> Forum > ๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ > Dini Konular > Dini makale ve yazılar  > Tevâfukatın böylesi
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Tevâfukatın böylesi  (Okunma Sayısı 717 defa)
07 Eylül 2010, 18:48:39
Sümeyye

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 29.261



Site
« : 07 Eylül 2010, 18:48:39 »



Tevâfukatın böylesi

Şu misâfirhânenin şuurlu akıllı seyircisi insanoğludur. Fakat bu dünyaya câhil ve eğitilmek için geldiğinden her şeyi
anlama süreci hemen doğduğunda paket program gibi kalbine yerleştirilmiyor. Belki kendisine lâzım olan bilgileri son nefesine kadar devam eden bir ta’lim ve terbiyenin neticesinde elde ediyor.
Nihâyetsiz merhamet sâhibi olan Rabbimiz bizi lütuf ve güzellikler ile terbiye etmektedir. Çünkü O’nun rahmeti gazabını geçmiştir. Bu terbiye; bazen bir hakîkati hayat dersleri şeklinde öğretmek, bazen de tasarrufu bize âit olmayan işlere -akılsızlığımızdan parmak karıştırmamız sebebiyle- başımıza vurmak şeklinde tezâhür etmektedir.
Bütün tasarrufunda Cemîl ve Latîf olan Rabbimiz bu öğrenmeyi daha da güzelleştirmek ve mânidâr kılmak için bir kısım tevâfukât ile bu terbiye dönemini tezyin etmektedir.

Mevzumuzu bir arkadaşımızın başından geçen iki hâdise ile pekiştirelim. Anlatımın orijinalliğini korumak için iki misali de arkadaşımızın ağzından anlatacağım:
“TILSIMLI İŞÂRET”
“Bir Pazar günü Manisa’nın meşhur Sultan Camii’nde (Nisan ayındaki mesir macunu şenlikleriyle bilinir.) cemâat ile namaz kılmak maksadıyla ikindi ezanıyla birlikte câmiye girmiştim.
Sünnet ve farzın bitiminde müezzinin nağmeli sadasının eşliğinde tesbihâtımızı, duâmızı ve aşır kırâatini tamamladık. “Huzur, sükûnet ve mağfiret vesîlesi” olan Tercüman-ı İsm-i A’zam duasını okumaya başlamıştım ki sağ tarafımda seksen yaşlarında sakallı, nurânî yüzlü, kaşkolunu sarık haline getirmiş bir ihtiyarın bana
doğru yöneldiğini hissettim. Hakîkaten ağır ağır adımlarla geldi ve yanımda durdu. Oturur vaziyette olduğumdan eli yüzümün önündeydi. Gayr-ı ihtiyarî hürmeten elini öptüm ve aramızda şöyle bir konuşma geçti:
“İnsanların kalplerinin İslam’a ısınmaları için her gün 27 İhlâs oku” dedi
nur yüzlü zât.

“Her gün 27 İhlâs mı?” diye teyit etmek istedim.
“Evet, 27 İhlâs” diyerek tekrarladı.
“Tamam, inşâallah” dedim. Sözünü daha da pekiştirmek için şöyle devam etti:
“Bak! Bunu ben söylemiyorum. Büyükler söylüyor”
Bu cümle ile birlikte ağır ve vakarlı adımlarla yanımdan ayrıldı. Ben de tesbîhâtımı bitirip eve döndüm.”
Buraya kadar olanlar her gün başımıza gelen alelâde hâdiseler sırasında görünmüştü
bana. Ama onun mânidâr ve tevâfuk ciheti, geceleyin eski nüsha “Tılsımlar” eserinin 109. sahîfesini yazarken ortaya çıktı.
Sayfamı itina ile tamamlarken son satırında kalemim “bir ihtiyar” yazacakken aklıma âniden ikindideki konuşmaları zihnim(e) hatırla(tıl)dı. Cümle şöyle devam etmekteydi:
“Bir ihtiyar bir hikmetin cilvelerini gösterir.” Yazı sayfam böyle son bulduğu gibi ihtiyar da bir hikmeti tebliğ edip konuşmamızı bitirmişti.
Ne acayip bir ders ve tevâfuk! Aslında cümlenin bütünü düşünüldüğünde “bizim ihtiyarı” uyanık bir akılla cımbızlamak mümkün değildi. Yani eğer o “bir ihtiyar” kelimesinin öncesinde konuşmaları düşünseydim; bu dersi almak mümkün olmayacaktı. Evveli şöyleydi: “ O tavırların her birisinin… Öyle harekât-ı muttarideleri vardır ki: Cam gibi altında bir kasıt, bir irade, bir ihtiyar, bir hikmetincilvelerini gösterir.”
“SORGUYA IŞIK VEREN LEM’A”
Yine bir Pazar günü 17. Lem’a’nın 13. Noktası’nın medar-ı iltibas olan beş meseleden birincisini yazarken  Celâleddin Harzemşah’ın söylediği “Ben Allah’ın emriyle cihat yolunda hareket etmekle vazîfedârım. Cenâb-ı Hakk’ın vazîfesine karışmam. Muzaffer etmek veya mağlup etmek onun vazîfesidir.” cümlesine zihnim takıl(dıttırıl)dı.

Kendi kendime dedim ki “Bu hakîkati aslında birçok peygamber, evliya ve hatta nâmdar padişahlar ve komutanlar söylemiş olabilir. Üstadımız neden bu sözü Celâleddin Harzemşah üzerinden nakil etmiştir? Eğer bu risâlede ismi geçmeseydi, Nur Talebeleri belki çoklukla onu bilmeyeceklerdi.”
Sorular silsilesi daha bitmemişti ki; -âdetim olmadığı halde- radyoyu açtım.
Kanallar arasında gezmeye başladım. Bir ara bir “anlatım sesi” duydum ve o kanalda karar kıldım. İlk cümlesi zihnime şimşek gibi çaktı: “Celaleddin Harzemşah çoğu kez Moğol ordusunu az kuvvetiyle mağlup etmiştir. Savaş öncesi vezirlerine şöyle öğütte bulunurmuş: “Biliyorsunuz ki Cengiz’in ordusu çok güçlü; fakat bizim vazifemiz cihattır. Mağlûbiyet ve gâlibiyet Allah’ın işidir. Biz O’na karışmayız, ancak netîceye tevekkül ederiz.”

İnanın çarpılmışa döndüm. Anlatılabilecek o kadar çok konu varken sorularıma karşılık, tarihimizde çok da bilinmeyen birisinden hem de bir az önce yazdığım satırların aynısını işitmiş olmam tesâdüfün her türlüsünü reddeden bir tevâfuktu.
Şunu da anladım ki: Eğer Üstadımız bir şeyden bahsediyorsa; sebepsiz ve lüzumsuz değil. “Bir el” var ki yol gösteriyor. Kendi kendime de dedim ki: “Hiçbir söz tesadüfî değil, haddini aşıp karıştırma!”
İşte; iki hâdise burada bitti. Dinleyenin hissesi olarak da içlerindeki bir iki tevâfuku ben söylemiş olayım.
Birinci olay; Tılsımların 109. sahifesi ile alakalıydı. O sahifede dokuzuncu ve onuncu medarlar geçmektedir ki; sahife numarası da 10-9 dur. Ayrıca bu konu 29. Sözün 2. maksadıdır. O da 29-2=27 yapar ki 27 İhlâs’a latîfâne işâret etmektedir.
İkinci olayı alâkadar eden sahîfenin sonrasında Üstadımızın “Ne mutlu o kimseye ki; kendini bilip haddinden
tecâvüz etmez!” sözü bu hâdiseden alınması gereken derse güzel bir tevâfuk eserini göstermektedir.
Hayatımıza ait güzel cilvelerle ve tevâfuklarla terbiye olabilmemiz temennisiyle…


Kudret UĞUR
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Tevâfukatın böylesi
« Posted on: 23 Nisan 2024, 10:32:52 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Tevâfukatın böylesi rüya tabiri,Tevâfukatın böylesi mekke canlı, Tevâfukatın böylesi kabe canlı yayın, Tevâfukatın böylesi Üç boyutlu kuran oku Tevâfukatın böylesi kuran ı kerim, Tevâfukatın böylesi peygamber kıssaları,Tevâfukatın böylesi ilitam ders soruları, Tevâfukatın böylesi önlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes