> Forum > ๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ > Dini Konular > Dini makale ve yazılar  > Öteler mülahazası
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Öteler mülahazası  (Okunma Sayısı 575 defa)
17 Eylül 2010, 13:25:59
Sümeyye

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 29.261



Site
« : 17 Eylül 2010, 13:25:59 »



Öteler Mülahazası


أَيَحْسَبُ الإِنْسَانُ أَنْ يُتْرَكَ سُدًى * أَلَمْ يَكُ نُطْفَةً مِنْ مَنِيٍّ يُمْنَى * ثُمَّ كَانَ عَلَقَةً فَخَلَقَ فَسَوَّى * فَجَعَلَ مِنْهُ الزَّوْجَيْنِ الذَّكَرَ وَالأُنْثَى * أَلَيْسَ ذَلِكَ بِقَادِرٍ عَلَى أَنْ يُحْيِيَ الْمَوْتَى


"İnsan, başıboş bırakılacağını mı sanır? Kendisi dökülen meniden bir nutfe (sperma) değil miydi? Sonra kan pıhtısı oldu da (Rabb'i onu) yarattı, ona şekil verdi. Ondan iki çifti; erkeği ve dişiyi var etti. Şimdi bun(ları yapan Allah)’ın, ölüleri diriltmeğe gücü yetmez mi?" (1)

Sizi belli kademelerden ve merhalelerden geçirip bu hale getiren Allah, ölüleri diriltmeye kâdir değil mi? Görüldüğü gibi Kur'ân-ı Kerim Haşir meselesini başka hiçbir delile ihtiyaç bırakmayacak şekilde, kendine has aklilik ve mantıkilikle isbat etmiş oluyor. Kur'ân ayetlerinin hemen hemen üçte birisi bu hakikatlerden bahseder. Biz burada zikrettiklerimizle sadece bir fikir vermiş oluyoruz. Zaten bundan sonra söyleyeceklerimiz de, bu âyetlerin tefsir ve tafsilinden ibaret olacaktır.

Fikir, düşünce, his, duygu, insan, insanlık ve bütün bunlara bağlı niyet amel ve aksiyonlar; bu dünyada sel gibi akar. Ve nihayet akış mecrasının mahiyetine göre bir havuzda toplanıverir. Burada bizler herhangi bir mükâfat ve mücazât görmüyoruz. Görsek de ancak ve ancak aşr-ı mişârını görüyoruz. Nice zalimler, cebbârlar ve firavunlar dünyada hiç bir cezaya, ikâba maruz kalmadan; başı, beli, dişi ağrımadan; ceberûtu, hodfuruşluğu yanına kalarak öbür âleme gitmiştir. Aynen bunlar gibi binbir musibete maruz, binbir belanın cenderesinden geçmiş, binbir musibet başında değirmen taşı gibi çevrilmiş kimseler de bu dünyadan oldukça mazlum, mağdur olarak diğer âleme göçmüşlerdir.

Zâlimin, kendine göre düşünce ve hesapları, mazlumun da yine kendine göre büyük farklılık arzeden niyet ve düşünceleri vardır.

İşte bir çağlayan gibi akan birbirine tamamen zıt bu iki mecrâ diğer dünyada bir havuza dolan sular gibi temerküz edecek, bu dünyadaki hâl ve hareketlerinin muhasebesi için Cenâb-ı Hakk'ın karşısında sıraya dizileceklerdir. Yapılan muhasebe neticesinde mazlum dünyada iken varlığına kendi varlığı gibi inanmış olduğu Cennet’e girecek zâlim ise içinde bulunmayı aklının ucundan bile geçirmemiş olduğu Cehennem'e bir çöp yığını gibi atılacaktır.

Bu dünyada yapılmamış olan ebrâr ve eşrârın temyizini öte tarafta Adil-i Mutlak olan Allah yapacak, esrar ve zalimler güruhuna:

"Ey suçlular, bugün şöyle ayrılın (bakayım!)" (2) şeklinde hitap edecektir. İşte bu mahiyetteki tefrik ve temyiz, muamele yönüyle bu dünyada yapılmamaktadır. Halbuki, diğer eşya arasında, iyi kötüden, güzel çirkinden; kemâl noksandan ayrılmaktadır. İnsan gibi, kâinatın enmûzeci ve özü olan bir varlığın bu kaideden istisna edilmesi düşünülemez. Burada olmuyor, demek başka bir âlemde olacaktır.

Tohum yere atılıyor çürüyor ve bittiği yerde yeni bir hayat başlıyor. Ağaç dal budak salıp semalara ser çekiyor. Yapraklarla süslenip, meyvelerle donatılıyor. Daha sonra da herşeyini döküp kupkuru bir kemik haline geliyor. Fakat yeni bir baharda tekrar süslenip kendisini sizin nazarınıza arzediyor. Bütün hevam ve haşerat sonbaharda bir kış uykusuna girip, ölüm gibi bir hale maruz kalıyor. İkinci bir baharda yeniden haşr ve neşre tabi tutuluyor. Bütün varlıklarda cereyan eden bu kanundan insanın müstesna tutulmasına nasıl ihtimal verilebilir? Onun da bir baharı, bir kışı ve bir ikinci baharı vardır. Zira o da bir tohumdan meydana gelmiş; bir ağaç gibi olgunlaşmış; fikir, sır, hafî gibi meyveler vermiştir. Daha sonra da hiçbirşeye yaramaz hale gelmiş ve bir tohum gibi yeniden toprağa düşmüştür. Şimdi ikinci bir baharını beklemektedir. Mevsim geldiği ve sur'a üflendiğinde o da tahakkuk edecektir.

KAİNATTA GÖRÜLEN UMUMİ HİKMET


Kâinatta her şeyi kuşatan bir hikmet müşahede ediyoruz. Herşeyde bir fayda, maslahat ve gaye gözetilmiştir. Materyalistler, hikmeti inkar ederek Cenab-ı Hakk'ın icraatının makul olmadığını söylerler. Halbuki O, şundan dolayı şunu yapmak mecburiyetinden müstağnidir.

O'na, bir kimse cebriyle bir iş işletemez asla.
Ne kim kendi murad eder, vücuda ol gelir billah.
Yani, meşieti neye taalluk ederse o olur.


"Alemlerin Rabb'i Allah dilemedikçe siz bir şey dileyemezsiniz."(3) Ve İnsan onun dilediğinden başkasını da dileyemez. Zira O, mutlak hâkimdir. Fakat yarattığı her şeyde bir de hikmet gözetmiştir.

İnsan kendine nazar etse, kendisindeki bir takım hikmet ve maslahat mânâlarının tebessümkâr vaziyetlerinin hemen ortaya çıktığını görecektir. Onu bir bütün halinde meydana getiren unsurlar teker teker ele alındığında, görülecektir ki, ona yerleşen bir atom dahi lüzumsuz ve abes değildir.

Büyük bir insan olan kâinat da, böyle hikmetlerle donatılmıştır. Öyle ki bütün bu mevcudatta sinek kanadı kadar dahi bir mânâsızlık yoktur . Bize faydasız gibi görünen, kıpırdamadan duran bir ağaç yaprağında bile bilemediğimiz nice faydalar gizlidir. Gerçi bunları böyle yaratmaya Cenab-ı Hak mecbur değildir, fakat O'nun Hakîm ismi bunu iktiza etmektedir.

Evet makro alemden normo aleme, ondan da mikro aleme kadar bütün bir âlemi kuşatan hikmet ve maslahat müşahede edilmektedir. Bütün bu âlemler içinde en mükerrem varlık, en seçkin yaratık olma liyakatına sahip insan; bu dünyada sadece maddi ve cesede ait yönüyle binlerce hikmetle serfiraz olmuşken yalnız üç-beş günlük dünya için gelmiş ve bir daha dirilmemek üzere ölüme mahkum bir zavallı olamaz...

Maddi yönüyle dahi bu dünya onu tatmin edip cevap veremezken, hayal ve bekâ arzusu gibi kâinatı kuşatacak istidât ve kâbiliyetlerine cevap vermesi düşünülemez. İnsanda hiçbir duygunun boş ve abes yaratılmadığını kabul ettiğimize göre, bekâ ve ebedi yaşama duygu ve arzularının bu dünyada karşılığını göremeyen insan elbette, kendisine bir hikmete mebni olarak verilen bu duygularının karşılığını başka bir alemde görecektir.

"Bizim sizi boş yere, bir oyun ve eğlence olarak yarattığımızı ve sizin bize döndürülüp getirilmeyeceğinizi mi sandınız?

Hak Hükümdar olan Allah, pek yücedir. O'ndan başka tanrı yoktur. O, (bütün kâinatı kuşatan, kâinatın hayat kaynağı olan) kerim Arş'ın sahibidir."
(4)

Siz abes mi yaratıldığınızı'' zannediyorsunuz? Allah'a döndürülmeyeceğinizi mi düşünüyorsunuz? Müteâl ve mübârek olan Allah böyle bir fiilden çok münezzeh ve mukaddestir. Sizi buraya getirip serfiraz eden; maddi cesedinizin bütün arzularını veren, kâinatta cereyan eden hadiselere göre en küçük varlığın en küçük arzusunu yerine getiren Allah (c.c) elbette sizin en büyük arzunuz olan "beka" arzusunu yerine getirecek ve sizin için ebedi bir âlem açacaktır.

Nebiler Sultanı saadet meclisinde otururken Mescide bir esir grubu getirildi. O sırada Allah Resulü (a.s) bir kadının yana yakıla bir şeyler aradığını gördü. Kadın yakaladığı her çocuğu sinesine basıyor, kokluyor sonra bırakıyordu. Sonra kendi yavrusunu buldu, bağrına bastı.

Doyma bilmeyen bir arzu ile onu öpüyor, kokluyor, tekrar bağrına basıyordu. Allah Resulü (a.s) bu manzara karşısında iyice doldu. Hıçkıra hıçkıra ağlayarak parmağıyla yanındakilere bu kadını gösterdi ve: "Şu kadını görüyor musunuz?" dedi. Sahabi cevap verdi: "Evet Ya Resulallah!" Allah Resulü (a.s) tekrar "Bu kadın şu kucağındaki çocuğunu cehenneme atar mı?"diye sordu. Sahabi "Hayır ya Resulallah!" karşılığını verdi. Ve işte bunun üzerine iki cihan serveri şu hikmet dolu sözleri söyledi: "Allah o kadından daha şefkatlidir, kullarını cehenneme atmaz." (5)

Benim esas bu misalle anlatmak istediğim husus şudur: Kulunu cehenneme atmayan ve bu kadar şefkatli olan Allah, buradaki adalet, rahmâniyet, rahîmiyet, şefkat ve re'fetine zıt olarak bir kulunu bir daha dirilmemek üzere yokluğa atar mı? Evet, ebedî cehennem dahi, yok olmaya kıyasla insanın ruhunda cennet kadar kıymetlidir. Yokluk, cehenneme dahi rahmet okutacak ve insanın ebediyet isteyen ruhunu feryat ettirecek, tarifi mümkün olmayan müthiş bir azaptır.

Dünyadaki her kıymete, onu tartabilecek bir mizan ve ölçü vaz'edilmiştir. Ancak akıl, ruh, his, kafa ve bunların neticeleri için herhangi bir ölçü konmamıştır. Aklın semeresini tartabilecek bir ölçüye malik değiliz. Halbuki yediğimiz, içtiğimiz gıdaları tartabilecek mizanlar vardır. Bunlar memleket içinde veya dış ülkelerde para kuruna göre bir kıymet ifade ederler. İthalat, ihracat bu değerlere göre yapılır. Bunun gibi bir toprak parçasını dahi tartıp değerlendirebiliriz.

Fakat büyük bir fetânet, kiyâset ve dirâyeti tartıp değerlendirebileceğimiz bir mizan ve ölçü yoktur. Mesela bir Shekespeare ve Hugo gibi müthiş dimağlar, burada kafalarının semeresini görememişlerdir. Bu, meselenin sathi tarafı. Bir de meseleyi ciddi planda ele alıp bir Nebinin fetânetini düşünelim. Mesela; Efendimizin aklının, nâmütenahi kalb ve hislerinin semerelerini tefekkür edelim. Ayrıca bütün nebilerin de kalbî duygularını bir araya getirelim.. bunlar için de bir mizan ve terazi vaz'edilmediğini nazara alalım. İşte bu düşünce ve tefekkür bizi şu neticeye götürecektir. Bu duyguların tartılacağı bir mizan ve terazi vardır. Bu dünyada olmuyorsa muhakkak başka bir alemde olacaktır.

"Kıyamet günü için adalet terazileri kurarız. Hiç kimseye bir haksızlık edilmez. (İnsanın yaptığı iş), bir hardal tanesi ağırlığınca da olsa onu getiririz. Hesab gören olarak biz yeteriz."
(6)

Ayette de görüldüğü gibi bu dünyada, insan ledünniyatını tartabilecek bir mizan yoktur. İçe doğru her derinleşmede inkişaf eden bir duygunun semeresini tartamıyoruz. İnsanın, sır, hafî g...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Öteler mülahazası
« Posted on: 29 Nisan 2024, 15:26:51 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Öteler mülahazası rüya tabiri,Öteler mülahazası mekke canlı, Öteler mülahazası kabe canlı yayın, Öteler mülahazası Üç boyutlu kuran oku Öteler mülahazası kuran ı kerim, Öteler mülahazası peygamber kıssaları,Öteler mülahazası ilitam ders soruları, Öteler mülahazası önlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes