๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ => Dini makale ve yazılar => Konuyu başlatan: Hadice üzerinde 21 Kasım 2010, 13:41:11



Konu Başlığı: İlim çoktur fakat ömür
Gönderen: Hadice üzerinde 21 Kasım 2010, 13:41:11
İlim çoktur fakat ömür


    İlim çoktur fakat ömür kısadır. O halde, önce dinde zaruri lazım olan ilimleri öğrenmelidir. Zira İslam âlimlerinin büyüklerinden olan İmam-ı Rabbani hazretleri; “Ehl-i sünnet İtikâdını ve fıkıh bilgilerini öğrenmeden önce, Gülistân kitabı ve hikâye kitapları okumamalıdır. Fıkıh kitapları yanında, Gülistân ve benzeri kitaplar lüzumsuzdur. Dinde lazım olanları, önce okumak, öğrenmek ve öğretmek lazımdır. Bunlardan fazlası ikinci derecede kalır” buyurmaktadır.

    Şeyh Sadi Şirazi hazretlerinin Gülistân kitabını, kendimize lazım olan din bilgilerini öğrenmeden önce okumak lüzumsuz olursa, bid’at ehlinin ve din düşmanlarının kitaplarının ve yazılarının tiryâkilerine acaba ne denir. Yâ, din bilgilerini öğrenmeden, başka şeyler öğrenenler ve çocuklarına doğru din bilgisi öğretmeden, para, mal, mevki kazanmaları için uğraşanlara ne demelidir! İstikbâli temin etmek, acaba bunları kazanmak mıdır? Yoksa, Allahü teâlânın rızasını kazanmak mıdır?

    İlim öğrenmek çok kıymetlidir. Bilenle bilmeyenin bir olmayacağı, Kur’an-ı kerimde bildirilmektedir. İlk nâzil olan âyet-i kerime, “Oku!” emri ile başlamaktadır. İlim, Allahü teâlânın sıfatlarındandır. İlmi teşvik eden, öven sayısız hadis-i şerifler mevcuttur. Peygamber efendimiz; (Bir saat ilim öğrenmek veya öğretmek, sabaha kadar ibadet etmekten daha sevaptır) buyurmaktadırlar.

    Beşikten mezara kadar ilim öğrenmemizi emir ve tavsiye buyuran, yine Resulullah efendimizdir. Fakat insanın ömrü kısadır, ilmin ise sonu yoktur. İmam-ı Rabbani hazretleri, bir talebesini; “Vakit, keskin bir kılıç gibidir. Yarına çıkacağımız belli değildir. Mühim işleri bugün yapmalı, mühim olmayanları yarına bırakmalıdır. Aklı olan böyle yapar” buyurarak, öğrenilecek ve yapılacak işlerde, sıralamayı iyi yapmak ve vakti lüzumlu işlere harcamak konusunda ikâz etmişlerdir.

    İbni Âbidin hazretleri de; “Din bilgilerinden kendine lazım olanları öğrenmek, farz-ı ayındır. Bundan fazlasını öğrenmek farz-ı kifâyedir” buyurmuşlardır.

    Şeyh Abdülkuddus hazretleri, oğluna yazdığı bir mektupta; "Evladım, öncelikle vaktin kıymetini bil! Gece ve gündüz ilim öğrenmeye çalış! İlim öğrenmek, ibadet yapmak içindir. Kıyâmet günü, işten sorulacak, çok ilim öğrendin mi diye sorulmayacaktır. İş ve ibadet de, ihlâs elde etmek içindir. Her şeyi Allahü teâlânın rızası için yapmak olan ihlâs da, hakiki mâbud ve kayıtsız şartsız var olan Allahü teâlâyı sevmek içindir" buyurmuştur.

    Ebu Abdullah-ı Rodbâri hazretleri de, bir sohbetinde, talebelerine hitaben; "Sadece ilim öğrenmek için evinden çıkan kimse, öğrendiği ilimden faydalanamaz. Öğrendikleri ile amel etmek isteyerek ilim öğrenen kimse, ilmi azalsa bile faydasını görür. İlim kendisiyle amel edilince kıymetlidir. Amel ise, ihlâs ile kıymetlenir" buyurmuştur.

    İslam âlimlerinden Takıyyüddin Sübki hazretleri de şöyle buyurmaktadır:
    “Kulun her hâlinde, kendine lazım olan bilgileri öğrenip ibadet yapması gerekir. Çünkü ömür çok kısadır. Ömrünün bir kısmı küçüklükte geçer. Bir kısmı büyüyünce, bedeni ihtiyaçlarını temin etmek, uyku, kendisine ârız olan hastalık, özür hâlleri, zaruri meşgaleler, insanlarla uğraşma ve geçim derdi gibi işlerle geçer. Bunlardan geriye, insan için çok az vakit kalır. İşte insan, ya bu kısacık ömrünü, kendine lazım olan bilgileri öğrenerek ibadet ve tâatle geçirerek Allahü teâlâya, Cennetine ve çeşit çeşit nimetlerine kavuşur, veya bu kısacık hayatı kendi aleyhine zâyi eder de, ebedi hüsrana uğrar veya ömrünü günah ve başkalarına düşmanlıkla geçirir. Böylece şeytanın yardımcılarından olur, onunla birlikte Cehennem ateşinde yanar. Herkes, yaşadığı kısa ömür içerisinde bu üç halden birinde bulunur.”

    Ehl-i sünnet itikâdını, farzlardan ve haramlardan lazım olanları öğrenmek, kadın-erkek her Müslümana farz-ı ayındır. Bunları öğrenmemek suçtur, büyük günahtır. Bunları öğrenmeden, başka şeyleri öğrenmekle, ömür sermayesini tüketenler, ahirette hüsrana uğrayacaklardır. Allahü teâlânın bir kulunu sevmediğinin alameti, dinine ve dünyasına faydalı olmayan işlerle vakit geçirmesidir. Allahü teâlânın bir kulunu sevdiğinin alameti ise, onun, kendisine lazım olan fıkıh ilmi ve bu bilgilere uygun ibadet etmekle meşgul olmasıdır.

    Ahmed Nâmıki Câmi hazretleri; "Üzerine farz olan ilimlerden bir meseleyi öğrenmek, insana, bütün dünyadaki kazançların hepsinden, yapacağı ve ele geçireceği altın ve gümüşlerinden daha iyidir ve üstündür" buyurmuştur.

    İlim, elbette lazımdır. Fakat insana verilen ömür, sınırlıdır. Bunun için, mühim olanlara öncelik vermelidir. Emredilen ibadetler, bilgisizce yapılırsa, bunun bir faydası olmaz. Çünkü hazret-i Ali; "Allahü teâlâya ilimsiz ibadet eden kimse, değirmene bağlı merkep gibidir. Gün boyunca yürür, fakat hep aynı yerindedir" buyurmuştur.

    İslamiyet üç kısımdır: İlim, amel ve ihlâs. Emirleri ve yasakları öğrenmek, öğrendiklerine tâbi olmak ve bunları yalnız Allah rızası için yapmak lazımdır.


alıntı