> Forum > ๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ > Dini Konular > Dini makale ve yazılar  > İbadetlerin ekonomik fonksiyonları
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: İbadetlerin ekonomik fonksiyonları  (Okunma Sayısı 989 defa)
15 Eylül 2010, 18:10:58
Sümeyye

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 29.261



Site
« : 15 Eylül 2010, 18:10:58 »



İbadetlerin Ekonomik Fonksiyonları

1. İbadetlerin İnsana Bakan Mümtaz Hikmetleri

Asıl itibariyle ibadetler, Yüce Allah onları emrettiği için yapılırlar; herhangi bir hikmet, maslahat ve dünyevî fayda beklentisiyle yapılmazlar. Bununla birlikte her bir ibadetin dünyaya, ahirete, ferde, topluma, ekonomik hayata, hukuk düzenine, ruh sağlığına bakan hikmet ve maslahatları vardır. Hatta ibadetleri bir bütün olarak değerlendirdiğimiz zaman bunların sanki ibadet olsun diye değil, insanların dünya ve ahiret saadetini, ruh ve beden sağlığını, fert ve toplum arasındaki iyi münasebetleri ve genel huzuru gerçekleştirmek ve temin etmek maksadıyla emredilmiş olduğunu söylemek mümkündür. Her ibadetin bütün hikmetlerini değil, sadece en önde görünenlerini esas aldığımız zaman, ibadetlerin ibadet olmalarının yanı sıra, ne ölçüde insanın ruh ve beden sağlığını koruduğu, fert ve toplum arasındaki münasebetleri temine yönelik fonksiyonel özellikleri bulunduğu kolayca görülecektir.

Namazın en büyük fonksiyonu, kişinin ruh sağlığını temin etmesidir. “(Ey Peygamber!) Namazı kıl… (Bil ki) Allah’ı zikretmek, en büyük (ibadet)tir…”1 ve “(Ey Mûsâ!), Bana ibadet et ve beni zikretmek için namaz kıl”2 meâlindeki âyetler, namazın Allah’ı zikir anlamına geldiğini açıkça ortaya koymaktadır. Kalplerin gerçek anlamda tatmini ve huzur bulması da ancak Allah’ı zikir ile olur.3 Hadislerde ifade edildiği üzere namaz kılan kişi dünya kelâmı konuşmaktan menedilmiştir.4 Çünkü musallî namazda iken Rabbi ile hasbihal5 ve meşguliyet halindedir.6 Günde beş defa Allah’ın huzurunda divan duran kişi manevî huzuru bulduğundan bu kişilerde ruhî problemler pek fazla görülmez.7 Dolayısıyla namaz, sanki kişinin ruh sağlığını temin etmek için emredilmiş gibidir. Ruh sağlığı bozuklukları dünyada tedavisi en pahalı hastalıklar arasında yer almaktadır. Amerika Birleşik Devletleri’nde hükümet, her sene bu tür hastalıkların tedavisi için yaklaşık 142.2 milyar dolar harcamaktadır.8

Orucun en büyük fonksiyonu, kişinin beden sağlığını temin etmesidir. Hadis-i şerifte “Oruç tutunuz, sıhhat bulunuz” buyurulmuştur. Bazı hadislerde de orucun bedenin zekâtı olduğu9 ifade edilmiştir. Kök anlamı itibariyle zekât, artmak, fazlalaşmak anlamına geldiği gibi temizlik, saflık ve duruluk anlamına da gelir. Bu hadiste zekât kavramı temizlik anlamında kullanılmış olup kişinin hem bedenî hem mânevî kirlerden temizlenmesini ifade eder. Bedenî açıdan oruç on bir ay boyunca yorulan bedeni bakıma ve revizyona almak demek olduğundan beden için oruç önemli bir sağlık kaynağıdır. Vücud, başka zaman atamadığı toksinleri ancak oruç sayesinde dışarı atar ve böylece besin zehirlerinden kurtulur. Bu bakımdan oruç sanki kişinin beden sağlığını temin etmek için emredilmiş gibidir.

Hz. Peygamber’in ifadesiyle “Zekât İslâm’ın köprüsüdür.”10 Bu anlamda zekât, zenginle fakir arasındaki münasebeti sağlayan, fakirde zengine karşı hürmet ve saygı, zenginde de fakire karşı merhamet ve şefkat hislerini doğuran mâlî ve dinî bir ibadettir. Her yerde olduğu gibi İslâm ülkelerinde de zenginler ve fakirler olmuştur. Ancak bu ekonomik farklılaşma, hiçbir zaman sosyolojide “sınıf” dediğimiz ayrışmayı doğurmamıştır. Ayrıca her zaman İslâm ülkelerinde fakirlikten zenginliğe geçişler olduğu gibi bir şekilde zenginlikten fakirliğe düşüşler de yaşanmaktadır. Bundan daha da önemlisi, İslâm tarihinde hiçbir zaman zengin-fakir çatışması olmamış; bu iki ekonomik sınıf, sınıf bilincine sahip birer “sosyal sınıf” haline dönüşmemişlerdir. Bu sınıflar arasındaki münasebet ve muvazeneyi tesis eden en önemli unsur zekâttır. Dolayısıyla zekât, sanki toplumun huzurunu temin etmek için emredilmiş gibidir.

Hac, senede bir defa yapılabilen bir ibadet olup, rükünleri ihram, Arafat vakfesi ve ziyaret tavafından ibarettir. Bazı imamlara göre ceza gerekmekle birlikte ziyaret tavafı senenin herhangi bir gününde de yapılabilmektedir. Ayrıca umre ibadeti çerçevesinde Kâbe’yi her zaman tavaf etmek mümkündür. Bu durumda haccın en önemli rüknü Arafat’ta vakfe olmaktadır. Nitekim Hz. Peygamber de “Hac, Arafat’tır. Kim cem‘ (Müzdelife) gecesi fecrin doğmasından önce vakfeye yetişirse, haccı idrak etmiş olur”11 buyurmuşlardır. Hikmet bakımından haccın topluma bakan en önemli fonksiyonu ise renkleri, dilleri, ülkeleri ve kültürleri farklı olan dünya milletlerinin bir arada toplanıp tanışmalarını ve kaynaşmalarını sağlamasıdır. Dolayısıyla hac dünya milletleri arasında müsbet münasebetler kurmakta ve farklı toplum ve topluluklar arasındaki huzuru temin etmektedir. Bu anlamda sanki hac, dünya milletlerinin tanışması ve farklı yerlerdeki toplumların birbirlerine yabancı kalmayıp huzur içinde yaşamalarını temin için emredilmiş gibidir.

Sonuç olarak ibadetlerin, insanın ruhî saadetini, beden sağlığını, toplumsal huzurunu, milletler arası yardımlaşma ve dayanışmasını sağlayan en önemli manevî unsur olduğunu söyleyebiliriz.

2. İbadetlerin Ekonomik Dengenin Teminatı Olması

Ekonominin en temel kanunu arz ve taleptir. İktisadî huzurun mevcut olması için bu iki unsurun dengede olması gerekir. Bunlardan biri yüksek diğeri düşük olursa ekonomik denge bozulmuş olur. Bu bozukluk da dalga dalga toplumsal yapının ve huzurun bozulmasına sebep olur.

Başka bir ifadeyle ekonominin biri üretim, diğeri tüketim olmak üzere iki ayağı vardır. Ekonomik huzur, bu iki unsurun dengede olmasına bağlıdır. Bir ülkede üretim çok, fakat tüketim az ise, bu dengesizlik mutlaka bir ekonomik krize sebebiyet verecektir. Yine bunun tersi olarak piyasada bir malın mevcudiyetine şiddetle ihtiyaç olduğu halde o mal piyasada bulunmadığı için tüketilemiyorsa, bu durum yine bazı sosyal ve ekonomik problemlere sebep olmaktadır. Huzurlu ve dengeli bir ekonomide arz ve talep, üretim ve tüketim dengede olmalı; üretilen mallar tüketilebilmeli, tüketim ihtiyacı olan mallar da üretilip piyasaya sürülmüş olmalıdır.

Yine bir ülkede ekonomik dengelerin sağlanması için sadece devletin gelir ve giderlerini eşitlemesi, denk bütçe ile çalışması yeterli değildir; vatandaşların da büyük bir çoğunlukla kendileri için bu dengeyi oluşturması gerekir. Devletin aşırı miktarda borç yükü altına girmesi bir gün devlet sistemini sıkıntıya sokacağı gibi, vatandaşların da bir gün çevirmesi mümkün olmayan borç ile işlerini yürütmeye çalışmaları, aynı şekilde ekonomik ve sosyal dengelerin bozulmasına sebebiyet verecektir.

a. Namazın ekonomik fonksiyonları

Bir ülkede üretim ve zenginlik ne kadar yüksek olursa olsun, eğer çoğu vatandaşlar ürettiklerinden ve kazandıklarından daha fazlasını tüketiyorsa, er-geç o ülke bir ekonomik krize sürüklenir. Günümüzde ABD merkezli kriz de esasen böyle bir sebepten dolayı ortaya çıkmıştır. Dolayısıyla yüksek üretim ve ekonomik zenginlik, her zaman toplumsal huzurun ve ekonomik istikrarın garantisi değildir.

Günümüzde ekonomik krizler umumiyetle varlıklı ülkelerde ortaya çıkmaktadır. Krizlerin ana sebebi, insanların tüketim veya üretimlerini daha çok borç para ile gerçekleştirmeleridir. Tüketiciler harcamalarını mevcut kazançlarından değil de gelecekte kazanacaklarını umdukları sermayeye dayanarak bankalardan aldıkları kredilerle gerçekleştirirlerse, işsizliğin arttığı dönemlerde mevcut işlerini kaybetmeleri veya umdukları parayı kazanamamaları halinde borçlarını ödeyemez hale gelirler. Üreticiler de ürettikleri malları satamadıkları veya talep düşüklüğü sebebiyle maliyetinden daha düşük bir fiyata satmak mecburiyetinde kaldıkları ya da sattıkları malların parasını tahsil edemedikleri için krize girerler. Krizlerde her iki tarafın kabahati bulunmakla birlikte, kabahatin çoğu üreticilere aittir. Çünkü reklâmlar ve uzun vadeli satışlar yoluyla tüketiciyi tüketim çılgınlığına sürükleyenler, üreticilerdir. Üreticilerin bütün oyunlarına rağmen, tüketiciler gelirleri oranında harcama alışkanlığını elde edebilseler, o ülkede yine kriz olmaz. İşte namazın önemi, daha çok burada ortaya çıkmaktadır.

Namazın doğrudan üretime katkı sağladığını söylemek mümkün değildir. Ancak tüketim tarafına geldiğimizde rahatlıkla namazın en büyük ekonomi tasarımcısı ve düzenleyicisi olduğunu söyleyebiliriz. Kul ile Rabbi arasındaki irtibatı sağlamasının dışında namazın en önemli fonksiyonu, kişiyi her türlü kötülükten ve çirkinlikten alıkoymasıdır.12 Bu anlamda namaz, farkına varmadan kişide “şuur” dediğimiz durumdan daha yüksek düzeyde doğru bir tüketim bilinci oluşturur. Bir nevi namaz insana “kazandığın parayı içkiye, uyuşturucuya, kumara, şans oyunlarına, zinaya ve Allah’ın yasakladığı diğer şeylere harcayamazsın” şeklinde, manevî bir baskı yapmaktadır. Çevremizde namaz kılanlara baktığımız zaman da, genellikle bu kimselerin içki içmediklerini, kumar oynamadıklarını, zina etmediklerini ve haramlığı çok açık olan diğer kötü işleri yapmadıklarını görürüz. Diğer taraftan bu insanların israf sayılabilecek harcama içersine de girmediklerini müşahede etmekteyiz.

Bir de dünyada tüketim mallarıyla ilgili şöyle bir gerçek vardır: Helal olan şeyler daima daha ucuz, haram olan şeyler ise daima çok pahalıdır. Namaz kılan kişi haram olan şeylerden uzak durduğu için otomatik olarak kazandığı parayı pahalı olan yollara harcamaktan da uzak durmuş olur. Helal olan şeyler de ucuz olduğu için kazancı az da olsa bu kadar bir kazanç normal geçimi için kafi gelir. Ayrıca inanç ve ibadetler yoluyla mala ve lüks yaşantıya karşı olan hırs ve özentisini de yendiği için, halihazırda israf sayılacak harcamalara girmez ve geleceğe yönelik olarak da lüks sayılacak bir takım ihtiyaçları da borçlanma yoluyla gidermeye çalışmaz. Dolayısıyla namaz kılan kişi ayağını yorganına göre uzatır, kazandığı kadar harcar, geleceğe yönelik büyük borç altına g...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: İbadetlerin ekonomik fonksiyonları
« Posted on: 28 Mart 2024, 20:38:06 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: İbadetlerin ekonomik fonksiyonları rüya tabiri,İbadetlerin ekonomik fonksiyonları mekke canlı, İbadetlerin ekonomik fonksiyonları kabe canlı yayın, İbadetlerin ekonomik fonksiyonları Üç boyutlu kuran oku İbadetlerin ekonomik fonksiyonları kuran ı kerim, İbadetlerin ekonomik fonksiyonları peygamber kıssaları,İbadetlerin ekonomik fonksiyonları ilitam ders soruları, İbadetlerin ekonomik fonksiyonlarıönlisans arapça,
Logged
16 Eylül 2010, 00:00:26
_MeLiKe_

Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bayan
Mesaj Sayısı: 107


« Yanıtla #1 : 16 Eylül 2010, 00:00:26 »

yazıdan ortaya çıkıyor ki dinimizi hakkıyla yaşasak evrende bir eşitlik olacak,bir denge vuku bulacak...zaten islamiyetin hakkıyla yaşanmamasının nedenlerinden biri de bu değil mi?imtiyazlı zümrenin kendi tabirleriyle "sıradan insanlar"gibi olmak istememeleri,eşitlik onlar için imaj sarsıntısı...neyse ki Rabbimizin yanında herkes eşit...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Dünyada her nimeti bıraksam ne çıkar ki? Orda 'O' varken,burda bırakılmaz ne var ki?
16 Eylül 2010, 00:30:19
zahdem

Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bay
Mesaj Sayısı: 2.060


Site
« Yanıtla #2 : 16 Eylül 2010, 00:30:19 »

bu güzel yazıya bende ilaveten şunu diyebilim:ibadetler sadece ahiret kazancı elde etmeye yönelik değildir.
kur'anın beyanıyla;hem dünya hem ahiret saadeti elde edilir.
her müslümanın, hatta tüm insanlığın her daim kendisinde barındırması gereken iyi huyların, güzel fiillerin ne yazıkki her insanda mevcut olmadığı aşikardır.böylesi bir gerçekle karşı karşıya olduğumuz günümüzde,namazında,niyazında olan,orucunu tutan zekatını verenlere güvenle bakıldığı, iyi insan olduğu kanaati olduğunu düşünebiliriz.bu husus iyi gibi görünmekle birlikte geniş manada düşünüldüğünde aslında ne kadar içler acısı bir durumumuzun olduğu gerçeğini ifade ettiğini düşünüyorum.
adeta:'falan yerde iyi bir insan varmış' durumuna düşer gibiyiz.
netice olarak: insanların, ibadetlerin kişileri iyi insan yaptığı fikrinin ,maneviyatın zayıfladığı asrımızda hala böyle düşünülüyor olmasına da sevindirici.
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes