> Forum > ๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ > Dini Konular > Dini makale ve yazılar  > Her Günah Küfre Bir Kapı Açar
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Her Günah Küfre Bir Kapı Açar  (Okunma Sayısı 653 defa)
10 Şubat 2011, 15:33:52
Ekvan
Varlıklar, alemler, dünyalar. (Evren).
Tecrübeli Üyeler
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bayan
Mesaj Sayısı: 19.233


« : 10 Şubat 2011, 15:33:52 »




   HER GÜNAH KÜFRE BİR KAPI AÇAR

Değişme ve başkalaşma, üzerinde ciddi mânâda durulması gereken çok önemli bir meseledir. Çünkü daha önce de değişik vesilelerle ifade edildiği üzere bir çeşit başkalaşan her çeşit başkalaşabilir. Evet, bir kere başkalaşan artık başkalaşma yoluna girmiş demektir. Sonra o şahıs, hiç farkına varmaksızın bir kere daha, bir kere daha başkalaşır ve neticede her yönüyle bambaşka biri oluverir. Bu önemli konuyu teyit eden hadis-i şerifler de vardır. Mesela bir hadislerinde Allah Resûlü (sallallâhu aleyhi ve sellem) şöyle buyurur: “Kul bir günah işlediği vakit, kalbinde siyah bir nokta oluşur. Eğer tevbe edip vazgeçer, af dilerse kalbi yine parlar. Ama tekrar günaha dönerse, o leke büyür, nihayet bütün kalbini ele geçirir.” (Tirmizî, Tefsir, Mutaffifin) Buradan anlıyoruz ki, insan kalbî hayatı itibarıyla bir kere kirlenmeye açıldığında, o açılmanın nerede duracağını ve kaç derecelik bir açı meydana getireceğini kestirmek oldukça zordur. İnsan farkına varmaksızın bir de bakar ki, merkezdeki 0,1 derecelik bir açı, muhit hattında yüz seksen derecelik bir açı hâline gelivermiş.

Esasında Üstad Hazretleri de, “her bir günah içinde küfre giden bir yol vardır” diyerek bu hakikate işaret etmektedir. Çünkü günah fıtrat ve tabiatı deforme eden bir illet olduğundan o, fıtrat ve tabiattan uzaklaşma yani bir yönüyle bir başkalaşma demektir. Hz. Pir, aynı hakikati bir başka yerde şöyle seslendirir: “Hazer et, dikkatle bas, batmaktan kork. Bir lokma, bir kelime, bir dane, bir lem’a, bir işarette, bir öpmekte batma.” Bunun mânâsı şudur: Sen, dünyaları içine alan ama yine de doymayan çok ulvî, Cenab-ı Hakk’a ve ebediyete müştak ve ancak cemal-i ba kemal ile mutmain olabilecek letaif ve duygularını öyle gelip geçici arzu ve heveslerle kirletme. Yoksa hocalarımızın ifadesiyle el, el ile; ayak, ayak ile elveda ettiği yani can hulkuma geldiği zaman, “Ne diye bunlara bakmışım, ne diye bunları dinlemişim, ne diye bunlara doğru yürümüşüm, ne diye bunlara el uzatmışım, keşke bunları hiç yapmasaydım!” diyerek pişman olursun.

Lût Gölünün Dibinden Everest’in Zirvesine

Var olduğu günden beri beşeriyetin belki elli defa mumu bitmiş, elli defa ateş gelip tahtaya dayanmış ancak Allah’ın izniyle yeniden bir meşale yakılmış ve insanlık tekrar aydınlığa kavuşmuştur. Evet, beşeriyet elli defa Lut Gölü’nün dibini boylamış, ancak bu düşüşlerin peşini Everest Tepesi’nin zirveleri takip etmiş ve gelip sıfıra dayanan insanlık yeniden zirvelere tırmanmayı başarmıştır.

Döneminde yaşanan bütün karanlık ve kasvetli ortama rağmen Aleyhissalâtü Vesselâm Efendimiz kayserleri, kisraları yere sermiş ve bir hamlede içinde bulunduğu o durumdan insanlığı kurtarmıştır. İnsanlık tarihinde bu durum o kadar çok tekerrür etmiştir ki, ümitsizliğe düşmeye mahal yoktur. Bundan dolayı mü’min bir kuyuya düştüğünde, artık buradan çıkmam mümkün değil diyerek ümitsizliğe düşmez/düşmemelidir. Çünkü o, her şeye gücü yeten sonsuz kudret sahibi bir Zât’a dayanmaktadır. Mesela ilâhî bir inayet neticesinde, oradan geçen bir kervan düşmüş olduğun o kuyuya kovasını salıp senin oradan çıkıp kurtulmana vesile olabilir. Böyle bir imkân olmasa bile, inanmış bir insan olarak sen ye’se kapılmamalı, tırnaklarınla o duvarlara tırmanıp oradan çıkmanın bir yolunu bulmalısın. Nitekim beşer Allah’ın inayetiyle elli, belki yüz defa düştüğü o kuyudan çıkmış; çıkmış ve o çukurları zirve hâline getirmiştir. Eğer kemal peşinde, bir olgunluk arayışı içindeyseniz ilk yapmanız gereken ye’si gömmek olmalıdır. Çünkü ye’s ve reca âdeta bir tahterevalli gibidir ki, ancak ye’si gömmekle recayı olması gereken yere çıkarabilirsiniz.

Sabır, Sabır, Sabır…

Şimdi bütün bunları nazar-ı itibara aldığımızda ifade etmemiz gerekir ki, eğer bizde ciddi bir başkalaşma ve değişme olmuşsa kimse bunun düzeltilemeyeceğini söyleyemez. Fakat şunu da kabul etmeliyiz ki, iki üç asırda meydana gelen tahribatı bir hamlede, bir nefhada tamir etmek de çok zordur. Biz asırlardan beri rehnedar olmuş bir kaleyi tamir etmeye çalışıyoruz. Öyle ki iman esasları bile sarsılmış, anne-baba hukuku ayaklar altına alınmıştır. Demek ki Allah hakkından anne-baba hukukuna kadar her şey zir u zeber edilmiştir. Toplum bünyesi bütün bunların hepsini birden kaldırıp ikame etmeye tahammül edemez. Kaldı ki, belli bir kültürün çocuğu olan insanlar bile başka bir kültür ortamıyla karşılaştıklarında entegrasyon sorunu yaşıyorlar. Mesela batılılar, aradan uzun zaman geçmiş olmasına rağmen, bir dönem işçi olarak ülkelerine gelen insanların kendi toplumlarına hâlâ entegre olamamalarından şikâyet ediyorlar. Üstelik göç eden bu insanlar dinî ve kültürel sahada ciddi bir donanıma da sahip değillerdi.

Bu sebeple diyoruz ki, eğer iki-üç asırdan beri belli duygu, düşünce, anlayış, felsefe, dünya görüşü ve belki şekil ve şemailimiz açısından ciddi bir deformasyona maruz kalmışsak, bunun birdenbire düzeltilmesi çok zordur. Bu sebeple yapılması gereken düzeltmek istediğiniz hususları rehabilite ede ede sevdirmek, sevdirip benimsetmektir. Sahabe toplumu bu şekilde meydana gelmiştir. Vahiyle aydınlanmadan evvel o toplum içinde ümmî ve bedevî insanlar vardı. Onlardan bazıları başlangıç itibarıyla kapıdan içeri girip “Abdulmuttalib’in torunu Muhammed burada mı?” diye hitap edebiliyorlardı. Fakat bir gün geldi, aynı insanlar Allah’ın indirdiği vahyi sindirmiş birer mü’min olarak akılları talim, nefisleri tezkiye, kalbleri tasfiye eden medeniyet muallimleri hâline geldiler. O hâlde bize de bu yolda kararlı, azimli ve sabırlı olmak düşer.

Özetle

1. İnsan, Cenâb-ı Hakk’ın yasaklamış olduğu şeylerden hiçbirini küçük görmemelidir. Zira o küçük görülen şey gün gelir insanı küfür bataklığına sürükleyebilir.
2. Toplumumuz bugün olduğu gibi tarihte de birçok defa tahribe uğratılmış, inandığı değerlerden uzaklaştırılmıştır. Ancak her defasında kendisine gelmeyi başarmıştır.
3. Sahip olduğumuz değerlere yabancılaşma hali, iki-üç asırlık bir tahribatın neticesidir. Böyle bir yaranın tedavisi için acele etmemek, son derece sabırlı olmak gerekir.

İdrak Seviyesine Uygun Konuşmak Gerek

Bir mesele toptan, birdenbire, bütünüyle ortaya konulursa şok tesiriyle ciddi tepki alabilir. Bundan dolayı farklı düşünce, teklif ve projeler insanların zihin dünyasına ısındıra ısındıra, rehabilite ede ede verilmelidir. Hem üstün dimağlar, bir mânâda rehber insanlar demektir. Donanımları itibarıyla farklı düşünce ve kanaatler ortaya koymaya açıktırlar. Ancak bu noktada akl-ı selime göre hareket edilip aklın derinliğinden istifade edilmesi çok önemlidir. Aklın derinliği ise diğer insanların hissiyatını hesaba katmaktır. Mesela bu donanımda olan bir insanın kendi kendisine şu soruyu sorması gerekir: “Acaba bu tür sürpriz ve orijinal bir teklifle bana gelinmiş olsaydı ben onu nasıl karşılardım?” Evet, rehber konumunda bulunan üstün dimağlar başkalarını kendilerinin yerine koyarak meseleye bu açıdan bakmasını bilmelidir. Bu yapılabildiği takdirde, düşünce ve projeleri toptan bir hâlde toplumun önüne koyarak “Alın bunu, kurtarın kendinizi!” şeklinde tepki görecek bir yaklaşım içine girmemiş olurlar.

Hiç unutmam, ekonomi alanında uzmanlık yapmış ve bütün mümaresesini bir ekonomi kitabına döktürmüş bir zat, kitabı için “Yazdım, attım ortaya. Alsınlar, görsünler, akıllarını başlarına toplasınlar, uygulasın ve iktisadî açıdan kurtuluşa ersinler.” demişti. Şu an o zatın bu mevzudaki şahsî mülâhaza ve mütalaalarını değerlendirecek değilim, o ayrı bir mesele. Fakat şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki, dünya tarihinde şimdiye kadar bir kitabın yazılıp da o kitap okunup gerekleri uygulandıktan sonra ekonomik durumunu düzeltebilen tek bir ülke yoktur. Hatta iktisat tarihi açısından şu soru dahi sorulabilir: Acaba ekonomi kitapları mı ekonomiyi düzeltiyor, yoksa ekonomi mi ekonomi kitaplarına kaynaklık yapıyor? Çünkü herkes kendi çağının ekonomisini yazmakta, bu arada belki bazı kapalı noktalara dair çözüm tespitlerinde bulunmaktadır. Fakat asıl problem mevcut, işleyen sistem içinde çözüme kavuşmaktadır.

İşte ekonomi sahasında olduğu gibi, umumî mânâda herhangi bir düşünce ve proje topluma sunulurken, insanların hissiyatları, anlayış ve idrakleri mutlaka nazar-ı itibara alınmalıdır. Mademki Kur’an-ı Kerim, yüceler yücesi bir sıfatın sesi-soluğu olmasına rağmen, çoğunluğun idrak seviyesine göre insanlara seslenmiş ve Kelam-ı İlahî’nin insanlarla muhaveresi böyle bir tenezzül çerçevesinde cereyan etmiştir. Yani ilâhî tenzilde, insan idrak ve kabulü nazar-ı itibara alınmış ve meseleler hep ona göre vaz’ edilmiştir. İşte topluma rehberlik yapabilecek üstün dimağlar da bu ilâhî ahlâkı göz önünde bulundurup ortaya koyacaklarını muhatapların anlayış ve hissiyatını nazar-ı itibara alarak ortaya koymalıdırlar.

Benzer durum insanları ebedî hayata, sonsuz mutluluk diyarına davet ederken de söz konusudur. Mesela siz İslâm’ın o kendine has büyüleyici güzelliklerini temsille ortaya koymadan, pratik hayatta göstermeden; gösterip gönül ve zihinleri ona ısındırmadan, “Alın Kur’ân’ı okuyun; okuyun da aklınız başınıza gelsin. Gözünüz açılsın gerçekleri görün, dünya ve ukbâ hakikatlerine erin!” derseniz bu, onlar üzerinde şok tesiri yapar ve tepkiye sebep olur.

Sözün Özü
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Her Günah Küfre Bir Kapı Açar
« Posted on: 24 Nisan 2024, 22:12:18 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Her Günah Küfre Bir Kapı Açar rüya tabiri,Her Günah Küfre Bir Kapı Açar mekke canlı, Her Günah Küfre Bir Kapı Açar kabe canlı yayın, Her Günah Küfre Bir Kapı Açar Üç boyutlu kuran oku Her Günah Küfre Bir Kapı Açar kuran ı kerim, Her Günah Küfre Bir Kapı Açar peygamber kıssaları,Her Günah Küfre Bir Kapı Açar ilitam ders soruları, Her Günah Küfre Bir Kapı Açarönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes