๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ => Dini makale ve yazılar => Konuyu başlatan: Sümeyye üzerinde 24 Mayıs 2010, 14:27:00



Konu Başlığı: Hüzün benim harcımdır
Gönderen: Sümeyye üzerinde 24 Mayıs 2010, 14:27:00
Hüzün Benim Harcımdır !


Kimse değil yalnız ben talibim hüzne… O kutlu âlemlerin uçsuz bucaksız enginliklerine uçuran duygudur hüzün. Ağlamaklı gözlerin, kırık kalplerin, boynu bükük duruşların müşahhaslaşan görünürlüğü vardır onda… Bana düşen dünyalık paydır, ahirete azık niyetine… Yüreğe damlayan gözyaşlarının odağıdır.


Kimse değil ben bilirim ne tatlıdır imanın lezzeti! Dertleri sevdiren, uğrunda geçilmezleri geçirten, canan için candan vazgeçirten odur. Hüznü kendine yoldaş yapar iman… Garip gelmiş garip gideceklerin harcıdır hüzün…


Dünyanın esfel-i safiline düşüren nefis gayyalarından iman kurtarır, hüzün vakarla sabitler ayaklarını… İnsan olmanın doruklarına hüzün çıkarır. İnsan olmanın şahikasından, yeryüzünün sefaletini yine hüzünle seyredersiniz! İçinizde eforlar kopar, dalgalar deli, deli yürek çeperlerinize toslar! Yine sebat edersiniz. Çünkü hüznün tadına varınca, vazgeçmek istemezsiniz artık! Tüm lezzetler hüzün ile daha bir katmerleşir!


Sizi bilmem ama beni hüzün harekete geçirir. Canhıraş bir gayreti öngördürür! İlhamımı da hüzün verir, elime tutuşturur. “Haydi” der, “durmak zamanı değildir! Bunca kan, gözyaşı ve keder varken dünyada, sen elin kolun bağlı mı oturacaksın!” diye azarlar! Hüznü yol azığı ederim sonra, yola düşerim. Arkamda kimse var mı diye meraklanmadan…


Bir dost arkadan hançerler sizi, bir dil yarası açılır yüreğinizin en derin köşesinde, için için kanatırlar… Karındaşınız sizi hiçliğe mahkûm eder, sevgisinden cimrice mahrum eder, yanına yaklaştırmaz. Kardeş iken yabancılaşır, ötekileştirir sizi… Yine azığınız hüzündür! “İnsan bu!”dersiniz. “Hem umut edilen ve ondan umut kesilen”. Bazen “insan insanın kurdudur!” der, döner “insan insanın cennetidir!” dersiniz! Her ikisi de doğrudur ya… Ne ki çok da yaralar insan insanı…


İyi ki diyorum, insanı onu yaratandan öğrenmişim! İyi ki artılarını da eksilerini de en iyi bilenden almışım haberini… Yoksa yaşam hercümerci içinde insan, insanı yemez miydi? Yiyiyor da… Cehaletin katmerleştiği sözde medeniyet zamanında, tek dişi de kalsa, doymamacasına tıkınıyor, kurbanı olan insan ile…


Hüzün iklimlerinin yağmurlarına sevdalıyım ben… İlla ki bir rahmet devşiririm, kullarına merhamet nazarıyla bakan Rabbin sevgisinden… Kimse değil, yalnız O olur tek muradım. O(c.c) ki mahrum etmez verir, cömertçe nimetlerini bahşeder her daim…


Hüzün Peygamberinin izinden giden bir tevhid öğrencisiyim ben… Omuzlarım hiç kimsenin kaldıramadığı yükü yüklenmiştir. Âlemlerin Rabbine yaslanmışken, faniden yardım almama gerek yoktu ve olmayacaktı. Yeterdi O ben gibi kuluna, O ne güzel vekildir!


Dünya sürgününde, hüzün vadilerinde yürüyen erler, muhakkak ki ebedi muştuya ram olacaklardır. Durmaksızın, gece ve gündüz süren yolculuk, elbet hüznün albenili parıltısına kendini adayanlarda bitecektir.


Kalp gözünün nuruyla bakılmazsa hüzün, kahredici bir felaket tellalı gibi durur kapıda. Kendini dünya labirentlerinde kaybedenler kaçarlar fersah fersah… Kendini Hakka adayanlar ise ağuşunu açar kucaklar hüznü, peygamber mirası diye... Kaçmak şöyle dursun ilahi bir müjde almış gibi karşılarlar. Çünkü yüreği çölleşmekten, gözü ferasetsizlikten koruyan hüzne talip olmak, yüce gönüllü olmanın şiarıdır. Hüznü ektiniz mi yüreğinizin toprağına illa da yürek devşirirsiniz!


Hüzün benim harcımdır, dünya üzerinde bunca şehit varken… Bunca yetim, bunca zulüm, bunca kan kokuyorken hava… Açlıktan dizleri üzeri emekleyen bir dede varken, balın tadını bilmeden açlıktan ölen masumlar varken gel de yoldaş edinme hüznü…


Filistin’de suçsuz günahsız kardeşlerim Siyonistlerin azgınlığına yem ediliyorken, kimsenin haykırışı dünya semalarını çınlatmıyorken hüzün benim harcımdır!


“İnsan haklarının” hakkından gelenler tarafından, “Rabbim Allah’tır” deyip örtüsüne bürünen bacım, benimle beraber dışlanırken hüzün yol azığımdır! Avucumda kor misali yanan imanımdır çünkü… Örtümüzden siyaset devşirenler, politika yapma aymazlığında kendilerini kaybederek saldırırken “başörtülüler insan değildir”diye, biz insanlığın erdemini, engin yürekliliğini taşımaya devam ederiz umutla ve hüzünle…


Ah! Ne kanatıcı, ne acıtıcıdır görünmezlik perdesine takılmak… Haykırışlarınız sesi yutan bir dehlizde kaybolur! Yine de bir yüce makamdan duyulduğunun kaydedildiğinin bilincindesinizdir. Gün gelir, semaları kaplayan bir nida olacağından eminsinizdir. Ne ki yine sabretmek durumundasınızdır. Öyle hemencecik değil, yüzyılların cevvaliyetini, masumiyetini ve imanın cesaretini biriktirmeli ki, hiç sönmeyen bir meşaleye dönsün hüznünüz…


İşte o zaman yol almaya devam ettiğinizin, yola revan olmuş mücahede erleriyle durmaksızın yürüdüğünüzün bilincine varırsınız. Zaman zaman yol ıssızlaşsa da yürüyenlerin hiç bitmediğini bilmektesinizdir. İnsanın var oluşuyla başlayan bir yolculukta olmanın şuuru sizi kavileştirir iman davasında…


Son durağı Rabbin rıza makamı olan yol, hüzünle karılsa da sonu sevinç ve sürurdur. Bir dava insanı hüzünlü de olsa yolunda yürüyorsa işte odur gerçek dava… Sizi yoldan, candan ve canandan da edecek yürek katilleri olacaktır. Olsun, davamı da hüznümü de çilemi de seviyorum dersiniz ve yürürsünüz, zorbalara inat… Çünkü biz ve siz müebbet yolculuğun müebbet yolcusuyuzdur. O halde hüzne talip olmak, yola talip olmak demektir. Sevdiklerinizin yanınızda olmasını şiddetle arzulasanız da sadece siz gibi yolcular olacaktır yanı başınızda… Rab katında kardeşleriniz olanlar… Karındaşlarınızı arkada bırakan bir sevgi halesiyle donanmış din kardeşleriniz… İyi ki de varsınız, iyi ki buradasınız dersiniz muhabbetle…

Habibullah’ın sevgi halesiyle hemhal olarak !


Şükran Taşdelen