim ve tefekkür gelir.

İlim, eşyâ ve hâdiselerin bize anlattığı, tekvinî emirlerin, önümüze açıp döktüğü şeylerin hissedilmesi, kavranması ve Yaradan'ın yüce maksadlarının sezilmesinden ibaretdir. Eşyaya hükmetme mevkiinde yaratılan insan; görecek, okuyacak; sezecek ve öğrenecekdir. Öğrendikten sonra da, hâdiselere sözünü geçirme ve onları teshir etme yolunu araştıracaktır. İşte bu nokta, Yüce Yaratıcı'nın emriyle, eşyanın insana, insanın da kendi Yaradan'ına teslim ve mahkûm olduğu noktadır.

İlim; fizik, kimya, astronomi, tabâbet ve daha çeşitli dallarıyla insanlığın hizmetinde ve her gün ona yeni yeni armağanlar vermektedir.

Evet, ilim ve teknik insanın hizmetindedir ve ondan korkmak için, ciddî hiçbir sebep de mevcud değildir. Tehlike i...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: İlim marifet iman
« Posted on: 19 Nisan 2024, 03:59:27 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: İlim marifet iman rüya tabiri,İlim marifet iman mekke canlı, İlim marifet iman kabe canlı yayın, İlim marifet iman Üç boyutlu kuran oku İlim marifet iman kuran ı kerim, İlim marifet iman peygamber kıssaları,İlim marifet iman ilitam ders soruları, İlim marifet imanönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes