> Forum > ๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ > Dini Konular > Dini makale ve yazılar  > İdeal Rehber ve Müzakereli Okuma
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: İdeal Rehber ve Müzakereli Okuma  (Okunma Sayısı 720 defa)
21 Ocak 2011, 16:16:03
Ekvan
Varlıklar, alemler, dünyalar. (Evren).
Tecrübeli Üyeler
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bayan
Mesaj Sayısı: 19.233


« : 21 Ocak 2011, 16:16:03 »



İDEAL REHBER VE MÜZAKERELİ OKUMA



Soru: Dünyanın dört bir yanında gönüllüler hareketine olan teveccühün günbegün katlanarak arttığı görülüyor. Bu noktada mevcut fırsatların heba edilmemesi ve muhatapların dünyevî-uhrevî mutluluğunu temin adına hangi hususlara öncelik verilmelidir?

Cevap: Hakikaten günümüzde hendesî bir genişleme söz konusu. İnsanımız yeryüzü coğrafyasında 150-160 ülkeye ulaşmış durumda. Neredeyse yeryüzünde sesinizi soluğunuzu duyurmadığınız hiçbir yer kalmamış gibi. Tahdis-i nimet olarak denilebilir ki, ALLAH’ın sahabeye olan lütfuna benzer bir lütfa mazharız. Elbette ki bu tablo, tamamen Cenâb-ı Hakk’ın bir lütfu ve ihsanıdır. Bize bu lütf ile ihsan nedendir bilemiyoruz? İnşALLAH bu bir istidraç değildir; değildir de netice itibarıyla bizi gurura sevk edip baştan çıkarmaz.

Yeni Bir Seferberlik Ruhu

Şimdi bu hendesî yani geometrik genişlemeye mukabil, rehberlik yapacak insanların kemiyet ve keyfiyeti hâlâ riyazî durumdaysa, o zaman mevcut durumun yeniden gözden geçirilip doksanlı yılların başında arkadaşların hicret sevabı deyip yurt dışına göçler tertip ettikleri gibi gönüllerde yeni bir seferberlik aşk u iştiyakı tutuşturulması gerekir. Kur’ân-ı Kerim:

وَالَّذِينَ هَاجَرُوا وَجَاهَدُوا فِي سَبِيلِ اللّٰهِ
“ALLAH yolunda hicret edip mücahedede bulunanlar.” (Bakara sûresi, 2/218) buyurmak suretiyle bize bu hedefi gösteriyor. Yani insanlar, hicretle nezd-i ulûhiyette bir kıymet kazanıyorlar. Ardından da hicretin hakkıdır deyip, hicret ettikleri yerde insanlarla ALLAH arasındaki engelleri bertaraf edip gönüllerin bir kez daha ALLAH’la buluşturulması istikametinde mücahedede bulunuyorlar. Bundan dolayı, hendesî genişlemeye bağlı olarak, asr-ı saadette olduğu gibi sıkı bir eğitimle insanların kalbî ve ruhî hayatlarına eğilme, onları cismaniyetten sıyırıp, hayvaniyetten çıkarıp kalb ve ruh yörüngesinde ALLAH’a doğru sevk etme mevzuunda gayret çok önemlidir. Sahabenin son, tâbiînin ilk döneminde İslâm’a giren bazı mübtedi insanlar dinin ruhunu kavrayamadıklarından dolayı Haricîlik, Rafızîlik ve Bâtınîlik gibi cereyanlara sebep olmuşlardır. Resûl-i Ekrem Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem) bu durumu ifade sadedinde; “İçinizde öyle insanlar zuhur edecek ki; siz, onların namazı yanında kendi namazınızı, onların orucu yanında kendi orucunuzu, onların amelleri yanında kendi amelinizi küçük göreceksiniz. Onlar Kur’an okurlar fakat okudukları Kur’an gırtlaklarından aşağı geçmez, onlar okun avı delip geçtiği gibi dine girip çıkarlar.” (Buhâri, Fedâilü’l-Kur’ân 36) buyurmuşlardır.

Siz hadis-i şerifte ifade edilen bu mânâyı kendi döneminiz için de düşünebilirsiniz. Bazı insanların namaz kılmaktan alınları ve dizleri nasır bağlayabilir; fakat esas bilginin özüne ulaşamadıklarından dolayı ifrat ve tefritlerden kurtulamazlar. Hakikaten ALLAH’a yaklaşmış gibi görünmelerine mukabil onlar çok rahatlıkla, ALLAH Resûlü’nün (sallallâhu aleyhi ve sellem) Cennet’le müjdelediği, Hz. Ebû Bekir, Hz. Ömer, Hz. Osman, Hz. Ali… gibi efendilerimize kâfir diyebilirler. Bakın nasıl bir çelişki içinde bulunuyorlar. Dinine bağlandığınız ALLAH Resûlü (sallallâhu aleyhi ve sellem) on kişiyi Cennet’le müjdeleyecek, ancak bazıları kalkıp onlar hakkında insanın tüylerini diken diken edecek isnatta bulunacaklar. İşte bu, dinin ruhu ve özünden habersizlik ve meseleyi bilmemeden kaynaklanan bir cehalettir.

Bundan dolayı, yeniden ikinci bir seferberlik ruhu gönüllerde tutuşturulurken farklı kültür ve anlayışlar içinde değişik deformasyon ve başkalaşmalara maruz kalmamak için mükemmel insan yetiştirmenin yollarını aramalıyız. Bunun için de evvela mürşid ve rehber diyebileceğimiz şahısların, dinin temel kaynakları olan Kitap ve Sünnet’e muttali olmaları lazımdır. Aynı zamanda onlar gittikleri yerdeki muhataplarını kendi karakteristik çizgileri ve ana hatlarıyla bilmelidirler. Bütün bunların yanında belli ölçüde fünun-u müspeteye vâkıf olmalı, yani az buçuk fizik, kimya, riyaziye, antropoloji gibi ilimleri yudumlamalıdırlar. Evet, rehberlik yapacak insan, gittiği yere mükemmel yetişmiş bir fert olarak gitmelidir. İlk gidenler saf, mücerred ve sade imanlarıyla gittiler ve ALLAH’ın inayetiyle çok hayırlara vesile oldular. Fakat artık bundan sonra dünyanın dört bir yanına açılırken ayrı bir derinlik, ayrı bir enginlik ve ayrı bir donanıma ihtiyaç vardır.

Müzakereli Okumanın Vaad Ettikleri

Bu derinlik, bu enginlik ve bu donanım için beslenme kaynaklarımız okunurken onları âdet kabilinden değil de, mukayeseli ve analitik bir bakış açısıyla, yeni terkip ve tahlillere ulaşma azmi ve gayreti içinde okumalıyız.

Bir bakın tefsir tarihine;  Kur’ân-ı Kerim nazil olduğu günden bugüne onun üzerine nice tefsirler yazılmış, nice haşiyeler düşülmüştür. Evet, bugün Kur’ân hakkında yazılan tefsirler binlerce cilde ulaşmıştır. Bir yönüyle “ebnau’z-zaman” olan her bir müfessir kendi döneminin şartlarının ilham ettiği yorumları da arkasına alarak “Bu âyetten şu da anlaşılır, şu sonuca da ulaşılır.” demiş; demiş ve Kur’ân’ı anlama adına yeni yeni açılımlara gitmişlerdir. Değişik tefsirleri karıştıracak olursak, bu farklılığı görebiliriz. Meselâ Razî, bir âyet hakkında bir yorumda bulunmuş, ancak Zemahşerî ondan daha farklı bir mânâ çıkarmıştır. Beyzavî ise onu daha farklı bir tahlille ele almıştır. Ebussuud Efendi genelde Beyzavî’ye dayansa da, onun da kendine has yorumları vardır. Yani Kur’ân’ın tefsiri asrımızdaki allame Hamdi Yazır’a kadar hiç bitmeden devam edip gelmiş ve elbette bundan sonra da devam edecektir. İşte bizler bu mülâhazayla hareket etmeli ve çağın müktesebatını çok iyi okuyan; okuyup farklı tespit ve tahlillere ulaşan, eşya ve hâdiselere daha engince, daha kucaklayıcı ve daha mahruti bakabilen insanlar yetiştirmeliyiz. Çünkü bu rehberler çok farklı kültür ortamlarının çocuklarıyla karşılaşacaklardır. Dolayısıyla insan, o anlayış ve kültürlerin, karşısına çıkardığı çeşit çeşit problemlere karşı hazırlıklı ve donanımlı değilse nakavt olur.  

Bu sebeple diyoruz ki, Cenâb-ı Hak gidilen yerlerde gönlünüzün ilhamlarını seslendirebileceğiniz değişik vesileler lütfedebilir. Fakat siz, bu vesileleri değerlendirirken, ruhunuzun ilhamlarını, Türkiye’ye ve sizin kültür ortamınıza göre değil de, bulunduğunuz kültür ortamına göre seslendirmelisiniz. Bu da eşya ve hâdiselere daha bütüncül bakabilen, muhatapları daha engince kucaklayabilen, vicdanı geniş rehberlere ihtiyaç olduğunu gösterir. İşte bu ihtiyacın karşılanması için yeniden bir okuma ve bir düşünme seferberliği başlatılmalıdır.

Resûl-i Ekrem Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem) meseleye “tezakür” kelimesiyle yaklaşıyor. Bu kelimenin mânâsı, en az iki veya daha çok kişinin iştirakiyle bazı meselelerin müzakere edilmesi demektir. Bu şekilde bir halka teşkil edip aralarında müzakerede bulunan insanların rahmet-i ilahîyle sarılıp sarmalanacağını ve koruma altına alınacağını da yine Efendiler Efendisi buyuruyor. Ayrıca o, böyle bir meclis için,

لَا يَشْقَى بِهِمْ جَلِيسُهُمْ
“Onlarla oturup kalkan, o da tâli’siz olmaz.” (Buhâri, Daavât, 66) müjdesini veriyor. Yani ala külli hâl o mecliste bulunan herkese heyet-i içtimaiyeden bir şeyler bulaşır, kafasına veya gönlüne bir şeyler girer. Belki de o şahıs, o topluluk içine, dünyevî bir mülâhaza ile girmiş, maddî bazı menfaatler aparmak ve koparmak için uğramıştı. Fakat o insanlarla düşe kalka ona da bir şeyler bulaşır. Daha doğrusu o şahıs, heyetin insibağını yaşar. Şahs-ı mânevî, bir fırça da ona çalar ve böylece o da mânevî bir boya ile boyanmış olur. Bu açıdan ALLAH’ın inayet ve lütfuyla, mürşit ve rehberlerin, müzakere vesilesiyle, hemen her müşkili hal yoluna koyacak, her probleme çözüm üretecek, her soruya cevap verecek bir seviyeye ulaştırılmaları gerekir.

Ne yazık ki bugün toplum olarak böyle bir okuma tarzından mahrum bulunuyoruz. Rabbimizin kelamı Kur’ân-ı Kerim dahi, ülfet, ünsiyet ve sathîliğin kurbanı olmuştur. Bugün belki o, yataklarımızın başucunda kadife kılıflar içinde asılı durmaktadır. Milletimizin ona karşı böyle mücerret bir hürmet ve saygısı vardır. Ben o saygıyı da takdirle karşılarım. Fakat bugün insanımız Kur’ân’ın mânâsından bîhaberdir. Hâlbuki o, ALLAH’tan bize gelmiş bir mesajdır. Fakat ne acıdır ki, biz: “Acaba ALLAH bu mesajında bizden ne istiyor?” deyip, onu anlamaya çalışmıyoruz. İşte kendi kitabımıza bu kadar yabancı hâle gelmişiz. Evet, ülfet ve ünsiyet gözümüzü kör etmiş, yüce kitabımızın mânâsını bilmiyor, ona karşı sadece kuru bir saygıyla iktifa ediyoruz. Tekrar edeyim ki, ben böyle bir saygıyı takdirle karşılarım. Fakat Kur’ân-ı Kerim’e asıl saygı, onun ruhuna, mânâ ve özüne inmekle gerçekleşir.

Çağımızda, Kur’ân ve Sünnet-i Sahiha’nın hakikatlerini bize aksettiren zatın eserlerine karşı da aynı körlüğü yaşadığımızı söyleyebiliriz. Sabahleyin o eserlerden birini elimize alıp günün mutad dersini yapmak, onu anlama adına yeterli değildir. Esas olan, o zatın eserlerinde serdettiği fikir ve düşüncelerin incelik ve nüktelerini görme ve onları başka yerlerle karşılaştırmalar yapmak suretiyle anlamaya çalışmaktır. Meselâ “İmam Gazzâlî Hazretleri şu mevzuda şöyle demiş, ama Hz. Pîr-i Mugân, Şem-i Taban bu meseleye daha farklı yaklaşmıştır.” diyebilecek ölçüde mukayeseli okumalar yapabilmeli ve yeni bir okuma sistemi geliştirmeliyiz. Bir düşünün, bu asar-ı bergüzide, ilk duyduğunuz dönemde içinizde nasıl bir heyecan uyarmış, size nasıl bir sahabe ruhu telkin etmiş, sizi nasıl tetiklemiş ve harekete geçirmişti? Fakat ne oldu da, o eserler, sonradan âdet kabilinden okumalara dönüştü? ...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
« Son Düzenleme: 21 Ocak 2011, 16:17:48 Gönderen: Gulinur »
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: İdeal Rehber ve Müzakereli Okuma
« Posted on: 25 Nisan 2024, 05:05:42 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: İdeal Rehber ve Müzakereli Okuma rüya tabiri,İdeal Rehber ve Müzakereli Okuma mekke canlı, İdeal Rehber ve Müzakereli Okuma kabe canlı yayın, İdeal Rehber ve Müzakereli Okuma Üç boyutlu kuran oku İdeal Rehber ve Müzakereli Okuma kuran ı kerim, İdeal Rehber ve Müzakereli Okuma peygamber kıssaları,İdeal Rehber ve Müzakereli Okuma ilitam ders soruları, İdeal Rehber ve Müzakereli Okumaönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes