๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ => Dini makale ve yazılar => Konuyu başlatan: Ekvan üzerinde 22 Aralık 2010, 15:32:10



Konu Başlığı: Hz Hüseyin Abdullahla Nasıl Barıştı
Gönderen: Ekvan üzerinde 22 Aralık 2010, 15:32:10
Hz. Hüseyin Abdullah'la nasıl barıştı?

   

Resulullah (sas)'in aziz torunu Hz. Hüseyin, meşhur kumandan Amr bin As'ın oğlu Abdullah ile konuşmuyordu. Yani küstü.


Niçin küsmüştü, niçin konuşmuyordu, sonra nasıl barıştılar? Barışa en çok muhtaç olduğumuz günümüze de mesaj veren bu tarihî olayı gelin birlikte okuyalım. Kütüb-ü Sitte'den özetleyerek:

Mescid-i Saadet'e gelen Hz. Hüseyin, selam verip bir köşeye çekilerek oturdu. Selamı alan Amr bin As'ın oğlu hadis alimi Abdullah ise yanındakilere eğilerek dedi ki:

- Şu zatı görüyorsunuz ya, melekler şu an yeryüzündeki insanların en hayırlısının bu olduğuna kânidirler. Ne yazık ki böyle en hayırlı insan benimle küs duruyor, konuşmuyor. Abdullah sözünü şöyle bağladı:

- Sahralar dolusu koyunum olsa benimle konuşması için müjde olarak verirdim doğrusu..

Bu değerlendirmeyi dinleyen Ebu Said el Hudri:

- Madem Hüseyin'in şu anki yeryüzü halkının en hayırlısı olduğuna inanıyorsun, öyle ise ben sizi barıştırırım.. diyerek araya girdi. Ertesi günü Abdullah'ı da yanına alıp Hz. Hüseyin'in evine gittiler. Kendisi önce girdi, Abdullah'ı da ısrardan sonra kabul ettirdi. Büyük bir saygı ile içeri girip kapıya yakın yere diz çökerek oturan Abdullah'a ilk soru şöyle geldi:

- Benim şu anki yeryüzü halkının en hayırlısı olduğumu söylemişsin, bu doğru mu?

- Evet, onda şüphem yoktur.

- Madem öyledir, Sıffin'de neden Muaviye tarafında yer alıp babama karşı savaştın? Halbuki babam benden de hayırlıydı.

Böyle bir sorunun geleceğini bilen Abdullah, iki dizi üzerine gelerek:

- Resulullah'ın (sas) aziz evladı, lütfen beni bir dinle, sonra vereceğin karara ben gönülden razıyım, onu da peşinen bil.. dedikten sonra olayı başından sonuna kadar ayrıntılarıyla anlatmaya başladı.

- Babam Amr bin As, vaktiyle benim elimden tutarak senin şanı yüce deden Resulullah'ın (sas) huzuruna götürüp şikâyet ederek şöyle demişti:

- Ya Resulallah, bu oğlum Abdullah, ibadette aşırıya gidiyor, bütün gece namaz kılıyor, bütün günlerde de oruç tutuyor. Bu kadar ileri gitme diyorum bana itaat etmiyor, dinlemiyor.

Senin şanı yüce deden bana o gün ne dedi biliyor musun?

- Abdullah! Ben de gece namaz kılarım, ama uyurum da, ben de gündüz oruç tutarım ama yerim de. Sen de öyle yap, bu kadar aşırıya gitme!..

Bundan sonra da hiç unutamadığım şu ikazını yapmıştı:

- Abdullah, sakın babana itaatsizlik edip de sözünden çıkma!

İşte beni Sıffin'de size karşı getiren, aziz dedenin bu tembihidir. Ben babamla birçok savaşlarda birlikte oldum. Şam'ın, Filistin'in, Mısır'ın fethinde yanından ayrılmadım. Ama Sıffin'e gelince durdum, yanında yer almaktan kaçındım. Buradaki cephe, bundan öncekiler gibi yabancılardan oluşmuyordu. Karşımızda kardeşlerimiz vardı. Bunun üzerine babam bana ısrar etti, babaya itaat etmem gerektiğini Resulullah'ın söylediğini hatırlattı. Ben de o tembihe karşı gelmiş olmamak için Sıffin'de babamın yanında yer almak zorunda kaldım, dolayısıyla size karşı düşmüş oldum. Ancak şunu kesinlikle söyleyebilirim ki; asla ok atmadım, asla kırıcı bir söz söylemedim. Sadece babama itaatsizlik etmiş olmamak için yanında bulundum.. Abdullah, sözlerine şunu da ekler:

- Buna rağmen keşke ben katıldığım önceki savaşlardan birinde ölseydim de bu olayda sizin karşınızda yer almış duruma düşmeseydim. Gece gündüz bunun pişmanlığını duymakta, tövbe istiğfarını sürdürmekteyim..

Bu sözlerden sonra Hz. Hüseyin'in yüzünde tebessüm işaretleri görülür.

- Allah herkesin niyetini bizden iyi bilir.. der. Bu sırada Ebu Said el Hudri'nin teklifi duyulur:

- Kucaklaşma zamanı gelmedi mi?

Abdullah oturduğu yerden kalkarak Hz. Hüseyin'e doğru yürür, muhabbetle kucaklaşırlar, küs duran Müslümanlara böyle barış örneği vermiş olurlar.

Bilmem bu tarihî kucaklaşma bize de bir şeyler fısıldamış oluyor mu? Artık bizim de aynı şekilde kucaklaşma günlerinde olduğumuzu hatırlatmış sayılıyor mu?


AHMET ŞAHİN