> Forum > ๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ > Dini Konular > Dini makale ve yazılar  > İbadet ve hayat nizamı
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: İbadet ve hayat nizamı  (Okunma Sayısı 657 defa)
17 Eylül 2010, 13:21:18
Sümeyye

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 29.261



Site
« : 17 Eylül 2010, 13:21:18 »



İbadet ve Hayat Nizamı

Bu makalede, İslam’da ibâdetin ne kadar şumûllü ve hayatın bütün tezahürlerine sirayet eden bir ruh olduğu üzerinde durulacaktır. Meseleleri enine boyuna tetkik ettiğimizde, ibadetin topyekün kâinatı işleten bir sistem olduğu meydana çıkmaktadır, İbâdet bütün bir beşeriyeti içine alan psikoloji, sosyoloji, ahlâk, ilim, hukuk, iktisad sahaları ile de ilgili olmakta ve hayat nizamını etkilemektedir.

İslam’da ibadet, insan hayatının her türlü tezahürüne sirayet eden bir tavırdır. Binâenaleyh bütün parçaları birbiriyle olan ilişkileri bakımından mükemmel bir sistem halinde işleyen İslam hayatının her tarafı ibadete ayarlıdır.
Rab Teala:

يَا أَيُّهَا النَّاسُ اعْبُدُوا رَبَّكُمُ الَّذِي خَلَقَكُمْ وَالَّذِينَ مِنْ قَبْلِكُمْ لَعَلَّكُمْ تَتَّقُونَ * الَّذِي جَعَلَ لَكُمُ الأَرْضَ فِرَاشًا وَالسَّمَاءَ بِنَاءً وَأَنْزَلَ مِنَ السَّمَاءِ مَاءً فَأَخْرَجَ بِهِ مِنَ الثَّمَرَاتِ رِزْقًا لَكُمْ فَلاَ تَجْعَلُوا لِلَّهِ أَنْدَادًا وَأَنْتُمْ تَعْلَمُونَ (Bakara 21 - 22)

ve daha başka ayetlerle insanları, kulluk tavrını takınmaya, yani ibadet nizamını çalıştırmaya çağırmaktadır. Bu emri verirken de insanlara hitaben "Sizi ve sizden önceki nesilleri yaratan, yeryüzünü size bir döşek, göğü (atmosfer küresini) bir kubbe gibi kuran, gökten yağmur indirip her türlü mahsulü size rızık olarak yetiştiren Rabbinize" gibi vasıflarını zikretmektedir. Fatiha suresinde de ibadet emrini -zımnen-vermeden önce O’nun "Rabbu’1-âlemin, Rahman, Rahim, hesap gününün hâkimi" sıfatlarını hatırlatmıştır. Böylece bu kulluk borcumuzun gerekçesi bildirilmiştir. Rububiyyet tezahürlerinin yayıldığı pek geniş daire gözönüne serilerek ubudiyyetin de ona münasip bir şumülde olması lazım geldiği vurgulanmıştır. Bu külli ibadet binası ise ancak sağlam bir zemin üzerinde yükselebilir. Bunun nasıl olacağını ise mantıkî, mâkul bir tarzda basamak basamak yükselerek izah edelim.
İslam binasının temeli olan akâid esaslarını sağlamlaştıran ve onları sabit bir hal, bir meleke haline getiren unsur ibadettir. Vicdan ve aklı ibadet besleyip geliştirmezse o vicdanın işleri, eserleri ve tesirleri zayıf kalır. İslam dünyasının bugünkü durumu, bu tesbitin doğruluğuna bir delildir. Sayısı yüz milyonları bulan müslümanlar İslâm’ın bildirdiklerine, farz ve haramlarına inandıkları halde, Kur’ân’ın ruhu ve müslümana ait sıfatlar, ekseriyet itibariyle, onların üzerinde görülmemektedir. İşte bu durum, Kur’ân ruhunun onların içine sinmemiş olmasından, tefekkür ve imandaki yakin eksikliğinden, dolayısıyla gafletin fazlalığından ileri gelmektedir.
İbadet iki cihan saadetinin yoludur. İbadet hem dünyevi hem uhrevi işlerimizi düzenleyen, plâna koyan bir rehberdir. Aynı zamanda ibadet hem şahsi, hem nev’î kemale, yani topyekün insanlığı mükemmele götüren bir vesiledir. İbadet kul ile Rabbi arasında yüce ve şerefli bir nisbettir. İbadet ile kul Rabbine intisab eder, O’na mensub olduğunu, O’nun mülkünde çalıştığını bildirmiş olur. Bilindiği üzere, işyeri muteber ve önemli bir yer ise, orada çalışanlar o ismi övünerek söylerler. İşte ibadetle insan, kendisinin Allah’ın mülkünde çalıştığını beyan etmiş olur.
Önce ibadetin dünya hayatındaki saadete vesile oluşunu izah edelim. Bu durum, muhtelif şekillerde ortaya çıkar:
1- İnsan bütün mahluklar içinde mümtaz, seçkin bir mevkidedir. Diğer bütün canlılar arasında onlarda hiç bulunmayan kendine has, latif, nazik bir yaratılışı vardır. Bu hassas yaratılış onda, seçme yapmaya, rastgele şeyi kolay kolay beğenmemeye, en güzeli arzu etmeye, estetik ve zevkli şeyleri beğenmeye sevkeder. İnsaniyete layık bir şekilde bir yaşayış ve mükemmelliğe doğru fıtri, tabii bir meyil verir. Bu meyiller sebebiyle insan yeme, giyinme, barınma gibi tabii ihtiyaçlarını giderirken, onları yerli yerince yapmak için öyle san’atlara muhtaç olmuştur ki, onların hepsini tek başına yapabilmesi mümkün değildir. Bir insan aynı anda hem mühendis, hem fırıncı, hem doktor, hem marangoz, hem kuyumcu, hem demirci, hem elektronikçi... olamaz. Bundan ötürü insanlar müşterek bir toplum hayatı yaşamaya, yardımlaşmaya, ihtisaslaşıp çalışmalarının neticelerini tebadül etmeye muhtaç olmuşlardır.
Yüce Rabbimiz, insan hayatının raci olduğu üç temel kuvveye sınır koymamıştır. Bunlar da kuvve-i akliyye (düşünme), kuvve-i şeheviyye (arzu etme, yeyip içme, cinsi istek), kuvve-i gadabiyye (kuvvet kullanma, iş yapma) kabiliyetleridir. Hikmetli Yaratıcı bu kuvveleri diğer varlıklarda çok tahdid etmişken insanda âdeta tamamen serbest bırakmıştır. Çünkü Allah Teâla diğer canlıları sınırlamakla, onları belli işler için yaratmış, onların gelişme göstermelerini dilememiştir. Halbuki insanda tahdid etmemekle, cüz’î irade zembereği ile geniş bir gelişme sahası bırakmıştır.
Fakat sınır bırakılmaması, beşeri muamelelerde birbirinin hakkına tecavüz etmeye yol açmaktadır. İşte bu kuvvelerin haddi hududu olmaması sebebiyle, insanlar birbirlerine zulmettikleri için toplum adalete muhtaç olmuştur. Adalete olan ihtiyaçta hepimiz birleşsek de, insanların adalet anlayışları kendi seviyelerine ve bağlı oldukları gruplara göre farklı farklı olacaktır. Kültür seviyesi, vicdan, tecrübe, menfaat, nefsi arzulardan uzaklık, mensub olunan topluluk, akrabalık ve meslektaşlık gibi hususlar adalet anlayışlarında farklılık doğurur, adeta birleşmeyi imkânsız kılar. Bundandır ki insanlık ferdi akılların dışında, herkes tarafından benimsenecek külli bir akla muhtaçtır. Zira bu küllî akıl, hepsini aşan üstün bir âlemden geldiği için, kudretini gösterdiği gibi, beşeri grupların hiçbirine ait olmaması itibariyle, taraf tutma ihtimali olmayan, her türlü töhmetten uzak, tam tarafsız bir hakem durumundadır. Böylece umum ondan istifade edebilir ve hakemliğini kabul eder. İşte böyle külli bir akıl, ancak küllî bir kanun niteliğinde olmalıdır. Ta ki, dünyanın her tarafında aynı şekilde geçerli olan fizik kanunları gibi tarafsız, değiştirilemez, önlenemez olduğu anlaşılsın. İşte bu kanun da dindir. Kâinattaki fiziksel sabitler değişmediği, mesela su her yerde ve her zaman 100 derecede kaynayıp O derecede donduğu, atmosfer basıncı her yerde hükmünü icra ettiği, madenler her yerde muayyen derecelerde eridiği, hülasa her yerde tabiatta cereyan eden işler, insanı aşan ilahî bir plânın vazettiği kanunlar olduğu gibi diğer dini hükümler de öyle fıtrî, değişmez, eskimez, tarafsız hükümlerdir.
Amma dini hükümlerin tesirini icra etmek, onları geçerli kılmak ve korumak için onlara bir tebliğ edici, bir tatbik edici ve bir merci lazım gelmiştir ki, o da Resullullah (a.s.)’dır. Fakat ilk nazarda o da diğer insanlardan biri olduğundan onun bu görevine ve imtiyazına delil gerekmiştir ki, öteki insanların akılları, mizaçları, hem zâhirleri, hem bâtınları üzerindeki maddi ve mânevi hâkimiyetini temin edebilsin. İşte o delil de mucizelerdir. Mucize, risalet dâva eden zatı tasdik etmek üzere Rabbu’l-âleminin, onun duası üzerine gösterdiği harika işlerdir. Allah Teâla bu mucizeleri ihsan etmekle: "Bu âlemleri çekip çeviren Ben, onu gönderdiğim için, işte onun memuriyetini tasdik etmek üzere kurduğum nizamı muvakkat olarak değiştiriyor, o harika işleri onun eliyle gerçekleştiriyorum" demek istemektedir.
Bununla beraber, insanın yaratılışı gaflete müsaittir. Geçici dünya zevklerine veya meşakkatlerine fazla bağlanıp onlarda boğulma, ileriyi görmeme, Rabbini, ahirette olacak saadet veya azabı unutma temayülü vardır. İnsan ahirete inanmasına rağmen, kolayca yoldan sapabilmektedir. İşte Allah’ın yine insanların hayrına olarak koyduğu emirlere uyma ve yasaklardan kaçınmayı temin etmek için, bütün varlığın yaratıcısı olan mülk sahibinin azametini, görüp gözetmesi kavramını zihinlere yerleştirmek lazımdır. Bu da akâid esaslarının inkişafı, demektir. Yani kul, âlemi ve kendisini insanları yaratan bir kudretin olduğunu, O’nun birliğini, imtihan etmek için insanları dünyaya gönderdiğini; vücut, mal, mülk, sıhhat ve diğer nimetleri emanet olarak verdiğini, sonra da O’nun, insanları diriltip hesaba çekeceğini, tam bir adaleti gerçekleştireceğini, bunları bildiren Peygambere itaat mükellefiyetini hatırlayacaktır. Bu tasavvuru ve akide esaslarını kökleştirmek, kalblere ve zihinlere yerleştirmek için bir hatırlatıcıya ihtiyaç vardır ki o da ibadettir.
2- İbadet, zihinleri Halık-ı hakime yöneltmek içindir. Bu yönelme ise inkiyadımızı, yani itaatimizi temin etmek içindir. Bu inkiyat da, mükemmel intizama, o nizamla bütünleşmeye girmek içindir. Nizama tabi olmak, hikmetin sırrını gerçekleştirmek, yaratılış gayesini tahakkuk ettirmek içindir. Kâinattaki bütün varlıklar incelendiğinde, onların yaratılış ve yapılışlarında muhkem bir san’at kendini gösterir. O muhkem san’at ise her tarafta Allah’ın hikmetini ortaya koymaktadır.
3- Cenab-ı Allah insanı, bu kâinata bir santral durumunda yaratmıştır. Her şeyin onunla bir münasebeti vardır. Bütün varlıklardan gelen hatlar insandan geçmektedir. Halbuki insanın dışındaki varlıklar için bu durum yoktur. Varlıktaki unsurlar arasındaki nisbetleri bulup tasarruflarda bulunma imkânı yalnız insana verilmiştir. Âlet, makina yapan yalnız insandır. Kâinattaki ilahi kanunların, ışınları insanda odaklaşmaktadır. Şu halde insanın, bu irtibatları iyi kurması ve o kanunların iplerine (tecellilerine) iyi tutunması lazımdır ki, umumi akışa ayak uydurabilsin, hayatın tabii akışına uyum sağlayabilsin, yoksa bu kâinat çarkı onu fırlatacaktır. İşte insanın bu nizama uyması, ibadet şuuru ile olur. Zira bunları öğreten, Allah’ın irade sıfatına râci olan ve tabiat kanunlarını ihtiva eden kâinat kitabı ile kelam sıfatından gelen Kur’ân olup, ibadet bu her iki kitaba uymak demektir.


Prof. Dr. Suat Yıldırım
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: İbadet ve hayat nizamı
« Posted on: 19 Nisan 2024, 11:13:06 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: İbadet ve hayat nizamı rüya tabiri,İbadet ve hayat nizamı mekke canlı, İbadet ve hayat nizamı kabe canlı yayın, İbadet ve hayat nizamı Üç boyutlu kuran oku İbadet ve hayat nizamı kuran ı kerim, İbadet ve hayat nizamı peygamber kıssaları,İbadet ve hayat nizamı ilitam ders soruları, İbadet ve hayat nizamı önlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes