> Forum > ๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ > Dini Konular > Dini makale ve yazılar  > Hepimiz kendi hayatlarımızın inşaat ustalarıyız
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Hepimiz kendi hayatlarımızın inşaat ustalarıyız  (Okunma Sayısı 649 defa)
28 Kasım 2010, 16:04:34
Sümeyye

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 29.261



Site
« : 28 Kasım 2010, 16:04:34 »



Hepimiz Kendi Hayatlarımızın İnşaat Ustalarıyız



       Çok küçük yaşlarda babasını kaybeden bir çocuk annesine sorar:
                                                                   “Babam yaşasaydı, benim ne olmamı isterdi?”
                                                                    Anne şu cevabı verir:
                                                                    “Mutlu olmanı…”

  ***
              Bu küçük çocuğun sorusunu Mesleki Rehberlik Seminerlerimde gençlere sorduğumda, “Annenin cevabı ne olmuştur sizce?” diye, her birinden farklı cevaplar geliyor. Çağın gözde meslekleri başta olmak üzere sıralıyorlar olmak istedikleri hedefleri ve babalarının olmalarını istediği düşünceleri… Lakin hiçbirinden annenin vermiş olduğu asıl cevap çıkmıyor her nedense!
Bu soru bana sorulmuş olsa, belki ben de “Mutlu olma”nın dışında farklı bir cevap verirdim. Ki hakikaten de babalarımız bizlerin önce mutlu olmamızı değil; başarılı olmamızı bekliyor ve başardığımız şeyler ile mutlu olabileceğimizi düşünüyorlar. Bir şeyler elde etmeden, bir makam bir mevki, iyi bir statü ve bol kazançlı bir iş sahibi olmadan mutlu olunamayacağını kendi hayatlarını örnekleyerek gösteriyorlar.
Oysa bir inşaat ustası, ömür boyu tuğlaları üst üste dizen bir duvarcı, elinden tahtaları eksik olmayan bir marangoz ya da mahallenizde her sabah size taze sıcak ekmekler çıkaran bir fırıncı ile sohbet ettiğinizde gerçek mutluluğu yakaladıklarına rastlayabilirsiniz. Diğer yandan daha yüksek makamlarda olan, istemediklerini dahi elde etmiş olan insanlara bakıyorsunuz bir çökkünlük, bıkkınlık, bezginlik, yani mutsuzluk görüyorsunuz. Ruhsal sarsıntıların eşiğinde bocaladıklarına, çıkmazlarda yaşadıklarına şahit oluyorsunuz.
Bu, her iki durum için de böyle olduğu anlamı taşımıyor elbet. Lakin şu çağda hiçbir baba çocuğunun bir fırıncı olarak da mutlu olabileceğini düşünmüyor. Onun için en iyisini tasarlıyor, en iyi okullarda, en iyi kolejlerde ve en iyi üniversitenin en gözde bölümünde okutuyor, mutlu olsun diye! Onun mutluluğundan kendine de pay çıkarabilmek ümidiyle beklerken karşısında cani bir evlat buluyor.
              Topu hepten babaya ya da aileye atmak biraz insafsızlık olabilir belki. Fakat çocuk ne kazanıyorsa en temelde ailede kazanıyor. Ağaç yaşken doğruluyorken maalesef bizler bir millet olarak ağaçların yaşken eğrildiği söylemleri ile avuttuk kendimizi. Doğrultmak, düzeltmek, iyileştirmek ve güzelleştirmek gayreti içerisinde olmadan eğip bükmeyi tercih ettik. Bir gençliği, bir nesli işte bu gibi yanlış söylemler ile eğdik. Mutlu olmanın yollarını mutlak başarıda gösterdik. Önceki yazılarımda da ifade ettiğim gibi en yakın arkadaşlarını dahi en büyük rakipleri olarak görmelerini sağladık. Yarışmacı bir zihniyet ile her bir çocuğumuzu sınav sürecine ittik. Başka hiçbir meslek öğretmeden, başka hiçbir mesleki yeterlilik kazandırmadan, her bir çocuğumuzun üniversiteli olmasını bekledik. Onların kişisel ilgi, yetenek ve beklentilerini hiçe sayarak yüksek makamlarda, gözde yerlerde olmasını istedik. Bu şekilde ancak mutlu olabileceğini de her fırsatta tekrar ettik.
Sahip olmak, elde etmek, kazanmak, bir yerlerde olmak her inansının benliğine hoş gelen şeylerdi aslında işin doğrusu. Nihayetinde kendimizi bildiğimiz andan itibaren olmak istediğimiz şeyi düşünmez miyiz hep?
Okul öncesi dönemlerimizde anne-baba olmak, okula kaydımızın yapıldığı ilk yıllarda öğretmen olmak, yolumuz bir hastaneye düştüğünde doktor ya da hemşire olmak ve daha ileriki yıllarda ise karşılaştığımız kişi, kurum ya da içinde bulunduğumuz çağın koşullarına göre olmak istediğimiz tercihler değişmez mi? Değişir elbet! Üstelik bu değişim süreklidir; lakin olmak istediğimiz tercihler hiçbir zaman bitmez. Öyle ki yıllar geçer bir meslek sahibi oluruz ama yine de içimizde farklı kıpırdanışlar olur. Beklenti düzeylerimizin hep daha üst bir makam ve mevkiye doğru olduğu görülür. İşte bu nedenle de bulunduğumuz konumdan zevk almadığımız için, kendi mesleğini benimsemeyen, içselleştiremeyen ve kendini mesleğine adayamayan bireyler olarak katılırız topluma.
              Aslında kendi ilgi, yetenek ve kişisel özelliklerimizi hiçe sayarak sırf o mesleğin gözde oluşu, kazanç, statü ve saygınlığının yüksek oluşu, eşimizin, ailemizin içinde yaşadığımız toplumun bizi daha farklı yerlerde görmek isteyişi, beklenti düzeylerinin yüksek oluşu  gibi nedenler bizim de o mesleği tercih etmemizi sağlar. Diyorum ya topu sadece babaya ya da ailemize atamayız!
              Bunların ötesinde olduğumuz, yapabildiğimiz, başardığımız değil; daha da başarılı olabileceğimiz, bizden beklenilenlerin daha da ötesine ulaşabilmek için, gücümüzün de ötesindekilere ulaşabilmek için bocalarken, kendimize ne kadar zarar verdiğimizin farkında bile olmayız. Bu şekilde kazandığımız mesleki başarılar, elde ettiğimiz mevki ve statüler kendimizi geliştirmekten ziyade; başkaları için oluştuğundan bu başarımızla kendimizi değil daha çok çevremizdekileri mutlu ederiz.
              Tüm zorluklara rağmen, o mesleğe ulaştığımızda ise, mutluluğun ötesinde; sadece başarı, üstünlük, egemenlik, liderlik gibi yönelimler kazandığımızı görürüz. İşte burada o mesleğin bizim kişiliğimize uygun olup olmayışını hiç de önemsemeyiz.
              Önemli olan meslek sahibi olmaktır. Mutlu olmak değil…
              Nasılsa bir meslek sahibi olduğumuzda mutlu olacağız ya!...
              Mutluluk denen şey ancak bol statülü bir meslek ile elde edilecektir nasıl olsa…
              Başarılı bir insan olduktan sonra çok iyi yerlere geleceğimizi ve çok iyi yerlerde olduktan sonra da elbette mutlu olacağımızı düşünürüz. O nedenle mutlu olmanın yolunun mutlak başarıdan geçtiğini yineleyip dururuz kendimize. Üstelik bunu sadece biz değil, etrafımızdaki her insan fısıldamaktadır kulağımıza. Devam ettiğimiz okul ve öğretmenlerimiz, bizi her şeyimizle başarıya göre değerlendirir ve başarısız olduğumuz her durumda kendimizi mutsuz hissetmemiz için ne gerekiyorsa yapılır.
 
              ASIL ÖNEMLİ OLAN NE?
 
              Bir öğrencimiz ÖSS’de ya da OKS’de düşük bir puan aldığında ailesinin düşündüğü ilk şey çocuğunun o anki ruh hali değil; sınavda beklenen puanı alamamış olması ve iyi bir lise/ üniversiteye yerleşemeyecek olmasıdır. Ailenin çocuk üzerindeki beklentisi bu şekilde devam ettiği sürece, aynı çocuk diğer yıl girdiği sınavda yine düşük puan alacak ve aldığı puana göre istemediği bir bölüme kaydını yaptıracaktır.
              Peki o öğrencimiz isteyerek değil; seçmek zorunda kaldığı bir bölümü isteksiz bir şekilde devam edip bir meslek edindiğinde ne kadar verim elde edebilir ki? Ki o işi yaparken ne kadar huzurlu ve mutlu olabilir ki?
İstemediği bir bölümü seçmek zorunda kaldığı için devam ettiği üniversiteyi bile bitirmeden ilişkisini kesen gençlerimizi bir düşünelim. Bunların çoğunun tekrar bir sınava girmeye cesareti bile kalmıyor. Güç-bela istemeyerek devam edip üniversite bitirdiği halde bir meslek sahibi olamayan ve boşta geçen gençlerimizin ise toplum nüfusumuzdaki işsizler oranının ciddi bir bölümünü oluşturduğunu görmekteyiz.
              Bu işsizler kervanına katılmak istemeyip kendi kişisel beceri, yetenek ve ilgi alanına göre değil de; bir işim, bir mesleğim olsun diyerek herhangi bir meslek seçmek durumunda kalan insanlar, o mesleği yaparken ne kadar başarılı olduklarını bir düşünün! O mesleği yaparken kendi eksikliğinin, acizliğinin, beklentisi dışındaki bir mesleği icra ediyor oluşunun acısını birey ve toplum ile olan ilişkilerinde tüm insanlardan çıkarır ya da çıkarmaya çalışır. Böylece yaptığı iş her ne ise kendisini ona vermeyen hatta yaptığı işten nefret eden insanlar çıkar karşımıza.
              Hatta çok başarılı olduğu halde ve toplum nazarında çok yüksek makamlarda, iyi bir statüsü olduğu halde hiç de mutlu olamayan ve bu mutsuzlukları ile kendi anne-babalarına, eşlerine ve çocuklarına zarar veren, onların canlarına dahi kıyan insanlar görürüz. Tamam belki bunların sayısı az olabilir ya da bu tür vakalara psikolojik sorunlar da eşlik edebilir. Lakin tüm bunların temel nedeninde bulunduğumuz konumdan memnun olmayışımız, yaptığımız işten zevk almıyor oluşumuz ve bu nedenle hayattan huzur bulamayışımız, mânevi bir boşluk içerisinde sürekli bocalayıp, kaygılarla, korkularla, kızgınlık ve hırçınlıklarla dolu oluşumuz sadece o meslekte değil hayatın her alanında başarısız olmamıza neden olur. İyi bir eş, iyi bir anne-baba, iyi bir komşu yani iyi bir insan olmamıza da etki eder. Zira o meslek bizim kişiliğimizi etkiler.
 
              MESLEKLERİN KİŞİLİKLER ÜZERİNE OLAN ETKİLERİ
 
              Mesleklerin kişilikler üzerine olan etkileri ile hepimiz bir şekilde karşılaşmışızdır. Devamlı siyaset ile uğraşan bir bürokratın her ortamda ülkenin durumu ile ilgili analizler yaptığını görürsünüz. Bir yolculuk esnasında aniden fenalaşan bir kişiye ilk müdahaleyi orada bulunan bir doktorun yapacağından hiç şüphemiz yoktur. Üstelik bir doktorun her gittiği yerde tıbbi açıklamalar ve yaklaşımlar ile hastalıklar hakkında konuşuyor olması da çok ilginç olmasa gerek. Bunun gibi bir öğretmenin bulunduğu ortamlarda eğitimden, öğrencilerden, gençlikten ve onların sorunlarından bahsediyor olması gayet normal karşılanır. Etrafında gerçekleşen her olayı, yaşantıyı ve kişiyi analiz eden bir psikolog da diğerlerinden farlı değildir. İşte tüm bunlarla birlikte görürüz ki aynı olayla karşılaşan bir doktor ne kadar soğukkanlı ve müdahale edici bir çaba içer...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Hepimiz kendi hayatlarımızın inşaat ustalarıyız
« Posted on: 08 Mayıs 2024, 22:20:38 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Hepimiz kendi hayatlarımızın inşaat ustalarıyız rüya tabiri,Hepimiz kendi hayatlarımızın inşaat ustalarıyız mekke canlı, Hepimiz kendi hayatlarımızın inşaat ustalarıyız kabe canlı yayın, Hepimiz kendi hayatlarımızın inşaat ustalarıyız Üç boyutlu kuran oku Hepimiz kendi hayatlarımızın inşaat ustalarıyız kuran ı kerim, Hepimiz kendi hayatlarımızın inşaat ustalarıyız peygamber kıssaları,Hepimiz kendi hayatlarımızın inşaat ustalarıyız ilitam ders soruları, Hepimiz kendi hayatlarımızın inşaat ustalarıyızönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes