๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ => Dini makale ve yazılar => Konuyu başlatan: Hadice üzerinde 26 Aralık 2010, 20:15:50



Konu Başlığı: Her düşmanlık sevgiye dönüşebilir fakat
Gönderen: Hadice üzerinde 26 Aralık 2010, 20:15:50
Her düşmanlık sevgiye dönüşebilir fakat

Bütün düşmanlıkların sevgiye dönüşmesi umulur. Fakat hasetten dolayı olan düşmanlık böyle değildir. Zira kıskanç insan, başka bir insanın kendinden iyi giyinmesini, iyi yaşamasını hazmedemez. Yani onun boyunu bosunu, güzelliğini, çalışkanlığını, başarısını kıskanır. Daha kötüsü, onun başına gelen fenalıklara sevinir. İşte bu hâl, kıskançlığın en kötü derecesidir. Böyle insandan Allahü teâlânın yardımı kesilebilir.

Kıskanç insan, Allahü teâlânın kendisine verdiği şeylere razı olmayan insan demektir. Allahü teâlânın verdiğine razı olmayan insandan, Allahü teâlâ razı olmaz. Allahü teâlânın bir insandan razı olmaması ise, felaketlerin en büyüğüdür.

Başkasının, kendinden üstün olan her şeyini kıskanan, ondaki üstünlüğün, yalnız kendinde olmasını isteyen insana, kıskanç denir. Bu hâl, insanlığın en kötü huylarından biridir. Kıskanç insan, ömrü boyunca rahatsız insandır. Böyle insanlar, kendilerinden aşağı olan insanları görmezler fakat kendilerinden yüksek ve varlıklı insanların ise, her şeylerini görürler ve onları kıskanırlar.

Kıskançlıktan kurtulanlar rahat ve huzura kavuşur. Bu iş, zenginlik ve fakirlik işi değildir. Bu iş, kalbin zenginliği ve fakirliği işidir. Nice fakirler vardır ki, bir lokma ekmeği kazandığı zaman, Allahü teâlâya şükreder ve zenginlerin halini düşünmez bile. Nice zenginler de vardır ki, milyarlarına daha birkaç milyar ekleyemediği için üzüntü içindedirler.

Haset, ibadetlerin sevabını giderir. Hadis-i şerifte; (Haset etmekten sakınınız. Biliniz ki, ateş odunu yok ettiği gibi, haset de hasenatı yok eder!) buyuruldu.

Haset eden, onu gıybet eder, çekiştirir. Onun malına, canına saldırır. Kıyamet günü, bu zulümlerinin karşılığı olarak, hasenatı alınarak ona verilir. Haset edilendeki nimetleri görünce, dünyası azap içinde geçer. Uykuları kaçar. Hayır, hasenat işleyenlere, on kat sevap verilir. Haset bunların dokuzunu yok eder, birisi kalır. Hadis-i şerifte; (Geçmiş ümmetlerden iki kötülük sizlere bulaştı: Haset ve kazımak. Bu sözümle onların başlarını kazıdıklarını anlatmak istemiyorum. Dinlerinin kökünü kazıyıp yok ettiklerini söylüyorum. Yemin ederim ki, imanı olmayan Cennete girmeyecektir. Birbirinizi sevmedikçe, imana kavuşamazsınız. Birbirinizi sevmek için, çok selamlaşınız!) buyuruldu.

Abdullah bin Hubeyk hazretlerine, Horasan'dan sevdiği birisi geldi ve kendisinden nasihat isteyince ona hitaben buyurdu ki:
"Ey Horasanlı! Dilinle yalan söyleme, gözünle harama bakma. Kalbinle Müslüman kardeşine haset etme. Kin tutma ve iyi şeyler arzu et. Eğer böyle yapmazsan, sonunda bedbaht olursun."

Akşemseddin hazretleri de sohbetlerinde sık sık; "Kimseye kızmayın, eziyet ve cefa etmeyin. Ömrünüzün uzun olmasını istiyorsanız, kimsenin nimetine haset etmeyin. Kimseyi kötüleyip, atıp tutmayın. Sizden üstün kimselerin önünden yürümeyin” buyururdu.

Burhaneddin Tirmizi hazretleri buyurdu ki:
"Haset, nefs köpeğinin sıfatıdır. Çünkü o, dünya leşinin başında durmaktadır."

Fudayl bin İyad hazretleri talebelerinden birinin vefatı yaklaşınca, onun yanına giderek Yasin-i şerif okumaya başladı. Talebe; "Ey hocam! Bunu bana okuma" deyince, Fudayl hazretleri sustu. Sonra o talebeye kelime-i tevhidi telkin etti.Talebe; "Ben o mübarek sözü söyleyemiyorum. Çünkü ondan uzağım" dedi ve vefat etti. Fudayl bin İyad hazretleri evine dönerek evden çıkmaksızın bir müddet mahzun oldu, ağladı. Sonra rüyasında talebeyi Cehenneme götürürlerken gördü ve; "Ey oğul! Sen talebelerimin en iyilerindendin. Neden Allahü teâlâ senden marifet nurunu aldı?" diye sordu. Talebe; "Üç şey sebebiyle Allahü teâlâ benden marifet nurunu aldı. Birincisi, nemime. Çünkü ben size başka, arkadaşlarıma başka söyler, söz taşırdım. İkincisi haset. Ben arkadaşlarıma haset ederdim. Üçüncüsü, içki. Bir defasında hastalanmıştım. Hastalığımı tedavi ettirmek için hekime gittim. Hekim bana; "Her sene bir kadeh şarap içeceksin, yoksa iyi olmazsın" dedi. Ben de böylece alışıp gittim" dedi.

Vehb bin Münebbih hazretleri buyurdu ki:
"Hasetçinin alameti üçtür. Haset ettiği kimse, yanında yoksa, gıybetini eder. Yanında bulunduğu zaman dalkavukluk yapar. Onun başına bir bela geldiği zaman sevinir."

İbn-i Vefa hazretleri de buyurdu ki:
"Sakın Allahü teâlânın lütfuna mazhar olmuş ve senden üstün kılınmış bir kimseye haset etme. Çünkü hasetin sebebiyle Allahü teâlânın gazabına uğrayabilirsin. Çehren değişip, kötü akıbetlere düşebilirsin. Nitekim Adem aleyhisselama haset edip, böbürlenerek secde etmeyen iblis, melun oldu.”

İmam-ı Şafii hazretleri ise; “Dünyada en huzursuz kimse, kalbinde haset ve kin taşıyanlardır” buyurmuştur.

Netice olarak, haset etmek, Allahü teâlânın takdirini değiştirmez. Boşuna üzülmüş, yorulmuş olur. Kazandığı günahlar da, cabası olur. Zaten hiçbir hasetçi muradına kavuşmamıştır. Kimseden hürmet, saygı görmemiştir. Ebülleys-i Semerkandi hazretleri buyurdu ki:
“Üç kimsenin duası kabul olmaz: Haram yiyenin, gıybet edenin, haset edenin.”

OSMAN ÜNLÜ