> Forum > ๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ > Dini Konular > Dini makale ve yazılar  > İlim aşkı
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: İlim aşkı  (Okunma Sayısı 672 defa)
22 Temmuz 2010, 13:52:57
Sümeyye

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 29.261



Site
« : 22 Temmuz 2010, 13:52:57 »



İlim Aşkı




Yeniden ilim aşkını ve düşünce iradesini elde etmeye çalışırken, realiteler görmemezlikten gelinmemeli ve tecrübeler de gözardı edilmemelidir Evet, realite duygusu, aklın nezaretinde, vicdanın kontrolünde; görme, işitme, tatma, koklama ve dokunma kabiliyetlerimizle aynı çizgide değerlendirilmeli ilim yuvaları, bilim araştırma merkezleri ve bu istikametteki konferans, sempozyum, panel şeklindeki çalışmalar hep bu düşünceye omuz vermeli ve gönüllerimizde ilim aşkı, ilim heyecanı uyarılmalıdır Sebepler dairesinde sebeplere riayet bir vazife, onları görmemezlikten gelmek ise bir cebriliktir Orta yol, sebepleri gözetmede en küçük bir boşluğa dahi meydan vermeyecek kadar tedbirli

ve temkinli olmak, Allah’a itimat ve güvende de başka hiçbir şeye takılmama ölçüsünde mütevekkil bulunmaktır Sebep-netice, illet-malul arasındaki münasebetler muteber sayılmalı ama, düşünce dünyamızda koyu bir determinizmaya da yer verilmemelidir Olsa olsa orta yol mülahazalı bir şartlı determinizmaya kapı aralanabilir Böyle bir tevil esnekliği ne derece mazur görülür bilemeyeceğim ama, bizim dünyamızda da,“tenasüb-ü illiyet” prensipleri üzerinde bu kadar olsun durulmuş ve değişik değerlendirilmelere gidilmiştir

Eğer cebri determinizma, aynı sebeplerin, aynı ortamda aynı neticeleri doğurmasının adı ise, şartlı determinizmaya mülahaza dairemizin açık olduğu kendi kendine ortaya çıkacaktır Şimdi bu mülahazaları bizim ölçülerimiz içinde ele alacak olursak, fizik dünyasında cereyan ettiği ölçüde olmasa bile, içtimaiyatta dahi belli nisbette sebep- sonuç meselesi her zaman söz konusu olabilir Bu itibarla da, bugünkü hareket ve davranışlarımızın toplumda, yarın ne tür bir netice vereceğini şimdiden düşünmemiz icap edecektir Bununla, ferdi ve içtimai hayatımızın, bir nizam ve ahenk içinde sürüp gitmesi için, önceden bir planın bulunması ve konuyla alakalı herşeyin bu plan çerçevesinde gerçekleştirilmesi lazım geldiğini vurgulamak istiyoruz

Evet, bugünkü toplumun yarınki varlığı, bugünkü devletin yarınki bekası, hafta devletlerarası muvazenede yerini alması, işte böyle bir plan ve böyle bir ilk teşebbüse bağlıdır ki, bu da, bugünle beraber yarınların yarınki netice ve sonuçların çok iyi resmedilip belirlenmesi, değişik ihtimal ve alternatifleriyle dosyalanıp disketlere alınmasıyla mümkün olacaktır Yoksa, içte ve dışta sürpriz hadiselerle karşı karşıya kalmamız kaçınılmazdır

Eğer bugünkü mektepler, mekteplerdeki müfredat programı; üniversiteler ve bu yüksek ilim yuvalarında sistem; bakımevleri ve kimsesiz çocuklarla alakalı projeler; okullardaki talebeler ve onlarla ilgili tasarılar; camideki cemaat, kışladaki asker, karakoldaki polis, devlet dairesindeki memur, fabrikadaki işçi ve bunlarla alakalı temel disiplinler bugünümüz ve yarınlarımız açısından nazara alınıp, sebep-sonuç mülahazasıyla değerlendirilmezse, yarın bu müesseselerin yetiştirdiği çıraklardan hiçbirinin kargaşaya alet olmayacağına teminat verilemez, beş başı mamur insan yetiştirdiğimizden söz edilemez, toplumun huzuru adına güvence verilemez mabed misyonunu yerine getiremez okul mabed kudsiyetine ulaşamaz kışla peygamber ocağı olma imtiyazını koruyamaz ve yığınlar derbederlikten kurtulamaz

Herşey, bir başka alemde hazırlanıp imdadımıza gönderilecekmişçesine evlerimizde oturup sürpriz şeyler bekleyemeyiz dahası, hayatın içinde miyiz, değil miyiz bunu çok iyi belirlememiz gerekir Eğer bir toplumda: “İnsan bu dünyada vaktini iyi geçirmeye bakmalı gelecek adına çok fazla kafa yormaya gerek yok (Ömer Hayyam’ ca) geçmiş gelecek masal hep; eğlenmene bak ömrünü berbad etme ye-iç hayatın keyfini çıkar dünyayı sen mi kurtaracaksın? Çok fazla düşünme delirirsin Allah’ın nimetlerinden istifade etmek de bir ibadettir gibi -bazıları düşünce olarak doğru olsa da- mülahazalar söz konusu ise, o toplum ruhda ve manada ölmüş demektir Böyle bir toplumda aydına ve idareciye düşen vazife, o toplumu her kesimiyle bu korkunç düşünce inhirafından ve ruh kaymasından kurtarıp onu yüksek hedeflere yönlendirmek ve ilim düşüncesiyle aydınlatmaktır Aksine, kitlelere gerçek ilim aşkı ve düşünce ruhu aşılama yerine onları günlük politikalarla sersemleştirir ve iktidar değişmeleriyle her şeyin farklılaşacağına inandırmaya kalkarsak, toplumu bütün bütün problem kaynağı haline getirmiş oluruz Kaynağı toplum olan problemleri ne gücün düşüncelere baskısıyla, ne de zirvedekilerin sandalye münavebeleriyle halletmek mümkün değildir Kaldı ki bu problemleri bir kere çözseniz bile, değişen şartlar, farklılaşan dünya sürekli karşınıza yeni yeni problemler çıkaracaktır Bu itibarla da, her köşebaşında önümüzü kesmiş bizi bekleyen bu problemlere karşı, hakikat aşkı, ilim aşkı, düşünce aşkıyla mücadele etme mecburiyetindeyiz

Varlık, her zaman bir değişim ve tekamül süreci içinde bulunduğuna göre -biz bu tekamülü, evolüsyoncuların anladığı manada bir değişim ve dönüşüm şeklinde düşünmüyoruz- bizim varlık ve hadiselerin dışında kalmamız, kendi

herşeyden tecrit etmemiz manasına gelir ki, bu da kainatın dönen dolaplarıyla müsademe etmek demektir Aslında kainattaki bu yenileşme ve gelişme esprisini kavramadan ne hilkati, ne insanoğlunun misyonunu ne de insan gerçeğini anlamak kabil değildir

Bu alemde sürekli, cansızlar hayata koşar hayat şuur ve idrake yürür karanlık-ışık tenavübü bir devr-i daim içinde döner durur ve her şey birbiri üzerinde basamaklaşarak gider bir marifet ufku teşkil eder evet, büyük-küçük bütün ırmak ve çayların akıp denizlere ulaşması gibi, eşya ve hadiseler de tıpkı bir çağlayan gibi hiç durmadan sonsuza akar ve ummana ulaşmak için hep başını taştan taşa vurarak koşar; koşar ve herşeyin, hepimizin gaye-i hayali sayılan biricik hedefe ermeye çalışır Bizim de, böyle iktidar ve mukavemetimizi aşan bir gayret ve hamleyle, şuur ve irade destekli böyle bir çağlayana kendimizi salarak geleceğe akmamız lazım Aksine varlık ve hayat kendi tekamül vetirelerini yaşarken, yürüyen merdivenlere uygun binilmediğinde ve dönen kapılar usulünce geçilmediğinde başa gelen şeyler ne ise, kainattaki umumi ahenge tevfiki hareket edilmeden gerçekleştirilmek istenen her teşebbüs de, “oluşum, gelişim” ve tekamülden bir tekme yiyerek bir kenara itilmesi mukadderdir

Biz, mübarek bir dönemde kendi tekamülümüz adına, Batı da kendi Rönesansı hesabına, insanoğlunun birkaç bin senelik bilgi birikimini değerlendirerek, yukarıda temel dinamiklerini arzetmeye çalıştığımız esaslar muvacehesinde biz de onlar da belli noktalara ulaştık ve belli bir yere geldik

Şimdi eğer, bir yeni oluşumdan doya doya nasibimizi almayı düşünüyorsak -ki mutlaka düşünmeliyiz- yukarıda sık sık dolaylı da olsa temas ettiğimiz dinamikleri bir kere daha gözden geçirerek, bunları mutlaka toplumun her kesimine maletmeliyiz

Evet, bu esaslar ve bu esasların ifade ettiği ruh ve mana zımnen dahi olsa toplumun ruhuna sindirilmeli, örflerimiz, adetlerimiz içinde yeşerip kök salmaları sağlanmalı; aile, mektep, mabed, kışla gibi toplumun hiçbir kesimi bu ruh ve bu manadan mahrum bırakılmamalıdır Çocukların ruhu daha ilkokul sıralarında bu mana ve bu ruhla yoğrulmalı, onlarla şahlandırılmalı ve daha sonraki dönemde de doz ayarlaması yapılarak onların ruhlarına hep aynı duygu ve aynı düşünce mutlaka içirilmelidir

Aslında, ilmin kendisinden daha mühim olan birşey varsa o da, ilim zihniyeti ve bu zihniyetin dayandığı prensiplerin ruhlara nakşedilmesidirÇok erken yaşlarda başlayıp, belli dozlarla gençliğin ruhuna duyurulmaya çalışılan bu husus en az ana sütü kadar önemli ve o kadar da yararlıdır Dahası bu ilim aşkı ve ilim ahlakı, yediden yetmişe toplumun her ferdine behemehal aşılanmalıdır ki, cemiyetin değişik kesimleri arasında, düşünce, felsefe ve kültür farklılığından dolayı sürtüşmeler olmasın ve yığınlar tearuzların ve çekişmelerin ağında müsademe ve çözülmeler yaşamasın

Bu hususun ahlaki buudu, başlı başına tahlili gerektiren bir konu olması itibariyle şimdilik “ileride hususi bir tahlil” deyip geçiyorum



ALINTI
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: İlim aşkı
« Posted on: 20 Nisan 2024, 11:28:43 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: İlim aşkı rüya tabiri,İlim aşkı mekke canlı, İlim aşkı kabe canlı yayın, İlim aşkı Üç boyutlu kuran oku İlim aşkı kuran ı kerim, İlim aşkı peygamber kıssaları,İlim aşkı ilitam ders soruları, İlim aşkıönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes