๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ => Dini makale ve yazılar => Konuyu başlatan: Sümeyye üzerinde 29 Mayıs 2010, 14:43:53



Konu Başlığı: Her bir varlık bizim kulağımıza neyi fısıldar
Gönderen: Sümeyye üzerinde 29 Mayıs 2010, 14:43:53
Her bir varlık bizim kulağımıza neyi fısıldar?


Her bir varlığa “Yaratılmış” olarak bakın Kimi zaman kırlara, tabiata çıkın ve gökyüzünü, ormanları, çiçekleri, denizi temaşa edin Tabiatın sesini duymaya çalışın
Bediüzzaman Hazretleri’nin Sözler isimli eserinden On Birinci Söz’deki “Hayatın Gayeleri” bölümünü okurken, Altıncı ve Sekizinci maddelerde geçen; insanın canlı varlıkların tahiyyelerini, tesbihatlarını ve arz-ı ubudiyetlerini tefekkürle görüp şehadetle göstermesi ve şu âlemdeki mevcudatın her birinin kendine mahsus bir dil ile Allah birliğine ve rububiyetine dair manevi sözlerini anlaması meselesi üzerinde müzakere sırasında; 1980’li yılların başında Kayseri-Bünyan’ın bir kasabasında ziyaret ettiğimiz mübarek bir zatın anlattıkları aklıma geldiO şöyle demişti:
“Benim bir zâta intisabım vardı O bir mürşiddi Vefat edince onun yerine geçen kişiyi rüyamda pek iyi görmüyordum Ama rüya ile amel câiz olmadığı için irtibatım devam ediyordu Nihayet gündüz gözümle de onun yanlış işlerine şahit oldum Bunun üzerine ondan tamamen koptumArtık zikir ve evradlarımı kendi kendime yapıyordum Bir gün hayvan pazarından geçerken buraların yabancısı olduğu anlaşılan birisiyle karşılaştım Üzerinde bir güzel hal ve derinlik vardı Selam verip kendisiyle tanıştıktan sonra akşama evime davet ettim Akşam yemekten ve hoş beşten sonra misafirim bana, bir yere intisabım olup olmadığını sordu Olmadığını söyleyince Erzurum’daki Alvarlı Efe Hazretleri’nden bahsetti Ben hiçbir şey söylemedim O gece istihareye yattım Netice güzel çıktı Ona intisaptan sonra kendimde müthiş bir gelişme hissetmeye başladım Tarlada çift sürerken bile kendimi bazen mürşidimin huzurunda görüyor, bazen da onu yanımda buluyordum Zamanla öyle oldu ki, sadece çiçeklerin değil, taşın toprağın da zikir ve tesbihlerini işitmeye başladım Sonra da bu durumu kaldıramayacağımı düşünüp Cenab-ı Hak’tan bu hâli üzerimden alması için dua ettim Duam kabul oldu”
Yunus Emre’nin çimenlere basamadığını ve çiçekleri koparamadığını; çünkü zikir ve tesbihlerini işittiğini biliyoruz
Efendimiz (sas) mucizelerinden olarak şunlar rivayet edilmektedir:
İbn-i Mes’ud diyor ki: “Biz, Resûl-i Ekrem Aleyhisselam’ın yanında taam yerken, taamın tesbihlerini işitiyorduk” (Buhari, Menâkıb, 25)
Enes bin Mâlik diyor ki: “Resûl-i Ekrem Aleyhisselam’ın yanında idik Avucuna küçük taşları aldı; mübarek elinde tesbih etmeye başladılarSonra Ebu Bekir’is-Sıddık’ın eline koydu, yine tesbih ettiler” Ebu Zerr-i Gıfarî rivayetinde ise ifade şöyledir: “Hz Ebu Bekir’den sonra HzÖmer’in eline koydu; yine tesbih ettiler Sonra aldı yere koydu, sustular Sonra yine aldı, Hz Osman’ın eline koydu, yine tesbihe başladılar” Hz Enes ve Ebu Zerr bundan sonra diyorlar ki: “Ellerimize koydu, sustular” (Mecmeu’z- Zevâid, 5/179)
Zaten Kur’an-ı Kerim’de “Yedi kat gök, dünya ve onların içinde olan herkes Allah’ı takdis ve tenzih eder Hatta hiçbir şey yoktur ki, Ona hamd ile tenzih (tesbih) etmesin Ne var ki, siz onların bu tesbih ve takdislerini iyi anlayamazsınız Bunca azametiyle beraber, kullarının gaflet ve cürümlerine karşı, O, Halim’dir Gafur’dur; pek sabırlı, müsamahalı ve bağışlayıcıdır” (İsra Sûresi, 17/44) buyurulmaktadır
Efendimiz (sas) Mirac’da işte mahlukatın bu tahiyyelerini, zikir ve tesbihlerini bütün mahlukat n----- Cenab-ı Hakk’a takdim etmiştir


Abdullah Aymaz