> Forum > ๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ > Dini Konular > Dini makale ve yazılar  > Her insan ölümü tadıcıdır
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Her insan ölümü tadıcıdır  (Okunma Sayısı 524 defa)
07 Kasım 2010, 13:10:54
Sümeyye

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 29.261



Site
« : 07 Kasım 2010, 13:10:54 »



Her İnsan Ölümü Tadıcıdır


İnsanların büyük çoğunluğu sevmedikleri veya korku duydukları bir konudan bahsetmediklerinde, kendilerini o konudan uzak tuttuklarını sanırlar. Oysa ki bu, büyük bir yanılgıdır.Her insanı bekleyen tek gerçek olan ölüm de bu konulardan biridir. Ölüme her gün biraz daha yaklaşıldığını düşünmek, bu çoğunluğun düşünmekten özellikle kaçındığı konuların başında yer alır.

Dünyaya ilk kez gözlerini açan ve dünyaya gözlerini son kez yuman iki insan düşünün. Ne yeni doğan bebek doğumuna ne de ölen kişi kendi ölümüne müdahale edebilmiştir. Sadece Yüce Allah bu güce sahiptir; dilediği zaman yaratır, dilediği zaman geri alır. Bütün insanlar belirlenen bir süreye kadar yaşayacaktır ve daha sonra ölecektir. Kuran'da bu gerçek şöyle bildirilmiştir:

"De ki: "Elbette sizin kendisinden kaçtığınız ölüm, şüphesiz sizinle karşılaşıp-buluşacaktır. Sonra gaybı da, müşahede edilebileni de bilen (Allah)a döndürüleceksiniz; O da size yaptıklarınızı haber verecektir." (Cuma Suresi, 8)

Birçok insan ölümü düşünmek istemez. Bunun yanı sıra günlük uğraşıları ve gelecek planları da insanı bambaşka şeyler düşünmeye sevkeder. Hangi okulda okuyacağı, hangi işte çalışacağı, ne giyeceği ve ne yiyeceği onun için daha önemlidir. Çünkü hayatın bunlardan ibaret olduğunu düşünür. Kendisinin yaşlanınca öleceğini, en az 50-60 yıl daha yaşayacağını hesaplar; genç yaşında böyle "iç karartıcı" konularla meşgul olmak istemez. Halbuki bir saniye sonra yaşayabilme garantisi bile yoktur. Her gün gazetelerde, televizyon kanallarında ölümle ilgili haberler yer almakta, yakınlarının ölümlerine tanık olmaktadır. Ama bir gün kendi ölümüne de başkalarının tanıklık edeceğini, kendisini de böyle bir sonun beklediğini düşünmez.

Oysa ki ölüm insana geldiğinde, hayata dair her tür "gerçeği" ortadan kaldırır; geriye sizden hiçbir şey bırakmaz. Şu anki halinizi, gözlerinizin açılıp kapanmasını, vücudunuzun hareket etmesini, konuşabilmenizi, gülebilmenizi, yani tüm hayati fonksiyonlarınızı düşünün. Sonra da öldükten sonra ne hale geleceğinizi gözünüzde canlandırın...

Öldükten Sonra Yaşananlar

Bir insan öldüğü andan itibaren hareketsiz bir şekilde, etrafında olup bitenleri anlamayıp öylece yatar. Cansız bedeni başka insanlar tarafından taşınır. Tabutun konacağı mezar kazılır, ardından görevliler tarafından kefene sarılıp tabuta konur. Camideki işlemler bittikten sonra mezara gidilir, üzerinde isminin, doğum ve ölüm tarihinin yazıldığı bir taş vardır. Kefenle birlikte onun için kazılan çukura konur. Üzerine tahta konur, daha sonra da toprak. Toprak bedeni iyice örttükten sonra işlem son bulur. Mezarı ziyaretler ilk zamanlar daha sık olmakla birlikte, sonraları yılda bir kez olacak, daha sonraları hiç olmayacaktır. Üstelik bu ziyaretlerden kişinin haberi dahi olmayacaktır.

Yıllarca kullandığı odası, yatağı boş kalacaktır. Cenazesi kaldırıldıktan bir süre sonra da özel eşyaları ihtiyacı olanlara dağıtılmak üzere evinden yollanacaktır. Yakınları nüfus dairesine gidip onun öldüğünü ve kaydının bu dünyadan silinmesini söyleyeceklerdir. İlk zamanlar belki hatırlanacaktır, arkasından ağlayan birkaç kişi olacaktır. Ancak zamanın unutturucu etkisi ileriki yıllarda gittikçe ağır basacaktır. Birkaç on yıl sonra ise "koca bir ömür" sürdüğü dünyada onu hatırlayan pek kimse kalmayacaktır. Bununla birlikte, öldükten sonra arkasında bıraktığı tüm ailesi ve tanıdıkları da yavaş yavaş bu dünya hayatından ayrılacağı için, hatırlanıp hatırlanmamak pek bir şey ifade etmeyecektir.

Toprak Altında Yaşananlar

Dünyada bunlar olup biterken, toprağın altındaki bedeni ise, hızlı bir parçalanma sürecine girecektir. Toprağa gömülmesinden sonra bakteriler devreye girecek ve cansız bedeni çürüteceklerdir.

Artık ölmeden önceki yaşamın bir saniyesine bile geri dönme imkanı olmayacaktır. Aile ile görüşme, arkadaşlarla buluşup eğlenme, en yüksek mevkiye gelme ihtimali de kalmayacaktır.

Kısacası kendisiyle özdeşleştirdiği, "ben" sandığı beden, oldukça kötü bir sonla yok olup gidecektir. Kişinin ruhu, bu bedeni çoktan terk etmiş olacaktır. Geride kalan beden ise, oldukça çarpıcı bir biçimde yok olacaktır. Peki tüm bunların sebebi nedir?

Allah dileseydi, insan vücudunu öldükten sonra bu hale getirmeyebilirdi. Ancak bunun çok büyük bir hikmeti vardır.

Öncelikle insan, yalnızca bedenden meydana gelmediğini, bedeninin ruhuna giydirilmiş geçici bir kılıf olduğunu, düşünmeli, bedenin ötesinde bir varlığı olduğunu hissetmelidir. Dahası, bedeninin ölümüne bakmalı, bu geçici dünyada adeta sonsuza kadar kalacakmış gibi sahiplendiği ve bütün arzularına boyun eğdiği bedeninin akıbeti hakkında düşünmelidir.

O beden bir gün mutlaka toprak olacaktır ve o gün belki de çok yakındır.

Anlatılan tüm bu gerçeklere rağmen, Kuran ahlakından uzak yaşayan toplumlarda, sevilmeyen, istenmeyen şeyleri düşünmemek, yok kabul etmek gibi bir eğilim vardır. Bu durum özellikle ‘ölüm’ söz konusu olunca iyice belirginleşir. Daha önce de bahsettiğimiz gibi, ölüm ancak bir tanıdık kaybedildiğinde ya da birinin ölüm yıl dönümünde hatırlanır. Hemen hemen herkes ölümü kendisine uzak görür. Oysa yolda yürürken, yatakta yatarken ölen kişilerin diğer insanlardan bir farkı yoktur. Ya da daha “uzun yıllar” yaşayacağını düşünen “genç” birinin... Bilinmelidir ki evinden okula gitmek için yola çıkan, önemli bir toplantıya yetişmeye çalışırken trafik kazası geçiren kişi ya da hiç tahmin etmediği bir zamanda beklemediği bir hastalıkla ölen biri de ölmeden önce aynı düşünceyi taşıyor olabilir. Bir gün önce yaşarlarken, ertesi günün gazetelerinde herkesin onların ölüm haberlerini okuyacaklarını büyük bir olasılıkla akıllarına bile getirmemişlerdir. Oysa bu bir kaçıştır ve Allah bu kaçışın fayda vermeyeceğini bildirmiştir:

"De ki: "Eğer ölümden veya öldürülmekten kaçıyorsanız, kaçış size kesin olarak bir yarar sağlamaz; böyle olsa bile, pek az (bir zaman) dışında metalanıp yararlandırılmazsınız." (Ahzab Suresi, 16)

İnsan bilmelidir ki bu dünyaya "yalın" bir şekilde gelmiştir ve yine "yalın" bir şekilde bu dünyayı terkedecektir.

Fakat pek çok insan doğduktan sonra zamanla ihtiyaçlarını gidermek için kendine sunulan nimetleri bilinçsizce sıkı sıkıya sahiplenir; onları elde tutmayı hayatının en önemli amacı haline getirir. Oysa hiç kimse malını, mülkünü ya da sahip olduğu diğer şeyleri öldükten sonra yanına alamaz. Sonuçta beden, birkaç metrelik beyaz beze sarılıp defnedilir. Kendisiyle birlikte ahirete götürdüğü tek şey, Allah'a olan inancı ya da inançsızlığıdır.

Dünya Hayatının “Ölüm Gerçeğini Unutturan” Süsleri

İnsanların yaşamları boyunca ulaşmak ve sahip olmak için çaba harcadıkları birkaç hedef vardır. Zenginlik, mal, itibar, eş, çocuk gibi maddi ve manevi değerler, Kuran ahlakını yaşamayan her insan için dünya hayatının değişmez süsleridir. Yapılan tüm planlar, gösterilen çabalar, uğraşılar bu değerlere sahip olmak içindir. Tüm bunların hepsinin gelip geçici olduğunu, dünya üstündeki herşeyin değer kaybettiğini, eskidiğini, yok olduğunu bildikleri halde, insanlar kendilerini bunlara şiddetle bağlanmaktan alıkoyamazlar. Malın eskiyeceğini, toprakların hep aynı berekete sahip olamayacağını, çok değer verdikleri eşlerinin bir gün yaşlanıp güzelliğini kaybedeceğini ve en önemlisi de her insanın tüm sahip olduklarını bir gün bırakmak zorunda kalıp dünyadan ayrılacağını bilmelerine rağmen bu bağlılığı sürdürmeye devam ederler.

Böyle yaşayan insanlar öldükten sonra ahirette bütün ömürlerini sadece bir şeyi "elde etme" üzerine harcadıklarını, dünyanın etkileyici ve kendilerini büyüleyen süslerine aldandıklarını, ölümlü olan herşeye hak ettiğinden fazla değer verdiklerini anlayacaklardır. Ayrıca dünyada yapmaları gerekenin ise yalnızca, herşeyin tek sahibi olan Yüce Allah'a kulluk etmek olduğunu göreceklerdir.
İnsanların içlerinde yaşadıkları bu "tutkulu bağlılık" Kuran'da şöyle haber verilmiştir:

"Kadınlara, oğullara, kantar kantar yığılmış altın ve gümüşe, salma güzel atlara, hayvanlara ve ekinlere duyulan tutkulu şehvet insanlara 'süslü ve çekici' kılındı. Bunlar, dünya hayatının metaıdır. Asıl varılacak güzel yer Allah Katında olandır." (Al-i İmran Suresi, 14)

Servet, eşler, oğullar, ticaret gibi dünyaya ait tüm değerler, Allah'ı ve ahireti unutarak sadece bunlar için yaşayan insanları tutkuyla oyalamakta ve ölüm gerçeğinden uzaklaştırmaktadır. Oysa Allah'ın gücü ve büyüklüğü gereği gibi takdir edilirse, dünyaya ait herşeyin birer imtihan aracı olduğu Allah’ın izniyle anlaşılacaktır. Yapılması gerekenin de tüm bu nimetleri onlara veren Rablerine kulluk etmek ve şükretmek olduğu da fark edilecektir. Fakat inkar eden veya kesin bir bilgiyle iman etmeyen insanlar, hırsla dünyaya bağlandıkları için kavrayışları körelir; son derece eksik ve kusurlu olan dünyayı, ona ait her türlü değerle birlikte gözlerinde büyütürler.

Allah ahirette çok daha hayırlısını ve üstününü insanlara vereceğini vaat ettiği ve bu güzelliğe kavuşmak için de sadece Kendisine gereği gibi kulluk edilmesini, yalnızca Kendi rızasının aranmasını emrettiği halde, insanların bundan yüz çevirip dünya hayatına razı olması çok büyük bir gaflettir. Bir insan tamamen dinsiz, inançsız bile olsa, en azından öldükten sonra dirilmenin "ihtimali" bile, onu bu konuda daha akıllı davranmaya zorlamalıdır.

Ahirete Hazırlık Yapmak

Bu dünya insanların eğitim yeridir. Allah i...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Her insan ölümü tadıcıdır
« Posted on: 25 Nisan 2024, 22:56:53 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Her insan ölümü tadıcıdır rüya tabiri,Her insan ölümü tadıcıdır mekke canlı, Her insan ölümü tadıcıdır kabe canlı yayın, Her insan ölümü tadıcıdır Üç boyutlu kuran oku Her insan ölümü tadıcıdır kuran ı kerim, Her insan ölümü tadıcıdır peygamber kıssaları,Her insan ölümü tadıcıdır ilitam ders soruları, Her insan ölümü tadıcıdır önlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes