๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ => Dini makale ve yazılar => Konuyu başlatan: Hadice üzerinde 26 Aralık 2010, 19:57:04



Konu Başlığı: Her işte samimi olmak
Gönderen: Hadice üzerinde 26 Aralık 2010, 19:57:04
Her işte samimi olmak


İslamiyet’e tam uyabilmek, ilim, amel ve ihlâs ile olur. Her sözde, her işte, her harekette, her duruşta, kendiliğinden hasıl olan ihlâs, muhlas olan kimseye nasip olur.

İhlâs, hâlis, temiz etmek, niyeti temizlemek, dünya faydalarını düşünmeden bütün işleri, ibadetleri yalnız Allah için yapmak demektir.

İhlâs, gerek beden ile, gerek mal ile yapılan farz veya nafile bütün ibadetleri, mesela hayrât ve hasenât yapmayı, Müslümanları sevindirmeyi, onları sıkıntıdan kurtarmayı, zikri, istigfârı Allah rızası için yapmaktır.

İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:
"Bütün müminler ibadet yaparken, Allahü teâlâ emrettiği ve beğendiği için yapmaya niyet ediyorlar. Böylece ihlâs ile yapıyorlar. Fakat bütün işlerin, iyiliklerin hep ihlâs ile yapılması ve bu ihlâsın kalbe hemen gelmesi lazımdır. Bazı kimselerde, ibadetlere başlarken yapılan niyet, ihlâs, zahmet çekerek, kendini zorlayarak hasıl oluyor ve kısa bir zaman devam ediyor. Sonra kalbe nefsin arzuları geliyor. Devamlı ihlâs sahiplerine Muhlas denir. Zahmet çekerek elde edilen, devamsız ihlâsın sahiplerine Muhlis denir. Muhlas olana, ibadet yapmak, tatlı ve kolay olur. Çünkü bunlarda, nefslerinin arzusu ve şeytanın vesvesesi kalmamıştır. Böyle ihlâs, insanın kalbine ancak bir Velinin kalbinden gelir."

İş ve ibadet, ihlâs elde etmek içindir. İhlâs da, hakiki mabud ve kayıtsız, şartsız var olan Allahü teâlâyı sevmek içindir.

İbadete başlarken nefs ve şeytan ile mücadele ederek, devamsız olan ihlâs elde edilebilince, böyle ihlâs ile yapılan ibadetler de, zamanla nefsi zayıflatır, devamlı ihlâs elde etmeye sebep olur. Fakat buna kavuşmak senelerce sürer.

Resulullah efendimiz, Muâz bin Cebel hazretlerini, Yemen'e vâli gönderirken şöyle buyurmuşlardır:
(İbadetlerini ihlâs ile yap. İhlâs ile yapılan az amel, kıyâmet günü sana yetişir.)

Bir gün Peygamber efendimiz, huzurunda hazır bulunanlara hitaben şöyle buyurmuşlardır:
(Kıyamet günü, ilk hesaba çekilecek üç sınıf insan vardır.

Bunlardan birincisi, Allahü teâlânın kendisine ilim verdiği kimsedir. Cenab-ı Hak buna;
-Sana ilim verdim. Bu ilimle ne yaptın, ne gibi amel işledin diye soracak. O kimse de;

-Ya Rabbi, sabah-akşam bana verdiğin ilimle sana kulluk ettim, ibadet ettim. Kullarına senin dinini anlattım ve bunları da senin rızan için yaptım diyecek. Allahü teâlâ, bu kimseye hitaben;

-Yalan söylüyorsun. Sen, sana verdiğim ilimle, falan kimse ne kadar bilgili, ne kadar âlim desinler diye öyle yaptın ve bu şekilde meşhur da oldun buyuracak ve melekler de;

-Evet buyurduğun gibi ya Rabbi diyerek Cenab-ı Hakkı tasdik edeceklerdir.
İlk önce hesaba çekilecek ikinci sınıftaki kimse ise, kendisine mal, servet verilendir. Allahü teâlâ;

-Sana verdiğim malla, servetle ne yaptın diye soracak. O kimse;

-Ya Rabbi, bana verdiğin malı, sabah-akşam demeden senin kullarına dağıttım, tasaddukta bulundum diyecek. Allahü teâlâ;

-Yalan söylüyorsun. Falan kimse ne cömert ne hayır sahibi bir kişidir desinler diye dağıttın, onlar da sana böyle söyledi, muradına kavuştun buyuracak.
İlkönce hesaba çekileceklerin üçüncüsü ise, harpte ölendir. Allahü teâlâ;

-Sana verdiğim güç, kuvvetle ne yaptın diye soracak. O kimse;

-Ya Rabbi, bana verdiğin gücü, kuvveti, senin yolunda harcadım, senin rızan için düşmanlarınla harp ettim ve öldürüldüm diyecek. Allahü teâlâ ve melekler;

-Yalan söylüyorsun. Falan kimse, ne kahramandır, ne yiğittir desinler diye harbe gittin, döğüştün ve öldürüldün. Sana da böyle söylediler buyururlar.) Daha sonra Peygamber efendimiz, o sohbette hazır bulunan Ebu Hüreyre hazretlerine dönerek; (Ey Eba Hüreyre, işte Kıyamet günü, Cehennem ateşinin ilk yakacağı kimseler bunlardır) buyurmuşlardır.

Dâvud-i İskenderi hazretleri buyurdu ki:
"Amelin ve ilmin hâlis olanını iste! Hâlis niyetle Allahü teâlâya ibadet ederken, insanlık hâli bazı kusurların olursa, onlar için de derhal tevbe et!"

İbn-i Hafif hazretleri buyurdu ki:
"Akıllı insan, önce itikâdını düzeltir ve Rabbine ulaşmaya hazırlanır. Niyetini hâlis yapar, işlerini temiz kılar. İbadetini güzel yapar ve ahiret azığı toplar. Kendisinin başıboş yaratılmadığını bilir.”

Sâlim bin Abdullah hazretleri buyurdu ki:
“Eğer sen Allahü teâlânın rızasını gözetirsen, Allahü teâlâ sana yardımcı insanlar gönderir. Allahü teâlânın yardımı, herkesin niyetinin derecesine göredir. Eğer niyet tam hâlis olursa, Allahü teâlânın yardımı da tam olur. Eğer niyet noksan olursa, Allahü teâlânın yardımı da ona göre olur."

Süfyân bin Uyeyne hazretleri buyurdu ki:
"Helal lokma ile, hâlis kalb ile kırk gün ibadete devam eden kimsenin kalbi nurlanır, hikmet söylemeye başlar."

İnsan, şeytana karşı ancak ihlas ile korunabilir. Zira İslam âlimlerinin büyüklerinden olan Ma'ruf-ı Kerhi hazretleri, kendi kendine; "Ey nefsim! Halis ol, temizlen ki, halâs olasın, kurtulasın" derdi.

Hazret-i Ömer, Ebu Musel Eşari hazretlerine yazdıkları bir mektupta; "Niyeti halis olan kimseye, kendisi ile insanlar arasındaki işlerinde, Allahü teâlâ ona yeter" buyurmuştur

ALINTI