> Forum > ๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ > Dini Konular > Dini makale ve yazılar  > İctimâî münâsebetlerde borç ve borçlanma
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: İctimâî münâsebetlerde borç ve borçlanma  (Okunma Sayısı 609 defa)
31 Ekim 2010, 15:23:23
Sümeyye

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 29.261



Site
« : 31 Ekim 2010, 15:23:23 »



İctimâî Münâsebetlerde Borç ve Borçlanma


Hangi güzel amel olursa olsun, onun gerçek ve asıl güzelliği, tatbikatındaki mükemmellik, olgunluk ve ihlâs neticesinde tezâhür eder. Bunun içindir ki âyet-i kerîmede:

“...Her türlü davranışlarınızı en güzel şekilde yapınız! Hiç şüphesiz Allâh Teâlâ muhsinleri sever.” (el-Bakara, 195) buyurulmuştur.

Dolayısıyla ortaya konan her güzel fiil, davranış, söz, ibâdet vesâire, hep onlardaki güzelliği yansıtacak yücelik ve mükemmellik ölçüleri içerisinde hayata aksetmeli ve hepsi de ancak gönülden sâdır olmalıdır. Aksi hâlde en güzel zannedilen davranış ve ibâdetler bile nefsin girdabında perişan olup zarar ve hüsran ile neticelenebilir.

Bu derin hakîkate riâyetin son derece zarûrî olduğu en mühim hususlardan biri de hiç şüphesiz borç ve borçlanma hakkındaki hassas ölçülerdir. Zîrâ borç verme ibâdetinin devamı, borç alan ve veren olmak üzere iki taraf için de mecbûrî prensiplere riâyete bağlıdır ki, bunlar, ruhlardaki fazilet pınarlarını coşturup nice kurak gönülleri muhabbet, diğergâmlık ve cömertlik deryalarında buluşturur. Böylece Cenâb-ı Hakk’ın rızasını kazanmaya vesile olacak davranışlar manzûmesine, kısaca meleklerin bile imrendiği yüce bir ahlâka nâil eyler. Bu hakîkati aksettirmesi bakımından Ebû Hüreyre -radıyallâhu anh-’ın naklettiği şu hadîs-i şerîf pek ibretlidir:

Rasûlullah -sallâllâhü aleyhi ve sellem-, Benî İsrâil zamanında bir kişiden bin dinar borç para isteyen bir kimseden bahsetti. Kendisinden borç talep edilen kimse:

“-Bana şâhidlerini getir, onların huzurunda vereyim,

şahid olsunlar!” dedi.

İsteyen ise:

“-Şahid olarak Allâh yeter!” dedi.

Borç verecek olan kimse de:

“-Öyleyse buna kefil getir.” dedi.

Borç isteyen kişi:

“-Kefil olarak Allâh yeter.” dedi.

Borç verecek olan şahıs:

“-Doğru söyledin!” dedi ve belli bir vâde ile parayı ona verdi.

Adam deniz yolculuğuna çıktı ve ihtiyacını gördü. Sonra borcunu vâdesi içinde ödemek maksadıyla geri dönmek üzere bir gemi aradı, ama bulamadı. Bunun üzerine çaresizlik içinde bir odun parçası alıp içini oydu. Bin dinarı sahibine hitâbeden bir mektupla birlikte oyuğa yerleştirdi. Sonra oyuğun ağzını kapayıp düzledi. Sonra da deniz sâhiline gelip:

“Ey Allâh’ım, biliyorsun ki, ben falandan bin dinar borç almıştım. Benden şâhid istediğinde ben: «Şâhid olarak Allâh yeter!» demiştim. O da şâhid olarak sana râzı oldu. Benden kefil isteyince de: «Kefil olarak Allâh yeter!» demiştim. O da kefil olarak sana râzı olmuştu. Ben ise şimdi, bir gemi bulmak için gayret ettim, ama bulamadım. Onu sana emânet ediyorum!” dedi ve odun parçasını denize attı. Odun, denizde akıp giderek gözden kayboldu.

Bundan sonra adamcağız, oradan ayrılıp, kendini götürecek bir gemi aramaya devam etti.

Bu arada borç veren kimse de, parasını getirecek gemiyi beklemekteydi. Gemi yoktu ama, içinde parası bulanan odun parçasını gördü. Onu ailesine odun yapmak üzere aldı. (Testere ile) parçalayınca para ve mektupla karşılaştı.

Bir müddet sonra borç alan kimse de (bir gemi buldu ve memleketine) geldi. (Odun parçası içinde gönderdiği parayı alacaklısının almamış olacağı ihtimâli ile derhal) bin dinarla adama uğradı ve:

“-Malını getirmek için aralıksız gemi aradım. Ancak beni getirenden daha önce gelen bir gemi bulamadım.” dedi.

Alacaklı:

“-Sen bana bir şeyler göndermiş miydin?” diye sordu.

Öbürü:

“-Ben sana, daha önce bir gemi bulamadığımı söyledim.” dedi.

Alacaklı:

“-Allâh Teâla Hazretleri, odun parçası içerisinde gönderdiğin parayı senin yerine (bana) ödedi (yâni ihlâsın mukabili Cenab-ı Hak sana kefil olarak bana ulaştırdı. Dolayısıyla şimdi getirdiğin bin dinar da sana kaldı. Bu vesileyle huzur içinde) bin dinarına kavuşmuş olarak dön.” dedi. (Buhârî, Kefâlet 1; Büyû 10)

Burada Allâh adına verilen söz ve onu yerine getirme gayretindeki müthiş samîmiyetin Cenâb-ı Hak tarafından nasıl makbul ve mahfûz olduğu hakîkati sergilenmektedir. Bu da gösteriyor ki, alacak-verecek mes’elesinde iki taraflı anlayış, ihlâs ve denge içerisinde olmak lâzımdır. İşin içine suistimâl girmediği müddetçe Allâh her iki tarafa da rahmetle muâmele buyurur. Ancak nefsânî hesaplar girerse, ilâhî rahmet aradan çıkar ve kul hakkı terettüp eder ki, bu da Cenâb-ı Hakk’ın af buyurmadığı bir husustur. Yâni: «Şüphesiz Allâh tevbeyi kabul eder...» âyetinin de işaret ettiği üzere affın sâhibi olan Cenâb-ı Hak, kul hakkını bu affın dışında tutmaktadır. Diğer taraftan borcu geciktirenin gıdâsı haramla karışmış demektir.

Samîmî olarak ödeme niyetiyle borç alan

kimseye Allâh Teâlâ ödeme kolaylığı sağlamaktadır. Eğer borçlu, istismar ve suistimâle düşmeksizin borcunu ihlâsla ödeme gayretinde ise, Allâh ona bir çıkış kapısı ihsân eder. Bu meyanda uhdesinde mal varlığı bulunan bir kimse onu satmayıp borcunu ödemezse mes’ûl olur. Yâni borçlu, herhangi bir çâre bulamadığında çok hayâtî olmayan imkân ve emlâkini satıp borcunu ödeme yoluna gitmelidir. Zîrâ Hazret-i Peygamber -sallâllâhü aleyhi ve sellem-’in tavsiye ve tatbikâtı budur:

Zâtürrikâ Gazvesi’nden dönerlerken Efendimiz

-sallâllâhü aleyhi ve sellem-, Hazret-i Câbir’le sohbet ediyordu. Yeni evlendiğini, bu sebeple pek çok borcu olduğunu öğrenince neye mâlik olduğunu sordu. O da yalnız bir devesinin olduğunu söyledi. Bunun üzerine Hazret-i Peygamber

-sallâllâhü aleyhi ve sellem-, onu borçtan kurtarmak için Câbir’den devesini kendisine satmasını istedi. Pazarlık yapıldı. Efendimiz -sallâllâhü aleyhi ve sellem-, Medîne’ye varınca ücretini takdim etmek üzere Hazret-i Câbir’in devesini satın aldı. Medine’ye vardıklarında Câbir -radıyallâhu anh, deveyi getirdiğinde Rasûlullâh -sallâllâhü aleyhi ve sellem-, tespit edilen ücreti ödedi. Alış-veriş akdi bittikten sonra Rasûlullâh -sallâllâhü aleyhi ve sellem-, deveyi de Hazret-i Câbir’e hediye eyledi. Kâbına varılmaz bu yüce zarâfet ve ahlâk, müslümanları o derece duygulandırdı ki, hâdisenin vukû bulduğu geceye «leyletü’l-baîr» (deve gecesi) dediler. O gece Hazret-i Peygamber -sallâllâhü aleyhi ve sellem-, ayrıca Hazret-i Câbir için 25 defa istiğfâr etti. (Riyâzu’s-Sâlihîn c. 1, s. 104)

Hazret-i Câbir -radıyallâhu anh- diyor ki:

“Yolda bir yahudîye rast geldim. Bu hâdiseyi anlattım. Hayretler içinde kaldı ve: «Deveni satın aldı, sonra parasını verdi; sonra da onu sana hibe mi etti?» demeye başladı. Ben de: «Evet» dedim.” (Fethu’l-Bârî 5/317)

Hâsılı bu güzel ve yüce ahlâk çerçevesinde:

1. Borçlu, elinde mevcut olan mal ve imkânları satarak borcunu ödemelidir.

2. Durumu müsaid olanlar borçluya yardım etmelidir.

3. Borçlu için istiğfar ve duâda bulunulmalıdır.

Hadîs-i şerîfte buyurulur:

“Allâh bir kuluna nîmet verir ve onu en güzel şekliyle tamamlar da, sonra insanların ihtiyaçlarını ona havâle eder, o da bundan rahatsızlık duyarsa, elinde bulunan nimeti zevâle atmış olur...” (et-Tergîb, 4/170)

(Birgün) Rasûlullâh -sallâllâhü aleyhi ve sellem- (ashâb-ı kirâma):

“Müflis kimdir, biliyor musunuz?” diye sordu.

Ashâb-ı kirâm:

“Müflis, bizim aramızda, parası olmayan ve malı bulunmayan kimsedir.” deyince, Rasûlullâh -sallâllâhü aleyhi ve sellem- (sözlerine) şöyle devam etti:

“Ümmetimden müflis, kıyâmet günü namaz, oruç ve zekât sevâbı ile, (ancak bu sevapların yanında bir de amel defterine) şuna sövdü, buna zinâ iftirâsı yaptı, şunun malını yedi, bunun kanını döktü, şunu dövdü (diye yazılmış olarak) gelen kimsedir. Onun hasenâtının sevâbından (hak sahibi olan) şuna, buna verilir. Eğer üzerindeki borç ödenmeden önce ibâdet ve iyiliklerinin sevâbı tükenirse, alacaklıların günahlarından alınıp onun üzerine yüklenir. Sonra (onların günahları ile birlikte) cehenneme atılır.” (Müslim, Birr, 59; Ahmed bin Hanbel, II, 303, 324, 372)

Bir başka hadîs-i şerîfte buyurulur:

“Üzerinde bir dinar veya bir dirhemlik borçla ölen kimsenin borcu, onun hayır ve hasenâtından ödenir. Orada (mahşer yerinde) ne dinar ne de dirhem vardır.”

Bu bakımdan Hazret-i Peygamber -sallâllâhü aleyhi ve sellem-, üzerinde başta borç olmak üzere kul hakkı bulunan kimselerin bu dünyada iken muhâtabıyla helâlleşmesini emir buyurmaktadır:

“Kimin üzerinde kardeşine karşı ırz veya başka bir şey sebebiyle hak varsa, dinar ve dirhemin bulunmadığı (Kıyamet ve hesaplaşmanın olacağı) gün gelmezden önce daha burada iken helalleşsin. Aksi takdirde o gün, sâlih bir ameli varsa, o zulmü nisbetinde kendinden alınır. Eğer hasenâtı

yoksa, arkadaşının günahından alınır, kendisine yüklenir.” (Buhârî, Mezâlim 10, Rikak 48; Tirmizî, Kıyâmet 2)

Tabiî özü itibârıyla bu helâlleşmek, alacaklının hak ve hukukunu gözetmek, borcu âhırete bırakmayıp bu dünyâda ödemek demektir. Hazret-i Peygamber -sallâllâhü aleyhi ve sellem-’in tatbikatı da böyledir. O, önüne borçlu bir cenâze getirildiğinde onun namazını kıldırmaz, ancak borcu ödendiği takdirde imâmete geçerdi. Ebû Katâde -radıyallâhu anh- anlatıyor:

Rasûlullâh -sallâllâhü aleyhi ve sellem-’e, namazını kıldırıvermesi için bir adam(ın cenâzesi) getirildi. Ancak -sallâllâhü aleyhi ve sellem- Efendimiz:

“-Onun üzerinde borç var, arkadaşınızın namazını siz kılın!” buyurdu.

Ben:

“-(Borç) benim üzerime olsun, ey Allâh’ın Rasûlü.” dedim.

“-Sadâkatle mi ?” dedi.

“-Sadâkatle!” dedim.

Bunun üzerine cenazenin namazını kıldı. (Tirmizî, Cenâiz 69; Nesâî, Cenâiz 67)

İşte bu hassâsiyet ölçüleri i...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: İctimâî münâsebetlerde borç ve borçlanma
« Posted on: 18 Nisan 2024, 20:15:15 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: İctimâî münâsebetlerde borç ve borçlanma rüya tabiri,İctimâî münâsebetlerde borç ve borçlanma mekke canlı, İctimâî münâsebetlerde borç ve borçlanma kabe canlı yayın, İctimâî münâsebetlerde borç ve borçlanma Üç boyutlu kuran oku İctimâî münâsebetlerde borç ve borçlanma kuran ı kerim, İctimâî münâsebetlerde borç ve borçlanma peygamber kıssaları,İctimâî münâsebetlerde borç ve borçlanma ilitam ders soruları, İctimâî münâsebetlerde borç ve borçlanmaönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes