๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ => Dini makale ve yazılar => Konuyu başlatan: Sümeyye üzerinde 22 Kasım 2010, 15:16:47



Konu Başlığı: Herşeye rağmen ayakta kalmak
Gönderen: Sümeyye üzerinde 22 Kasım 2010, 15:16:47
Herşeye Rağmen Ayakta Kalmak

 

Tarih boyunca tevhid mücadelelerine bakıldığında Müslümanlar her dönem çeşitli sıkıntılar yaşamışlardır. Bulundukları mekâna tevhidi yaymak için mücadele eden bu Müslümanların karşısına ehli küfür çıkmıştır. Bu durum dünde aynıydı bugün de aynıdır. Aslında değişen tek şey zamandır şahısların yüklendikleri misyon da aynıdır. Çağın firavunları, bel’amları, ebu cehilleri, ebu lehebleri gene işlerinin başındadır.

Fiili baskılar ve yıldırma faaliyetlerinin yoğunlaştığı ve müşriklerin türlü türlü oyunlar oynadığı Hz. Muhammed (as) dönemine gidelim… Daha Müslüman oluşlarının hemen ardından, psikolojik baskılara ve işkencelere maruz kalan sahabeler zor durumdalardı ve müşrikler her geçen gün şiddeti artırıyorlardı. Hz. Ebubekir Müslüman olur olmaz, harem-i şerifte ayağa kalkıp İslam’a girdiğini ilan edince orada bulunan İslam düşmanları ona ve orada bulunan Müslümanlara saldımışlardı. Yine Habbab bin Eret o sindirme politikalarının kurbanı oluyor ve ateşe atılıyordu. Günlerce acı çeken ve tedavi olmaya çalışan Habbab’ın sırtındaki yanık izi ömrü boyunca tevhid nişanesi olarak orada kalmıştı. Veya o dönemin ilk şehidlerinden olan ammar ailesi… Bilaller Mus’ablar Ebu Zerrler… belki de onların akan kanları İslami yapının ilk tuğlalarını oluşturuyordu. O kanlar üzerine bina edilecekti Allah’ın istediği adalet nizamı…1

Bu örnekleri çoğaltmak mümkündür. Ancak işin başka boyutlarıda vardır ki en az bu fiili baskı ve işkenceler kadar mühimdir. Kureyş ‘in ileri gelen müşrikleri, bir yandan mazlum, musta’zaf, Müslümanlara şiddet uygulayıp, Hz. Muhammed (as) ‘e çok şeytanca bir teklifle gelmişlerdi. O’ na Kureyş’in reisliğini teklif ediyorlardı ve Allah resulü bu teklifi kabul etmemişti. Peki ya kabul etseydi ne olurdu? Bu bir avantaj değil miydi? Onların lideri olacaktı. Belki de İslam’ı daha kolay yayacaktı! Veya Müslümanlara uygulanan şiddet bitecekti! Ama olay göründüğü gibi değildi. Peygamber eğer bu teklifi kabul etseydi dik duruşunu bozmuş olacak ve müslümanca özgürlüğü de terk etmiş olacaktı. Bir kez Kureyş’e reis olunca mücadele tarzının yöntemini de Kureyş’in seçmesine izin vermiş olacaktı. 2 ancak Allah resulü bunları çok iyi biliyor ve o dik duruşunu bozmadan bu teklifi elinin tersiyle itiyordu. Ve O şunu da biliyordu ki bir kere taviz verdiğinde, butavizler yeni tavizleri doğuracaktı.

Bu olay mücadelenin sadece fiili anlamda gerçekleşmeyeceğini özgürlük mefhumunun da bununla sınırlı olmayacağını bizlere göstermektedir. Müslümanca özgürlük için kimseyle boğuşmaya da gerek yoktur. Kullanılabilirse bu özgürlük her zaman ve her yerde kendiliğinden vardır.
Günümüze dönecek olursak yakın dönemde ülkemizdeki Müslümanlara da zaman zaman  baskı uygulanmıştır. Zaman zaman artan baskılar bazı dönemlerde had safhaya ulaşmıştır. Ve birçok müslümanın pasifleşmesine sebep olmuştur. Dikkat edersek olaylar hemen hemen aynı, değişen tek şey Müslümanların duruşu… bu dönemlerdeki baskılar kimi Müslümanları yıldırdı kimilerini de alanın dışına itti. Kimileri kalktı, doğruldu ve adımlarını sağlam atmaya başladı. Işin ne salt siyasi bir tavırla ne meydanlarda bağırmakla ne de başka bir yolla değil de eğitimle, ilimle olacağını anladılar. Ancak bu inceliği hala göremeyen Müslümanlar da epeyce mevcut…

Gelinen noktaya bakılarak şunu söyleyebiliriz ki ayakta kalanların ve her dönemde de ayakları yere basan Müslümanların, yapılan tüm baskılara rağmen yılmadan, yıkılmadan mücadele etmesinin tek sebebi vardır; nebevi bir yöntem yani ayakları yere basan, itidalli ve ne ifrat ne de tefrit, Kur’an’ın tabiri ile vasat ümmet olmayı başarabilen müslümanlar…

 Her türlü baskıdan alnının akıyla çıkanlar, zindanı medreseye çeviren Yusuflar, kayanın altında ezilip tevhidi haykıran Bilaller, ateşin içindeyken bana vekil olarak Allah yeter diyen İbrahimler, işte bunlar, bunlar kurtuluşa ermişlerdir.



 
1) Mekke Dönemi Ve İşkence/ İ.Süreyya Sırma

2) Müslümanca Düşünme Üzerine Denemeler/ Rasim Özdenören


 
Bünyamin Sağman